• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM II: EĞİTİM SENDİKACILIĞI BAĞLAMINDA SENDİKAL

2.2. Eğitim Sendikaları

2.2.2. Türkiye’de Eğitim Sendikalarının Genel Durumu

Türkiye’de memur sendikaları işçi ve işveren sendikalarından sonra kurulmuştur. Yasan (2012) sendikaların ülkemizdeki oluşumlarını, dünyadaki yapılanmalarına göre daha yakın bir geçmişe dayandığını belirtmiştir. Memur sendikalarının kuruluşunun ve geçmişinin işçi sendikalarına göre daha geç başladığını ve memur sendikalarına karşı geliştirilen tepkinin işçi sendikalarına gösterilen tepkiden daha büyük olduğunu ifade etmiştir.

Ülkemizde ilk defa işçiler ve memurların kurduğu örgüt 1908 tarihli “Anadolu -Bağdat Demiryolları Memurin ve Müstahdemin Cemiyet-i Uhuvvetkarisi”dir. Bu dönemde kurulan örgütler genellikle dernek ve sandık şeklinde kurulmuştur. Çetinkaya ve Alkan (2015) Tanzimattan Günümüze Türkiye İşçi Sınıfı Tarihi kitabında ikinci meşrutiyetten

sonra ilk işçi örgütlerinden birinin “Anadolu Osmanlı Demiryolu Memurin ve Müstahdemini Cemiyet-i Ittihadiyesi/Ittihad Cemiyeti” veya Anadolu Osmanlı Şimendiferleri Şirketi Memurin ve Müstahdemini Heyet-i Ittihadiyesi” şeklinde verilmesine ragmen literatürde Anadolu Osmanlı Demiryolu Memurin ve Müstahdemini Cemiyet-i Uhuvvetkaranesi/Uhuvvetkarisi şeklinde bilindiğini ifade etmiştir.

45

Konuya öğretmenler açısından bakıldığında ise Eraslan’ın (2012) “Türkiye’de Eğitim

Sendikaciliğinin Tarihsel Perspektifi ve Günümüz Eğitim Sendikaciliğinin Değerlendirilmesi” çalışmasında Osmanlı Dönemi’nde II. Meşrutiyetin mühim bir

başlangıcı ifade ettiğini belirterek, 1909’da Anayasa’da örgütlenme hakkının sadece Osmanlı tebaasına verildiğini ifade etmiştir. Bu haktan öğretmenlerin de faydalandığını belirterek bu dönemde kurulan öğretmen örgütlerinden bahsetmiştir. Temmuz 1908’de “Encümen-i Muallim” adı ile İlk öğretmen örgütü kurulmuştur. Bu örgütü yine aynı yıl kurulan “Muhafaza-yı Hukuk-ı Muallimin Cemiyeti” (1908) takip etmiştir. Örgüt, daha sonra “Encümen-i Muallimin” ile birleşip “Cemiyet-i Muallimin” adını almıştır. Bu derneği “Neşr-i Maarif ve Teavün-ü Muallimin” derneği izlemiştir. 1911’de ise “Mahvel-i Muall“Mahvel-im“Mahvel-in Cem“Mahvel-iyet“Mahvel-i” kurulmuştur. Bu kuruluşlardan sonra 1913’te “Muall“Mahvel-imler Yurdu”, 1916’da “Millî Talim ve Terbiye Cemiyet”i, I. Dünya Savaşı’nın sonuna doğru da “Darulmuallimîn Mezunları Cemiyeti” kurulmuştur. Bu dönemde örgütlerin yanı sıra “Terakki-i Maarif” ve “İttihat-ı Muallimin Cemiyeti” (Bursa 1909), Öğretmen Kongreleri (Selanik, Manastır, Üsküp, 1910-1911) dernekler de önemli olmaktadır. Milli Mücadele

