• Sonuç bulunamadı

Tükenmişliğin Benzer Kavramlarla Olan İlişkisi

Tükenmişlik başlı başına bir kavram olmasına karşın diğer kavram ve belirtiler ile de benzerlik gösterebilmektedir. Literatürde tükenmişlik sendromu ile benzer belirtiler ve sonuçlar ortaya koydukları için, tükenmişlik sendromu ile karıştırılan kavramlar bulunmaktadır. Bu kavramlardan en çok karıştırılanları stres ve depresyondur. Aşağıda sırasıyla stres ve depresyon kavramları ayrı başlıklar altında incelenecektir.

2.3.6.1. Stres

Stres kavramı, 1936 yılında Hans Selye tarafından literatüre kazandırılmıştır. Selye stres kavramını, bireye yapılan etkilere karşı spesifik olmayan tepki olarak açıklamıştır ( Selye, 1974, 29). Stresten kaynaklanan problemler 1970’li yıllarda saptanmış ve bu durumlar tükenmişlik kavramı içerisinde incelenmiştir (Işıkhan, 2004). Tükenmişliği stresten ayıran önemli özelliklerden birisi, iş yaşamında, hizmet veren ile hizmet alan arasında meydana gelen sosyal ilişkiden kaynaklanan bir stres

104

türü olmasıdır. Tükenmişlik sendromunun ortaya çıkmasının asıl nedeni, yok edilmeyen strestir (Maslach ve Zimbardo, 1982). Sabuncuoğlu ve Tüz’e (2001) göre stres, kişinin bir eyleme, bir duruma, kişi üzerindeki maddi ya da manevi zorlamaya karşı oluşan bir tepki durumudur.

Strese neden olan faktörler; maddi etkenler olarak da gruplayabileceğimiz soğukluk, sıcaklık, gürültü, nem, koku; manevi etkenler olarak gruplayabileceğimiz duyuları bastırma ve sabit fikirlilik; toplumsal etkenler altında gruplayabileceğimiz yetersiz kaynaklar ve kişiler arası sorunlar; ruhsal etkenler altında gruplayabileceğimiz yaşam amacının kaybolması ve güç bir ilişkinin yok olması ve son olarak da durumsal etkenler altında gruplayabileceğimiz iş yerinde yaşanan sıkıntılar, sorunlar gibi işle ilgili etkenler ve az mola, toplumsal destek sistemlerinin olmaması, yardıma ihtiyacı olanlarla çalışabilmek için yeterli eğitimin olmaması olarak toplamda altı grupta toplanabilmektedir (Izgar, 2001).

Yöney ve Ünalan’a (2004) göre iş kaynaklı stresler işgörenler için olduğu kadar işverenler için de problemlere sebebiyet verebilir; toplumun sağlığını etkileyebilir. İş stresinin sebep olduğu sorunlar arasında, üzgün işgören, işgören verim düşüklüğü, artan sağlık giderleri, işgörende ifade bozukluğu ve işgören enerji düzeyinin düşüklüğü sayılabilir. Buna karşın optimum seviyede uygulanan baskı ya da stres, işgören performansını da arttırabilir. Yani tükenmişliğe sebep olabilecek iş kaynaklı stresi önleyebilmek için işgörenin uyum kapasitesinin yüksek olması, kişinin kendi kapasitesinin farkında olması ve yeni seçenekler üretebilmesi, kişinin mesleğinin gereklerini en iyi şekilde yerine getirmesi gerekmektedir (Yöney ve Ünalan, 2004).

Tükenmişliğin oluşmasına sebebiyet veren beş adet stres kaynağı vardır. Bular; bürokratik engeller, mesleki rolünü yerine getirememe, arkadaşlık ilişkilerinin olmaması, yeterlilik ve hizmet verilen bireylerle ilgili problemlerdir (Akçamete ve diğerleri, 2001).

