• Sonuç bulunamadı

3.3. Ulusal Yasal Düzenlemeler

3.3.4. Türk Ceza Kanunu

Yeni Türk Ceza Kanunu (TCK), 26 Eylül 2004 tarihinde TBMM tarafından kabul edilmiştir. Kadın hareketinin 2002-2004 yılları arasında yürüttüğü Kadın Bakış Açısından TCK kapmayası sayesinde yeni kanun, kadın erkek eşitliğinin sağlanması, kadınların ve çocukların bedensel cinsel haklarının yasal olarak korunabilmesi için son derece önemli 30’dan fazla değişiklik içermektedir. Kampanyanın başından itibaren kadın grupları, kadının insan haklarını, bedensel ve cinsel hak ve özgürlüklerini güvenceye alabilmek için, ceza kanunun felsefe ve prensiplerinin bütünsel bir yaklaşımla değiştirilmesini talep etmişlerdir (Kadının İnsan Hakları Yeni Çözümler Derneği, 2007). 3 yıl boyunca yürütülen kampanyalar sonrasında ceza kanunun bakış açısını kısmen değiştiren düzenlemelere kavuşulmuş; kadınların cinsel ve bedensel (dolayısıyla ruhsal) bütünlüklerini koruyan bir yapıya dönüştürülmüştür. Tıpkı Türk Medeni Kanununda ya da İş Kanununda olduğu gibi Ceza Kanununda da eleştirilen noktalar bulunmakla birlikte, geçmişe kıyasla büyük ilerlemeler kaydedildiği de göz önünde bulundurulmalıdır.

Yukarıda İş Kanunu’nda ayrımcılık başlığını incelerken cinsel taciz ifadesinin 4857 sayılı İş Kanunu’nda yer aldığını lakin İş Kanunu’nun cinsel tacizin ne olduğuyla ilgili açıklama getirmediğini söylemiştik. Bunun gibi Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda, 4857 sayılı İş Kanunu’nda yer alan eşitlik ve ayrımcılık yasağı ile birlikte değerlendirilebilecek hukuki değerlerin ihlaline karşı yaptırımlar getiren kanun 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’dur. Bu bakımdan bu çalışmamızın konusu olan “Ayrımcılık Suçu” ilk kez 5237 sayılı TCK ile yasal bir düzenleme şeklinde yasal temele kavuşmuştur (Altun, 2010: 37).

Türk Ceza Kanununa ayrımcılıkla ilgili bir hüküm eklenmiştir. Yeni Türk Ceza Kanununun 3. maddesinin 2. fıkrasında, “Ceza Kanununun uygulamasında kişiler arasında ırk, dil, din, mezhep, milliyet, renk, cinsiyet, siyasal veya diğer fikir yahut düşünceleri, felsefi inanç, millî veya sosyal köken, doğum, ekonomik ve diğer toplumsal konumları yönünden ayrım yapılamayacağı ve hiçbir kimseye ayrıcalık tanınamayacağı” belirtilmiştir (TCK, m.3/2).

““Kadın, kız ayrımı” biçimindeki tanım çıkarılmış, cinsel suçlar kişilere karşı suçlar başlığı altında cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar olarak değerlendirilmiş, zorla ırza geçme ve zorla ırza tasaddi kavramları kaldırılarak yerine cinsel saldırı ve çocukların cinsel istismarı kavramları kullanılmış, cinsel saldırı suçunun eşe karşı işlenmesi durumunda soruşturma ve kovuşturma yapılması mağdurun şikâyetine bağlanmış, cinsel saldırının tanımı yapılmış ve cinsel saldırı suçunun temel şekli tanımlanmış, cinsel saldırının vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi bu suçun nitelikli hali olarak tanımlanmış, işyerinde cinsel taciz kavramı getirilmiş, cinsel taciz suçunun nitelikli halleri belirlenmiş buna göre hiyerarşi ve hizmet ilişkisinden kaynaklanan nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle ya da aynı işyerinde çalışmanın sağladığı kolaylıktan yararlanılarak kişiye karşı cinsel tacizde bulunulması suçun temel şekline göre daha ağır ceza ile cezalandırılır hale getirilmiş, bu düzenleme ile sadece üst değil çalışanlar arasında da cinsel taciz suçu düzenlenmiştir”(Erdemir, 2009: 76). Bu değişiklikler sonrasında CEDAW Sivil Toplum Yürütme Kurulu ve TCK Kadın Platformu tarafından hazırlanan raporda, yapılan yasal düzenlemeler hakkında eylem talepleri belirtilmiştir. TCK için eylem

talepleri şöyledir (CEDAW Sivil Toplum Yürütme Kurulu ve TCK Kadın Platformu, 2010: 9-10):