döneminde ise İstanbul ve Ankara Hükümetleri’ne bağlı öğretmen örgütlenmeleri

görülmektedir. 1920’de “Türkiye Muallimler ve Muallimeler Derneği” faaliyete geçirilmiştir. 1921’de dernek taşrada güçlendiği için bir üst birlik halini alarak “Türkiye Muallime ve Muallimler Birliği” adını almıştır. Temmuz 1925’de adı “Türkiye Muallimler Birliği” olarak değiştirilmiş birlik, 1935-1936 öğretim yılında kapatılmıştır. 1938’de çıkartılan cemiyetler kanunu ile memurlara örgütlenme yasağı getirilmiştir. Bu dönemde öğretmenler “halkevleri ve halk odalarında” aktif görev almıştır. 1946’dan sonra çok partili hayata geçilmesiyle birlikte dernekler mevzuatında değşiklik yapılarak, her meslek ve her ilde kendi adını taşıyan yerel örgütler kurulmuştur. Eraslan (2012) öğretmen derneklerinin daha etkili olabilmeleri ve sonuç alıcı faaliyetlerde bulunabilmeleri için “Üst Birlik” yapılanması ihtiyacının ortaya çıktığını belirtmiştir. 15 Ağustos 1948’de “Öğretmen Yardımlaşma Dernekleri Birliği” kurulmuştur. Birlik, Haziran 1950’de “Türkiye Öğretmenler Dernekleri Milli Birliği”, 1954'te ise “Türkiye Öğretmen Dernekleri Milli Federasyonu (TÖDMF)” adını almıştır. Federasyon içerisinde görüş farklılıklarından ötürü köy enstitüsü kökenli öğretmenler 1949’da “Ege Bölgesi Köy Öğretmenleri Derneği”ni kurmuştur. Bu dönemde “Göller Bölgesi Köy Öğretmenleri Derneği”, “Ankara Köy Öğretmenleri Derneği”, “İzmir Köy Öğretmenleri

46

Derneği” gibi dernekler de kurulmuştur. Bu dernekler 14 Eylül 1958’de “Türkiye Köy Öğretmen Dernekleri Federasyonu”nu oluşturmuştur (Eraslan, 2012).

18 Mart 1926’da çıkarılan 788 sayılı memurin yasası ile Memur hukuku, ilk kez genel ve toplu nitelikte bir düzenlemeye kavuşmuştur. Memurin yasası ile memurların nitelikleri, atanmaları, görevleri, aylık ve ödenekleri, görevden alınmaları, ilerleme ve yükselmeleri kanunla düzenlenmiştir (Gülmez, 2002). Aldatmaz (2002) Türkiye’de memurların ilk kez sendikalar halinde örgütlenme hakkının ise 1961 Anayasası’nın 46/2. maddesinde tanındığını belirterek Türkiye’de çalışanlara işçi memur ayrımı yapmaksızın sendika kurma hakkı tanındığını ifade etmiştir. 1965’de çıkarılan 657 sayılı devlet memurları yasasının 22. maddesinde memurların sendika kurma ve üye olma haklarına yer verildiğini belirtmiştir. Gülmez (1996) sendika hakkının memurluk statüsüyle bütünleşmesini sağlayan ilk adımın 1961 Anayasası’yla atıldığını ifade ederek, 1965 tarihli ve 624 sayılı Devlet Personeli Sendikaları Yasası’nın devlet-memur arasındaki ilişkilerin o tarihe kadar ödünsüz biçimde dayandığı tek yanlılık ve otoriterlik öğelerini bir ölçüde yumuşatarak demokratikleşme yolunda adımlar atıldığını belirtmiştir.

Gemici (2008) çalışmasında, memur sendikaları içinde ilk kurulan sendikanın 8 Temmuz 1965’de öğretmenlerin kurdukları Türkiye Öğretmenler Sendikası (TÖS) olduğunu belirtmiştir. TÖS’ün kurulmasının ardından ülkede çok sayıda öğretmen sendikası kurulduğunu ancak bu sendikalardan sadece Türkiye İlkokul Öğretmenleri Sendikası (İLK-SEN), Teknik Öğretmenler Sendikası (TEK-SEN) ve Milliyetçi Türk Öğretmenler Sendikasının isimlerini duyurabildiklerini ifade etmiştir.

