• Sonuç bulunamadı

Türk Sinemasında İlk Adımlar Atılıyor: Kemal Film Dönemi (1922-1924)

DEVLETİ’NE BAKIŞ

2.1. OSMANLI İMPARATORLUĞU’NDA SİNEMA 1 Sinemanın İmparatorluğa Geliş

2.2.2. Türk Sinemasında İlk Adımlar Atılıyor: Kemal Film Dönemi (1922-1924)

Muhsin Ertuğrul, Darülbedayi’den izin alarak gittiği Almanya’da sahne işçiliğinden figüranlığa kadar sinemanın her alanında çalışıp deneyim kazandıktan sonra, 20’li yılların başında Türkiye’ye döndü. O yıllarda sinemayla ilgilenen tek kişi olması, birtakım olanaksızlıklar içinde olan Ertuğrul’u çözüm bulmaya mecbur bıraktı. İlk olarak düşmüş Hanedan üyelerinde biriyle Bozkurt Film Şirketini kurdu. Ancak şirket herhangi bir film üretemeden kapanmak zorunda kaldı. Film üretme işinde ısrarcı olan Ertuğrul, daha sonra Seden kardeşlerle birlikte Türkiye’nin ilk özel yapım şirketi olan Kemal Film’i oluşturdular.90

Ertuğrul, büyük kitlelerin ilgisini çekip ticari başarı sağlamak zorunda olduğunun farkındaydı. Magazinsel konulara eğilmenin ticari kazanç getireceğini düşünüyordu. O günlerde metresi tarafından öldürülen hafifmeşrep bir kadının durumu, gazetelerde günlerce haber malzemesi yapılmıştı. Muhsin Ertuğrul, bu olayı İstanbul’da Bir Facia-i Aşk adıyla sinemaya uyarlayarak ilk filmini çevirdi91. Film, beklendiği gibi büyük bir ilgiyle karşılandı ve hem Ertuğrul’u hem de Seden kardeşleri memnun etti.92

89 Zürcher, s. 266. 90 Teksoy, a.g.e. , s.17. 91 Onaran, a.g.e. , s.22. 92 Scognamillo, s.46.

43

Ertuğrul, Kemal film ile İstanbul’da Bir Facia-i Aşk‘dan başka, Boğaziçi Esrarı(1922), Ateşten Gömlek(1923), Leblebici Horhor(1923), Kız Kulesinde Bir Facia Aşk(1923) ve Sözde Kızlar(1924) filmlerini çevirdi.93

Ertuğrul’un Peyâmi Safa’nın aynı adlı romanından sinemaya aktardığı Sözde Kızlar’da sonra Kemal film dönemi trajik bir olay ile sona erdi: Defterdarlık’taki fabrikanın müdürü değişmişti. Yeni müdür, Kemal Film’in elinden bulunan 2.No.’lu pavyonun 48 saat içinden boşaltılmasını istedi. Sonra da stüdyodaki bütün aygıtlar yağmurlu bir günde dışarı atıldı. Bunun üzerine kötümserliğe kapılan Sedenler, kalan aygıtlarını satarak film yapımından çekilerek sadece işletmecilik ve film getiriciliğiyle uğraşmaya başladılar.

2.2.2.1. Tepki Çeken Bir Film: Boğaziçi Esrarı (1922)

Kemal Film ikinci film olarak Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun Nur Baba adlı eserini seçti. Karaosmanoğlu eserde, tekkesini zengin ve güzel kadınlar için bir tuzak olarak kullanan, güzel sesli, şehvet düşkünü bir Bektaşi şeyhinin serüvenini anlatıyordu. Bu nedenle eser yayımlandığı zaman büyük tepkilere yol açmış, romanda tekkenin içerisinde gerçekleştiği iddia edilen olaylar Bektaşiler tarafından öfkeyle karşılanmıştı. Ertuğrul, ilk filmde olduğu gibi, toplum içerisinde yankı bulan bu olaydan da faydalanmak istiyordu.

Filmin çevrildiğini duyan Bektaşiler, daha ilk günden film setini basarak dekorları yıktılar. Oyunculardan bazıları hırpalandı. Hatta Ermeni oyunculardan Papazyan, üzerindeki Bektaşi kıyafetiyle sokağa fırlayıp kaçtı. Bu olaydan dolayı gözü korkan Papayzan, tüm ısrarlara rağmen film setine bir daha dönmedi. Papazyan’ın rolünü de Muhsin Ertuğrul oynamak zorunda kaldı.94

93 Agah Özgüç, Kronolojik Türk Sinema Tarihi 1914-1988, Kültür ve Turizm Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü Sinema Dairesi Başkanlığı Yayını, İstanbul 1988, s.10-11.

94 Rakım Çalapala, “Stüdyoya Baskın”, Yıldız, Sayı 132, 1 Ağustos 1944, aktaran; Scognamillo, s.46-47.

44

Nur Baba, tamamlandığı vakit, Bektaşiler’in ayaklanmasından çekinildiği için bir süre gösterimine izin verilmedi. Film ancak İstanbul’un kurtuluşundan sonra, Boğaziçi Esrarı adıyla piyasaya çıkarılmıştır.