1. TCK‘nın “Nitelikli İnsan Öldürmeyi” düzenleyen 82. maddesi, “namus cinayetleri” yerine ağırlaştırıcı sebep olarak “töre cinayetlerine” atıfta bulunur. Aynı maddenin gerekçesi, “haksız tahrik” halinde ceza indirimine gidilmesine zemin hazırlar. Bu düzenleme, “namus cinayetlerinin” etkin biçimde cezalandırılamamasına sebep olmaktadır. Namus cinayetleri 82. maddede nitelikli insan öldürme olarak sınıflandırılmalı ve “haksız tahrike” ilişkin tüm bahisler gerekçeden çıkartılmalıdır.

2. TCK‘nın 287. maddesinde “bekâret kontrolü yasaktır” ifadesi açıkça kaleme alınmalı ve hâkim veya savcıların izin verdiği herhangi bir kontrolde kadının rızası zorunlu bir önkoşul olduğu kanunda yer almalıdır.

3. TCK‘nın 104. maddesi, üçüncü şahısların şikâyeti halinde 15–18 yaşlarındaki genç insanların karşılıklı rızalarıyla yaşadıkları cinsel ilişkileri cezalandırmaktadır. Madde 104. 1 kaldırılmalıdır.

4. Ayrımcılığı düzenleyen 122. madde, cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğine ve tıbbi tanıya dayalı ayrımcılığı kapsamalıdır.

5. TCK‘nin “Genel Ahlaka Karşı Suçlar” bölümündeki “müstehcenlik” maddesi (226/2) LGBTT bireylerin ve örgütlerin aleyhine kullanılmaktadır. Madde 226/2 kaldırılmalıdır.

“Ceza kanununda 2004 yılında yapılan değişikliklerden önce "kadınların kendi vücutları ile ilgili meseleler kişisellikleri ile ilgili değil de aile ve toplumsal düzen ile ilgili meseleler" olarak ele alınmaktaydı. Medeni kanunda 2011 yılında gerçekleşen değişikliklerden önce, "yasal açıdan ataerkilliğin, namus üzerinden kuruluşunda rol oynayan, bir diğer kurucu unsur da kamusal alana çıkan erkeğin, aile içindeki birincil ve üstün konumudur" düşüncesi egemendi. "Evin reisinin erkek olması, kadının çalışması, çocukların gelecekleri, oturulacak konut gibi konularda karar veren kişinin koca olması" gibi konular ancak 2001 yılında değiştirilmiştir. Türkiye'de "aile, ulusun ahlaki bir ünitesi olarak tanımlanır". Dahası "aile içi işbölümü geleneksel

cinsiyet rollerine göre, evi geçindiren erkek ve ev bakımını üstlenen kadın olarak belirlenmekte ve yasalarda da yerini bulmaktadır. Yasalardaki değişmelere karşın yasaların uygulanmasında kadınlar sık sık aile içindeki rolleriyle tanımlanmakta ve hukuk kurumunun kabul ettiği eşitlik pratikleri aile üzerinden kurulmaktadır. Dolayısıyla değişen kanunlara ve Türkiye'de feminist hareketin etkin varlığına rağmen, hayatın her alanındaki toplumsal cinsiyet ilişkileri aile üzerinden tanımlanmaya devam edilmektedir”(Karkıner, 2011’den aktaran Alican, 2013: 187).

SONUÇ

Her ülkede, her kültürde, bireyin seçim hakkı olmaksızın kadın ya da erkek olarak gösterdiği genetik, biyolojik ve fiziksel özelliklerini ifade eden cinsiyet, toplumsal ilişkiler bakımından her dönemde hayati öneme sahip olmuştur.

