• Sonuç bulunamadı

1. GĠRĠġ

1.4. Ahlak

1.4.2. Sporda Ahlak

Spor ve ahlaki değerler birbirleriyle dolaylı iliĢki içindedir. Sporu belirleyen ilke ve özellikler ahlaki değerlerin ve yaĢam tarzının da belirleyicisidir (Tel, 2014).

Ahlak, sporun toplumda geliĢtirdiği erdemler içinde göz ardı edilmemesi gereken bir sebep olarak görülmelidir (Arslan, 2018).

Sporun temeli rekabet amacı ise kazanmaktır. Fakat ahlaki olarak kazanmak için Fair Play'in Ruhu gerekir (Eitzen, 2006). Sporcuların evrensel ahlaki değerleri benimsemeleri ve spor etkinliklerinde yaptıkları eylemlerde kullanmaları spor etiğinin temel prensibidir (Charles, 1999). Bu ahlaki değerler; rakibe saygı, dürüstlük, adalet, hoĢgörü, dayanıĢma, haksız kazançtan yararlanmayan, insanları dinleri, dilleri ve ırkları ile ayırt etmemek, rakipleri, hakemleri ve hatta insanları kandırmamak gibi genel ilkeleri içerir (Tanrıverdi, 2012).

37 1.4.3. Sporda Ahlaktan UzaklaĢma

Spor veya fiziksel aktivite, toplumlar ve karakter üzerindeki olumlu etkilerin sürekli olarak dikkat çektiği alanlardır. Bununla birlikte, bireysel karar verme süreci söz konusu olduğunda, bu alanda bir dizi ahlaki eksiklik ve karaktere iliĢkin olumsuz durumlar görülmektedir (Görgüt ve Tuncel, 2017).

ġiddet, saldırganlık ve sporda anormal davranıĢlar, spor alanlarına barıĢ, kardeĢlik ve sevgi tapınağı denilen günlerin aksine günümüzde artmaktadır. Birden fazla faktörün yol açtığı bu durum spordaki tüm insanların rahatsızlık hissetmeye baĢlamasına neden olmaktadır (Yücel, Atalay ve Gürkan, 2015).

Sporcuların birbirleriyle etkileĢim ve iletiĢim içinde bulundukları sosyal bir yapı olan spor, sakatlanan rakibe yardımcı olmak ve baĢarısız bir performans ortaya koymuĢ takım arkadaĢını motive etmek gibi olumlu sonuçlar ortaya koyabilirken, yalan söylemde bulunmak, tahrik etmek ve baĢkalarının sakatlanmasına neden olmak gibi olumsuz olaylara da sebebiyet verebilmektedir (Kavussanu, 2008). Para, Ģöhret, rekabet vb. nedenlerle sporcularda yaratılan ya da sporcunun karakterinde bulunan aĢırı kazanma gayesi veya kazanma hırsı sporcunun sportif ahlaktan uzaklaĢmasında etkili olmaktadır (IĢım vd., 2019).

Ahlaki ayrılma, insanlar bazen ahlaki değerlerini veya sorumluluklarını bıraktıklarında ortaya çıkar (Bandura, 1986). Sosyal koĢulların etkileri nedeniyle (Milgram, 1974; Bandura, 1991), insanlar davranıĢları baĢkalarına Ģiddet içeren bir durumda olsalar bile davranıĢlarının etik olmadığını düĢünemezler. Etik ve ahlaki olarak kabul edilen Ģey aslında insanlar tarafından kararlaĢtırılmalıdır. Yine de, baĢkalarına karĢı fiziksel veya psikolojik Ģiddet eylemlerinde bulunan kiĢi suçlu hissetmeyebilir.

