• Sonuç bulunamadı

I. BÖLÜM

2. DĐN SOSYOLOJĐSĐ AÇISINDAN MEDYA

Đletişim teknolojileri, her şeye el attığı gibi dinsel yaşamın içine de girmiştir. Kitle iletişim araçları çeşitli dinsel inançları daha çekici kılmak için çağdaş propaganda yöntemlerini kullanmaktadır. Bu olgu, sadece teknolojinin gücünü ve çekiciliğini göstermekle kalmaz, dinin günümüz koşullarında medyadan uzak duramayacağını kanıtlamaktadır. Daha ötesinde en kutsal kavramları ticari meta haline dönüştürülebileceğini göstermektedir.191

Din ile medya arasında sembiyotik bir ilişki vardır. Bu ilişkiyi net olarak ortaya koyabilmemiz için Amerika ve Batı medyasında haberleri ve programları iyi analiz etmemiz gerekir.

Küresel bir kavram olarak ortaya çıkan elektronik din, kitle iletişim araçlarının öneminin artmasına bağlı olarak, dini inançların kitle iletişim araçları yoluyla, özellikle radyo, televizyon ve internet aracılığıyla geniş halk kitlelerine anlatılması ve dini mesajların verilmesini ifade eder. Amerikada tele-vaizlik olgusu diye adlandırılan bu durum medya –din ilişkisini somut bir biçimde ortaya koyar. Hristiyan Batı dünyasında özellikle Evanjeliklerin öncülüğünde ortaya çıkan ve bu yüzden “televangelizm’’olarak da adlandırılan bu gelişmenin bir anlamda misyonerliğin modern şekli olarak da nitelendirilmesi mümkündür. Televizyonda bu şekilde vaaz veren kişiler öncelikle modern Amerikan toplumuna göre sınırlandırılmış ve bunun din değiştirmiş grubuna hitap etmektedir. Bu tür propagandalar ve uygulamalarla hem yeni üyeler kazanılmakta,

190

Erdoğan ve Alemdar, Đletişim ve Toplum, s. 219. 191 Oktay, Popüler Kültürile Kitle Kültürü, s. 90.

70

üye tabanı genişletilmekte hem de önemli miktarda bağışlar toplanmakta, hatta bazı ürünler pazarlanmaktadır.192

Amerikan tele-vaizlerinden Robert Sculler, Jerry Falwell, Pet Robertson ve Jimmy Swaggart gibi elektronik hizmet veren vaizler, 1960’lar ve 1970’lerdeki muhafazakâr Protestan teolojisindeki bariz uyanışın bir parçasıdırlar; güçlü Protestan mesajının epeyce yayılmasını sağlamışlardır. Bu canlanma Amerika’da medya tarafından dini hayatın büyük bir etki altında kalmasına neden olmuştur. Böylelikle din ile medya sıkı bir ilişki içine girerek muhafazakâr Protestanların kilisenin teolojik mesajlarını ve kendi inançlarını medya yoluyla ulaştırmalarına imkân sağlamıştır.193

Medyada tele-vaizden farklı olarak, belli televizyon ve gazetelerle anlaşmalar yaparak belli aralıklarla sürekli dini sohbet dizilerinde konuşmalar yapan veya yazılar yazan kişiler de medya- din ilişkisini somut bir şekilde ortaya koyan örneklerdir.194

Medyada dinin görünümlerinden biri de radyo ve televizyonlarda belli saatlerde yapılan dini yayınlardır. Yılın kutsal sayılan belli gün ve gecelerinde yapılan belli dini törenlere katılma da bu kapsamda değerlendirilebilir. Türkiye’de de popüler olan bu uygulamalar, bazı kanallarda günlük, haftalık olarak yapılmakta ise de daha ziyade Ramazan ayında yoğunlaşmaktadır. Nitekim Ramazan ayında özel televizyon kanalları, prime time olarak kabul edilen iftar ve sahur saatlerinde daha çok seyirci çekebilmek için tanınmış bilim adamları ile konuşmalar yapmak, şöhret olmuş şarkıcı ve türkücülere ezan ve mevlit okutmak için kendi aralarında büyük bir rekabet yaşamaktadırlar.195