Sosyalleşmenin ilk basamağı olan aile kurumundan başlamak üzere, tüm toplumlarda kadınlara ve erkeklere farklı roller biçilmiştir. Bu roller davranışları, ilişkileri şekillendirmiş ve çoğu zaman geleneklerle de desteklenmiştir. Erkekliğin ve kadınlığın toplumsal yapılar ve kültürle iç içe bir ilişkisi vardır. Bu ilişki, başlarda kişinin bilinçle kurduğu bir ilişki olmayıp; egemen söylemler üzerinden çoğunlukla ailede temelleri atılarak kurulmaktadır. Toplum tarafından onaylanan baskın erkeklik ve onun üzerinden kurulan kadınlık rolleri, hâkim cinsiyet rejimini oluşturur ve böylece bu eşitsiz, ayrımcı rol bölüşümü eğitimden sağlığa, dilin kurulumu ve kullanımından cinsel ilişki pratiğine, siyasetten üretim ilişkilerine ve benzerlerine kadar ulaşan derin bir etkiyle her dönem farklı şekillerde kendisini yeniden üretir.

Tarihsel olarak bu rollerin toplumsal yaşama ilişkin yansımalarına bakıldığında, Türk toplumunun günümüze kadar olan dönüşümünde, kadının konumunun da değişip dönüştüğünü söylemek mümkündür. Bu değişimde; din, uluslararası gelişmeler, savaşlar, küreselleşme, liberal ekonomi politikaları gibi faktörler oldukça etkili olmuştur. Buna rağmen ataerkil zihniyet tamamen yok olmamış, gerek akıl zemininden uzak geleneklerle gerekse erkek egemen zihniyetin oluşturduğu düzenlemelerle günümüze kadar her alanda etkisini sürdürmüştür.

Davranışsal olarak da cinsiyetler arası çizgi keskin şekilde çekilmiş; duygusallık, şefkat gösterme, uysallık, temizlik, ev işleri ve çocuk bakımı hususunda doğuştan yetenekli ve fakat teknik, mekanik beceriler konusunda “yoksun” olma gibi özellikler kadınlara atfedilirken, mantıklı, (hem fiziksel hem duygusal olarak) güçlü olma, karar almada rasyonellik, teknoloji ve teknik becerilerle donatılmış olma gibi roller erkeklere yüklenmiştir. Bu zihniyetin yansımaları her alanda kadının yükünü artırmış, toplumda ötekileştirilen yegâne unsur “kadınlık” olmuştur.

Belli zaman aralığında (çoğunlukla yanlış veya eksik yorumlanan) dini gereklerin, belli zamanlarda siyasetin ve bazen de ekonomik gereklerin kendisine çizdiği sınırlar arasında kalan kadın, dünyadaki gelişmelerle paralel şekilde ülkemizde de konumunu sorgulamaya başlamıştır. Bu sorgulama haklı bir mücadeleye dönüşmüş, 1980’lerle beraber gelişen kadın hareketi, Avrupa Birliği uyum süreci ve küreselleşme, kadınların toplumsal statüsünün artması ve ayrımcılıklarla mücadelede devletin rolünü ve sorumluğunu öne çıkarmıştır. Bu tarihlerden itibaren kadın ve kadın hakları adına oluşmaya başlayan bilinç, önce kadına şiddet konusunu gündeme getirmiş, sonra da eşitlik, ayrımcılık ve pozitif ayrımcılık kavramlarını sorgulamaya başlamıştır. Kurulan dernekler, sivil toplum kuruluşları devletin bu konuda karar alma hızını etkilemiş ve yasal düzenlemelerin zihinsel temelleri oluşmaya başlamıştır.

Ülkemizde kadın-erkek eşitliğinin sağlanmasına yönelik çabalar XIX. yüzyılda başlamış olmasına rağmen, bu yönde yapılan çalışmalar kadınların hayatında sınırlı değişimlere yol açmıştır. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan bu yana Atatürk’ün de önderliğinde gerçekleştirilmiş devrimler sayesinde bir yandan kadının yurttaş olarak kabul edilmesini, diğer yandan Türk toplumunun yeniden yapılanmasını sağlayan, büyük bir toplumsal değişim gerçekleştirilmiştir. Bu değişimin en önemli basamağı 2000’lerden itibaren kadın, aileye ve kadın haklarına yönelik yasalaşma sürecidir. Bu süreçte Türk Medeni Kanununda, Türk Ceza Kanununda, İş Kanununda ve daha birçok alanda milat niteliğinde düzenlemeler yapılmış, yönetmelikler ve sadece kadın konusuna yönelik kurulan çeşitli kamusal kurumlarla kadının konumu güçlendirilmiştir.

