• Sonuç bulunamadı

Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kuruluşunda milli iradenin sonucu olarak Ulus Devleti ve İnsan Unsurunun niteliğ

OLUŞTURMAS

A) Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kuruluşunda milli iradenin sonucu olarak Ulus Devleti ve İnsan Unsurunun niteliğ

1924 Anayasası ile, yeni Devlet, Cumhuriyet olmuştur. Yeni Devlette egemenliğin kaynağı, beşeri iradeye bağlıdır. Kuramda, beşeri iradenin, milli irade olarak ifade edildiği belirtilmiştir. Buna göre, “Türkiye Cumhuriyeti

artık bir zorunluluk olduğu kabul edilmiştir (Misak-ı İktisadi Esasları m.2)”

(HAFIZOĞULLARI, İzmir-İktisat Kongresi, s. 351).

115 “Böylece, İzmir İktisat Kongresinde, bir yandan her çeşit “ümmetçi toplum” modeli reddedilirken, öte yandan “imparatorluk modeli” ve “halklar” veya “halkların kardeşliği”

esasına dayanan Marksçı-Leninci düşüncelerin “proletarya toplumu veya kollektivist

toplum modeli de reddedilmiştir” (HAFIZOĞULLARI, İzmir-İktisat Kongresi, s. 363). 116 HAFIZOĞULLARI, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Düşünsel Temelleri, s.16.

Devletini oluşturan en temel değer, başta, özünü beşeri iradede, yani Aydınlanma çağının laiklik düşüncesinde bulan milli / ulusal egemenlik ilkesidir” 118. Yeni Devletin kuruluş felsefesindeki bu temel değer, hukukun maddi kaynağındaki milli iradedir. Bu bağıntı, yeni Devletin, asli unsurlarının niteliklerinin, Osmanlı İmparatorluğu Devletinden tamamıyla farklı ve karşıt olacağını göstermektedir.

Türkiye Cumhuriyeti Devletinin, Osmanlı İmparatorluğu Devletinden farklı nitelikte asli unsurlara sahip olmasının nedeni de, evrenin açıklanmasında, hukukun, egemenliğin kaynağında temel değerin beşeri irade olmasıdır. Bu demektir ki, Osmanlı İmparatorluğu Devleti ile Türkiye Devleti ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti arasında bir “hukuki anlamda bir halefiyet” ilişkisi bulunmamaktadır.

Gerçekten, “Ulusal egemenliğin veya ulus egemenliğinin zorunlu sonucu, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin “ulus devleti” olmasıdır. Kuşkusuz, ulus devleti olmanın zorunlu sonucu, Devletin insan unsurunun niteliğinin “ulus” olmasıdır. Açıkçası, “halkın” ulus niteliğinde olmasıdır” 119. Bunun içindir ki, Türk hukuku, milletin hukukudur, teokratik devletin insan unsuru olan ümmetin hukuku değildir 120.

Yeni Devlet, teokratik toplum / hukuk düzenine sahip Osmanlı Devletinin ülke unsurunu oluşturan topraklardaki otorite boşluğundan yararlanarak, nüvesi oluşturulmak suretiyle, Anadolu’da fiilen kurulmaya başlanmıştır. Yeni Devlet, İstiklal Savaşının kazanılmasıyla birlikte, bir süre birlikte aynı topraklarda egemen olmaya çalıştıkları Osmanlı Devletinin topraklarını ve ahalisini de, egemenliği altına almıştır.

Yukarıdaki nedenlerle, görüşüme göre, Kuramın önemli sonuçlarından birisi de, ülkedeki siyasal temelli olarak, inancın, Devletin insanının kimliği olup olamayacağı sorununu 121 yanıtlamasıdır.

118 HAFIZOĞULLARI, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Düşünsel Temelleri, s.16. 119 HAFIZOĞULLARI, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Düşünsel Temelleri, s.17. 120 HAFIZOĞULLARI, Kültür Ürünü Olarak Hukuk, s. 8.

