• Sonuç bulunamadı

Türkiye’de Lojistik Sektöründe Karşılaşılan Sorunlar ve Öneriler

Belgede Lojistik Merkez Kocaeli Raporu (sayfa 90-93)

Kaynak: CBRE, 2011: 14

III. BÖLÜM: TÜRKİYE EKONOMİSİ VE LOJİSTİK SEKTÖRÜ

3.4. Türkiye’de Lojistik Sektöründe Karşılaşılan Sorunlar ve Öneriler

Türkiye, coğrafi konumundan ötürü yük taşımacılığında tüm ulaştırma türlerini kullanabilecek potansiyele sahiptir. Ancak uluslararası taşımalarda ülkenin stratejik konumunun sağladığı avantajlar yeterli gelmemektedir. Bunun yanında taşımacılık altyapısının geliştirilmesi ve ülke gerçeklerine uygun bir ulaştırma politikasının hazırlanması gerekmektedir. Önemli ulaşım koridorları üzerinde bulunmasına karşılık, genel olarak Türkiye’nin konumunun sağladığı imkanlar iyi değerlendirilememektedir. Mevcut altyapı, taşıma sistemleri, limanlar ve terminaller dünyadaki rakipleriyle rekabet edebilecek yeterlilikte değildir. Limanlarda, geri bağlantıların olmaması, alan yetersizliği, sıkışıklık, eski teknoloji gibi olumsuzluklar görülmektedir. Özellikle Marmara ve Ege bölgesindeki limanların demiryolu bağlantısının yetersiz olması ekonomik kayıplara neden olmaktadır (Özbilgin, 2011: 126).

Türkiye’de altyapı ve üstyapı gibi unsurların yetersizliğinden dolayı uluslararası ölçekte faaliyet gösteremeyen limanlar gerçek bir lojistik üs haline gelememiştir.

Türkiye’deki limanların uluslararası standartlardaki limanlar arasında yer alması açısından mevcut limanların artan ihtiyaçları karşılamaya hazır hale getirilmesi ve kapasite artışının planlanması önem kazanmaktadır. Bu bağlamda yanaşma ve elleçleme imkanları ile depolama alanlarının, giderek büyüyen konteyner gemilerine hizmet verecek şekilde geliştirilmesi gerekmektedir.

Lojistik sektörünün Türkiye’de uzun bir geçmişe sahip olmaması ve Türk firmalarının kendi markaları ile piyasaya henüz yeni girmiş olmaları yeterli bilgi ve deneyimin oluşmamasına yol açarken sektörün nitelikli ve verimli işgücü ile tecrübeli yönetici teminini güçleştirmektedir. Türkiye’de dış ticaretin artmasına paralel olarak lojistik sektörünün aynı oranda gelişememesinden ötürü çeşitli sorunlar ortaya çıkmakta ve iktisadi birimlerin sektörden beklentileri giderek artmaktadır. Lojistik hizmet veren firmaların çoğunun AR-GE kapasitesine sahip olmaması sektörün rekabet gücünü olumsuz etkilemektedir.

Türk lojistik firmalarının dünya piyasalarında başarılı olmasında rekabetçiliğin yanında ülke imajı da önem arz etmektedir. Türkiye’nin AB üyeliğinin bulunmaması sektörün pazarlara hızlı girmesine sekte vurmaktadır. Özellikle Türk kara taşımacılığı uluslararası taşımalarda bir

takım engellere maruz kalmaktadır. Bunların başında geçiş belgelerinin temini, kotalar ve ülkelerin mevzuatlarından kaynaklanan çeşitli uygulamalar gelmektedir (Özbilgin, 2011: 130).

Vize sorunundan ötürü uluslararası karayolu taşımacılığı yapan Türk firmalarına ait tırlar sıklıkla Avrupa’da transit geçiş kısıtlamasına maruz kalmakta ve sınır kapılarında bekletilmektedir.

Türkiye’de taşımacılığın ağırlıklı olarak karayolu ile gerçekleştiriliyor olması uzun vadede sürdürülebilir bir ulaştırma politikası olarak görülmemektedir. Karayolunun taşımacılıkta baskın olması, trafik kazalarının, ekonomik ve çevresel kayıpların yanısıra kişiler üzerinde olumsuz psikolojik sorunların ortaya çıkmasına yol açmaktadır. Bunun yanında, taşımacılık konusunda yeterli birikime sahip olmayan kişi ve firmaların sektöre girmesi trafikteki araç sayısını artırmakta ve hizmet kalitesini düşürmektedir. Taşımaların genelde tek yönlü yapılıp taşıma aracının dolu olarak varış noktasına gitmesi ve boş olarak başlangıç noktasına tekrar geri dönmesinden ötürü de ortaya çıkan maliyet artışı sektörün rekabetçiliğini olumsuz etkilemektedir. Karayolundaki taşımacılık hacminin azaltılması, mevcut talebin diğer taşıma türlerine kaydırılması ve kent merkezlerinde raylı ulaşımın yaygınlaştırılmasıyla birçok ulaşım probleminin çözülmesi mümkün görünmektedir.

