• Sonuç bulunamadı

Türk Halk Müziği Genel Özellikleri

Fransız müzik bilimci Micheil Brnet'e göre halk ezgileri, “halk tarafından be-nimsenen ve sözlü gelenek biçiminde kulaktan kulağa aktarılmak suretiyle yayılan ezgilerdir” (Pelikoğlu, 2012: 17).

İngiliz müzik bilimci Prat’a göre, “köylü ve halk arasından çıkıp, gelenek haline gelen ezgiler halk müziğini oluşturur” (Pelikoğlu, 2012: 17).

“Konularını halkın yaşadığı olaylardan alan, çoğunlukla anonim eserlerin yer aldığı müzik türü” (Uluç, 2006: 216).

Türk folklorcusu Muzaffer Sarısözen, halk müziğini, “halkın, sahibini bilmeden çalıp söylediği, halkın ortak malı ve milli kültürü olan ezgiler olarak tanımlamıştır”

(Emnalar, 1998: 25).

Yılmaz ÖZTUNA ise halk musikisini; “En geniş mana ve mefhumuyla denilebilir ki dünyanın en geniş sahalarına yayılmış en eski en fazla tesirli olmuş bir halk sanatıdır.

Bütün Türk dünyasının halk musikisi ülkeden ülkeye büyük farklılıklar göstermekle beraber müşterek hususiyetlerde taşır” ifadeleri ile değerlendirmiştir (Öztuna, 1969:

246).

“Geleneksel Türk halk müziği bir kültür formudur; tarihsel süreç içerisinde, var oluşundan günümüze, Türk kültürüne dair sosyal, siyasal, ekonomik değişim ve gelişimleri içerir, farklı zamanı ve mekânı (Orta Asya, Osmanlı, Cumhuriyet Türkiye’si) boydan boya kat eder” (Pelikoğlu, 2012: 13).

“Kendine özgü çalgıları, çalış ve söyleyiş tavırları, türleri, biçimleri ve geniş dağarıyla ulusal nitelikleri bünyesinde taşıyan, halk biliminin diğer dallarıyla iç içe oluşan, yöresel müziklerin birleşimiyle ortaya çıkan bir müzik çeşididir. Türk Halk Müziği halkın içinden yetişmiş kişilerin adı bilinen ya da bilinmeyen halk

6 sanatçılarının yaratmalarıdır. Sözlerinde çok değişik konuları bulabileceğimiz örneklerde; insanımızın yaşamını, sevdasını, sevincini, acısını, yiğitliğini, inançlarını, doğa olayları karşısındaki tutumunu, sosyal ve ekonomik koşullarını, güldürü anlayışını tüm açıklığıyla bulmak mümkündür” (Emnalar, 1998: 27).

"Orta Asya'dan getirilen halk müziği, sazlarda ve söyleyişlerde zamanla meydana gelen çeşitlenme ve değişikliklere karşın, özgünlüğünü ve temel özelliğini koruyabilmiştir. Onun ana nitelikleri, doğaçlamaya, yaratıcılığa dayanması, sözlerin Türkçe olması ve kahramanlık destanları, yarı efsane halk hikâyelerinin, aşk öykülerinin yanı başında, güncel hayatı, çekilen sıkıntıları ve toplumsal özlemleri yansıtmasıdır" (Turan, 2006: 139).

Türk Halk Müziği icracısı ve derlemecisi Nida Tüfekçi ise, halk müziğinde var olan unsurları şöyle sıralamıştır:

✓ Sahibinin bilinmemesi,

✓ Halk tarafından benimsenip, onun ifadesine bürünmüş olması,

✓ Halkın ortak malı olması,

✓ Kulaktan kulağa verilmek suretiyle hayatiyetini sürdürmesi,

✓ Gelenek haline gelmesi,

✓ Zaman içinde derin bir geçmişi olması,

✓ Mekân içinde yaygın olması,

✓ Yöresel dil ve müzik (ezgi ve çalgısal olarak) özelliklerini bünyesinde taşıması, iddiasız olması,

✓ Kişisel yapım olmaması (Emnalar, 1998: 26).

