• Sonuç bulunamadı

Sultan Sancar, daha Horasan meliki iken Bâtınîler ile mücadelelerde bulunmuştu. Sancar bunun için Bâtınîlerin yerleşmiş olduğu bölgelerden biri olan Kuhistan’a ordu göndermiş ve Hasan Sabbah ile adamlarını çok zor durumda bırakmıştı. Sultan Sancar 512/1127’de Alamut’taki Bâtınîlere ağır bir darbe indirmiş ve yaklaşık 10.000’den fazla adamlarını öldürmüştür. Sultan Sancar’ın veziri el-Muhtasıs Ebû Nasr Ahmed b. el-Fazl aynı yılda Bâtınîlere karşı cihat edilmesini ve yakalandıkları yerde öldürülmelerini emretmiş, mallarını yağmalanıp eşlerinin esir alınmasını istemiş, sonra Bâtınîlerin bulunduğu Turaysis ayrıca ile Nişabur’a bağlı Beyhak’a da birer ordu sevk etmiştir.239 O yörede Bâtınîlere ait Tarz adlı bir köy vardı. Liderleri el-Hasan b. Semin adlı bir kişiydi. Vezirin, Bâtınîlerin elindeki her

236Müstevfî, Târih-i Güzîde, çev. Öztürk, s. 356-357; Özaydın, Sultan Muhammed Tapar Devri Selçuklu Tarihi, s.79.

237Al-Bondârî, Irak ve Horasan Selçukluları Tarihi, s. 100-101; Özaydın, Sultan Muhammed Tapar Devri Selçuklu Tarihi, s.84.

238Müstevfî, Târih-i Güzîde, çev. Öztürk, s. 357; Özaydın, Sultan Muhammed Tapar Devri Selçuklu Tarihi, s.84.

239Mehmet Çanatan, “Büyük Selçuklu İmparatorluğu Devrinde Mezhep Hareketleri”, A.Ü.-.F Lisans Tezi, Ankara, 1986, s.63-64.

49 yere bir ordu sevk edip karşılaştıkları Bâtınîleri öldürmelerini emretmesi üzerine Selçuklu askerleri Beyhak taraflarında bulunan bu köydeki Bâtınîlerin tümünü öldürmüşlerdi. Bunun üzerine liderleri kaçıp minareden kendini aşağıya atıp ölmüştür. Yine Turaysis’e gönderilen askerler de aynı şekilde halkın çoğunu öldürüp ganimet toplayıp geri dönmüşlerdir.240

Sultan Muhammed Tapar’ın ölümünden sonra Bâtınîler faaliyetlerini aynı şekilde sürdürüyorlardı. Irak, Azerbaycan, Horasan, Mâzenderân, Rüstemdâr, Rustak, Sincan, Gürcistan ve Gilân’daki önemli yerleri işgal etmişlerdi. Sultan Sancar, önceki Selçuklu sultanlarının Bâtınîlere karşı sürdürdükleri mücadeleyi devam ettirmek istiyordu. Fakat Hasan Sabbah’ın onun hizmetindeki bir cariyeyi kandırarak bir gece yatağının başucuna bir hançer saplatması ve onu öldürtebileceğine dair haber göndermesi üzerine Sultan Sancar’ın bu düşünceden vazgeçtiği kaydedilir. Sultan, üstelik onlara belli şartlarda eman vererek, onun adına vergiler koymuştur. Hasan Sabbah burada Sultan’a gücünü ispat etmiş, bunun yanı sıra etrafındaki insanlara ve bizzat ona zarar vermek istediği takdirde bunu kolaylıkla gerçekleştirebileceğinin mesajını açıkça vermiş, Sultan’ın gözünü korkutmuştur. 241

Sancar kendisine yapılabilecek suikastın önüne geçmek adına Bâtınîler ile barış yapmıştır. Bu durum Büyük Selçuklu İmparatorluğu’nun Nizarî İsmailîlerini resmen tanıması açısından önemlidir. Büyük Selçuklu Devleti anlaşmada Bâtınîlerden kendi inançlarına kimseyi davet etmemeleri, normal yaşantılarını sürdürmeleri, yolların güvenliğini tehdit etmemeleri, kalelerden şehirlere inip yerleşmemeleri, yeni kaleler yapmamaları ve silah satın almamaları gibi taleplerde bulunmuştur. Bunun karşılığında Sancar, onlara Selçuklu topraklarında oturma izni verecektir. Bâtınîler 6-7 yıl bu anlaşmalara riayet etmiştir. Bu anlaşmadan sonra Horasan ve Kuhistan’da Bâtınîlik akidesini kabul eden olmadığı gibi, kabul edenlerden de dönenler olmuştur. Bu anlaşmadan sonra Bâtınîler ile Sancar arasında bir mücadelenin olduğuna dair kaynaklarda hiçbir bilgi bulunmamaktadır. Aslında Sancar da bu anlaşma ile Bâtınîleri oldukları yerde durdurma siyasetini hedef alan bir yol takip etmiştir. Buna uygun olarak Bâtınîlerle bu anlaşma yapılmıştır. Fakat her ne olursa olsun Bâtınîler Selçuklu devlet adamlarına ve Sünni cemaat liderlerine

240Cüveynî, Tarih-i Cihangüşa, çev. Mürsel Öztürk, s.546-547.