Işıklı (2005) 22 eylül 1971 tarihli resmi gazeteyle ilan edilen anayasanın 46. maddesi ile sendika hakkının çalışanlar yerine işçilere tanınarak daraltıldığını 119.madde ile de memurların sendika hakkının açıkça yasaklandığını ifade etmiştir. Demir (2013) Anayasa’nın geçici 16. maddesiyle de daha önce kurulmuş olan memur sendikalarının faaliyetlerinin sona erdirildiğinin hükme bağlandığını belirterek memurların 1971’den 1980’e kadar dernekler şeklinde örgütlendiklerini ifade etmiştir. Bu dönemde kurulan dernekler ise, “Tüm Öğretmenler Birleşme ve Dayanışma Derneği” (TÖB-DER), “Mefkûreci Öğretmenler Derneği” (MEF-DER) “Hürriyetçi Öğretmenler Derneği”, “Ülkücü Öğretim Üyeleri ve Öğretmenler Derneği” (ÜLKÜ-BİR) dir. Eraslan (2012) ayrıca “Anadolu ve Rumeli Öğretmenler Dernekleri Federasyonu”, “Atatürkçü

47

Öğretmenler Derneği, “Eğitimciler Birliği Derneği”, “Türkiye Öğretmenler Vakfı”, “Tüm Öğretim Üyeleri Derneği” gibi eğitim örgütlenmelerinin de bulunduğunu belirterek, 12 Eylül 1980 askeri müdahalesine kadar devam eden eğitim alanındaki örgütlenmelerin Milli Güvenlik Konseyi tarafından yasaklandığını ifade etmiştir.

Koç (2003) 1965-1971 döneminde 658 memur sendikası kurulduğunu fakat memurların sendikalaşmasının 1971’de yasaklanmasından sonra memurların siyasal görüşlere göre bölünmüş dernekleşme döneminin başladığını ifade etmiştir. 1971-1980 döneminde ise memurların siyasal görüşlere göre daha sert bir bölünme ve saflaşma yaşadıklarını belirtmiştir.

Yıldırım (2013) “Türkiye’de Öğretmen Örgütlenmeleri” adlı çalışmasında 1960-1980 döneminde hem ülke içerisinde hem de dış ilişkilerde mütenevvi müdahalelerin yaşandığını belirtmiş ve bunun sonucunda da politik çatışmaların ortaya çıktığını, öğretmen örgütlerinin de bunun bir sonucu olarak bu durumdan etkilendiğini ifade etmiştir.

Köybaşı vdğ. (2016) çalışmasında, 1980 askeri darbesinin demokratik toplumsal gruplar üstünde oluşturduğu etkinin, 16 Şubat 1988’de Eğitimciler Derneği’nin (EĞİT-DER) kurularak atlatılmaya çalışıldığını belirterek, öğretmenlerin EĞİT-DER’e sadece fahri üye olabildiklerini ifade etmiştir. 1990’da Eğitim Bilim ve Kültür Emekçileri Sendikası (Eğitim-Sen), 1992’de kurulan Türkiye Eğitim, Öğretim ve Bilim Hizmetleri Kolu Kamu Çalışanları Sendikası (Türk Eğitim-Sen) ve Eğitimciler Birliği Sendikası (Eğitim Bir Sen) günümüzde de halen varlığını sürdüren ve üye sayıları bakımından öne çıkan eğitim sendikalarıdır.

Mahiroğlulları (2011) memurların örgütlenmesiyle alakalı arayış sürecinin 1990’da Eğitim İş ve Eğit Sen’in fiilen kurulmasıyla somut bir sonuca vardığını ifade etmiştir. 1991’de kurulan DYP SHP koalisyon Hükümeti kamu görevlilerine sendikal hak verileceğini garanti etmiştir. Hükümet kamu görevlilerinin örgütlenmesiyle ilgili 87 ve 151 sayılı İLO sözleşmelerini TBMM’de Kabul etmiştir, yasal düzenleme 1992’de resmi gazeteyle yürürlüğe girmiş 1993 tarihli Başbakanlık genelgesiyle memur sendikacılığı tanınmıştır. Memur sendikacılığıyla alakalı özel kanun çıkması beklenmeden çok sayıda sendika ve konfederasyon (Türkiye Kamu Sen, KESK, Memur Sen vb.) kurulmuştur.