Bandura‟nın (1991) ahlaki düĢünce ve davranıĢın sosyal biliĢsel kuramına göre spor ortamında olması gereken ahlaki davranıĢlar üzerine ideal denebilecek bir perspektif oluĢturmakta ve ahlaki ya da kınanması gerek görülen davranıĢları tanımlarken eylem sonuçlarını da ekleyerek farklı faktörleri göz önünde bulundurmaktadır. Bununla birlikte, ahlaki davranıĢların düzenlendiği bir süreci tanımlamaktadır. Bandura (1991), olayların iyi veya kötü sonuçlarına bakılarak bireylerin suçluluk veya gurur gibi duyguları hissettiklerini ileri sürmektedir. Ġyi etkileri olan bir davranıĢta bulunduklarında bireylerin motivasyonlarının

38 yükseldiğini, kötü etkileri olan bir davranıĢta bulunduklarında bireylerin motivasyonlarının düĢtüğünü, bu duyguları yaĢayan insanların da gelecekte davranıĢlarını düzenlediklerini düĢünmektedir. Bu duyguların ahlaki eylemleri düzenleme ihtimali bulunmakla birlikte, insanlar hala ahlaksız eylemlerine devam etmektedirler. “Ahlaktan uzaklaĢma mekanizmaları” olarak adlandırılan sekiz psikososyal manevranın, seçilip kullanılarak bireylerin olumsuz etkiler yaĢamadan günah iĢlemelerine sebep olmakta ve bu sebeple bireyler gelecekte yapacakları olumsuz davranıĢlarla ilgili üzerlerindeki baskıyı azaltmaktadırlar.

1.4.3.1. Ahlaktan UzaklaĢmanın 8 Mekanizması (DavranıĢ Kalıbı) 1.4.3.1.1. Ahlaksızlığı MeĢrulaĢtırma (Ahlaki Gerekçe)

Bireyler çoğu zaman, kendi davranıĢlarının doğruluğunu ortaya çıkarmadan kötü davranıĢlarda bulunmamaktadırlar. Ahlaki gerekçe, suçlu ve hatalı davranıĢların övgüye değer ve onurlu davranıĢların içine algısal olarak yeniden yapılandırılmasıdır. Burada sosyal veya ahlaki bir amaca ulaĢmak için suç olarak kabul edilen davranıĢlar sanki mühimmiĢ gibi gösterilerek kabul edilebilir inancı yaratmaktadır (Bandura, 1999). Örnek olarak sporda bazen takımın çıkarını düĢünerek hakeme yalan söylemek, topun kendinden çıkmasına rağmen baĢkasından çıktığını söylemek, sporcular tarafından takım yararı Ģeklinde görülüp kabul edilir bir davranıĢ olarak görülmektedir.

1.4.3.1.2. Örtmeceli Sınıflandırma

HoĢ olmayan çirkin ifadelerin, farklı kelimeler ile daha uygun ve doğru bir Ģekilde anlatılması ya da edebi kelam olarak tanımlanmaktadır (TDK Güncel Türkçe Sözlük, 2015). Örtmeceli sınıflandırma, suç barındıran uygulamaların gizlenmesi amacı ile daha az zararlı bir üslup kullanılmasıdır. (Bandura, 1999). Sporcular zaman zaman kurallara uymadıklarını inkâr ederek sadece biraz esnettiklerini ifade etmektedirler (Boardley ve Kavussanu, 2011).

1.4.3.1.3. Avantajlı KarĢılaĢtırma

Suç içeren hareketlerin önemsizmiĢ gibi ortaya konulması, daha az kötü davranıĢların daha kötü davranıĢlar ile karĢılaĢtırılarak önemsiz ve değersiz olarak gösterilmesidir (Bandura, 1999). Sporcular zaman zaman kaba kelimemeler kullanmayla fiziksel Ģiddet barındıran davranıĢları kıyaslayarak bu kötü sözleri anlayıĢla karĢılanabilir gibi gösterebilmektedirler (Boardley ve Kavussanu, 2011).