Türkiye’de akaryakıt fiyatlarının diğer ülkelerin üstünde olması, lojistik sektörünü uluslararası pazarlarda rekabetçilik yönünden zorlamaktadır. Ayrıca, işveren ve işçi üzerindeki ağır vergi yükümlülükleri, kayıt dışına kaçışı hızlandırmaktadır. Yurtiçi taşımacılık faaliyetlerinde istiap hadlerinin aşılması haksız rekabete yol açmakta ve aşırı yük taşıyan araçlar karayolunun fiziki yapısına büyük zarar vermektedir. Ayrıca istiap hadlerinin Türkiye ve komşu ülkeler arasında farklılıklar sergilemesi maliyet artırıcı unsurlardan biri olarak görülmektedir.

Yukarıda anılanların yanında sektörde karşılaşılan çeşitli sorunlar başlıklar halinde aşağıda verilmektedir:

i. Sektörünün ulusal düzeyde temel strateji eksikliği

ii. Yüklerin taşıma türleri arasında aktarılırken yaşanan sıkışıklık iii. Lojistik firmalarının kurumsallaşamaması

iv. Hava limanlarında kargo tesislerinin yetersizliği

v. Demiryolu işletmeciliğinin özel sektöre açılmasında yaşanan gecikmeler vi. Kayıtsız taşıyıcıların yarattığı haksız rekabet

vii. Resmi kurumlar arasındaki yetki karmaşası viii. Resmi kurumlara ödenen yüksek belge ücretleri

86 ix. Gümrüklerde yaşanan zaman kayıpları x. Gümrükler arası işleyiş farklılığı

xi. İş gücünün verimli ve etkin bir şekilde kullanılamaması xii. Kar marjlarındaki düşüklük

xiii. Komşu ve yakın ülkelerde meydana gelen şiddet olayları

IV. BÖLÜM: KOCAELİ EKONOMİSİ VE LOJİSTİK ÜS OLMA POTANSİYELİ

4.1. Kocaeli: İktisadi Görünüm ve Lojistik Konum

Türkiye’de sanayileşme sürecinin ivme kazandığı 1960’lı yıllarda, gelişme dinamikleri kutup olarak ifade edilen belirli illerden çevre illere doğru yayılmaya başlamıştır. Bu süreçte iki büyük ulusal kutup olan İstanbul ve Ankara arasında yeni gelişme odakları ortaya çıkmıştır.

Kimya ve metal sanayinin yoğunlaşmaya başladığı Kocaeli, gıda, tekstil ve otomotivde uzmanlaşma eğilimi gösteren Bursa ve Eskişehir’i de içine alan bu yeni gelişme bölgesi, Ankara-İstanbul doğrultusunda giderek homojenleşen bir ticaret, sanayi ve hizmet kuşağı meydana getirmiştir. Bu kuşağa, 1970’lerde pazar için buğday üretiminde uzmanlaşmış Konya da eklenmiştir. Yine bu dönemde, İstanbul merkezli sanayi, öncelikle Tekirdağ olmak üzere, çevre illere de kaymaya başlamıştır (Dinçer vd., 2003: 15).

Kocaeli tarih boyunca yoğun ticari faaliyetlere sahne olmuş bir bölgede yer

almaktadır. Sanayi ve ticaretin gelişiminde kentin İstanbul’la sınırdaş olmasının büyük etkisi bulunmaktadır. Kocaeli, Marmara Bölgesi’nin doğusunda yer almakta olup, doğu ve güneydoğuda Sakarya, güneyde Bursa, batıda Yalova, İzmit Körfezi, Marmara Denizi ve İstanbul’la, kuzeyde de Karadeniz’le çevrilidir. Kentin hem Karadeniz’e hem de Marmara Denizi’ne açılımı bulunmaktadır. 3.505 km2 yüzölçümüyle alan olarak ülkenin en küçük üçüncü ilidir. Kocaeli’nin Başiskele, Darıca, Dilovası, Çayırova, İzmit, Derince, Gebze, Gölcük, Karamürsel, Kandıra ve Körfez olmak üzere toplam on iki ilçesi bulunmaktadır. Coğrafi koşullar nedeniyle kentin kuzey ve güney kesimlerinde mekânsal gelişme sınırlı kalmıştır.

Belgede Lojistik Merkez Kocaeli Raporu (sayfa 90-93)