• Sonuç bulunamadı

SPOR, MEDYA, AYRIMCILIK

Özürlü Bireylerin Spor Yapmalarını KolaylaĢtırıcı Tedbirler Var Mıdır?

 5378 Sayılı Özürlüler Kanunu‘nun 33‘üncü maddesi buna ilişkin düzenlemeyi içerir Madde 33.- 21.5.1986 tarihli ve 3289 sayılı Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 2 inci maddesine (n) bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki (o) bendi eklenmiş ve mevcut (o) bendi (p) bendi olarak teselsül ettirilmiştir.

Özürlü bireylerin spor yapabilmelerini sağlamak ve yay-gınlaştırmak üzere; spor tesislerinin özürlülerin kullanımına da uygun olmasını sağlamak, spor eğitim programları ve destekleyici teknolojiler geliştirmek, gerekli malzemeyi sağlamak, konu ile ilgili bilgilendirme ve bilinçlendirme

çalışmaları ile yayınlar yapmak, spor adamları yetiştirmek, özürlü bireylerin spor yapabilmesi konusunda ilgili diğer kuruluşlarla işbirliği yapmak. Ayrıca Özürlüler İdaresi Başkanlığınca yapılması istenilen düzenleme doğrultusunda;

Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü tarafından 81 Spor İl Müdürlüğüne ve Özerk ve Özerk olmayan Federasyon Başkanlıklarına gönderilen 06.10.2010 tarihli yazı ile ―özürlü kimlik kartları esas alınarak hem özürlülere tanınan hak ve hizmetlerinden yararlandırılmaları hem de sosyal hayata katılmalarının sağlanması bakımından Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü‘ne bağlı tüm tesislerde, federasyonca veya il müdürlüklerince düzenlenen spor faaliyetlerine girişte ücret alınmaması veya indirimli tarife uygulanması‖

istenmiştir ve uygulanmaya başlanılmıştır.

Özürlü Bireylere Yönelik Ayrımcılıkla Mücadeleye ĠliĢkin Yasal Düzenlemeler Nelerdir?

 Anayasa ve tüm mevzuatta özürlülere yönelik düzenlemeler topluma tam ve eşit katımlı sağlamak ve ayrımcılığı önleyici iyileştirmelere yöneliktir. 1982 Türkiye Cumhuriyeti Anayasası‘nın 10. Maddesinde fırsat eşitliğine uygun olarak hareket edilmesi öngörülmüştür. Bu maddeye göre: ―Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayrım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.

 Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.

 Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.‖

 Anayasa‘nın 10‘uncu maddesinin ikinci fıkrasının sonuna 2010 yılında yapılan değişiklikle;‖ Bu maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz.‖

cümlesi ve aynı maddeye ikinci fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

 ―Çocuklar, yaşlılar ve engelliler gibi özel surette korunması gerekenler için alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı sayılamaz.‖

 Bu değişikle, özürlü bireylere pozitif ayrımcılık yapılmasının eşitliğe aykırılık oluşturmayacağına ilişkin bir hüküm eklenmiştir.

 İş hukukunun temel ilkelerinden bir olan işverenlerin işçilere eşit işlem yapma borcu, 4857 sayılı İş Kanunu‘nun ―Eşit Davranma İlkesi‖ başlığını taşıyan 5. maddesi ile normatif düzenlemeye kavuşmuştur.

Bu maddeye göre;

 MADDE 5. ―İş ilişkisinde dil, ırk, cinsiyet, siyasal düşünce, felsefi inanç, din ve mezhep ve benzeri sebeplerle dayalı ayırım yapılamaz.‖ denmektedir.

 5378 sayılı Özürlüler Kanunun 4. maddesinde, özürlü bireylerle ilgili politikaların temel odak noktasının ayrımcılıkla mücadele ekseninde olması gerektiği ifade edilmiştir:

 ‗‘Özürlüler aleyhine ayrımcılık yapılamaz; ayrımcılıkla mücadele özürlülere yönelik politikaların temel esasıdır‖.