121 “O günün zor koşullarında, umutla umutsuzluğun atbaşı gittiği günlerde Mehmet Akif “Hakkıdır Hakka tapan milletimin istiklal” diye haykırmaktadır. Bu söz “mensupları Hakka tapan” bir halkın “İstiklal” hakkı olduğunu, bunu da kendi “serbest iradesi” ile sağlayacağını ifade etmektedir. Böyle olunca, Türkiye Cumhuriyeti Devleti kiminin

iddia ettiğinin aksine (Bkz. Recep Tayyip Erdoğan Davası, Hz. Av. Faik Işık, İstanbul 1998, sn. Erdoğan’ın konuşması (bant çözümü) “Hakkın iradesi” ile değil ama, “Hakka tapan

halkın iradesi” ile kurulmuş olmaktadır. Zaten büyük ozan M. Akif de, İstiklal Marşında

Kurama göre, Devletin insan unsuru Türk Milleti’dir. Kişinin kimliği buna bağlıdır ve millidir. İnanç ise, kişinin vicdanına bağlı ferdi / toplumsal değerdir, yani vicdanidir ve laikliğin bir sonucu olarak din ve

vicdan özgürlüğü ile güvenceye alınmıştır. Açıkçası, kişinin kimliği,

millidir, millete, dolayısıyla, vatandaşlığa bağlıdır. Bu nedenle, inanç, kişinin kimlği değildir. İnancın kimlik olabildiği insan unsuru, millet değil, ümmettir. Ümmet, teokratik devletin insan unsurudur. Akli / laik

düzenlerde, insan unsuru, millettir (ulustur).

Hafızoğulları, yeni Devletin insan unsuruyla ilgili olarak, son yıllardaki siyasi ve hukuki tartışmalara, pozitif normun ilk ve doğru metninden hareketle, özgün bir açıklık getirmiştir. 1924 Anayasasındaki “Türk” tanımı, kültürel / hukuki tanımdır, ırksal / antropolojik tanım değildir. “Gerçekten, 1924 Anayasası, millet egemenliğine dayalı olarak, bir yandan “saltanat-ı şahsiye” ve “saltanat-ı meşruta” esasına dayalı siyasal düzenlerin karşıtı olurken, öte yandan işçi sınıfının egemenliğine dayalı siyasi düzenlerin de karşıtı olmuştur.

Bunun sonucu olarak, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin insan unsurunun niteliği “ulus”, insanların kimliği “Türk” olmuştur. Gerçekten, 1924 Anayasası, 88. maddesinde “Türkiye ahalisine din ve ırk farkı olmaksızın vatandaşlık itibariyle (Türk) ıtlak olunur” demektedir. Böyle olunca, din ve ırk, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin insan unsurunun, yani “Türkiye ahalisinin” veya Türk halkının niteliğini de kimliğini de oluşturmamaktadır. / Bu durumda, Türkiye Cumhuriyetini kuran mevzuatta “Türklük” ne dinsel ne de ırksal bir kavramdır. Türklük, “Türkiye ahalisinin” ortak hukuki kimliği, tarihinden gelen kültürüdür” 122

anlamamak, anlamak istememek veya birbirine karıştırmak herhalde istenmeyen tehlikeli sonuçlar doğurur” (HAFIZOĞULLARI, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin

Düşünsel Temelleri, s.13).

122 HAFIZOĞULLARI, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Düşünsel Temelleri, s.17. “Biz öyle sanıyoruz ki, Devletin insan unsurunun kimliği olarak “Türk”, hukuki varlığını yitiren

(Mudanya Mütarekesi 11 Ekim 1922, Afet İnan, Age., s.9) Memaliki Devleti

Osmaniye’nin 1876 Kanuni Esasisi’nin 8. maddesinde yer alan “Osmanlı” hukuki kimliğine karşı kullanılmıştır. Gerçekten, bu madde “Devleti Osmaniye tabiiyetinde

bulunan efradın cümlesine karşı herhangi din ve mezhepten olursa olsun bila istisna Osmanlı tabir olunur” demektedir. Bu durumda “Osmanlı” nasıl antropolojik / ırki bir değeri

ifade etmiyorsa, “Türk” de antropolojik / ırki bir değeri ifade etmemektedir. Bu durumda “Türk” Türkiye ahalisinin ortak adı olmaktadır” (HAFIZOĞULLARI,

B) Yeni Devletin toplumunun ümmetten millete dönüştürülmesi