241Müstevfî, Târih-i Güzîde, çev. Öztürk, s. 417.

50 suikastlerini sürdürmüşler, gerek Selçuklu devlet adamlarına gerek Sünnî Müslümanlara karsı bir dizi kanlı saldırı gerçekleştirmişlerdir.242

Cüveynî’nin naklettiğine göre, Alamut’un Moğollar tarafından zaptı (1256) esnasında kütüphanede Sancar’ın birkaç fermanı ele geçmişti. Müellif, bu fermanlarda sultanın onları dostluk ve barışa çağırdığını, kendileri ile iyi geçinmek istediğini söylüyor.243

Hasan Sabbah’ın ölümünden sonra Sultan Sancar tarafından 1126 yılında Bâtınilere karşı yapılan seferde çok sayıda Bâtınî ortadan kaldırılmıştır. Ertesi sene Sancar’ın vezirinin Bâtınîler tarafından öldürülmesi üzerine, Sultan Sancar Alamut’a yeni bir sefer düzenlemiştir. Bu sefer sırasında yine çok sayıda Bâtınî öldürülmüştür.

Ayrıca Hasan Sabbah’ın halefi olan Buzurg Ümîd zamanına kadar geçen süreç boyunca Sancar Bâtınîler üzerine sefer yapmamıştır.244 Cüveynî’nin aktardığı bilgiye göre, Sultan Sancar, Hasan Sabbah ile yaptığı anlaşmadan dolayı herhangi bir faaliyet yapmamıştı. Hasan Sabbah’ın ölümünün ardından Sultan Sancar’ın Bâtınîler üzerine harekete geçmesi bu durumu doğrular niteliktedir. Bununla birlikte bu dönemde yine birçok önemli devlet adamına suikastlar düzenlenmiştir. Musul valisi Aksungur el-Porsukî 520/1126 yılında bir cuma namazı esnasında Bâtınîler tarafından öldürülmüştür. Yine Sultan Sancar’ın vezirlerinden olan Ebû Nasr Ahmed Kaşanî de Bâtınîler tarafından yapılan bir suikast sonucu ölmüştür. Aynı şekilde Dımaşk hâkimi Tâcü’l-Mülûk Börü de Bâtınîlere karşı mücadele gösterdiği için, Alamut’tan gönderilen iki fedai tarafından öldürülmüştür.245

1140 senesinde ise Sultan Sancar’ın yakın adamlarından biri olan el-Mukarreb Cevher, Bâtınîler tarafından öldürülmüştü. Sultan Sancar döneminin ileri gelen şahıslarından Mansûr el-Herevî de vezir Dergüzînî ve birkaç Bâtınînin yapmış oldukları suikast sonucunda öldürülmüştür. Yine bu dönemde Bâtıniler tarafından ilmiye ve yönetici sınıfından da olan birçok kişi bu cinayetlerde hayatını kaybetmiştir. Bunlardan biri Şafiî reisi Abdüllâtif b. el-Hucendî, bir diğeri ise Mâzenderân hâkiminin oğlu Girdbazu’dur. Sultan Sancar, Büyük Selçuklu Devleti’ni yeniden toparlamaya çalıştığında gerek kumandanlar arası mücadeleler gerekse

242, Özaydın ,“el Kâmil fi’t-Târih”, TDVİA, C:XXIV, s. 535-540.

243 Cüveynî, Tarih-i Cihangüşa, çev. Mürsel Öztürk, s.559; Özaydın,“Hasan Sabbah,” s. 347-350.

244Özaydın, “Sancar”, TDVİA, C:XXXVI, İstanbul, 2009, s.510.

245 İbnü’l Esir, el-Kâmil fi’t-Târih, çev. Özaydın, s.260-263.

51 Bâtınilerin yıkıcı faaliyetleri sonucunda başarılı olamamıştır. Onun ölümüyle Büyük Selçuklu Devleti tarih sahnesinden çekilmiştir.

Sonuç olarak Selçuklular ile Bâtınîler arasında özellikle Hasan Sabbah döneminde yoğun bir şekilde mücadeleler yaşanmıştır. Sadece dini bir rekabet olmaktan çıkıp suikast düzenleyen bir fedai örgütüne dönüşen Bâtınîlerle Selçuklu sultanları arazında zaman zaman antlaşmalar imzalanarak birbirlerinin faaliyetini engelleme siyaseti olmuşsa da bu mücadele tam olarak hiçbir zaman son bulmamıştır. Selçuklu sultanları tarafından Bâtınîlerin merkezi konumundaki Alamut üzerine yapılan seferler hiçbir zaman sonuç vermemiştir. Bâtınilerin asıl merkezi Moğollar tarafından yerle bir edilinceye kadar önemini korumuştur. Öte yandan Hasan Sabbah’ın ölümünden sonra halefleri hem davalarını korumuşlar hem de merkezleri olan Alamut Kalesi’ni yıkıcı Moğol istilalarına kadar korumayı başarabilmişlerdi.246