• Sonuç bulunamadı

Fair-play kavramının spordaki tarihsel kökleri, Orta Çağ Şovalye Turnuvaları ve Antik Çağ Olimpiyat Oyunları ve 19.Yüzyıl İngiltere’sinin sosyo-kültürel yapısı; özellikle yatılı kolejlerde (Puplik School), amatör kurallar ve toplumsal sınıflar ortamında bu kavramın anlamı olduğu görülmektedir. Günümüzde ise fair-play kavramının, 19. Yüzyılda çoğunlukla İngiltere’de oluştuğu söylenmektedir. 87

En yalın ifadesiyle fair-play kavramı dürüst ve adil oyunu vurgulayan, haklı endişeler nedeniyle günümüzde daha önce hiç olmadığı kadar sık gündeme gelmektedir. Endişelerin temel kaynağı, pedagojik anlamda, insanın zihinsel, ruhsal ve fiziksel, gelişimine katkı yapması; etik ve estetik niteliklerini geliştirmesi beklenen sporun, bizzat erdemsiz davranışları öğrenme ve sergileme platformu haline gelmesidir. 88

20. yüzyılın başlarından itibaren ticarileşen sportif yarışmalar, toplumda siyasileşmenin ve sportif başarının aşırı kıymetlendirilmesiyle oluşan bu süreç, günümüze dek, yüksek performanslar gerektiren sporlarında başta olmak üzere, fair-play kapsamındaki ana ahlaki davranışların ve tutum gittikçe değerini kaybetmesine ve "ne pahasına olursa olsun kazanma" düşüncesinin ön plana çıkmasına sebep olmaktadır. 88

Profesyonel alanda, sporculara uygulanan performans baskısının onları faydacı başarı fırsatlarını aramaya yönelttiği nedeniyle kısmen tolere edilen bu durum, ne yazık ki amatör sporlarda da benzerlik göstererek, yapılan kural ihlallerinin ahlaki olarak değil de taktik olarak ele alınmıştır. 88

Buna göre: fair-play, yarışmalar anındayken sporcular, güçleşen zamanlarda da kurallara sabırlı, bilinçli ve tutarlı olarak uyum göstermeleri fırsat eşitliğinin

bozulmaması için haksızca yapılan üstünlükleri kabul etmemeleri, rakibin yapmış olduğu haksız dezavantajlarından yararlanmaya girişmemeleri, rakibi düşman gibi saymayıp, tersine oyunun gerçekleşmesine imkan sağlayan, eşit hakka sahip partner veya kişi gibi görülmeleri ve değer vermeleri çabalarında kendini açıklamaktadır 88

Ancak, beden eğitimi öğretmenlerinin, derslerde fair-play düşüncesini hangi yollarla kazandırabilecekleriyle alakalı yeterli donanıma sahip olmadıkları görülmektedir. Bu alanda olan boşluğu Avrupa’nın çoğunda problem gibi gören Avrupa Fair-play Birliği (EFPM), fair-play’in okullarda beden eğitimi dersinin müfredata en mühim konu olarak eklenmesini, antrenörlerin ve öğretmen fair-play kapsamında olan çalışmaları destekleyebilecek enformasyon malzemeleri ve özel eğitim malzemeleri hazırlanmasını ulusal hükümetlere fikir sunmuştur. 12

Bununla birlikte, Türkçe literatürde, Orhun (1992)’un "Fair-play Okul Sporunda Bir Eğitim İlkesidir" başlıklı çalışması dışında fair-play – beden eğitimi ilişkisini doğrudan ele alan bir çalışmaya rastlanmamaktadır. Dolayısıyla, bu çalışmanın amacı, beden eğitiminde fair-play’in rolü ve önemini vurgulamak; beden eğitimi dersinde fair-play eğitimine ilişkin olarak günümüzde uygulanmakta olan bilişsel ve duyuşsal çalışmaların kapsamları ile yaşantı öğrenmeye yönelik ders içi fair-play oyunlarının genel kurgulanma biçimleri hakkında bilgi vermektir. 89