Bu çalışmada bahsedilen kadının kamusal hayata dâhil olma süreci yani eğitimde, istihdamda ve siyasette görünür olmaya başlaması, dönemsel olarak değişik şeklilerde gerçekleşmişse de temelde kurallar yüzyıllardır sistemi elinde tutan ataerkil zihniyet tarafından belirlenmiştir. Bu sebeptendir ki eğitim hayatından meslek hayatına, siyasetten evliliğe her alanda kadının varlığının “cinsellik, analık, herhangi bir er kişinin eşi (destekçisi, yardımcısı vb.) olma hali” dışında algılanabilmesi için ciddi bir mücadele gerekmektedir.

Müdahalenin kısmen mümkün olmadığı aile ortamından sonra eğitim hayatında, ataerkil zihniyeti sürdürmek isteyen müfredat ve eğitimcinin içselleştirdiği davranış biçimleri ile mücadeleye başlayan kız çocukları (ki birçoğu bu fırsatı dahi bulamamaktadır) meslek hayatında da sadece kadın olmasından kaynaklanan türlü haksızlıklarla başa çıkmak zorunda bırakılmaktadır. İstihdamın her aşamasında yapılan eylemlerin sonuçları kişisel yeteneklerin dışında sadece cinsiyete bağlı olarak kadın ve erkekte farklı olmakta; kadın, ev/aile hayatı ve meslek hayatı arasında tercih yapma zorunluluğunu yoğun olarak hissetmektedir. Politikada kadının durumuna bakıldığında ise, kılık değiştiren eşitsizlik algısı görülmektedir. Siyasetin daha çok eril güç gerektiren bir iş olduğu savı kabul edilmekle birlikte, üst düzeyde yer alan siyasetçi kadınların cinsel ve duygusal kimliklerinden arınmak ve mahrem (kişisel, özel) hayatlarıyla gündeme gelmemek için erkek siyasetçilere kıyasla çok daha fazla çaba gösterdikleri gözlemlenmiştir. Bu durum, toplum olarak namus, ahlak, mahrem, ayıp gibi kavramların sadece kadınlarla ilgiliymiş gibi algılandığını göstermesi açısından bir örnek teşkil edebilmektedir. Kadınların yer aldıkları politika kollarına bakıldığında, istisnalar dışında aile ve kadın konulu alanların dışına çıkılmadığı görülmektedir. Bu düşünce, kadının sadece kadın ve aile konularında uzmanlaşabileceği yanılgısına dayandığı için eşitsizdir.

Toplumsal olmayan, sabit, mekanik herhangi bir konuda çeşitli kural veya düzenlemelerle sistemi isteğe göre şekillendirmek mümkünken toplumsal konularda, yani yasaların ulaşamadığı yerler olan zihinler ve yüzyılların birikimiyle şekillenen gelenekler söz konusu olduğunda yasalardan önce zihinlerde değişim gerekmektedir. Zira ancak davranışa dönüşen zihinsel değişimler yasaların ulaşamadığı yerlere ulaşacak; hayatın her alanında kadının cinsiyetinden önce birey kimliği değer kazanacaktır. Yapılan düzenlemeler bu değişimde etkili olmakla birlikte, eksikliklere de sahiptir. Bu yasal eksiklikler uluslar arası düzenlemeler ışığında giderilebilir. Zihinsel dönüşüm içinse devlet ve kurumlar dışında bireysel olarak her iki cinse de büyük görevler düşmektedir. Burada tamamı zikredilemeyecek olan görevlerin en önemlisi; kadın ve erkek rollerine ilişkin sorgulanmadan içselleştirilen değer yargılarını sorgulamaktır.

KAYNAKÇA

Akışoğlu, Özgür (2012). “Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi’nin Genel Çerçevesi ve Sözleşmenin Birinci Maddesinin Kapsamıyla Türk Hukukundaki Yeri”, (https://myuniversities.wordpress.com/2012/11/26/161/), (31.05.2017).