Televizyon ve radyo gibi geniş halk kesimlerine seslenen iletişim araçlarında dini konuların, araştırmalarıyla tanınan ve geniş kabul gören, akademik ünvana sahip, uzman kimseler tarafından anlatılması, kabul düzeyini arttırıcı bir etki meydana getirir. Buna karşılık, farklı yorum ve değerlendirmelere açık, ya da ancak uzman kişilerin içinden çıkabileceği bir kısım teknik ve ayrıntılı dini konuların ilahiyatçılar tarafından

192

Mehmet Ali Kirman, Din Sosyolojisi Terimleri Sözlüğü, Đstanbul: Rağbet Yayınları, 2004, s. 71. 193

Davle, s. 128. 194 Kirman, s. 149. 195

71

geniş halk kesimleri önünde tartışılmasının kafa karıştırıcı, şüphe uyandırıcı, güven azaltıcı bir etki meydana getirdiği de bir gerçektir.196

Medyada din-medya ilişkisini ortaya koyanlar her zaman işin uzmanı olmayabilirler. Gerek Batı basını gerekse Türk basınında dinle (hem kişisel, hem mesleki olarak) pek ilgisi olmayan çok sayıda insan, medyada söz sahibi olunabilecek alanlarda bulunmaktadırlar. Bu konum modern Avrupa’da dini bertaraf edici tavırların sürmesindeki tek (belkide temel) sebeptir. Bu tavırlar medya çevrelerinde bilhassa yönetim düzeyinde yaygındır. Modern toplumlarda dinin karmaşık evrimiyle ilgili epeyce bilgiye rağmen, bu alandaki bazı profesyonel gazeteciler bu görüşleri gerekli ayrıntılarla geliştirmek için yeterli zaman ve ortama sahip olmadıklarını belirtmektedir.197

Hristiyanların ibadet yeri olan kiliselere ve isteksiz olanlara ulaşma, medya yoluyla daha kolay olmaktadır. Ayrıca Batı’da yapılan araştırmalar, kiliseye düzenli olarak gidenlerin televizyonlarda hem ayinleri hem de diğer yayınları izlemeye daha yatkın olduklarını ortaya çıkarmıştır.198

Hristiyanlık dünyasının merkezi olan Vatikan da medyayı çok iyi kullanmaktadır. Bunun için din adamlarından biri medya projeksiyon tekniklerini öğrenerek, işi profesyonelce yapmaktadır. 1979’da II. John Paul’ün Polonya’ya yaptığı meşhur ziyareti Vatikan, medya yoluyla çok iyi kullanarak, kısa bir zaman sonra Polonya’yı bir Katoliklik merkezi haline dönüştürmüştür. Ziyaretle ilgili medyada yapılan yayınlarda Polonya’da komünizmin çöküşünü hızlandırmış, halkın özgür kalmasını sağlamıştır.199

Batıda yeni dini hareketlerin, medya sunumları, popüler kültür görüntüleri ile uyumlu olsa da şüphesiz olumsuzdur. Bu açıdan Güneş Tapınağı (Solar Temple) hareketinin iyi belgelendirilmiş, bir örnek olay çalışması olması açısından ilginçtir. Güneş Tapınağı hareketi esas olarak Đsviçre ve Quebec kökenli küçük, bugüne kadar az bilinen ve bir dereceye kadar gizemci yeni bir dini harekettir. 1994’te Đsviçre ve

196

Hayati Hökelekli, “Günümüz Đletişim Teknikleri ve Dini Đletişim’’, Diyanet Đlmi Dergi, Cilt 42, Sayı 1, (2006), s.48. 197 Davle, s. 133. 198 Davle, s. 135. 199 Davle, s. 137.