Fair-play kavramını toplumlar benimseyerek davranışa dönüştürülmesinde elit sporcuların davranışları ve tutum da etkili olmaktadır. Genç bireylerin model almış oldukları bu sporcular özel ve spor hayatlarında toplumun beklentisiyle fair-play anlayışına elverişli davranmak zorunda kalırlar. Yapılan yarışmaların mekanlarda meydana getirmiş oldukları üzücü durumlar hakem, antrenör, yönetici ve sporcuların spor dışı davranışlarından dolayı kaynaklandığı gerçeğini dikkate almış olduğumuzda fair-play kavramının yalnızca seyirciyi ilgilendirmemiş olduğunu doğruluğunu belirtmiş olur. Spordaki eğitimin spor kulüplerinde etkili bir şekilde yapıldığı spor kulüplerinde tüm taktik, teknik çalışmalar yapılmasının yanında, oyun kurallarının ve sporda yapılan eğitim çalışmalarının centilmenliğe yönelik ve istenilen seviyede olmadığı görülmektedir. Toplumda bulunan “mutlaka şampiyon ol; ne olursa olsun kazan” şeklindeki seçimler, fair-play fikrinden beklentilerin ön plana çıkmasını

engellemektedir. 90

Son 20 yılda spor dünyada yaşanan sosyal, kültürel, siyasal ve ekonomik değişimlerden etkilenmiştir. Bugün fair-play tarifine uyan antrenör, spor yazarı, seyirci, sporcu, yönetici, sporun içinde yer almış yetkili insanlara ve taraftarlara sık sık karşılaşılmamaktadır. Takım sporlarından bireysel sporlara kadar bu faaliyetler sistemde yer almış olan birey seyirci de sporcu da daima kazanmaya hedeflendirilmiştir. 91

Fair-play kavramı insan itibarına karşı gösterilen saygının dışa vurumu olarak belirmiş, sporun tüm basamağında ve tüm çeşidinde dürüstçe ve hakça oyun oynamanın ahlaki öğesi olarak kendini kabul ettirmiştir. 4 Fair-play spordaki ahlaktır. Sporcu istemiş

olduğu şeyleri yasal yollardan güzel bir yarışma ortamında, rakiplerine zarar vermeyerek eline geçmesi ve aynı bilinçle seyircinin de rolünü alarak sportif mücadelede bulunmasıdır. Özetle dürüst başarıdır. Hırsın konumunu kararlılığın almış olduğu, hoşgörü duygusunun öne çıktığı, kazanmak için her yolun mubah sayılmadığı, spor anlayışıdır. 92 En sade ifadesiyle dürüst ve adil oyunu vurgulamış olan fair-play,

spordaki estetik ve etik özelliklerin geliştirilmesi, erdemli davranışların gösterilmesidir.

88 Ülkemizde sportmenlik kavramı farklı şekilde tanımlanmaktadır. Sportmenliğin

beraberinde en çok bilinenler centilmenlik ve fair-play’dir. 4 anlam olarak aynı ifadeye gelse de fair-play daha çok profesyonel sporlarda tercih edilmektedir. Centilmenlik daha çok okul eğitiminde kullanılır.93Sportif davranışın başında sportif erdem (fair-play) yer

almaktadır. Fair-play 15. yüzyılın ikinci evresinde genel bir kullanımla “fırsat eşitliğini korumak” anlamına gelecek şekilde kullanılmıştır. Spor diline 18. yüzyılda ulaşmıştır. 23 Fair-play, oyun anında sporcuların yalnızca oyunun görülebilir kurallarına değil, ruhuna da saygılı olunması gerektiğini belirtmektedir. 94

Spor aktivitelerinde, sporun hedefleri dışında kalan bazı uygun olmayan davranışlar görülmektedir. Bir sporcunun kural dışı hareketleri centilmenlik dışı kaba kuvvetlere başvurmak, faul yapmak, şike yapmak doping yapmak ve maç sonucunu etkileyen hükümler vermektir. Bunları da seyircinin olumsuz davranışları izlemektedir 95

Dürüst oyun olarak ifade edilmekle birlikte, yarışmalar anında sporcular, kurallara zorlaşan durumlarda bile sabırla, bilinçli ve tutarlı olarak saygı duymaları, fırsat

eşitliğinin bozulmaması için haksız avantajları kabul etmemeleri, rakibin haksız dezavantajlarından faydalanmaya kalkmamaları, rakibi düşman gibi değil, tersine oyunun gerçekleşmesini sağlayan, eşit hakka sahip partner ve kişi gibi görmeleri ve önem verme çabalarını gösteren tutum ve davranışlardır. 19

Her ne kadar araştırmalar, artık okul sporunda da fair-play’e uymayan davranışların düşündürücü artışlar gösterdiğine işaret etse de, fair-play çalışmaları, etik donanımlara sahip olan yeni neslin yetiştirilmesine yönelik olarak, ilk ve orta öğretim dönemindeki genç ve çocukların beden eğitimi derslerinden başlatılması, gelecekteki antrenör, hakem, sporcu, spor adamı, seyirci ve yazarların bu kitleler arasından oluşacak olması açısından önem taşımaktadır. 19