Akmeşe, Zuhal, Deniz, Kemal (2015). “Kadına Yönelik Cinsiyetçi Söylemin İnternet Haber Portallarında Yer Alma Biçimleri”, Uşak Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı: 21, Sayfa: 311-326.

Alican, Ayşe (2013). Türkiye’de 1980 Sonrası Kadın ve Aile Politikalarının Kamu

Yönetimine Yansıması: Aktörler, Paydaşlar ve Paradokslar, Doktora Tezi, Süleyman

Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Isparta.

Altındal, Yonca (2007). Kadının Siyasal Katılımı Bağlamında Partilerin Kadın

Kollarının Sosyolojik Açıdan Değerlendirilmesi, Yüksek Lisans Tezi, Adnan

Menderes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Aydın.

Altındal, Yonca (2009). “Erkeksi Siyasetin Erkeksiz Dublörleri”, Balıkesir

Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı: 21, Balıkesir.

Altınordu, Fazıl (2010). 1982 Anayasasına Göre Ayrımcılık Yasağı, Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara.

Altun, Muammer (2010). Ayrımcılık Suçu, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İzmir.

Altuntaş, Nezahat (2013). “Feminizm”, Dünyada ve Türkiye’de Siyasal İdeolojiler, Ed: Ömer Çaha, Bican Şahin, Orion Kitabevi: Ankara.

Arat, Zehra (1998). “Kemalizm ve Türk Kadını”, 75.Yılda Kadınlar ve Erkekler, Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı Yayınları, İstanbul.

Arık, Meltem (2011). Uluslararası Hukuk Çerçevesinde Kadına Yönelik Suçlar, Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara.

Arslan, Ali (2006). “Medyanın Profesyonellik İdeolojisi ve Toplumsal Çevresi İle Olan İlişkisi Üzerine Sosyolojik bir Değerlendirme”, Uluslararası İnsan Bilimleri

Dergisi, Sayı: 1.

Ata Sevim, Çiğdem Pınar (2010). Türkiye’de Sosyoekonomik Gelişim Sürecinde İş

Yasalarında Kadınlara Yönelik Düzenlemeler, Yüksek Lisans Tezi, Kocaeli

Ata, Nuray (2010). Temel Haklardan Yararlanmada Cinsiyete Dayalı Ayrımcılık

Yasağı, Yüksek Lisans Tezi, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Konya.

Atak, Songül (2000). Kadınların İnsan Hakları, Doktora Tezi, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul.

Aydın, Gülsün (2004). Kız Çocuklarının Eğitimi, Eğitimde Reform Dersi Ödevi,

http://politics.ankara.edu.tr/aksoy/reform/aydin.doc, (18.08.2016).

Balaman, Fatih, Karataş, Abuzer (2012). “Lise Öğrencilerinin İnternet Ortamında Sosyal Paylaşım Sitelerini Kullanım Amaçları ve Sosyal Paylaşım Unsurları”,

Batman University Journal of Life Sciences, Sayı:1, Sayfa: 497-504.

Baş, Esra (2006). Arşiv Belgelerinden Hareketle XVIII. YY Osmanlı Toplum

Hayatında Kadın, Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler

Enstitüsü, İstanbul.

Berktay, Fatmagül (1994). “Kadın Hareketlerinin Kurumsallaşması ve Rizikolar”, (Çev: Meral Akkent), Türkiye’deki Kadın Hareketi- Tarihsel Bir Deneyim, Metis Yayınları: İstanbul.

Berktay, Fatmagül (2004). “ Kadınların İnsan Haklarının Gelişimi ve Türkiye”, Sivil

Toplum ve Demokrasi Konferans Yazıları, İstanbul Bilgi Üniversitesi Sivil Toplum

Kuruluşları Eğitim ve Araştırma Birimi, İstanbul.

Bhasin, Kamla(2003). Toplumsal Cinsiyet Bize Yüklenen Roller, Çev: Ayşe Coşkun, Kadav Yayınları: İstanbul.

Biçerli, M. Kemal (2005). Çalışma Ekonomisi, Beta Yayınları: İstanbul.

Bilican Gökkaya, Veda (2015). “Ahtapot Kadınlar: Aile ve İş Yaşamı Kıskacındaki Kadınlar ve Karşılaştıkları Sorunlar”, Turkish Studies, Sayı: 10, Ankara.

