• Sonuç bulunamadı

TÜRK SĠNEMASI VE ÖTEKĠLEġME

2.3.1. Türk Sinemasında ÖtekileĢme

Öteki olgusu, zaman ve mekânsal olarak yaĢanan kültüre ait olmayan, ben ve bizin dıĢındaki istenilmeyen üçüncü kiĢilerdir. Göç ile ait olduğu toplumu bırakıp baĢka bir toplumda yaĢamaya baĢlayan ya da baĢka çoğunluk bir toplum tarafından istila edilen azınlık grup ya da tekil kiĢinin durumudur öteki olma hali. Tarih boyunca grup dıĢındakiler istilacı ve barbar olarak görülüyordu bunun asıl durumu insanın sahip olduğu konum ve nimetlerinin baĢkaları ile paylaĢmak istememesiydi. Kitle iletiĢim araçlarının geliĢmesi ile homojenleĢmeye giden dünyadaki ilk karĢılaĢmalarda sancılı geçmiĢti. Birinci SavaĢından sonra ulus devletlerin inĢası ile dünyada birçok sınır çizilmiĢti. Dil temelli ulus devlette baĢka dillere sahip olan herkes öteki konumundaydı. Öteki olmak hem psikolojik hem de sosyo-psikolojik olarak kiĢi ve kiĢiler için istenilen bir durum değildir çünkü tehlike ve sorunlarla karĢı karĢıyasın demektir bu durum.

55

Türk Sinemasında ve Dünya Sinemasında öteki olma hali ve ötekinin yaĢadığı sorunları toplumsal gerçekçi tutuma sahip sinemacılar sayesinde birçok film yapılmıĢtır. Türk Sineması 1960‟lardan sonra ülke insanın yaĢamına değinen konulara iĢlenmiĢ, zengin-fakir ayrımından baĢlayarak toplumsal çeliĢik bütün durumlara zaman içerisinde eğilmiĢlerdi. Hitler Almanya‟sında öteki konumunda olan Yahudilere yapılanlar yani ötekiye duyulan tahammülsüzlük artınca yapılabilecek eylemlerin Ģiddetini anlatan birçok film görmek mümkün. Sonraki dönemlerde ise ötekiyi istememe hali fiziksel Ģiddetten psikolojik Ģiddete dönüĢmüĢtür. Öldürmek değil de uzaklaĢtırmak „Almanya Acı Memleket‟ filminde Türklere ve diğer yabancıların yaĢaması için Almanlardan ayrı bir yer verilmesi ya da „BaĢka Semtin Çocuklar ‟‟ın da mecburen Kürt ve Alevilerin aynı yerde yaĢaması gibi.

Türk Sinemasında öteki olma olgusu, birçok film ile anlatılmıĢtır. Bunlardan Bir tanesi olan „Güz Sancısı‟ (2009) 1955‟te yaĢanan 6-7 Eylül olaylarından esinlenmiĢtir. Murat Yıldırım ve Beren Saat baĢrollerinde oynadığı film Tomris Giritlioğlu yönetmiĢtir. Film Kıbrıs Meselesinden olayı araları bozulan Türkiye ve Yunanistan‟ın gerginliğinden dolayı, Türkiye yaĢayan Rumlara yapılan saldırıları konu almaktaydı. Milliyetçi toprak ağası babanın oğlu olan Behçet dönemin milliyetçi grubunun bir üyesidir. Grubun baĢındaki adamın kızı ile de sözlüdür. Yakın arkadaĢı olan Serdar onun aynı üniversitede çalıĢmakta ama Serdar onun aksine Komünisttir. Sağcı ama gerginlik istemeyen Ömer adında bir adamın yanında da takma isimle yazılar yazmakta Serdar. Grubun sert kanadın baĢkanı ılıman olan Ömer‟i öldürür, bunun üzerine bu iĢin peĢine düĢen Serdarda hedeflerine girmiĢtir. Rum olan Elena ve Behçet arasında zaman içerisinde önlerini alamayacakları bir iliĢki baĢlamıĢtı.

Bir tarafta bağlı olduğu grup ve arkadaĢı Serdar diğer taraftan da niĢanlısı ve hayat kadını olan Elena ile arasında kalmıĢtı. Olayın peĢini bırakmayan Serdar bir gece Behçet‟in gözü önünde eylemciler tarafından öldürüyor. Olay sonrası babasının yaptığı olayları öğrenen Behçet‟in niĢanlısı, çevresindeki herkesin ona yalan söylediğini anlıyordu. Bir gün öncesinde iĢaretlenen Rum Evleri, Selanik‟teki Atatürk‟ün evine saldırı haberi ile saldırıya uğramaya baĢladılar. Bütün evler, iĢyerleri yağmalanan Rumların bazıları gizleniyor bazıları ise araçlara binerek kaçıyorlardı. Behçet ve Elena arasındaki durumu öğrenen Babası ve gruptakiler olayda Elena‟yı da öldürüyorlar. Film cehenneme dönen bir sokakta koçağında Elena ile Yürüyen Behçet ile bitiyordu. Film öteki olmanın sosyo-psikolojik olarak korkunçluğunu ve bireyler üzerindeki ağır psikolojiyi göz önüne sermiĢti.