Dolayısıyla, sporun bilinç oluşturması çabaları karşısında etik değerlere yönelik özellikle okuldaki beden eğitimi dersleri ve okullar arasında yapılan yarışmaların, fair- play’e uyan davranışlar kazandırılması ve gösterilmesinde müsait bir ortam olarak kullanılmasını gerekli kılmaktadır. 88 Green’e göre, okullarda sportmenlik seviyesinin

arttırılmasına yönelik okullarda herhangi bir çalışma olmazsa sosyal gelişime sporun yaptığı fayda en az seviyede olacaktır. 96

Tanımlamalardan önce sportmenlik kavramını sporculara ve öğrencilere iletecek olan kişiler yeterli düzeyde eğitimlerini ilerlemiş olmaları en önemli önceliktir. Ülkemizdeki sportmenlik kavramı yeterli düzeyde önem vermeyip ele alınmaması ve programlara az yer alması bu alanla ilgili öğretmenlerin özelliklerini sınırlandırmaktadır. 97

Spor, hoşgörü, barış, disiplin, eşitlik, haz, erdem, hukuk, hak, sevgi, saygı ve mutluluk gibi insan itibarına yakışan kavramları yapısında bulundurduğu gibi; stres, keder, hüzün gibi yine insani özellik barındıran bir faaliyet olarak, insanın varlığını etkilemekte olan bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır. Fair-play kavramı ilk olarak insanın onuruna gösterilmekte olan saygının ifadesi olmuş, sporun bütün adımlarında ve tüm türünde dürüstçe ve hakça oyunlar oynamanın gereksel bir ahlakın öğesi olarak kendisini kabul ettirmiştir. Spora ne seviyede ve şekilde katılmış olursak (antrenör, sporcu, hakem, seyirci, yönetici vb.) bir disiplin içinde, ahlaklı, dürüst, saygılı, hoşgörülü ve erdemli

davranışlarda bulunmada herkesin dikkat edilmesi gereken konu şunlardır: Kurallar yazılı ya da yazısız şeref ve doğruluk kavramlarının koşulları yerine getirilmelidir. Bu doğrultuda şekilsel olan ve şekilsel olmayan şekilde anlatılan fair-play kavramını kabullenmek ve ona uygun olan davranışlarda bulunmak, eğitiminin yanında toplum; tehlikelerden sporcuları müdafaa edecek ve insanlık şeref kelimesini kabullenecektir. 89

Spordan fazlaca verim sağlanabilmesi; günümüze ilk çağlardan gelen spor felsefesi ve ahlakı kural ve ilkelerine sadık kalarak mümkün olacaktır. Spor kavramı içinde öne çıkmakta olan, bir eğitim ilkesi ve ahlak kavramı olarak kabul edilmekte olan fair-play; centilmenlik, hoşgörü, haklara saygı, erdemlilik, eşitlik, iyi ve güzeli takdir etmek ve dürüst olmak gibi insani özellikleri içermekte olan ve sporun da temelini oluşturmakta olan bu kavramın, okul sporları aracılığı ile kişilere kazandırılması, sporun demokratik ve gelecekteki yaşam bakımından önemlidir. 4

Spor kavramı içinde ön planda olan, aslında eğitim ilkesi ve bir ahlak kavramı olarak kabul edilmekte olan sportmenlik; başkalarına saygı, oyun kurallarına uymak, hak, centilmenlik, adalet gibi insani özellikleri içinde bulundururken; yalan, kurallara uymama, hilekarlık gibi toplum tarafından kabul edilmemiş olan davranışları da geri çevirdiği belirtilmiştir. 98

3.4.1. Sportmenlik (Fair-play) Davranışı ve Beden Eğitimi ve Spor Dersi

Sporda gittikçe artmakta olan erdemli olmayan davranışlar okuldaki beden eğitimi ve spor alanını da etkileyerek, 70’li yıllardan sonra, beden eğitimi dersinin sosyalleştirme hedefli sınırlarının fair-play ile ilgili davranışları garantilemediği anlaşılmıştır. 99 Bu,

okul sporunda kural bilincinin geliştirilmesi üzerinden fair-play eğitiminin gerçekleştirilmesi fırsatının kullanılmadığı ya da artık en azından önemsenmediği anlamına gelmektedir. 88