2.3.6.2. Depresyon

Depresyon ilk kez Hipokrat tarafından “Depresyon toplumda sık görülen bir bozukluktur” şeklinde tanımlanmıştır. Depresyon deyince aklımıza kişinin daha önce isteyerek ve severek yaptığı günlük etkinlikleri artık isteksiz ve yaşamdan zevk

105

alamadan yapması gelmektedir. Böyle bir durumda birey her şeyi olumsuz olarak değerlendirebilir; geçmişi ve geleceği karamsar bir şekilde düşünmeye başlayabilir. Daha önce başından geçen olayların hep olumsuz ve kötü yönlerini aklına getirerek kendini suçlu ve cezalandırılmış hissedebilir. Bununla bağlantılı olarak geleceğe de umutsuz ve karamsar bakabilir. Birey yaşamdan zevk alamamaya başlar ve yaşamın anlamsızlığını düşünebilecek kadar ruhsal bunalımda hissedebilir. Bu durum kişinin günlük yaşamına, insani ilişkilerine yansıyabilir (Taycan, Kutlu, Çimen, ve Aydın, 2006).

Birçok çalışmada depresyonun sağlık çalışanlarında toplumun geneline göre daha sık görüldüğü bildirilmiştir. Bazı uzmanlar, depresyonla tükenmişlik arasında bir ilişki olduğunu ileri sürerken diğerleri tükenmişlik ve depresyonun birbirinden farklı iki klinik görünüm olduğunu belirtmişlerdir. Özellikle hekimlerde depresyon düzeyi üzerine birçok çalışma bulunmasına karşın sağlık çalışanlarının önemli bir kısmını oluşturan hemşirelerle ilgili fazla çalışma olmaması dikkat çekicidir (Taycan ve diğerleri, 2006).

2.3.6.3. Genel Adaptasyon Sendromu

Kelime anlamına bakacak olur isek adaptasyon, uyum sağlama süreci anlamına gelmektedir. Genel adaptasyon süreci, üç dönemden oluşmaktadır (Yüksel, 2011, 7):

Alarm Dönemi: İlk dönem olarak da adlandırabileceğimiz bu dönemde insanların

karşılaştıkları olayları stres olarak algıladıkları ortaya konulmuştur.

Direnç Dönemi: İkinci dönemde ise insanların stresle karşı karşıya kaldıklarında eğer

stres durumu ile insanın arasına yeni olumsuz durumlar girmez ise, insanın bu durumla başa çıkılabileceği düşünülmüştür.

Tükenme Dönemi: Son dönemde ise, karşılaşılan stres durumuna uzun süre maruz

kalınıyor ise bu durum kişiyi tükenmenin eşiğine getirebilmektedir.

2.3.6.4. Mobbing

Leymann’a göre mobbing olgusu, kişilerin karşılaştıkları olumsuz davranışların en az haftada bir defa olması ve bu davranış durumunun altı ay

106

boyunca devam etmesi olarak açıklamıştır. Ayrıca bu davranışlarda bulunan kimselerin bir amaçlarının olması ve bu amaçlar doğrultusunda davranmaları, özellikle bu davranışlarla yüz yüze kalan bireylerin artık bu durumla baş edemiyor durumda olmaları gerektiği düşünülmektedir. Mobbing uygulama süresinin minimum 6 ay, ortalama olarak ise 15 ay, en ağır sonuçlar içeren mobbing süresinin ise en az 29 ay olduğu saptanmıştır (Leymann, 1996, 170).

Leymann mobbing davranışını 45 farklı şekilde tanımlamış ve psikolojik taciz olarak ele alınabilecek davranışları beş ayrı kategoride toplamıştır. Bu kategoriler; bireyin kendisini ifade etmesini engelleyen saldırılar, sosyal ilişkilere yapılan saldırılar, bireyin sosyal itibarına saldırılar, bireyin yaşam ve iş kalitesine saldırılar, doğrudan sağlığı etkileyen saldırılardır (Leymann, 1996, 170).

Benzer Belgeler