• Sonuç bulunamadı

4. Tarikat Serpûşları

4.2. Tâc ı Kalender (Tac-ı Sadef )

Bektaşîlerin tepesinde düğme bulunmayıp dilimleri dıştan dikişsiz, kubbesi on iki, lengeri -yani kenarları- dört dilimli olan beyaz taçlarına “Kalenderî taç” denmektedir (Ceyhan, 2011: 113-172) .

Beyitlerde açıkça tanımı yapılan kalender taçlarının yukarıda verilen tanımla kayda değer bir benzerliği bulunmamaktadır. “Kalender tâcı”nı renk ve şekil itibariyle tanımlaması hususunda beyitler, bu serpûşlar hakkında daha açık bilgiler vermesi bakımından önemlidir. Yapılan taramalar esnasında “Kalenderî taç” ile ilgili aşağıdaki beyitlere ulaşılmıştır:

Ni‘metî aşağıdaki beytinde sofuların tarikat taçlarını eleştirip onları Kalender dervişleri gibi olmaya çağırır; “Ey zâhid akıllıysan kalender tabiatlı ol. Ey canlı serpûşunu başından çıkar yere at.” demektedir (Şentürk, 41). Âkil iseŋ zâhidâ rind-i kalender-meşreb ol

Çal yire tâcı ‘amâmen başdan ey hayvân çıkar

91

“Kalender tâcı”; sırmalı, sarı, turuncu renkleri yönüyle sürekli güneşe benzetilir. Münîrî, güneşi tasvir ederken onu yalın ayak başı kabak gezgin bir Kalender dervişine benzetmektedir. Buna göre “Kalender başlı güneş, başı açık ayağı yalın, bir gün içinde dünyayı dolaşır, varlığını senin yolunda toprak eder.” demektedir:

Seyr ider ser-pâ-bürehne günde mülk-i ‘âlemi Varlıgın hâk itdi yoluŋda kalender-ser güneş

MDEE, k.18/47

Şekil 48 Başında sadef tacı ve omzunda postuyla fal bakan bir Kalenderî dervişi. Kaynak *

“Kalender tâcı”nın sırmalı ve sedeften olduğuna dair en açık tanıma Emrî’de rastlanır. Emrî; “Sen öyle bir güzellik padişahısın ki, güneş senin aşkının dergâhında sırmalı sadef tacıyla dönen bir Kalender dervişi gibidir.” demektedir.

Sen ol şâh-i melâhatsin ki mihrüŋ hânkâhında Güneş sırma sadef tâcıyle çarh urur kalenderdür

EDYS, g. 157/2.

*

92

Kâtibî’nin, göz bebeği etrafını çevreleyen çizgi çizgi kasları kırk dilimli “Kalender tacı”na benzettiği beyti, “Kalender tacı” ile “tâc-i sadef”in aynı taç şekli olduğunu göstermektedir:

Gözleri misl-i Kalender urınup tâc-ı siyeh ‘Anberîn turresi câmî gibi indirdi fetîl

ENMN, g.2846/3

Şekil 49* Kaynak: (Şentürk: 207)

Hisâlî, “Zambağın Kalender tâclı külâhı başındadır, ifadesinde görüldüğü üzere tıpkı bir zambak tomurcuğu görünümü arz eden “sadef taç” (bkz. res. 50) veya “Kalender tacı” aşağıdaki beyitte şöyle ifade edilmiştir: Başda külâhı zanbakuŋ tâc-i kalender kendidür

Destinde şâh-i goncanuŋ heft-ser-i ejder kendidür

HMNb.5634.

Şekil 50 Zambak Tomurcuğu (Şentürk: 207)

93

Menekşenin sık sık beyitlerde “tâc-ı sadef” ile birlikte anılması bu çiçeğin taç yapraklarının kuş bakışı görünüşünün kırk dilimli “tâc-ı Kalenderî” gibi dilim dilim bölünmüş (bk. res. 51) olmasındandır. “Başına sadeften bir taç giyen menekşe kalender gibi bağlara çıktı” anlamındaki beyti:

Geydi başına takyesini tâc-i sadefden ‘Azm itdi kalender gibi bâglare benefşe

MDCA, g.2484/2. krş.