Okullar arasında yapılan yarışmalarda son senelerde karşılaşılan şiddet olayları öğrencilerin, “her ne pahasına olursa olsun kazanmak” ilkesi ile güdülendiklerini belirtmektedir. Bu vaziyet öğretmenlerde fair-play ile ilgili yaklaşımların başarı odaklı olduğunu göstermektedir. Oysa, fair-play ile ilgili çalışmalar, etik donanımlara sahip bir yeni neslin eğitilmesine yönelik, ilk ve orta öğretim çağı genç ve çocukların beden

eğitimi dersinden başlatılması, geleceğin spor adamı, sporcu, antrenör, hakem, seyirci ve yazarlarının bu toplumların içinden sıyrılması açısından önemlidir. 12

Bireylerin ahlaki gelişimlerindeki seviye, değişik eğitim seçenekleriyle hazırlanabilir. Eğitim ile kişiler ahlaki gelişim seviyeleriyle alakalı bir üst basamağa geçmesi konusunda motive edilebilirler. Toplumun tamamında geçerli olan ahlak ilke ve kuralları açısından eğitim görmeleri kişilerin ahlaki değerlere üst seviyede ulaşmalarını sağlayacaktır. 100

Yıldıran’a göre, beden eğitimi dersi ve okullar arası spor müsabakaları, fair-play’e uyan davranışlar sergilenmesi ve kazandırılmasında ve müsait bir ortam olarak kullanılmalıdır. 19. yy İngiltere’si örneğindeki gibi, öğretmenler tarafından okullarda beden eğitimi ve spor faaliyetleri, genç ve çocukların karakterlerinin eğitimlerinde bir araç konumuna getirilerek, günlük hayata transfer edebilecekleri öğrencilerin uygun davranış biçimleri maksatlı olarak uygulatılmalı ve sağlamlaştırılmalıdır. 12

Orhun’un ifadesiyle, okul programlarında yer almakta olan konu ve dersler birbirlerinden ayrı gibi gözükseler bile genel hedef ve değerlerin öğrencilere kazandırılması amaçlamaktadır. Bundan dolayı okullarda ders dışı sportif etkinliklerin ve beden eğitimi derslerinin ayrı anlamı ve önemi vardır. Çağdaş okul spor etkinlikleri, genç ve çocukları sporun içinde eğitirken, bir yandan da sporla eğitmeyi amaç edinmiştir. Bundan dolayı okul spor etkinlikleri beden eğitimi derslerinden ayrılarak, gençler ve çocuklar için daha toplumsal ve yaşamsal bakımdan fonksiyonel bir yapıya sahiptir. Genç ve çocukların ilgi ve bireysel özellikleri yönünde faaliyetlerde olması bilimsel açıdan önemli bir öğedir. Bu nedenden okul sporlarında etkili performans göstermek temel bir öğe olarak bulunmamalıdır. 89

Okul sporunun insani ve ahlaki temel hedeflerini şu şekilde söyleyebiliriz: geç ve çocuklarda zihinsel, toplumsal, bedensel ve ruhsal sağlık bilincini uyandırmak ve bu değerlerin kazandırmaktır. Bu temel hedef çerçevesinde genç ve çocuklarda iş birliği ve dayanışma duygularının geliştirilmesi, kural bilincinin oluşturulması, paylaşımcı olmak, adaletli olmak, hoşgörülü olmak ve yardım sever olmak gibi insanı değerlerinin yanında sporun; doğa, toplumsal ve insani alanlardaki işlevi ve etkisi konularında bilinçlendirme

yapılması okul sporunun en mühim eğitim hedefleri ve öğeleri içindedir. 4

Fair-play oyunları bir yandan ağırlıkla sosyal öğrenmeye yönelikken, diğer yandan da kural bilincinin oluşturulması yoluyla ahlaki davranma becerisini geliştirmeyi hedefler. Bu oyunlar, oyun veya müsabakanın rekabet karakteri azaltılarak ya da kasıtlı olarak arttırılarak kurgulanabilir. 100

Fair-play alanında tutum değişikliği şansı üzerinde belirleyici olan, her şeyden önce değer eğitimi sürecine bireyin katılımının derecesi ve eğiticinin inandırıcılığıdır. Dolayısıyla, yaşantı öğrenme, değer kazandırmaya yönelik çabalarda en etkin ve kapsamlı yoldur. Empati, perspektif üstlenme, kendi duygularını kabullenme gibi diğer yöntemler aslında yaşantı öğrenmeyi desteklerler. Kişisel katılımla yaşantı öğrenme, katılımcının oyun esnasında kendi davranışıyla yüzleşmesi, hesaplaşması ve hemen ardından uygun davranışı uygulamada göstermesi; kendini ötekinin yerine koyarak, onun bakış açısından hissetme, düşünme ve karar verme yoluyla yeni bakış açıları edinmesiyle gerçekleşmektedir. 101