 5378 sayılı Özürlüler Hakkında Kanun‘un 41. maddesinde, ile Türk Ceza Kanunu‘nun ayrımcılık yasağını düzenleyen

122. maddesine, ―özürlülük‖ ibaresi eklenmiştir. Ayrımcılık başlığını taşıyan maddenin değişiklik işlenmiş hali şöyledir:

 ―Kişiler arasında dil, ırk, renk, cinsiyet, özürlülük siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım yaparak;

 Bir taşınır veya taşınmaz malın satılmasını, devrini veya bir hizmetin icrasını veya hizmetten yararlanmasını engelleyen veya kişinin işe alınmasını veya alınmamasını yukarıda sayılan hâllerden birine bağlayan,

 Besin maddelerini vermeyen veya kamuya arz edilmiş bir

maddesinde ayrıca özürlü bireylerin istihdamına yönelik ayrımcılıkla mücadele hususunda şunları ifade etmiştir:

 ―İşe alımda; iş seçiminden, başvuru formları seçim süreci, teknik değerlendirme, önerilen çalışma süreleri ve şartlarına kadar olan safhaların hiçbirinde özürlülerin aleyhine ayrımcı uygulamalarda bulunulamaz.

 Çalışan özürlülerin aleyhinde sonuç doğuracak özrüyle ilgili olarak diğer kişilerden farklı muamelede bulunamaz.

 Çalışan veya iş başvurusunda bulunan özürlülerin karşılaşabileceği engel ve güçlükleri azaltmaya veya ortadan

kaldırmaya yönelik istihdam süreçlerindeki önlemlerin alınması ve işyerinde fiziksel düzenlemelerin bu konuda görev, yetki ve sorumluluğu bulunan kurum ve kuruluşlar ile işyerleri tarafından yapılması zorunludur. Özürlülük durumla işgücü piyasasına kazandırılmaları güç olan özürlü istihdamı, öncelikle korumalı işyerleri aracılığıyla sağlanır.

 6111 Sayılı Kanun ile ―Bazı Alacakların Yeniden Yapılandı-rılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanu-nu ve diğer Bazı KaKanu-nun ve KaKanu-nun Hükmünde Kararnamelerde

 Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun‖ özürlü bireyler için yer alan düzenlemeler, ayrımcılığı önlemeye yönelik çeşitli iyileştirmeler niteliğinde getirilmiştir. Ülkemizde bu alanla ilgili tüm mevzuat bilgileri web sitemizdeki "ulusal mevzuat‖ bölümünde yeralmaktadır.

 Ülkemizde 28 Ekim 2009 tarihinde yürürlüğe giren Birleş-miş Milletler Özürlü Kişilerin Hakları Sözleşmesi (Convention on the Rights of Persons with Disabilities) her alanda özürlülere dayalı ayrımcılığı önleyici ve bütünsel yaklaşıma dayalı hükümlerden oluşmaktadır (http://www.ozida.gov.tr/7menu =yenimevzuat&say1a—

engelli kişilerin hakları).

Medyada Özürlülerin ġiddet ve Ayrımcılığa Tabi Tuta-mamasını Önlemeye ĠliĢkin Koruyucu Tedbirler Var Mıdır?

 5378 Sayılı Özürlüler Kanunu‘nun 37‘inci maddesi buna ilişkin düzenlemeyi içerir. Madde 37.- 13.4.1994 tarihli ve 3984 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları

Hakkında Kanunun 4 üncü maddesinin ikinci fıkrasının (u) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. (u) Kadınlara güçsüzlere, özürlülere ve çocuklara karşı şiddetin ve ayrımcılığın teşvik edilmemesi

Özürlü Bireylerin Ticari Hayatta ve Noter ĠĢlemlerinde Ayrımcılığa Uğramalarını Önleyen Düzenleneler Var Mıdır?

 5378 sayılı Özürlüler Kanununun 50. maddesiyle; Türk Ticaret Kanunu‘nun 668. maddesinde yer alan ve görme özürlü bireylerin poliçe altına attıkları imzanın usulen tasdik edilmiş olmadıkça geçerli olmayacağına ilişkin hüküm ve Borçlar Kanunu‘nun 14. maddesinde yer alan ve görme özürlü bireylerin imzalarının usulen tasdik edilmedikçe bağ-layıcı olmayacağına ilişkin hüküm kaldırılmıştır. Bu yöndeki diğer değişiklik ise Noterlik Kanunu‘nun 73. maddesine ilişkindir. 5378 Sayılı Özürlüler Kanunu‘nun 53 ve 24‘ üncü maddeleri buna ilişkin düzenlemeyi içerir. Madde 23. – 18.1.1972 tarihli ve 1512 sayılı Noterlik Kanununun 73‘üncü maddesi başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