39 1.4.3.1.4. Sorumluluğun Yer DeğiĢtirmesi

Bireyler kimi zaman kendi eylemlerinin toplumsal baskı ya da diğer insanların yönlendirmeleriyle oluĢtuğunu ve kendilerinin bu davranıĢtan sorumluluk almamaları gerektiğini ifade ederler (Bandura, 1999). Antrenörlere sporcularının yaptığı olumsuz davranıĢların bizzat sporcular tarafından yüklenilmesi gibi (Boardley ve Kavussanu, 2011).

1.4.3.1.5. Sorumluluğun Dağılması

Sorumluluğun azalması iĢgücünün ya da emeğin bölünmesi, fikir bütünlüğü ile karar alınarak ya da grup hareketleriyle ortaya çıkmaktadır. ĠĢgücünün bölünmesinde grup üyeleri ferdi olarak bakıldığında kötü olmayan ama bir araya geldiğinde kötü olan bölünmüĢ görevleri yapmaktadırlar. Grup olarak fikir bütünlüğüyle karar alındığında bireyler zalimce davranabilmekte toplu olarak sorumluluk alındığı için kimse Ģahsi olarak kendini sorumlu hissetmemektedir.

(Bandura, 1999). Grup davranıĢında ise bir grup tarafından yapılan herhangi bir zarar, her zaman diğer insanların davranıĢlarına yapılan atıf yoluyla azalmaktadır (Zimbardo, 1995). Takım sporlarında olumsuz bir durum veya söz ve davranıĢ ile ilgili olarak takım halinde karar verdiklerinde konu hakkındaki sorumluluk takıma yüklendiği için her bir takım üyesinin hissedebileceği bireysel sorumluluk yükü de azaltılmıĢ olabilir (Boardley ve Kavussanu, 2011).

1.4.3.1.6. Sonuçların Saptırılması

Kınanması gereken bir davranıĢın kötü sonuçlarının engellenmesini veya algısal olarak azaltılmasını kapsamaktadır. Kimi zaman bireyler kiĢisel çıkar ya da sosyal baskı sebebiyle baĢkalarına zarar veren eylemlerini sürdürdüklerinde neden oldukları zararla yüzleĢmekten imtina etmekte ya da onu önemsememektedirler.

Böylelikle kendilerinin cesaretini kırabilecek potansiyel tepkilerin azalacağını düĢünmektedirler (Bandura, 1999). Sporcuların sebebiyet verdikleri büyük sakatlık durumlarında kendilerinden kaynaklanmadığını veya ilgili sakatlığa yönelik yüzleĢmeden kaçınmaları örnek olarak verilebilir (Boardley ve Kavussanu, 2011).

1.4.3.1.7. Ġnsani Özelliklerden UzaklaĢma

Rakibi algısal olarak insani niteliklerinden çıkararak ona yabani bir karakteristik ve hayvani özellikler yüklemektir. Bu süreç kötü davranılan bireyin dıĢ görünüĢüyle de alakalıdır. Ġnsanların kendileri ile mağdur ettikleri kiĢi arasındaki

40 benzerlikleri azaldıkça onlara daha kolay bir Ģekilde kötü davranıĢta bulunabilmektedirler (Bandura, 1999). Sporcular rakiplerini tanımlarken onları hayvana benzetmekte ya da onların insani özelliklerinin yoksun olduğunu belirtmektedirler (Boardley ve Kavussanu, 2011).

1.4.3.1.8. Suça Dayanak OluĢturma

Suça dayanak oluĢturma, bireylerin kendilerini masum bir kurban olarak görüp yapılan bir provokasyonla kötü tahrik edici bir eyleme zorlandıklarını düĢündükleri zaman meydana gelmektedir. Böylece, cezalandırıcı davranıĢ, yapılan kıĢkırtmalara haklı bir savunmacı tepkisi olur ve saldırgan davranıĢ hoĢ karĢılanabilir bir hale gelmektedir (Bandura, 1999). Sporda bu davranıĢ oyuncuların yapılan davranıĢa karĢılık vermeleriyle ve kurbanını yaptığı davranıĢtan dolayı suçlamaları ile ortaya çıkmaktadır (Boardley ve Kavussanu, 2011).