72

Kanada’da çok sayıda cesedin ani ve feci bir şekilde keşfiyle ortaya çıkan ve bu hareketi kamunun gündemine getiren olay, yeni dini hareketlerin tipik örneklerinden oldukça farklıdır. Bununla birlikte basın bu trajediyi en aşırı bir şekilde desteklemiştir. Böylece medya burada bu tip dini hareketlerin zayıflamasına veya tamamen ortadan kalkmasına katkı sağlayan bir kurum olarak yerini almıştır.200

Tarikatlar veya yeni dini hareketlerle bağlantılı olarak, hayli olumsuz olan basın tasvirinin etkisi, hem hatırı sayılır derecede fazla hem de ikna edici düzeydedir. Yeni dini hareketlerle ilgili medyada tekrarlanan olumsuzluğun sonuçları, popüler görüşler kadar yasal kararları da etkiler. Kısacası medya, yeni dini hareketleri zararları olan akımlar şeklinde gösterir.201

Tüm Avrupalılar, yüzyıllarca Avrupa ortamının bir parçası olan kiliselerde neler olduğu konusunda asgari bazı fikirlere sahip olduğundan hâkim dinin medya betimlemelerini daha az ikna edici bulurlar. Bunların işleyişine uzak kalırlar ve önemsiz diye kolayca bir kenara bırakabilirler.202

Reklâmcılıkta da hoş olsun ya da olmasın-dini görüntüler kullanılır. Örneğin Batının her ülkesinde gösterilen, genç bir rahibin bir rahibeyi öptüğü Benetton reklâmı – bu anlamda- uygun bir reklâmdır. Papaz şapkasının altındaki genç bir rahip ile tam aksesuarlı rahibe kılığındaki bir kadın modern Avrupa’da alışılmadık bir manzaradır; yine de ikinci bir bakış açısı tahrik edecek yeterlikte bir titreşim yaratır.203

Dinin medyada çeşitli kişi, grup, cemaat vb. tarafından kullanılması kullananlar açısından olumludur. Çünkü bir radyo veya televizyon yayını ile bir vaizin tüm hayatı boyunca vaaz edeceği insandan daha fazlasına ulaşması mümkündür.

200 Davle, s. 140. 201 Davle, s. 140. 202 Davle, s. 141. 203 Davle, s. 142.

73

2.2 Dinin Medyada Uygulanması ve Bir Konu Materyali Olarak Kullanılması

Medya haberlerinin insanların sosyal değerlerini değiştirdiği bir gerçektir. Bu bağlamda belli başlı dinlere mensup kişilerin günlük hayatlarında medyanın etkisi vardır. Aynı zamanda bütün etnik grupların görüşlerinin şekillenmesinde de medyanın katkısı söz konusudur.204

Kitle iletişim, Avrupa’daki Müslüman diasporaların kimlik oluşumunda etkin ve duyarlı bir rol oynamaktadır. Kitle iletişimin yaygınlığı ve merkeziliği, özel ve kamusal alanda, ona dünyadaki Müslüman diasporaların varlığını anlamada etkili bir sembolik değer katmaktadır. Aynı zamanda Müslüman diasporaların yerel ve uluslar arası medyayı kullanması Avrupalı müslümanların kimlik oluşumunun şekillenmesinde kitle iletişimin rolünü güçlendirmektedir.205

Avrupa ve Amerika’daki Müslüman diasporalar medya metinlerini pasif ve ya benzer bir şekilde kullanmaktadırlar. Gerçekten medya dinamikleri ile insanlar arasında etkileşim vardır. Özellikle medya metinleri, bireysel davranışları yaymakta çok sık kullanılan bir yoldur. Kitle iletişimin en önemli işlevlerinden biri de belli başlı dini grupların kimliklerinin, oluşumunu diğer insanlara taşımasıdır.206

Dinin veya dinle ilişkisi olan kişilerin medyada bir konu materyali olarak yer almasına hem Türk medyasından hem de Batı medyasından somut birçok örnek verilebilir.