 İlgilinin işitme, konuşma veya görme özürlü olması: Madde 73. Noter, ilgilinin işitme, konuşma veya görme özürlü ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. ―Bir noterlik işleminde imza atılmış veya imza yerine geçen el işareti

yapılmış olmasına rağmen, ilgisi ister veya adına işlem yapılan ve imza atabilen görme özürlüler hariç olmak üzere noter, işlemin niteliği, imzayı atan veya el işaretini yapan şahsın durumu ve kimliği bakımından gerekli görürse, yukarıdaki fıkradaki usul dairesinde ilgili, tanık, tercüman veya bilirkişinin parmağı da bastırılır. Mühür kullanılması halinde parmağın da bastırılması zorunludur.‖ Söz konusu hükmün değişiklikten önceki hali sağır, dilsiz ya da görme özürlü kişilerin noterdeki işlemlerinin iki tanık huzurunda yapılmasını zorunlu kılmaktaydı. 5378 sayılı Kanun‘un 23.

Maddesi ile bu zorunluluk kaldırılmış ve işlemlerin tanık huzurunda yapılması, özürlü kişinin isteğine bırakılmıştır.

Böylece, özürlü bireyin fikrini alan ve yasal haklarını kendi istek ve taleplerine göre kullanmalarını sağlamaya çalışan bir yapı öngörülmüştür. 13.02.2011 tarihli ve 6111 sayılı ―Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması İle Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun‖ ile görme engellileri doğrudan ilgilendiren ve görme engellinin imzasının geçerli kabul edilmesi için şa-hit bulundurma durumunun görme engellinin isteğine bağlı hale getirildiği imza hususuyla ilgili kanunun 213. Maddesi şu şekilde düzenlenmiştir: MADDE 213-11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 15 inci maddesinin üçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. ‖Görme engellilerin talepleri halinde imzalarında şahit aranır. Aksi takdirde görme engellilerin imzalarını el yazısı ile atmaları yeterlidir.‖

Özürlü Bireylerin Oy Kullanmaları Sırasında Yapılan Düzenlemeler:

 572 sayılı KHK‘nın aşağıdaki maddeleri bu konu hakkındaki düzenlemeleri içerir: Madde 25- 24/2/1972 tarihli ve 1543 sayılı Genel Nüfus Yazımı Kanununa aşağıdaki ek madde eklenmiştir.

 ―Ek Madde 1- Yazım kurulları, özürlülerin, özürlülük durumlarını belirtmek suretiyle yazımını sağlayacak tedbirleri alırlar. Herkes, kendisinin veya aile fertlerinin özürlülüğü ile ilgili bilgileri gerçek şekilde yazdırmaya, gerekirse sağlık kurulu raporunu göstermeye mecburdur. Bu maddede belirtilen özürlülük durumlarının tanımlanması için Sağlık Bakanlığı ile işbirliği yapılır.‖

 26.04.1961 tarihli ve 298 sayılı Seçimlerin Temel Hü-kümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanununun 36.

maddesine göre seçmen kütüğü yazımı sırasında, seçmenin oyunu kullanmasını engelleyecek bir özürlülüğü varsa, forma kaydedileceği ifade edilmiştir.

 Sandıkların konulacağı yerlerin belirlenmesinde seçmenin oyunu kolaylıkla, serbestçe ve gizli şekilde verebilmesi gözetilmesi ve özürlü seçmenlerin oylarını rahatlıkla kullanabilmeleri için gerekli tedbirlerin alınması gerektiği aynı Kanununun74‘üncü maddesinde düzenlenmiştir. Gebeler, hastalar ve özürlülerin sıra ile bekletilmeden oylarını vermeleri ve yaşlılar ile özürlülere yardım edenlerin de öncelikle oy kullanmalarına izin verilmesi Madde 90‘da belirtilmiştir.

 Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun‘un ―Birleşik Oy Pusulasının Atılması ve İşaretleme‖ başlıklı 93. Maddesine göre refakatçi eşliğinde oy kullanma prosedürü ise şu şekilde düzenlenmiştir;

 Madde 93 - Kapalı oy verme yerinde birleşik oy pusulasını katlayıp yapıştırdıktan sonra, seçmen burasını terk eder ve birleşik oy pusulasını sandığa bizzat atar. Körler, felçliler veya bu gibi bedeni sakatlıkları açıkça belli olanlar, bu seçim çevresi seçmeni olan akrabalarından birinin, akrabası yoksa diğer herhangi bir seçmenin yardımı ile oylarını kullanabilirler. Bir seçmen birden fazla malule refakat edemez. Kurul başkanı, oyunu kullanan seçmene kimlik kartını verirken seçmen listesindeki adı karşısına imzasını attırır. İmza atamayanların sol elinin başparmağının izinin alınmasıyla yetinilir. Bu parmağı olmayan seçmenin hangi parmağını bastığı yazılır

Belediyeler Bünyesinde GerçekleĢtirilen Hizmetlere ĠliĢkin Yasal Bir Dayanak Mevcut Mudur?

 Özürlülere yönelik olarak Belediyeler bünyesinde gerçekleştirilen çeşitli hizmetler yardıma muhtaç olan özürlülerin barınması için bakım ve rehabilitasyon merkezleri açmak ücretsiz muayene ve ilaç yardımı yapmak, ayni ve nakdi yardımlarda bulunmak belediye otobüslerinden ücretsiz veya indirimli yararlanmalarını sağlamak özel kurslar düzenlemek, yarışmalar, şenlikler, geziler ve spor müsabakaları düzenlemektir.

 5393 sayılı Belediye Kanunu‘nun 14. Maddesinde hizmetlerin yerine getirilmesinde öncelik sırasının

belediyenin mali durumu ve hizmetin ivediliği dikkate alınarak belirleneceği, belediye hizmetlerinin sunumunda özürlü, yaşlı, düşkün ve dar gelirlilerin durumuna uygun yöntemler uygulanacağı hükme bağlanmıştır.

 Büyükşehir belediyelerine ise verilen görevler 5216 sayılı kanun 7. Maddesinde düzenlenmiştir. Büyükşehir belediyelerin sosyal nitelikli görevleri de maddenin (n) bendinde ‗‘Gerektiğinde sağlık , eğitim ve kültür hizmetleri için bina ve tesisler yapmak kamu kurum ve kuruluşlarına ait bu hizmetlerle ilgili bina ve tesislerin her türlü bakımını ,onarımını yapmak ve gerekli malzeme desteğini sağlamak‘‘

(v) bendinde ‗‘Sağlık merkezleri, hastaneler, gezici sağlık üniteleri ile yetişkinler, yaşlılar, engelliler, kadınlar, gençler ve çocuklara yönelik her türlü sosyal ve kültürel hizmetleri yürütmek, geliştirmek ve bu amaçla sosyal tesisler kurmak, meslek ve beceri kazandırma kursları açmak, işletmek veya işlettirmek, bu hizmetleri yürütürken üniversiteler, yüksek okullar, meslek liseleri, kamu kuruluşları ve sivil toplum örgütleri ile işbirliği yapmak‘‘ şeklinde yer almaktadır.

 Büyükşehir belediyeleri için 5216 sayılı kanununa 01.07.2005 tarih ve 5378 sayılı kanunla eklenen ‗‘Ek madde 1‘‘ ile özürlülerle ilgili bilgilendirme, bilinçlendirme, yönlendirme, danışmanlık, sosyal ve mesleki rehabilitasyon hizmetleri vermek üzere özürlü hizmet birimleri oluşturulması, bu birimlerin faaliyetlerini özürlülere hizmet amacıyla kurulmuş vakıf, dernek ve bunların üst kuruluşlarıyla işbirliği halinde sürdürmeleri öngörülmüştür.

Bu çerçevede ‗‘ Büyükşehir Belediyeleri Özürlü Hizmet

Birimleri Yönetmeliği‘‘ 16.08.2006 tarihli Resmi Gazete ‗de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Ayrıca 5378 sayılı Özürlüler Kanunu ile Büyükşehir belediyeleri ve belediyeler, şehir içinde kendilerine sunulan ya da denetimlerinde olan toplu taşıma hizmetlerinin özürlülerin erişilebilirliğine uygun olması için gereken tedbirleri 2012 yılına kadar almakla ve mevcut özel ve kamu toplu taşıma araçlarına özürlüler için erişilebilir durumuna getirmekle görevlendirilmiştir.