1.4.4. Fair Play

Sporda üst ahlak kavramı fair play olarak ortaya konulabilir. Fair play;

oyuncu, taraftar ve diğer oyun unsurlarının oyunun kurallarının yanı sıra evrensel bir ahlak durumunu ortaya koyar. Bu kavramın kapsamını; „yarıĢma Ģartlarının eĢitliği, fırsat eĢitliği, kurallara riayet, rakibe saygı, haksız avantajlardan kaçınma ve rakibin haksız dezavantajlarından yararlanmaya kalkıĢmama‟ gibi prensiplerle belirlenmektedir (Yıldıran, 1993).

Fair-play, oyun kurallarına uymak, rakibe saygılı davranma, kendisine gelen haksız avantajı ret etme, rakibi yenme gayretinin ötesinde rakibi ile beraber oynadığı oyundan keyif alma, rakibin oyunda yapmıĢ olduğu güzel hareketleri (gol gibi) takdir etmek olarak görülebilir (Pehlivan, 2004).

Bu çerçevede, fair playin kurallara iliĢkin sportif erdem (formal) ve yaĢama ilkesi olarak sportif erdem (informal) olarak iki biçimde ele alınır (Yıldıran, 2005).

Formal fair play, oyun kurallarını kabul etmek ve kurallara tavizsiz olarak uyum Ģeklindeyken (Sezen-Balçıkanlı, 2017), informal fair play, uyulması gereken zorunluluklar dıĢında sporcuların eĢit koĢullarda mücadele etme isteği, rakibinin karĢılaĢtığı haksızlık durumlarında gerekli tavrı göstermek, hakem kararları kendi çıkarına olmasa da riayet etmek, hakemlere kararlarında yardımcı olabilmek, kazandığı ve kazanamadığı durumları kabullenerek doğru tavır sergilemektir (Yıldıran, 2004).

41 1.4.4.1. Fair Playle ĠliĢkili Bazı Kavramlar

Ġnançlar: Ġnançlar, betimsel (varoluĢçu), değerlendirmeci ve yasaklayıcı inançlar olarak üçe ayrılırlar. Betimsel inançlar, deneyimsel olarak değerlendirilerek doğru ve yanlıĢ tanımları ile seçilebilirler. Değerlendirmeci inançlar, inanılan obje üzerinde olumlu ya da olumsuz yargı vermeyi içermektedir. Yasaklayıcı inançlar ise, istenilen ya da istenilmeyen hareket, davranıĢ ve düĢünceleri yargılamayı içerir.

Bireyler ahlak değerlerini inançların bu üç Ģeklini de kullanarak oluĢturmaktadırlar.

Örnek olarak, sporcunun aldatma temelli bir hareketinde öncelikle bu hareketin kural dıĢı olduğunu bilmesi (varoluĢçu inanç) gerekmekte ancak bu gerçekle beraber kazanmak da istemektedir (değer verici inanç) (Shields & Bredemeir, 1994, akt.Sezen-Balçıkanlı, 2009).

Tutumlar: Tutum gözlem yoluyla tespit edilebilen ve sergilenebilen bir davranıĢ değil, davranıĢı hazırlayan bir eğilimdir.

Değerler: Rokeach‟a göre değerler, bireylerin arzu edilen davranıĢ kalıpları ve hayata dair amaçlarına iliĢkin ve bireyin hayatına dair yol gösterici çok çeĢitli standartlardır. Değerler, insanın temel gereksinimleri olduğu için duygusal ve güdüsel anlamda yaĢamımızda etkindirler. Değerler aynı zamanda sosyal ve geleneksel gereksinimleri de karĢılamaktadır. (Rokeach, 1973).