Werne –Schiffaver adlı Alman yazar, fundemantalizm mitolojisinin fenomen hale gelmesinde medyanın etkisinin ne kadar büyük olduğunu ortaya koymuştur. Aynı yazar Almanya’da Cemaleddin Kaplan imajının öne çıkmasında medyanın önemli etkisinin olduğunu da belirtmiştir.207

204 Mouss, s. 28. 205 Moussa, s. 36. 206 Moussa, s. 36. 207

Werner Schiffauer, “Production of Fundamentalism: On the Dynamics of Producing the Radically Different’’ Hent de Vries and Samuel Weber (Ed.), Calıfornıa:Stanford Unıversty Press, 2001, s. 437.

74

The Press Review adlı dergi 1987 sayısında, Cemaleddin Kaplan ve cemaati ile ilgili röportaj ve haberlere yer vermiştir. Bu haber ve yorumları da Türkiye’deki günlük basından Milliyet, Hürriyet ve Tercüman gibi gazeteler ele almıştır.

Haberin ana teması Milliyet gazetesinde yer alan “Đslami Kara Ses” adlı haber ve hicret mitingi fotoğrafları idi. Her yıl, yeni yılın başlangıcı olarak Avrupa’da bu hicret mitingleri düzenlenirdi. Bu haber, basında yer aldıktan bir yıl sonra C.Kaplan halifeliğini ilan etti. Bu fotoğraflarda geçit yapan genç mücahitlerin ellerinde silahlarla birlikte sembolik olarak Atatürk’ün resmini yere atanlar vardı. Daha sonra Milliyet gazetesinde Atatürk’ün ölümünün 54. yılında Erbakan’ın Anıtkabire yaptığı ziyaretten acı duyduğunu belirten konuşması yayınlandı. Sabah gazetesi de aynı olaylarla ilgili olarak Đslami bir anayasanın bireysel özgürlük ve demokrasi için uzlaşılmaz bir durum olduğunu ortaya atan bir yoruma yer verdi.208

C. Kaplan ve cemaati ile ilgili o dönemde Türk yazılı basınında çok olumsuz haberler çıktı. C.Kaplan’ın “Kara Ses” olarak sunulmasında Sabah ve Hürriyet gazetesinin yorumlarının çok katkısı olmuştur. Bu dönemde basında C. Kaplan ve Erbakan’la ilgili olarak çıkan haber ve yorumlar insanların kafasında bir fikir ve düşünce oluşmasına katkı sağlamıştır.

Sonuçta Werner Schiffauer’in bu makalesi, 10 yıllık zaman diliminde, bir dini akım imajının oluşmasında ve kimliğinin yaratılmasında medyanın ne kadar etkin olduğunu ortaya koyan bir çalışma olmuştur.209

Batı toplumlarında dinin medyada uygulaması ile ilgili akademik çalışmalar daha fazladır. Bu çalışmalardan biri Journal of Media and Religion adlı dergide yayınlanan “Molympics? Journalistic Discourse of Mormons in Relation to the 2002 Winter Olympic Games” (Molimpiyatlar mı? 2002 Kış Olimpiyatlarındada Mormonların Gazetelerde Yer Alması) adlı makaledir. Makalede 2002 Kış Olimpiyatları boyunca, magazin haberleri ve gazete makalelerinde Mormonların imajının yeniden şekillenmesi

208

Schiffauer, s. 438. 209 Schiffauer, s. 453.

75

ele alınmıştır210. Makalenin yazarı Chiung Hwang Chen, gazeteleri ve magazin haberlerini, makalelerin analizi için ilk kaynakları kullanmıştır. Gazete olarak New York Times, Los Angles Times, US A Today, Washington ve Christian Science Moniton’u, seçmiştir. Magazin haberleri için de Time, Newsweek, U.S News and World Report, The Economist ve diğer dergileri kullanmıştır. Odaklandığı nokta 17 günlük Olimpiyat Oyunları boyunca gazete ve dergilerde çıkan haber ve makaleler üzerinde olmuştur. Dolaylı olarak yararlandığı makalelerindeki süreyi ise olimpiyatlar öncesi ve sonrası olmak üzere bir yılla sınırlandırmıştır.211