YaĢlılık Tanımı Nedir?

 Dünya Sağlık Örgütü, 1963 yılında yaşlanmayı kronolojik olarak ele almış ve 3 safhaya ayırmıştır. Buna göre; 45 - 59 yaş Orta Yaşlılar 60 - 74 yaş Yaşlılar 75 + yaş ileri Yaşlılar olarak belirlenmiştir. Bu ayrıma göre 60 yaşın üstündekiler yaşlı olarak nitelendirilmektedir.

YaĢlılık Süreci

 Yaşam döngüsü geleneksel olarak dört dönemi kapsar.

Bunlar; çocukluk, gençlik, yetişkinlik ve yaşlılık dönemleridir. Yaşlılık kaçınılmaz ve geri dönülmez bir süreçtir. Canlı oluşumundan yaşamın bitimine kadar süren bu süreç aynı zamanda yaşlanmayı da gösterir. 20.yüzyıl ortalama yaşam süresinin uzaması bakımından bir devrime tanıklık etmiştir. 2000 yılında 600 milyon olan 60 yaş üzeri nüfusun,2050 yılında 2 milyara uluşacağı ve 1998 yılında

%10 olan yaşlı nüfus oranının 2025 yılında %15‘e çıkacağı tahmin edilmektedir. Gelecek 50 yıl içinde yaşlı nüfusun 4 kat artması ve bu artışın gelişmekte olan ülkelerde meydana gelmesi beklenilmektedir. Gelişmiş ülkeler nüfusun yaşlanma sürecinde işsizlik ve emeklilik sistemlerinin devam ettirilmesi ile ilgili sorunlarla karşı karşıya kalmıştır.

Gelişmekte olan ülkeler ise, kalkınma ile ilgili güçlüklerle yüz yüzedir. Toplumların yaşlanmasına paralel olarak yaşlıların yaşamlarını kolaylaştırmak adına bir takım düzenlemeler yapılması gerekmektedir.

YaĢlılık Ne Zaman BaĢlar

 Demografik çalışma ve analizlerde, sosyal politika uygulamalarında istatistiki bilgiler gerekli olmakla birlikte, yaşlının durumunu açıklamada yetersiz kalmaktadır. Çünkü bedensel yaşlanma ile zihinsel ve ruhsal yaşlanmanın hızı ve zamanı oldukça farklıdır. Yaşlılıkla ilgili birçok çalışmada yaşlı tanımı kronolojik olarak yapılmaktadır. Gelişmiş ülkelerin önemli bir kısmında emeklilik yaşı olan 65 yaş, yaşlılığın başlangıcı olarak kullanılmaktadır. Birleşmiş

Milletlerin yaşlılıkla ilgili yayınladığı raporlarda ise, yaşlanma kronolojik olarak 60 yaştan itibaren başlamaktadır.

Ülkemizde de resmi bakım hizmetlerinde 60 yaş, yaşlılığın başlangıcı olarak kabul edilmektedir.

Ülkemizde YaĢlılık Profili

 Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de yaşlı nüfusu hızla artmaktadır. Sanayileşme ve kentleşme sürecinde ataerkil ailenin çekirdek aileye dönüşmesi, kırdan kente göç olgusu, geleneksel kültür ve değerlerdeki değişmeler sonucu yaşlının aile içindeki eski rolünü yitirmesi ve yaşın saygınlık sağlayan bir öğe olmaktan çıkması nedenleriyle yaşlının evde bakımı bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. 10-15 yıl önce, yaşlıların yaşlı bakım evlerinde yaşamlarını sürdürmeleri fikri yaygınken, bugün; yaşlının kendi ortamında, ancak daha kolaylaştırılmış ve yaşlıya göre düzenlenmiş şartlar altında hayatını devam ettirebilmesine yönelik hizmet anlayışı hakimdir. Bu nedenle huzurevlerinin yaygınlaştırılmasından ziyade, yaşlının kendi evinde iyileştirme ve bakım hizmetlerinden yararlandırılması ön plana çıkmaktadır.

