• Sonuç bulunamadı

Ülkemizde çocuk suçluluğu ile ilgili ilk çalışmalar 1930’lu yıllarda başlamıştır. Bunun nedeni daha önce suç istatistiklerinin tutulmuyor olmasıdır. Türkiye’de suç istatistikleri ilk defa 1935 yılında tutulmaya başlanmıştır (Dönmezer, 1943; akt. Fişek, Çiner ve Akpınar, 2008). Kunter (1951) suçluluğu araştırmak için kullanılan üç temel yöntemden söz etmiştir. Bunlardan ilki monografi yöntemidir. Monografi diğer metotlardan daha ayrıntılıdır çünkü özel bir durumu derinlemesine incelemeye dayanır. Ancak kriminolojide kullanımının bazı sınırlılıkları vardır. Sonuçların genellenememesi, örneklem seçmenin zorluğu bunlardan bazılarıdır.

Bir diğer araştırma yöntemi olan anket, belirli bir yerden tesadüfî yöntemle seçilmiş örnek bir gruba yöneltilen sorulardan meydana gelmektedir. Bu tesadüfî seçimde popülasyondaki herkesin, örnek gruba dâhil olma olasılığı eşittir. Örneklem teorisinde araştırmanın sonuçları genellenebilmektedir. Anketlerde anket sahibi konuyu derinlemesine incelemek için özel hayata dair sorular sorabilir ve cevaplayan kişiler de

60

özel yaşamlarına dair gerçek yanıtlarını gizleyebilirler. Bu durum suç biliminde anket yönteminin olumsuz bir yönüdür. Üçüncü yöntem ise suçu sayılar ile anlatan istatistik yöntemidir. İstatistik yöntemi çoğunluk üzerinde inceleme yapar. Bu sayede genelleme yapılabilirdir. Suç istatistikleri ile suçlu davranışın güvenilir ve geçerli ölçümleri yapılmaya çalışılır. Polis ve mahkeme kayıtlarının incelenmesi, geniş örneklem içeren surveyler yaparak polis tarafından tespit edilemeyen kanun ihlallerinin oranını belirlemeye çalışmak örnek olarak verilebilir. Ülkemizde kriminolojik istatistikler Türkiye İstatistik Kurumu tarafından tutulmaktadır (İçli, 2019; Kunter, 1951; Polat, 2018).

Türkiye İstatistik Kurumu’nun 2019 yılı verileri incelendiğinde güvenlik birimine herhangi bir sebep ile gelen ya da getirilen çocukların geliş nedenleri arasında ilk sırada 235.931 çocuk ile mağduriyet bulunmaktadır. Buna göre yalnızca suça sürüklenen çocuklara yönelik değil mağdur çocuklara yönelik de çalışmalar yapılması gerektiği anlaşılmaktadır. Mağduriyet yaşayan çocukların 127.550’si erkek iken 108.381’si kadın olarak belirtilmiştir. Geliş nedenleri arasında ikinci sırada ise suça sürüklenme bulunmaktadır. 168.250 çocuk ile ikinci olan suça sürüklenme nedenini 76.997 ile bilgisine başvurma izlemektedir. Diğer nedenler ise sırasıyla kayıp, kabahat işleme ve diğer nedenler olarak sıralanmaktadır.

Verilen istatistikler güvenlik birimine herhangi bir neden ile gelen veya getirilen çocuklara aittir. Bu listede ikinci sırada olan suça sürüklenme ile ilgili daha detaylı bilgiler vermek faydalı olacaktır. TÜİK 2019 yılı verilerine göre Türkiye genelinde güvenlik birimine suça sürüklenme ile gelen ya da getirilen çocuk sayısı 137.780 erkek ve 30.470 kadın olmak üzere toplam 168.250 olarak görülmektedir. Suça sürüklenme durumları yaş aralığına göre incelendiğinde en fazla çocuğun olduğu aralık 105.287 kişi ile 15-17 yaş arasıdır. Bu sonuç ergenlik problemlerinin üst düzeyde yaşandığı lise çağlarında çocukların suça sürüklenmesinin daha kolay olduğu bilgisini destekleyici niteliktedir. Türkiye Cumhuriyeti Adalet Bakanlığı Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü’nün 2019 yılı istatistiklerine bakıldığında ise Türkiye genelinde suça sürüklenen çocukların toplam sanıklar içindeki oranının %5,7, 2018 yılında ise bu oranın %5,5, 2017 yılında ise %6 olduğu görülmektedir. 2011-2019 yılları arasındaki en düşük üç oranın son yıllara ait olduğu görülmektedir.