Bir Fransız muhabirin Salt Lake City’e gidip oyunlar esnasında Mormonlar hakkında bilgi toplayıp röportajlar yapması ile medyada Mormonlar yer almaya başlamıştır. Muhabirin ve editörün kafasında Mormonlar esrarengiz, kör bir şekilde cemaate bağlı kişiler olarak yer alıyordu. Ancak Fransız muhabir Mormonların normal ve saygı duyulacak kişiler olduğunu gözlemlemiştir. Fransız muhabirin yaptığı röportaj Mormonların ABD’de, dünyada detaylı bir şekilde tanınmasına ve medyanın Mormonların imajını olumlu şekilde değiştirdiğinin bir göstergesidir.212

Mormonların 2002 Kış Olimpiyatlarında medya sektöründe yer alması bir va’kıa çalışmasıdır. Özellikle haber makalelerinde hitabet stratejileri kullanmaları Amerikalıların gözünde bu grubun imajını kesin bir şekilde değiştirmiştir. Mormonların bu şekilde yazılı basında yer alması toplumun gözünde onları örnek bir azınlık haline getirmiştir.213

Mormonizm’in doğduğu tarih olan 1830’lardan sonra medya, mormonları şehvet düşkünü veya kalpsiz cinayetleri işleyen grup olarak lanse ediyordu. Medyanın, Mormonları 1960’dan 1980’lere kadar değerlendirmesi hep değişik olmuştur. 1930- 1990 arası medya haberlerinden yapılan analizde, mormonların imajı örnek bir azınlık grubu olarak değerlendirilmiştir. Magazin haberleri ise Mormonları başarılı, zengin ve üyelerini arttıran bir grup olarak betimlemiştir. Medyanın bu çabaları Mormonları dünya dini yapmıştır. Her şeye rağmen Amerikan toplumu, Mormon kilisesini bir tehdit olarak

210

Chiung Hwang Chen, “Molympics? Journalist Discourse of Mormons in Relation to the 2002 Winter Olympic Games”, Daniel A. Sıtout, Judith M. Buddenbaum (Ed.), Journal of Medıa and Relıgıon, içinde London, 2003, s. 29. 211

Chen, s. 32. 212

Chen, s. 29. 213 Chen, s. 30.

76

algılamakta idi. Basın ise mormonları bunun tam tersi bir şekilde yurtsever, yasalara saygılı birer Amerikan vatandaşı olarak göstermekte idi.214

2002 Kış Olimpiyat Oyunları, Mormon kilisesi ve üyelerinin medyadaki imajını değiştirmesi için iyi bir fırsat olmuştu. Medya, haber ve makalelerdeki pozitifliğe rağmen yine de Mormonların temel sorunlarını çözememiştir.215 Gazetecilerin yine geçmişte olduğu gibi haber ve yorumlarında ırkçı papazlık, feminizm ve doktriyinel temizlik üzerinde odaklandıkları görülmüştür. Ancak her şeye rağmen medya az da olsa Mormonların imajlarını, toplumsal açıdan olumlu yöne çekmeyi başarmıştır.

2.3 Medya Politikaları ve Đslam Dini

Amerika’nın ve Avrupa’nın önde gelen basın organlarında mutlak olarak yapılması gereken şeyi söylemek yerine, kendilerini dev aynasında görüp, olumsuz bir hava içinde bulunan ve bu havaya her başvurduklarında bunu kesin olarak okuru eğitmek için değil, onun incinmiş Batılı gururunu ateşlemek için kaleme alınmış birçok başyazı vardır. Bunlar tutarsız bir gerçekliğe anlam bulmaya çalışan, kafaları dağıtıp karıştıran ve kolay kolay kataloglanıp bir kutuya konamayacak etikette yazılardır.216