Özellikle, işbirliğine dayalı oyunlar, beden eğitimi dersinde bağımsızlık ve sorumluluk duygusunu geliştirmektedir. Birlikte oluşturulan, planlanan ve sorumluluk taşınanlar, başkalarınca belirlenenlerden daha ciddi ve inandırıcı uygulanmaktadır. Öğrenciler eğer dersi kısmen kendileri yapılandırır, oyunları bizzat kurgular, kuralları belirler, hakemlik görevi üstlenir, oyunlarını gözlemler, aralarında centilmenlik anlaşması yaparlar ve araç-gereçlerin yerleştirilmesi ve toparlanması başta olmak üzere her türlü yardımlaşmayı düzenleyen bir planı kendileri oluştururlarsa, fair-play’i de bizzat kendileri gözetmeyi öğrenirler. 101

Beden eğitimi dersinde rekabet vurgusunun kasıtlı olarak artırılması, grup aidiyeti duygusunun geliştirilmesi ve anlaşmazlıkların gittikçe daha bağımsız, dürüst ve sorumluluk bilinciyle üstesinden gelinmesi çabalarına ortam hazırlamaktadır. Kaehler, rekabete dayalı oyunlarda özellikle hakemlik görevini önemli bir öğrenme fırsatı olarak görmektedir. Buna göre, hakemlik görevi, dürüst oynamayan öğrencilere oyuna başka bir perspektiften bakma, kuralların önemini kavrama ve kurallara uymayı öğrenme, başarı düzeyi düşük öğrencilere özgüvenlerini geliştirme ve sorumluluk duygusu

kazandırma imkanı tanımaktadır. Rekabet ortamı, kuralları öğrenciler tarafından konulmuş oyunlarla sağlanmışsa, kurallar kolay ve herkesçe biliniyor olmalıdır. Eğer belirlenen kurallar fırsat eşitliğini bozuyor veya oyunun akışı ve oyun zevki engelleniyorsa, ortak kararla kural değişikliğine gidilebilmelidir. 102

Kabul edilmiş bir gerçek var ki, eğitim her şeyin temelidir. Bu temel fikirden hareket ederek, yalnızca istenilen davranışların öğrencilere beden eğitimi derslerinde kazandırılması sağlanamadığından, eğitim programlarının; ders dışındaki faaliyetleri de içine alacak şekilde hazırlanması gerekmektedir. Ders dışı faaliyetlerin dersin devamı olacak şekilde düzenleme yapmak ve devam ettirmek ise esas öğedir. Bu faaliyetlere gönüllü olarak katılmış olan öğrencinin belirlenen yönde eğitilmesi daha basit olacağından, öğretmen, yönetici ve program yapımcıları bu imkanı doğru ve yerinde değerlendirmeye almaları gerekmektedir. Okullarda yapılacak olan eğitimin, fair-play kavramını kazandıracak çeşitte olmasına itina gösterilmesi; sosyal hayatta hoşgörünün daha kolay yerleşebilmesini, saygılı olmayı ve kurallara uymayı sağlamada en belirgin fonksiyonu görecektir. Günümüzde, ortaöğretim ve ilköğretim kurumlarındaki tek hedef olarak algılanmış ve işlenmekte olan “kazanma duygusu” öğretmeni, yöneticiyi ve sporcu öğrenciyi ahlak dışı davranışlara getirmektedir. “Rakibi sakatlar, onun başarısını engeller ve kazanırım” biçimindeki fikir, sporun dışında hedeflere hizmet ederek ve bu yolda davranışlar göstermektedir. Sonuç olarak sakatlanmış çocuklar ve gençler küçük yaşlarda spor dışına itilerek, kalıcı sakatlanmalar oluşturarak, itibarları ve kişilikleri zarar görmektedir. 4

Ödüllendirme sistemi bu konuda etkilidir. İlköğretim ve ortaöğretim çağına gelen genç ve çocukların psiko-sosyal yapılarına dikkat edildiğinde ödüllendirmenin ne derece etkili olduğu ortaya çıkmaktadır. Başarılı olanlara ödül verilirken, centilmen olanları da öne çıkararak ödüllendirmek gerekir. Okul çağındaki genç ve çocuklara yöneticiler ve öğretmenler tarafından her fırsatta vurgulanması, yarış kazanmanın yanında centilmenlik ödülünün de önemli olduğu, ayrıca yasal düzenlemelerin bu yönde yapılması önemlidir. 4

Benzer Belgeler