Cangöz, İncilay (2013). “İletişim Fakültesi Öğrencilerinin Toplumsal Cinsiyet Farkındalığı ve Cinsiyetçi Şiddetle İlgili Görüşleri”, Galatasaray Üniversitesi

İletişim Dergisi, Sayı: 19, Sayfa: 41-64.

CEDAW Sivil Toplum Yürütme Kurulu ve TCK Kadın Platformu (2010).

Türkiye’nin Kadına Karşı Ayrımcılığını Önleme Komitesi’ne Sunduğu Altıncı Periyodik Rapor İçin STK Gölge Raporu, (Rapor No: 46). Ankara: KASAUM.

Ceren İnci, Güler (2015). Türkiye’de Toplumsal Yapının Dönüşümü ve Boşanmaların

Kadın Emeğine Etkisi, Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler

Ciner, Özgür (2003). Halkla İlişkiler Sektöründe Cinsiyete Dayalı Ayrımcılık, Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara.

Çağlar, Nedret (2011). “Kadının Siyasal Yaşama Katılımı ve Kota Uygulamaları”,

Süleyman Demirel Üniversitesi Vizyoner Dergisi, Sayı: 4, Sayfa: 56-79, Isparta.

Çaha, Ömer (2001). “Türkiye’de Kadın Hareketi Tarihi: Değişen Bir Şey Var mı?”,

Kadın Bienali Etkinlikleri Çerçevesinde Türkiye’de Kadın ve Sivil Toplum,

(http://kadem.org.tr/turkiyede-kadin-hareketinin-tarihi-degisen-bir-sey-varmi), (18.02.2017).

Çarkoğlu, Ali, Kalaycıoğlu, Ersin (2012). “Türkiye’de Aile İş ve Toplumsal Cinsiyet”, İstanbul Politikalar Merkezi,

http://kasaum.ankara.edu.tr/files/2013/11/turkiyedeaileisvetoplumsalcinsiyetraporu2. pdf (01.08.2016).

Çelenk, Sevilay (2010). “Kadınların Medyada Temsili ve Etik Sorunlar”,

http://fbemoodle.emu.edu.tr/pluginfile.php/39390/mod_resource/content/1/Kadinlari

n%20medyada%20temsili%20ve%20etik%20sorunlar.pdf, (31.08.2016).

Çetinkaya, Muhammed Buhari (2012). Türk Hukukunda Ayrımcılık Suçu (TCK 122.

Madde), Yüksek Lisans Tezi, Galatasaray Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,

İstanbul.

Dedeoğlu, Saniye (2000). “ Toplumsal Cinsiyet Rolleri Açısından Türkiye’de Aile ve Kadın Emeği”, Toplum ve Bilim Dergisi, Güz Dönemi, Sayı: 86.

Demez, Gönül (2005). Kabadayıdan Sanal Delikanlıya Değişen Erkek İmgesi, Babil Yayınları: İstanbul.

Demir, Ayşegül (2011). “Yasal Düzenlemelerde Kadın Hakları”, Hukuk Gündemi

Dergisi, Sayfa: 32-36.

Deniz, Şadiye (2007). “Kadın Parlamenterlerin Bakış Açısıyla Türkiye’de Kadınların Siyasal Hayattaki Temsili”, Yönetim ve Ekonomi Araştırmaları Dergisi, Sayı: 7, Sayfa: 2-16.

Doğan, Sabiha (2010). Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Aydın Kadınlar Şair ve

Yazarlar(1850-1950), Yüksek Lisans Tezi, Gaziantep Üniversitesi Sosyal Bilimler

Enstitüsü, Gaziantep.

Doğru, Alev (2010). Kadın Çalışanların Cam Tavan Engelleri ve İş Tatminine Etkisi, Yüksek Lisans Tezi, Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kütahya. Dökmen, Zehra Yaşın (2010). Toplumsal Cinsiyet Sosyal Psikolojik Açıklamalar, İstanbul: Remzi Kitabevi.

Dublen, Yağmur (2014). Türkiye’de Kadının İş Gücüne Katılımı ve Belirleyicileri, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul.