1.4.5. Etik

KiĢi ya da kiĢilerin nasıl bir yaĢam istediklerine ait yaptıkları düĢünceler, hayatla ilgili tüm beklentilerin (istenilen veya istenilmeyen Ģeyler, sahip olunacak ya da olunamayacak talepler gibi) açıkça ifade edilerek değerlendirilmesi olarak tanımlanabilir. BaĢka bir tanımda Gaudet, etiği ahlaki davranıĢ ya da davranıĢlar ile ilgili sistematik olarak düĢünebilmek Ģeklinde ifade etmektedir (Aydın, 2001, 8).

Diğer bir tanımda ise, yapılması beklenen veya planlanan davranıĢlarda diğer insanların hak ve hukuklarının dikkate alınması Ģeklindedir. Etik düĢünce ve tavır;

hak, iyi davranım, adalet, erdemli olmak, suç ve kabadayılık gibi kavramlar üzerinden genel bir çerçeve kurar ki bu çerçeve toplumsal anlaĢma yoluyla sözle ifade edilmesi gerekmeyen iyi ve kötü davranıĢ kurallarını belirler (Haynes, 2002).

Etik bir felsefe disiplini, ahlaki eylemin bilimi olarak anlaĢılmaktadır, ahlaki olanın ne olduğu, nasıl temellendirilebileceğini ve açıklanabileceğini sorgulayan bir

42 kavramdır. Etik kavramı bize, iyi veya kötü nitelemesi yapmaktan ziyade iyiye, güzele nasıl ulaĢılacağı hususunda rehberlik eder.

1.4.5.1. Etik YaklaĢımlar

Etik kavramına temel oluĢturan ve bu kavramla ilgili birtakım standartların meydana gelmesine de yardımcı olan yaklaĢımlar bulunmaktadır. Bu yaklaĢımlar kısaca Ģu Ģekilde özetlenebilir (SCU, 2007). Etik hareket içinde bulunan kiĢilerin ya da bundan etkilenenler için azami yararın elde edilmesi yararcı yaklaĢım için oldukça önemlidir. Moral haklar bir kiĢinin nasıl bir yaĢam devam ettireceğini ön planda tutan hak yaklaĢımını ifade eder. Etik hareketin tüm insanlara eĢit davranmasını önemseyen, eĢit olmayan, adaletsiz bir davranıĢ gerçekleĢtiğinde, bu eĢitsizlik savunulabilir birtakım ölçütlere dayanmalıdır diyen ise iyilik ve adil yaklaĢım ilkesidir. Hukuk, sağlık, eğitim vb. toplumun tamamını ilgilendiren konularda herkesin iyiliğinin, çıkarının göz önüne alınmasını önemseyen yaklaĢım herkesin iyiliği yaklaĢımıdır. Etik hareketin dürüstlük, cesaret, hoĢgörü vb. değerle uyumlu olmasına ağırlık veren yaklaĢım değer yaklaĢımıdır. Tüm evrende toplumların kendilerine özgü ahlak anlayıĢları bulunmaktadır. Bulunan bu ahlak anlayıĢı oluĢturan kültür, örf, adet gibi etnik kökenlere dayanan sebeplerle toplumlar arası hatta aynı toplum içerisinde farklı yörelerde değiĢik zamanlarda farklılık arz etmektedir (Gözener, 2008:2)

1.4.5.2. Etiğin Dayandığı Temeller

Etik, kapsamı içindeki inceleme alanına göre kozmolojik, teolojik, antropolojik ve sosyolojik olmak üzere dört ana temele dayandırılmaktadır (Cevizci, 2002).

1.4.5.2.1. Kozmolojik Temellendirme

Kozmolojik temellendirme, ağırlıklı olarak ilk çağda yer alan teolojik görüĢe göre Ģekil almıĢtır. Ahlak kavramını kozmolojik çerçevede, bir bütün olarak evreni ve canlıları belirli bir düzen içerisinde inceler. Bu temellendirme Ģekline göre insanların da dâhil edildiği mevcut doğanın sahip olduğu bütün özellikler birlikte ele alınarak anlaĢılmaya çalıĢılır. Düzgün bir yaĢamın sırrı, kozmik düzen içerisinde bütün etmenlerin uyum içerisinde olmasında saklıdır.