Tarihte hiçbir şey Müslümanları Batı medyası kadar tehdit etmemiştir. Bütün dünyada etkinliğini sürdüren medya saldırısı Müslümanlar için daha da şiddetli olmaktadır.217 Bundan dolayı Batı medyasında Đslam’la ilgili haber ve yorumlarda ciddi çalışmalar yerine, gazetecilerin ölçüsüz ifadelerle günübirlik hazırladıkları, ardından medyanın, edite ediyorum diye dramatize ederek yayımladığı ifade ve demeçler yer alır. Özellikle son dönemlerde, Đslam ve fundemantalizm ilişkisi kurularak, okurlara Đslam ve fundemantalizm’in aynı şeyler olduğu düşüncesi verilmeye çalışılmaktadır. Đslamiyet’i yıpratmak eğilimiyle, inanç üzerine bir avuç kural, klişeleşmiş örnek ve genellemelere sığınılarak, şiddet, ilkellik, köktencilik, tehditkarlık gibi negatif olgular Đslamiyet’le özdeşleştirilmek için çaba harcanmaktadır. Bu tür fenomenlere de ucuz bir içerik yüklemektedirler. Örneğin, “Müslümanların % 5’i , % 10’u veyahutta % 50’si fundemantilisttir” denmektedir. 214 Chen, s. 30-31. 215 Chen, s. 33. 216

Edward Said, “Bilgisizliğin Şoku’’, Cogito, Sayı 30, (2002), s. 59. 217 Keneş, s. 68.

77

Đslamiyet konusunda, Batı medyasının, büyük bir çoğunluğunda konunun uzmanlarına başvurmak yerine polemikçi gazetecilerin değerlendirmelerine yer verildiği görülmektedir. Bu kişilerde Müslüman düşmanlığını körükleyecek her türlü zemini hazırlamaktadırlar. Okurların duygularını altüst ederek, içlerine korku salmaktadırlar.218

Polemikçi gazeteciler, “Đslamiyet eşittir fundemantalizm” görüşünü gazetelerinde işleyerek, soğuk savaş döneminde komünistlerle savaşıldığı gibi, günümüzde de Đslamiyetle savaşılması gerektiği tezini ortaya atmaktadırlar. Bunlar, tezlerini işlerken adımlarını siyasi kurallar içinde atarak her fırsatta medyayı çok iyi kullanmaktadırlar. Çok ciddi haber dergileri Đslam- fundemantalizm ilişkisini ele alıp, Đslam dünyasındaki olayları da örnek vererek bu düşüncelerini güçlendirmektedirler. Örneğin Müslüman gençlerin arasında şehitlik mertebesinin yaygınlaştığı tezini ileri sürerek Đslamiyet-fundemantalizm ilişkisini ortaya koymaktadırlar. Dolayısıyla Đslamiyet’i, Batılı değerleri tehdit eden bir unsur (Yeşil tehdit) olarak medyada gösterirler.219

Avrupa ve Amerika basınında, Đsrail’in şiddet kurbanı olduğu görüşü her geçen gün daha da yaygınlaşmaktadır. Bunda, şişirilmiş içerikleriyle Đsrail yanlısı gazete kitap vb. yayınların payı oldukça büyüktür. Her yeni gelen Đsrail hükümeti uluslar arası arenada bu imajı korumak için elinden geleni yapmaktadır. Ortadoğu’da ciddi problemlerin başladığı 1948’den beri bu alanda ustaca propagandalar ortaya koymaktadır. Đkinci Dünya savaşından bu yana Đslam Dünyası hakkında Batı ve özellikle Amerikan düşüncesine Đsrail’in aracılık etmiş olması da bir gerçektir. Đsrail’in açıkça belirttiği dini karakteri, Batı basınında hemen hemen hiç yer almaz.220 Örneğin Batı basını, Đslamiyet’in kadına bakış açısında ortaçağ niteliklerinde olduğuna vurgu yaparken, aynı süreç içinde, Đsrail hahamlarının kadınlar ve Yahudi olmayanlar hakkında bu tür tavırları olduğundan hiç bahsetmezler.221 Đsrail’in işlediği suçların kitaplarda,