Şekil 51*Menekşe Kaynak: (Şentürk: 207)

Muhibbî’nin dilimlerinden ötürü menekşeyi tâc-ı sedef’le ilişkilendirdiği (bk. Res. 60) “Menekşe başına bağda bir sedef tac giydi. Güller kulağına çiğ damlalarından Necef incisi taktı.” anlamındaki beyti:

Bâgda geydi benefşe başına tâc-i sadef Dakdı güller jâlelerden gûşına dürr-i Necef

MDCA, g.1373/1 Benzer bir hayale Hayâlî Bey’in “Menekşe başına sadef renkli bir kalender tâcı giydi, bülbül de gülün kulağına çiğ damlasından bir Necef incisi taktı.” anlamındaki şu beytinde rastlamaktayız:

94

Geydi benefşe başına rengîn kalender dür sadef Gûşuna asdı jâleden bülbül gülün dürr-i Necef

HBDA, g.224/1. Kirpik demek olan “müjgân” “tâc-ı Kalender” “lenger” denen başa geçen kısmını çevreleyen siyah yün saçaklı ve püskül püskül görünümlü (bk. res. 52) kısmıdır (Şentürk, 2015). Kirpik nasıl gözü koruyorsa “müjgân” da dervişin kendisini korumasını temsil edermiş (Tayşî ve Aşkar, 2006: 54). Behiştî’nin Leylâ ve Mecnûn’unda Leylâ’nın kirpiklerini tarif ederken “Kirpikleri Kalenderlerin tâcı gibi tel tel ama bir farkı bunların miskli olması” anlamındaki bu beyitte “müjgân” ile “Kalender tâcı”nı birlikte kullanması rastlantı değildir.

Çün tâc-i kalenderân mûyîn Müjgânları fark bu ki müşgîn BLMZ, mes.292. 33 Kaynak: (Şentürk: 206) Şekil 52* *

XX. yüzyılın başlarında Semerkant’ta Rus fotoğrafçılar tarafından çekilmiş Kalenderî dervişleri. Özellikle batılı kaynakların külahlarının ucunda at kılından mamul sert görünümlü püsküller olarak tarif ettikleri “müjgân”lar resimde görülen püsküller olmalıdır.

95

Püsküllü bir serpûştan bahseden Bâkî; “Gönül, derdi yokken sanki çelik bir miğfer gibiydi. Şimdi eziyet oklarıyla delik deşik olmuş bir Kalender tâcı gibidir.” anlamındaki beytinde tacın püsküllü yapısını işaret etmektedir:

Bî-derd iken dil gûyiyâ bir migfer-i pûlâd idi

Şimdi hadeng-i cevr ile tâc-i Kalender kendidür/gendidür

BDSK, g.95/5.

B. OSMANLI ŞİİRİNDE SERPÛŞ AKSESUARLARI

İlgili bölümde serpûşlara ait aksesuarlar söz konusu edilmiştir. Bahsi edilen aksesuarlar görsellerle desteklenerek tanıtılmıştır. Bu aksesuarlar şunlardır: “dülbent, omuz döven, püskül, sorguç, şemle, taylâsân, tel, turna teli, tüy.”

1. Dülbend

“Dülbend”, keten ve pamuktan mamul, ince ve açık renk bir kumaştır. Sarık için en makul bez kabul edilir. Şimdilerde ise, kadınların başlarına örtü olarak kullandıkları bir giyim eşyasıdır (Koçu 1967: 98). Yapılan taramalar esnasında “dülbend” ile ilgili bir beyte ulaşılmıştır:

Edirneli Nazmî tıpkı külâhın olduğu gibi “dülbend” in de göğe atılması eylemini “Sevdiğin kişi odana gelirse sevin gönül hatta o şenlikte sevincinden dülbendini çıkar göğe at” anlamındaki beytini şöyle ifade etmiştir:

Sevdügün kim gele odana sevinç eyle gönül Çıkar ol şenliğe dülbendüni götür göge at

ENDG23/ 2

Benzer Belgeler