43 1.4.5.2.2. Teolojik Temellendirme

Orta çağ üzerinde yoğunlaĢarak, ahlak ve ahlaklı olma kavramını dini temellere dayandırır. Ġyi kavramını, yaratıcının doğru bulduklarıyla, kötü kavramını ise yine yaratanın yanlıĢ bulduklarıyla ele alır.

1.4.5.2.3. Antropolojik Temellendirme

Ahlaklı yaĢamanın insancıl bir temelde yine insan temelli yaklaĢımla ele alınarak insanın özüne uygun bir yaĢam görüĢünü kabul eder. Ġnsanı ikili bir yaklaĢım içerisinde akıl varlığı ya da doğal bir varlık olarak ele alır.

1.4.5.2.4. Sosyolojik Temellendirme

En temelde insan sosyal bir varlıktır. Bu bağlamda ahlaklı olmak ya da ahlaklı olmanın temelleri insan sosyalleĢmesine, duygulara ve sosyal uzlaĢı ve uyuma dayanır.

1.4.5.3. Etik Türleri

Birbirleri ile iliĢkileri bulunan bilginin doğası, ahlak felsefesi ve tarihsel süreç açısından da ele alınan betimleyici etik, normatif etik ve meta Ģeklinde üç ayrı etik türünden söz edilmektedir (Cevizci, 2002).

1.4.5.3.1. Betimleyici Etik

Betimleyici etik, bilimsel yaklaĢımı ahlak alanına uygulayan eylemlerle ilgili betimleyici bir bakıĢ açısıdır. Olması gerekenden ziyade mevcut durumda var olan olguları ve ahlaki değerleri tespit edip sosyolojik ve psikolojik açıdan incelemek için ortaya çıkan bir etik türüdür. Bu yaklaĢımda etik gözlemci konumunda kalır ve toplumda kötü olan unsurları tespit eder. Ġçinde bulunulan durumda haz almanın nasıl bir duygu olduğunu psikolojik açıdan inceler. Fakat bu inceleme yapılırken iyi ya da kötü üzerinden bir değerlendirme yapılmaz. Çünkü bir konu hakkında hüküm vermek betimleyici etiğe aykırı bir davranıĢtır. Etiğin betimleyici bir biçimde ele alınması için birtakım normlar gereklidir ki bu normlar ahlaki normlardır. Ġnsanların faaliyetleri sonucu ortaya çıkmıĢ etik yargıların mevcudiyeti için belirli bir otoritenin var olması gerekmektedir. Burada otoriteden kast edilen insanların uymak zorunda oldukları etik normların kaynaklarıdır.

44 1.4.5.3.2. Normatif Etik

Normatif etik Kant‟ın etik üzerine olan felsefi düĢüncelerinden temellenen kural koyucu bir etik türüdür. Ödev ahlakı olarak da bilinen bu etik türünde bir kurala ya da ilkeye göre değerler belirlenir. Bir hareketin ahlaki değerini temellendiği kuralda görmesi nedeniyle formalist etik olarak da adlandırılır. Söz konusu ilke ahlaki açıdan doğru olarak kabul edilen tüm eylemler için aynıdır ve değiĢmez. Zaman içerisinde farklı Ģekillere bürünse de ana form değiĢmeden kalır.

Eyleme ahlaksal değerini veren iĢte bu ilkedir. Nedensellik yasasına bağlı olan insan bu etik anlayıĢına göre kendi dıĢındaki nedenler tarafından belirlenir. Ġnsan sadece irade ya da istek sahibi olduğunda özgür olabilir. Bunun anlamı ise bireylerin kendi koydukları kurallara bağlı kalarak özgür olduğudur. Burada temel nokta ilkeye bağlanma durumudur. Bir ilkeye istemeden bağlanma durumunda yapılan eylemler kötüdür. Diğer taraftan özgür iradeyle meydana gelen eylemler ise nötr olarak kabul edilir.