218 Said, s. 17. 219 Said, s. 20. 220 Said, s. 109. 221 Said, s. 153.

78

makalelerde, televizyon programlarında ve filmlerde oldukça sevecen, iyi huylu olarak gösterildiği bilinen bir durumdur.222

Özellikle Amerika’daki yazılı ve görsel medya 11 Eylül’den sonra Đslamiyet’in fundementalizmle ilişkisini ortaya koyan çeşitli yayınlar yapmaktadır. Görsel medya ile yazılı medya bu görüş doğrultusunda yayın yaparak işbirliklerini ortaya koymaktadırlar. Görsel medya Müslümanları Amerika ve Avrupa ülkelerine zarar vermeye çalışan sakallı, fanatik teröristler gibi gösterirken yazılı basında Đslamiyet hakkında yaratılan imajla aynı yönde olduğunu çeşitli yayınlarla göstermiştir. Örneğin Ortadoğu hakkındaki yazılar genellikle ya bir cami ya da dua eden kalabalık bir cemaat resmiyle birlikte yayınlanmaktadır. Aynı görüş doğrultusunda daha somut bir örnek verirsek, The Atlantic adlı derginin Eylül 1990 tarihli sayısında Bernard Lewis ‘’Müslüman Öfkesinin Kaynağı’’ şeklinde Đslam dinini ve Müslümanları acımasızca eleştiren bir makale yazdı. Derginin görsel yönetmeni de buna uygun bir kapak dizaynı yaptı: Okuyucuya dik dik bakar durumda bir Müslüman ve arka planda Amerikan bayraklarını göstererek kin ve öfkelerini yansıtan sarıklı, türbanlı yandaşları.223 Başka bir örnek de Time dergisinin 16 Nisan 1979’daki kapağındaki resimdir. Kapakta ünlü ressam Gerome’nin bir yağlı boya tablo resmi ve resimde minareden müminleri namaza çağıran sakallı bir müezzin yer alıyordu. Abartılmış süslemeleriyle tablo, 19.yy.oryantalist sanatının tipik bir örneği idi. Ne var ki bu huzurlu sahnenin üzerine atılan bantta, hiç ilgisiz bir başlık yer alıyordu. “Militan Uyanış’’224

Yukarıdaki örnekler Batı basınının Đslamiyete ne kadar taraflı baktığının birer göstergeleridir.

Ayrıca sinemalarda gösterdikleri filmler, (True Lies -Gerçek Yalanlar-’da “Amerikalıları öldürmek için büyük ihtiraslarla dolu, gözleri dehşet saçan kötü adamlar, klasik Arap teröristleri” konulu film) ve provakatif isimleriyle (Kutsal Hidde veya Allah’ın Adıyla) kendilerine popüler kitaplar arasında yer bulan kitapların, bu negatif Đslam imajının oluşmasında katkı sağladığı söylenebilir.225 Medya izlediği bu tavırla 222 Keneş, s. 69. 223 Said, s. 33-34. 224 Said, s. 92-93. 225 Said, s. 27-28.

79

Đslam kültürünü, şeytanlaştırılmış ve insanlık dışı bir kültür olarak ortaya koymaktadır. Çağdaş değerlere yakıştırılmayan müslümanların, tedavi gören, gerektiğinde cezalandırılan objeler şeklinde sınıflandırılması bu olumsuz sürecin bir sonucudur.

Gün geçtikçe medyada monolitik, öfkeli, tehditkâr, komplocu ve yayılımcı Đslamiyet tasvirleri yaygınlaşmaktadır. Bu da, basının Đslamiyet hakkında istediğini söylemesi, istediğini söyleyebilmesindendir. Örneğin Đslam cezası ve Afganistan’daki Müslümanlar gibi konular hiçbir ayırım gözetilmeksizin başrollere çıkartılır ve fikir birliğinin Birleşik Devletlerin çıkarlarına uygun olarak değerlendirildiği veya basının iyi

Benzer Belgeler