2.2.2.2. Ertuğrul’un İlk Kurtuluş Savaşı Filmi: Ateşten Gömlek (1923)

Ertuğrul bir sonraki filmini yine güncelliğini koruyan bir olaydan esinlenerek oluşturmak niyetindeydi. Anadolu’da başlayan Kurtuluş Savaşı’nın sonucu belli olmuş, bu büyük olayın yarattığı heyecan içinde savaşa katılan bir kadın yazarın kaleminden çıkan roman günün konusuydu. Halide Edip’in Ateşten Gömlek’i, eşi ve çocukları gözü önünde öldürülen Ayşe ile, ona aşık olan Peyâmi, Binbaşı İhsan ve Genç bir İhtilalci olan Ahmet Rıfkı’nın Kurtuluş Savaşı sırasında geçen hikayesini anlatıyordu.

Halide Edip’in birçok yerinde kendi gözlemlerine dayanarak oluşturduğu Ateşten Gömlek, Ertuğrul’un en önemli uyarlamalarından birisidir. Ateşten Gömlek, Türk sinemasında oluşturulan ilk Kurtuluş Savaşı filmi olma özelliği taşımaktadır. Film, Milli duyguların doruk noktasında olduğu bir vakit, Cumhuriyet’in ilanından altı ay önce gösterime girmiş, Türk halkı tarafından büyük coşkuyla karşılanmıştır.95

“Bu film savaşın henüz silinmemiş, unutulmamış acılarının, sevinçlerinin sanat aracılığıyla belgelenmesiydi. O devrin sinema tekniğine göre plan , görüntü, gerilim, eylem bakımından kuruluşu çok başarılıydı. Filmin öyküsünde yer almış kişiler, gerçekten yaşamış, bu toprakla üzerinde emperyalizmin baskısına karşı savaşmış kahramanlardı. Geniş figürasyon kadrosu içinde, Kurtuluş Savaşı’na katılmış pek çok kişi de vardı. Muhsin’in filmleri içinde en çok beğenilmiş olanı bu olmuş, en kalıcısı da yine bu film olmuştur.”96

95 Özgüç, Agah. ''Kurtuluş Savaşı Filmleri.'' Antrakt 14 (1992): 12-19.

45

Müslüman Türk kadın oyuncuların ilk kez sinemada boy göstermesi, yine Ateşten Gömlek ile olmuştur. Bunun en büyük sebebi, bir Kurtuluş Savaşı filmi olan Ateşten Gömlek’teki vatansever kadın rollerinin Türk, Müslüman kadınlar tarafından canlandırılması gerektiği görüşüydü. Böylece gazeteye ilan verilerek filmdeki kadın rolleri için aranan oyuncular bulundu: Bedia Hanım ve sonradan Ertuğrul’un eşi olacak olan Neyyire Nehir Hanım.

Resim 2.1. (Ateşten Gömlek, 1923)

Agah Özgüç, Ateşten Gömlek için şunları söylüyor:

“Bir tür olarak Kurtuluş Savaşı filmlerinin başlangıç tarihi 1923 yılıdır. Bu tarih Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuyla birlikte başlar. Ve Muhsin Ertuğrul’un yönettiği Ateşten Gömlek, Türk Sinemasının konulu ilk Kurtuluş Savaşı filmidir. Ne ilginçtir ki, filme kaynaklık eden Halide Edip’in eseri Ateşten Gömlek de ilk Kurtuluş Savaşı romanını oluşturur… Bir belgeye göre, Ateşten Gömlek adlı romanın filme çekilmesini isteyen de yine Atatürk’tür. Ve konu ile ilgili Halide Edip’i Çankaya Köşkü’ne davet edip şunları söylediği yazılır: ‘Ateşten Gömlek filminde mutlaka Türk kadınları rol almalı ve oynamalı.’ Filmin yönetmeni Muhsin Ertuğrul da aynı düşünceleri paylaşmaktadır. Anılarında da bu düşüncelerini şu satırlarla doğrular:

46

‘Bağımsızlık savaşının bir kesitini veren bu ulusal filmde, kadın rolleri de Türk kadınlarına oynatarak bu fırsatı değerlendirmek istedim.’97

Ateşten Gömlek’i izleyen Gazeteci Yazar Hakkı Süha Gezgin ise izlenimini şöyle dile getiriyor:

“%95’i okuma bilmeyen bir memlekette kitaptan medet ummak, körlerin ressam olmasını beklemek kadar acayip ve faydasızdır. Kitap, mektepten sonra gelir. Sinemalardan en çok istifadeye koşacak biziz. Ateşten Gömlek’i seyretmeden, bu yeni keşfin ihatab-ı fâidesi hakkında bu kadar müsbet bir imanım yoktu. Bugün hissediyorum ki, bu şubede çalışırsak noksanlarımızın büyük bir kısmını telafi etmiş olacağız…”98