Bireylerin ahlaki davranıĢlarına yönelik kural ve düzenleyici ilkeler getiren etik türüdür. Nasıl yaĢanılması gerektiğini belirten ahlaki ilkeler araĢtırılır. Hayatta en yüksek değere sahip olan Ģeylerin neler olduğu; âdil bir toplumun hangi unsurları içermesi gerektiği; bir kiĢiyi ahlaki açıdan iyi yapan Ģeylerin neler olduğu tartıĢma konularıdır. Normatif etik, ahlaki talep ve normların betimlenmesinden çok gerekçelendirilip temellendirilmesini amaçlamıĢ olup, kendisine uyulması istenen en üst seviyede ahlâk ilkesine dayanır ya da gerçekleĢtirilmesi herkesi bağlayan „en üst iyi‟ye gönderme yapar (Pieper, 1999).

1.4.5.3.3. Meta Etik

Meta etik, ilkelerin anlamlarını ve kaynaklarını araĢtırır. Etik ilkeleri belirleyen duygular mı yoksa toplum mu sorusuna cevap arar. Bunlara yanıt verirken evrensel doğrular, dini hislerin tesiri, ahlaka uygun Ģekilde kararlar almada aklın rolü ve etikle alakalı tabirlerin sahip olduğu anlamlar üzerine odaklanır. Meta etik normatif etiğin açığa çıkardığı kuralları inceler. Bahsi geçen bu kurallarda yer alan görüĢleri analiz edip bunların anlamlarını, içeriklerini ve karĢılıklı olarak içinde bulundukları durumları inceler. Bu etiğe göre bir ahlak filozofu normatik etiği incelememelidir. Çünkü ahlak filozoflarının, ahlaki hakikatlere etki edecek güçleri

45 yoktur. Bu sebeple insanlara yaĢamlarını nasıl sürdürecekleri konusunda fikir vermeye hakları yoktur.

Yukarıda belirtilen etik türleri haricinde, belirli özel alanlarda meydana gelen problemlerin tartıĢılması, ölçüt oluĢturulması ve bu ölçütlerin insan eylemlerine uygulanması amacıyla, 1970‟li yılların baĢında „uygulamalı etik‟ olarak adlandırılan bir etik türü de geliĢtirilmiĢtir (Aydın, 2003). Uygulamalı etik alanına tıbbi etik, bio-etik, sosyal bio-etik, iktisat etiği, bilim etiği, ekoloji etiği, barıĢ etiği gibi inceleme alanları bulunmaktadır (Pieper,1999).

1.4.6. Etik ve Ahlak Kavramı Arasındaki Fark

Günümüzde etik ve ahlak kavramları sürekli olarak birbirlerinin yerlerine ve anlamları dıĢında da kullanılmaktadır. Bu kavramların iç içe görünüyor olmasına rağmen farklı kavramlardır. Ahlak kavramı temelde, kiĢilerin birbirleri ve kanun yapıcılarla arasındaki iliĢkiyi ve bu iliĢki çerçevesindeki arzu edilen davranıĢları konu edinmiĢtir. Ahlak çok daha genellenebilir bir kavram olarak toplum bazlı incelenebilir bir kavramdır. Örnek verecek olursak, kamuya açık alanda yere tükürme davranıĢı, ahlaksızlık olarak değerlendirilemeyecektir fakat etik olarak bakıldığında etik olmadığı açıkça söylenebilmektedir (Ülgen ve Mirze, 2004; Aydın ve diğerleri, 2004; Özcan, 2010).