Dulum, Sibel (2006). Osmanlı Devleti’nde Kadının Statüsü, Eğitimi ve Çalışma

Hayatı (1839-1918), Yüksek Lisans Tezi, Osmangazi üniversitesi Sosyal Bilimler

Enstitüsü, Eskişehir.

Ela, Anıl, İlkaracan, Pınar, Kılıç, Zülal, Ronge, Karin, Seral, Gülşah, Ülgen, Tuluğ (2001). Pekin+5: Birleşmiş Milletlerde Kadının İnsan Hakları ve Türkiye’nin

Taahhütleri, İstanbul.

Ercan, Ümit, Sığrı, Ünsal (2015). “Kültürel Değerlerin Liderlik Özelliklerine Etkisi: Türk ve Amerikalı Yöneticiler Üzerine bir Araştırma”, Amme İdaresi Dergisi, Sayı:3, Sayfa: 95-126.

Erdemir, Aslı (2009). Uluslararası Kadın Hakları Standartları ve Türkiye’deki

Durum: Siyasal ve Hukuksal Bir Yaklaşım, Yüksek Lisans Tezi, Çanakkale On Sekiz

Mart Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Çanakkale.

Ereş, Figen (2006), “Türkiye’de Kadının Statüsü ve Yansımaları”, Endüstriyel

Sanatlar Dergisi, No: 19, Sayfa: 40-52.

Erman, Tahire (1998). “Kadınların Bakış Açısından Köyden Kente Göç ve Kentteki Yaşam”, 75 Yılda Kadın ve Erkekler, Tarih Vakfı Yayınları: İstanbul.

Ersöz, Aysel Günindi (2010). “Türk Atasözleri ve Deyimlerinde Kadına Yönelik Toplumsal Cinsiyet Rolleri”, Gazi Türkiyat, Sayı: 6, Sayfa: 167-181.

Fathı Mollaeı, Esfandiyar (2014). Kadın Hakları ve Birleşmiş Milletler, Yüksek Lisans Tezi, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Erzurum.

Gebe veya Emziren Kadınların Çalıştırılma Şartlarıyla Emzirme Odaları ve Çocuk Bakım Yurtlarına Dair Yönetmelik (16.08.2013, 28737),

http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2013/08/20130816-8.htm, (07.06. 2017). Gencel Bek, Mine, Binark, Mutlu (2000). Medya ve Cinsiyetçilik, Ankara Üniversitesi Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi ve KADER Eğitim Kitapçığı.

Gökalp, Peykan Gençoğlu (2003). “Stres, Anksiyete ve Kadın”,

http://www.huksam.hacettepe.edu.tr/Turkce/SayfaDosya/stres.pdf, (28.04.2017). Gökulu, Gökhan (2013). “Türkiye’de Kadınların Siyasal Temsili ve Kota Tartışmaları”, The Journal Of Academic Social Science Studies, Sayı:6.

Gül, Songül Sallan ve Alican, Ayşe (2011). Kadına Yönelik Aile İçi Şiddetle

Mücadelede Sığınma Evlerine Yönelik Toplumsal Cinsiyet Eğitim Rehberi (Kadınlar, Yöneticiler ve Paydaşlar için), Cantekin Matbaacılık: Ankara.

Gülmez, Mesut (2009). İnsan Hakları ve Avrupa Birliği Hukukunda Ayrımcılığın

Kaldırılması ve Türkiye, Belediye İş Yayınları, Ankara.

Gültepe, Necati (2008). Türk Kadın Tarihine Giriş, Ötüken Yayıncılık: İstanbul. Gümüşoğlu, Firdevs (2008). “Ders Kitaplarında Toplumsal Cinsiyet”, Toplum ve

Demokrasi, Sayı: 2.

Gümüşoğlu, Firdevs(1998). “Cumhuriyet Döneminin Ders Kitaplarında Cinsiyet Rolleri (1928-1998)”, 75 Yılda Kadınlar ve Erkekler, Tarih Vakfı Yayınları: İstanbul. Güneş, Günver (2010). “Türk Kadının Muhtarlık ve Köy İhtiyar Heyetlerine Seçme ve Seçilme Hakkını Kazanması ve Türkiye’nin İlk Kadın Muhtarı Gül Esin (Hanım)”, Çağdaş Türkiye Tarihi Araştırma Dergisi.