61 Dünyada çocuk suçluluğu

19.yüzyıl başlarından itibaren endüstrileşme ile birlikte ortaya çıkan sınıflaşma, çocukların da iş gücüne katılması, göçler ile I. ve II. Dünya Savaşları’nın meydana getirdiği olumsuzluklar nedeniyle çocuklar arasında suçluluk ve antisosyal davranışlara yönelim artış göstermiştir. Dünyada çocuk suçluluğu konusuna duyulan ilgi bu dönemlerde önemli derecede çoğalmış ve çocuk suçluluğu uluslararası bir sorun olarak kabul edilmiştir (Karabulut, 2006; Tesal, 1950). Doğu ve Orta Avrupa ülkelerinde 1980’lerin sonlarından bu yana çocuk suçluluğunda önemli bir artış meydana gelmiştir. Bu toplumların son on yıl içerisinde yaşadığı hızlı sosyal ve ekonomik değişimler göz önüne alındığında bu durum şaşırtıcı değildir. Tarihe bakıldığında büyük sosyal ve ekonomik değişikliklere maruz kalan toplumların hem çocuk suçluluğunda hem de gençlerin diğer problemlerinde artış eğilimi olduğu bilinmektedir (Othmani, 2002).

ABD hariç dünyanın neredeyse bütün bölgelerinde gençlik suç oranlarının 1990’larda arttığı yapılan çalışmalarda saptanmıştır. Verilerin bulunduğu az sayıdaki bölgeden biri olan Batı Avrupa’da çocuk suçluların tutuklanması, 1980’lerin ortaları ile 1990’ların sonu arasında ortalama olarak %50 oranında artış göstermiştir. Doğu Avrupa ve Bağımsız Devletler Topluluğu’ndaki birçok ülkede ise çocuklar tarafından işlenen suçlar %30’dan fazla artmıştır. Cezai suçların çoğu uyuşturucu bağımlılığı ve aşırı alkol kullanımı ile ilgilidir (Salagaev, 2003). Azerbaycan’da ise resmi kaynaklara göre, 18 yaşın altındaki kişilerin işlediği suçların sayısı ülkede artış değil aksine azalış göstermektedir ve Azerbaycan’da çocuk suçlu sayısı birçok Avrupa ülkesinden daha düşük olarak ifade edilmiştir. Çocuklar tarafından işlenen suçlar Azerbaycan’daki tüm suçların yalnızca %3-5’ini oluşturmaktadır Çoğu gelişmiş ülkede çocuk suçluluğunu kontrol altına almak ve önlemek amacıyla özel devlet programları geliştirilmekte ve uygulanmaktadır. Azerbaycan’da da UNICEF tarafından polis memurları için çocukların haklarının korunmasına yönelik hukuki bilgilendirmeler içeren eğitimler düzenlenmiştir. Hükümet ve sivil toplum kuruluşları iş birliği ile suça eğilimli çocuklar ve ergenler için önleyici tedbirler planı geliştirilmiştir (Zülfüqarov, Nağıyeva, Əfəndiyev, Abbasəli, Sadıxzadə, 2007).

AB’deki çocuk suçluluğunun artışının ardındaki üç temel neden 2001 yılında Paris’te düzenlenen “AB’deki Çocuk Adaleti” konulu konferansta belirlenmiştir (Othmani, 2002):

62

1. Kitle iletişim araçlarında aşırı şiddete maruz kalınmaktadır. Ortalama bir Batı Avrupalı çocuğun 12 yaşına geldiğinde 100.000 aşırı şiddet olayına tanıklık ettiği tespit edilmiştir.

2. Çocuklara nasıl iyi vatandaş olacakları öğretilemez. İlgisiz ailelerin çocukları, terk edilmiş veya ihmal edilmiş çocuklar, okul çağına geldiklerinde yeterince sosyalleşemezler ve eğitim sistemine ve topluma karşı düşmanca ve yıkıcı davranışlar sergileyebilirler.

3. Uyuşturucu problemi de önemli bir sorundur. Batı Avrupa’daki uyuşturucu ticaretleri ve uyuşturucu kullanıcıları toplumun daha da güç kaybetmesine neden olmuştur.