Etik kavramı ve ahlak kavramını temelde birbirinden ayıran nokta, etiğin ahlaki bir felsefe, ahlakın ise etik kavramının incelediği bir araĢtırma olmasıdır.

Ahlak, toplum ve kültürle ilgili doğru ve yanlıĢ davranıĢları ve bunların ölçütlerini ortaya koyarken, etiğin konu edindiği kavramlar ise soyut davranıĢları içermektedir (Ülgen ve Mirze, 2004). Etik kavramı temelde doğru davranıĢ ve yanlıĢ davranıĢa ait teori olarak karĢımıza çıkarken, ahlak bu doğru ve yanlıĢ olayının uygulamadaki halidir. Ahlaki ilke yerine etik ilke tanımının kullanılması bununla birlikte etik davranıĢ yerine ise ahlaki davranıĢ tanımının kullanılması gerekliliği aradaki farkı daha net ortaya koymaktadır (Özkalp ve Kırel, 2011).

1.4.7. Sporda Etik

Spor kavramının sosyal bilimler dâhilinde incelenmesinde, etik temeline dayanan ve toplumun bütün paydaĢlarının bir arada değerlendirilmesini içerdiği

46 gözlemlenmektedir (DolaĢır, 2006). Sporda ahlak ise günümüzde yarıĢma ve performans sporlarında öne çıkan yanlıĢ davranıĢların en aza indirilmesini konu edinmiĢ olup fair play kavramı ile düzenlenmiĢtir. Fair play kavramını oluĢturan prensipler ise Ģu Ģekildedir; müsabaka Ģartlarının bütün taraflar için adil olması, katılım için eĢit fırsat, belirlenen kurallara uyulma zorunluluğu, müsabakadaki rakip takım ya da kiĢiye saygı ve haksızlık yapmamaktır. Oyunu hileler ve eĢitsizlikler olmadan emekle kazanmak ya da kaybetmek durumunda fair bir davranıĢtan bahsedilebilir.

1.4.8. Sporda Etik Ġlkeler

Spor olgusunu oluĢturan sporcu, antrenör, hakem, seyirci, spor yöneticisi, spor yazarları vb. tüm spor unsurlarının davranıĢları etik ilkelere uygun olmalıdır.

Sporda uygulanması gereken etik ilkeler Eitzen‟e göre Ģöyledir (Pehlivan, 1998).

Sporcular araç değil, amaç olarak görülmeli ve müsabakalarda karĢılaĢma sonuçlarından ziyade sportif amaçlara ulaĢmak çok daha önemli olmalıdır.

Kazanılacak para vb. unsurlar sporun amacının önüne geçmemelidir.

Spor karĢılaĢmaları eĢit ve adil olmalıdır. Liderlik, kaynaklar ve ödüller, cinsiyet, din, dil, inanç ve toplumsal konumla değil, baĢarıyla doğru orantılı olmalıdır. Spor etkinliklerine katılacaklara eĢit fırsat ve olanaklar sağlanmalıdır. Spor müsabakaları sporcuların güvenliğini sağlayacak Ģekilde olmalıdır. Spor kuralları ve ekipmanları sporcuları koruyacak bir Ģekilde düzenlenmeli ve üretilmelidir. Sporda uyulması gereken etik ilkeler spor olgusunun içinde yer alan tüm taraflarca

Spor karĢılaĢmaları eĢit ve adil olmalıdır. Liderlik, kaynaklar ve ödüller, cinsiyet, din, dil, inanç ve toplumsal konumla değil, baĢarıyla doğru orantılı olmalıdır. Spor etkinliklerine katılacaklara eĢit fırsat ve olanaklar sağlanmalıdır. Spor müsabakaları sporcuların güvenliğini sağlayacak Ģekilde olmalıdır. Spor kuralları ve ekipmanları sporcuları koruyacak bir Ģekilde düzenlenmeli ve üretilmelidir. Sporda uyulması gereken etik ilkeler spor olgusunun içinde yer alan tüm taraflarca