48

Tok (1996) çalışmasında 1848’de İstanbul Öğretmen Okulu’nun kurulmasından günümüze kadar geçen süre içerisinde öğretmenlerin mesleklerini geliştirmek ve sürekli çıkarlarını kollamak gayesiyle örgütlenme yolunda çaba sarfettiklerini ifade etmiştir. Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemleri ve cumhuriyetin ilk yıllarında öğretmenlerin haricinde kamu görevlilerinin örgütlenmelerine pek rastlanmadığını belirtmiştir. Öğretmenler gibi hükümetlerinde Osmanlı Devleti’nin son yıllarından günümüze kadar geçen dönemleri içinde hep farklı bir örgütlenme arayışı içinde olduklarını belirterek, hükümetlerin öğretmenlere 1946’ya kadar olan dönemde cemiyetcilik ve dernekçilik; 1946-1965 yılları arasında dernekçilik ve federasyonculuk; 1965-1971 yılları arasında sendikacılık, 1971-1980 yılları arasında dernekçilik, 1990’dan sonra ise yeniden sendikacılık türlerinde mesleki örgütlenme ortamları sağladıklarını ifade etmiştir.

Uçkan (2013) 1971’de Anayasa’da yapılan değişiklikten itibaren 1995’e kadar Türkiye’de kamu görevlilerinin sendikal haklarının bulunmadığını ve 1995’de Anayasa’nın 53. maddesine bir fıkra eklenerek kamu görevlilerine örgütlenme ve toplu görüşme hakkı tanındığını ifade etmiştir. Bu fıkranın uygulanmasına ilişkin usulleri içeren kamu görevlileri sendikaları kanununun ise 2001’de çıkartıldığını belirtmiştir. Bu nedenle 1995’den 2001’e kadar kurulan kamu görevlileri sendikalarının, yasal bir düzenlemeden yoksun olarak faaliyet gösterdiğini ifade etmiştir.

Tosun ve Soydan (2013) çalışmasında, ülkemizde kamu görevlisi sendikalarının kurulmasını ve çalışmasını mümkün kılan uluslararası ve ulusal mevzuatta kamu görevlilerinin sendikal haklarına ilişkin düzenlemeleri içeren uluslararası belgelerin İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, Ekonomik, Toplumsal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi, Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi, UNESCO ve ILO’nun ortaklaşa hazırladığı Öğretim Personelinin Durumuna İlişkin Tavsiye, yine ILO’nun 87, 98 ve 151 Sayılı Sözleşmeleri, Avrupa Konseyi tarafından hazırlanan ve kabul edilen İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi ve Avrupa Sosyal Şartı, Avrupa Birliği bağlamında imzalanan Roma Antlaşması ve Çalışanların Temel Sosyal Hakları Topluluk Şartı olduğunu belirtmiştir. Ayrıca Anayasa’nın 90. maddesinin son fıkrasına göre, usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası antlaşmaların kanun hükmünde olduğunu ifade ederek, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi, Avrupa Sosyal Şartı, 87, 98 ve151 Sayılı ILO Sözleşmelerinin kanun hükmünde düzenlemeler olduğunu ifade etmiştir. Türkiye’de ise

49

memurların sendikal haklarına yönelik ulusal belgelerin 1982 Anayasası, 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu ve 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu olduğunu belirtmiştir.

Kamu görevlilerine yönelik, 12 Temmuz 2001 tarih ve 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu’yla birlikte kendilerine özgü yasa çıkarılmıştır. 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu’nda 2004, 2006, 2007 ve 2008’de değişiklikler yapılmıştır. En son 2012’de 6289 sayılı Kanunla 4688 sayılı Kanun revize edilmiş birçok maddesinde değişiklik yapılarak kanunun ismi Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu

Sözleşme Kanunu olarak değiştirilmiş ve kamu görevlilerine toplu pazarlık hakkı

verilmiştir.

Türkiye’de 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu’nun 5. maddesine göre 11 hizmet kolu bulunmaktadır. Aile, Çalışma ve Sosyal hizmetler Bakanlığı verilerine göre 11 hizmet kolunda 10 konfederasyon bulunmaktadır. Bu hizmet kollarından biri olan Eğitim Öğretim ve Bilim Hizmet Kolu’nda; Temmuz 2019 verilerine göre 44 sendika bulunmaktadır (www.ailevecalisma.gov.tr). Eğitim Öğretim ve Bilim Hizmet Kolu’nda yer alan sendikalardan sırasıyla en çok üyesi bulunan 3 sendika; Eğitim

Bir Sen, Türk Eğitim Sen ve Eğitim Sen’dir.