“Batıda Adriyatik kıyılarından başlayarak bütün Balkanlar'da ve Anadolu'da, doğuda Sibirya'da, Lena ırmağından Çin şeddine kadar uzanan topraklarda, Kırım'da, Urallar’ da, Kuzey İran'da, bütün Orta Asya'da, Arap Yarımadası'nın Anadolu'ya yakın yörelerinde, bir başka deyişle, Türkçe'nin konuşulduğu geniş bir coğrafi alanda Türk Halk müziğine ve onun çalgılarına rastlamak mümkündür” (Pelikoğlu, 2012:

13).

7 Türk halk musikisinin iki büyük kaynaktan beslendiği görülür:

✓ Aşıklar

✓ Türkü yakıcılar

Bu iki grup halk sanatçıları, çeşitli eski ezgilerden, akıllarında kalanları, bilmeyerek, bir başka söz altında birleştirmek suretiyle yeni yeni türkülerin meydana gelmesine sebep olurlar. Bu işi yaparken daha önceden bilinen kuralları uygulamayı düşünemezler, uygulayamazlar Zira, nazari müzik bilgileri yoktur. İçgüdü ile yaparlar bu işi. Aşıklardan bir çoğu eskiden yaşamış büyük ozanların deyişlerini, yetiştikleri yörenin müziği ile söylerler.

Türk halk musikisi yeryüzünde ne kadar doğal ve sosyal olay varsa, onları konusu içine almıştır. İnsan-insan, insan-tabiat, insan-diğer yaratıklarla ilişkileri, özellikle sözlü musikide enine boyuna işlenmiştir. Estetik yönünden bir efemi, bir sevinci ifade eden ve çeşitli olayları canlandıran ezgilerin en ince örneklerini halk musikimizde bulabiliyoruz. Dinsel ve dindışı konular hassasiyetle işlenmiştir.

İlahiler, semahlar, nefesler vb. dini musikiyi teşkil eden ezgilere örnek verilebilir (Emnalar, 1998: 28).

Tarihe ve sosyal olaylara tanıklık eden ve en yalın hali ile bizlere aktaran halk müziği, önemli nitelikleri ile diğer müzik türlerinden kolayca ayırt edilebilmektedir.

Geleneksel Türk Müziğini belirleyen temel öğeler, onyedili perde dizgesini kullanması yanında, usta-çırak ilişkili bir eğitimi olması nedeniyle, seslendirmede ustaya bağımlı ve onu taklit eden, ya da, tümüyle yöresel özelliklere bağımlı bir seslendirmeyi içermesi, ayrıca, ezgisel gidişin Usul vuruşlarına bağımlı olması ve ister usullü ister usulsüz olarak oluşturulan ezgilerde ikili aralıkların yoğun olarak kullanılması, seslendirme sırasında yoğun olarak tril ve glissando yapılması ile kullanılan çalgılar, bu türü belirleyen temel öğeler olarak karşımıza çıkmaktadır (Emnalar, 1998: 237).

Atınç Emnalar’ın da üzerinde durduğu gibi THM’ nin en belirgin özellikleri öğretimin usta-çırak ilişkisi içerisinde olması ve yörelerin farklı özelliklerini belirgin bir şekilde ifade etmesidir.

Türk halk müziğinin tarihi, Türklerin tarihi kadar eskidir. Orta Asya'daki Türk kavimlerinin içinde oluşan bu müzik, Türklerin çeşitli göçlerle gittikleri yerlerde, oraların da kültürlerinin etkisi ile değişikliklere uğrayarak günümüzdeki çeşitli ülkelerin de müziklerinin temelini teşkil etmiştir. Anadolu'ya gelen Türkler, diğer kültürleriyle birlikte müziklerini de

8 getirmişler, yüzyıllar içinde Anadolu'da oluşan; Lidya, Frigya, Hitit, Helen, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı uygarlıkları içinde bir sentez oluşturmuşlardır. Binlerce yıllık uygarlıkların oluştuğu Anadolu topraklarında yerleşen Türkler, bu uygarlıkların kültürlerinden de etkilenerek günümüz Türk halk müziğinin oluşmasını sağlamışlardır (Emnalar, 1998: 29).