Ülkemizde YaĢlılarımıza Yönelik Sağlanan Haklar ve Yararlanma ġartları

 2022 Sayılı Kanun Kapsamında Yaşlılık aylığı Bağlanma Şartları: Yaşlılık aylığı, 65 yaşının doldurmuş, bakmakla mükellef kimsesi olmayan, herhangi bir Sosyal Güvenlik Kurumundan gelir ve aylık almayan vatandaşlarımızdan nafaka almayan, ayrıca devlet tarafından herhangi bir aylık bağlanmayan kişiler verilir. Yaşlılık aylığı için başvuru illerde Valilik, İlçelerde ise Kaymakamlıklar aracılığı ile mahalli maliye teşkilatlarına yapılır. Kişilerin hak sahipliği durumu il ve ilçe idare kurullarınca tespit edilir. Gelir araştırması yapılırken kişilerin eş ve bakımı ile mükellef çocuklarının gelir durumları da dikkate alınır. Ayrıca ticari faaliyeti, tarımsal geliri, taşınır veya taşınmazlardan elde ettiği geliri, nafaka geliri, sosyal güvenlik sisteminden her-hangi bir geliri, Aile ve Sosyal Politikalar İl

Müdürlüklerinden, vakıflar müdürlüklerinden veya sosyal yardımlaşma ve dayanışma fonundan yardım alıp almadığı, alıyorsa miktarı ile ayrıca başka türlü bir geliri olup olmadığı il ve ilçe idare kurullarında belirlenir. Evli olup aylık talebinde bulunan kişilerin eşlerinin Medeni Kanuna göre aile içi masrafa iştirak edebileceği miktarda dikkate alınır.

Huzurevlerine Kabul KoĢulları

 1-60 yaş ve üzeri yaşlarda olmak,

 Kendi gereksinimlerini karşılanmasının engelleyici bir rahatsızlığı bulunmamak, yeme, içme, banyo, tuvalet ve bunun gibi günlük yaşam etkinliklerini bağımsız olarak yapabilecek durumda olmak,

 Kendi gereksinimlerini karşılanmasının engelleyici bir rahatsızlığı bulunmamak, yeme, içme, banyo, tuvalet ve bunun gibi günlük yaşam etkinliklerini bağımsız olarak

yapabilecek durumda olmak,

 Ruh sağlığı yerinde olmak,

 Bulaşıcı hastalığı olmamak,

 Uyuşturucu madde ya da alkol bağımlısı olmamak,

 Sosyal ve/veya ekonomik yoksunluk içinde bulunduğu sosyal inceleme raporu ile saptanmış olmak.

Huzurevi YaĢlı Bakım Rehabilitasyon Merkezlerine kabul koĢulları:

 1-60 yaş ve üzeri yaşlarda olmak,

 Bedensel ve zihinsel gerilemeleri nedeniyle süreli yada sürekli olarak özel ilgi desteğe, korunmaya ve rehabilitasyona gereksinimi olmak,

 Ruh sağlığı yerinde olmak,

 Bulaşıcı hastalığı olmamak,

 Uyuşturucu madde yada alkol bağımlısı olmamak,

 Sosyal ve/veya ekonomik yoksunluk içinde bulunduğu sosyal inceleme raporu ile saptanmış olmak.

BaĢvuruda hangi belgeler isteniyor?

 Huzurevleri ile Huzurevi Yaşlı Bakım Rehabilitasyon Merkezlerine kabul edilecek kişilerden (yaşlılardan) istenen belgeler ise;

 Dilekçe

 T.C. Kimlik No Beyanı

 Gelir Durumunu Gösterir Belge Örnekler

 Sağlık Raporu(*)

 (*) Sağlık Raporunun karar bölümünde ―Huzurevine

girmesinde sakınca yoktur‖ ya da ―Huzurevi Yaşlı Bakım ve Rehabilitasyon Merkezinde bakım görmesinde sakınca yoktur‖ ibaresi yer alan rapor

 Kuruluşlara kabul edilecek yaşlılarda, ırk, renk, cinsiyet, dil, tabiyet, dini siyasi düşünce, felsefi inanç ve eğitim yönünden hiçbir ayrım yapılmıyor ve geçmişteki mahkumiyetleri göz önüne alınmamaktadır.

Benzer Belgeler