56

ġekil 2. 2. Güz Sancısı, Tomris Giritlioğlu, Film AfiĢi (2009)

2.3.2. Göç Ġle ÖtekileĢen Türklerin, Türk Sinemasında Ele AlınıĢı

Sosyo-ekonomik olarak iyi durumda olmayan ülkelerin vatandaĢları, ekonomik Ģartların iyi olduğu ülkelere, hayat standartlarını yükseltmek için, legal ya da illegal olarak ile gitmektedirler. Bu karar hiçte kolay değildir, kararı veren kiĢi günlerce bu karar üzerine düĢünür çünkü geride bir sürü Ģey bırakıp gitmektedir. Zaman herkesin aleyhine iĢleyen bir durumdur, gidip de dönememek gelip de geride bıraktığı sevdiklerini bulamamak vardır. Bu içsel çeliĢkiden sonra karar veren kiĢi, ucunda ölümünde olduğu bu zorlu yola çıkar ki bu karar legalde olabilir. KarmaĢık duygular ile yola çıkan kiĢi, sosyo-kültürünü, sosyo-psikolojine alıĢık olmadığı yerde, kırılan duygularının yanında her Ģeye yeniden baĢlama ile karĢı karĢıya kalmıĢtır. Önce çalıĢmak gerekir, bütün ülkelerin kötü, ağır iĢleri öteki kiĢisini beklediği gibi, bu karmaĢık duygularda olan kiĢimizde bu durumla karĢı karĢıyadır. Ağır bireysel duygular ile ruhu yorulan kiĢi bu sefer fiziği de yorulmaya baĢlamıĢtır. Bu durum içinde olduğu yerin dili, kültürünü öğrenmekte bu iĢin basamakları gibi ama süreç geçilse bile öteki psikolojisini üzerinde yaĢamaya devem edecektir. Türkiye‟den Almanya ya göç eden, köyünden daha büyük yer görmeye iĢçilerin durumunu da aĢağı yukarı bu ama ekonomik olarak daha iyi kazanmaktaydı. Türkiye yaĢayan Kürtlerin durumu da buna benzer ama daha kötü ülke vatandaĢın ama ülkenin dilini bilmiyorsun hatta bir ülke vatandaĢı olduğundan haberin bile olmadığı oluyordu. Çoğunluğu köylerde yaĢayan Kürtler, Ģehirlere geldiklerinde Almancı Türklerden farklı

57

olarak, Ģu durum ile karĢı karĢıya kalmıĢlardı; konuĢtukları dil yasaklı,49 sıkılınca

gidebilecekleri baĢka ülkeleri yok, zor Ģartlarda çalıĢtırılınca bu durumları anlayan bir devletleri yok çünkü vatandaĢı oldukları devlet dillerini anlamıyordu. Öteki olmanın korkunç duygusu ile yalnızlaĢan bireyler, düĢen bir yaprak gibi her yere savrulabilirler. DıĢ göç ile yoğun bir Ģekilde, 1960‟dan sonra Almanya ile yapılan antlaĢma ile ülkede yaĢanmaya baĢlandı. Avrupa‟nın iĢçi ihtiyacını karĢılamak için giden kiĢiler öteki olma duygusu ile kendi bireysel psikolojik ihtiyacını karĢılamamıĢlardır. Fark dil, farklı kültür bu durumu daha derinleĢtirmiĢlerdir. Giden çoğu kiĢiler Almancı ġabanda1

olduğu gibi, içinde bulundukları durumdan çabuk kurtulmak için para biriktirip memleketlerine dönmeye çalıĢmıĢlardır ya da buradan mülk alıp sık sık gelmekle rahatlamaya çalıĢmıĢlardır.

Türk Sinemasında, göçler ile ötekileĢen Türkler hakkında oldukça baĢarılı filmler vardır. Bunlardan bir tanesi olan „Duvara KarĢı‟ filmidir. Yönetmenliğini Fatih Akının yaptığı filmde baĢrollerinde ise Sibel Kekilli ve Birol Ünel vardır. Film Almanya da doğan ikinci nesil Türk kızı Sibel‟in ve psikolojik sorunlardan dolayı intihar teĢebbüsünde bulunan ve 40 yaĢlarda olan Cahit‟in yolları çakıĢır.

Ailesinden gördüğü baskılardan dolayı Sibel‟de intihar teĢebbüsünde bulunmuĢtu. Ailesinin baskısından kurtulmak için Cahit‟in onunla evlenmesini ister. Formalite olan bu evlilik zamanla gerçeğe dönüĢür. Film Almanya ve Türk olmaya devam eden aileni bireylerinin psikolojik durumunu ele almaktadır. Bir yandan geleneklerini korumaya çalıĢan bir aile diğer taraftan modern hayatın ve bireysel özgürlüğünün tadını çıkaran bir kadın. Film dönemin sosyo-psikolojisini iyi yakalamıĢtır.

49 2932 sayılı yasa, 25 Ocak 1991'de Kürtçe konuĢmayı, hatta Ģarkı söylemeyi yasaklayan ve faĢizmi

58

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

TÜRK SĠNEMASINDA KÜRT GÖÇLERĠ

Benzer Belgeler