• Sonuç bulunamadı

Sosyo-Demografik Özelliklere İlişkin Bulgular

5. TARTIŞMA

5.1. Sosyo-Demografik Özelliklere İlişkin Bulgular

Çalışmamızda yaş ortalaması 54.59±6.79 olarak saptanmıştır. Irmak ve ark. (2007) tarafından yapılan bir çalışmada; çalışmaya dahil edilen hipertansif hastaların yaş ortalaması 51.0±9.9 yıl, Göçgeldi ve ark. (2008) çalışmasında ise 51.4±14.9 yıl olarak saptanmıştır. Arıcı ve ark. (2005) toplumda yaptıkları bir çalışmada; orta yaş (35-64 yaş) grubunda HT prevalansı %42.3; geriatrik popülasyonda ise (≥65 yaş) HT prevalansının %75.1 olarak belirlenmiştir. Sözmen ve ark. (2015) tarafından yapılan bir çalışmada; HT görülme sıklığının 30-39 yaş grubunda %11, 70 yaş ve üstü grupta % 84.9 olduğu saptanmıştır. Bugüne kadar yapılan çalışmalarda HT prevalansının yaşla birlikte arttığı görülmektedir (Arıcı ve ark., 2005; Göçgeldi ve ark., 2008; Irmak ve ark., 2007; Sözmen ve ark., 2015). Yaşlama ile birlikte vasküler sistemde ortaya çıkan ateroskleroz gelişimi, vasküler dirençte artma gibi fizyolojik değişiklikler HT prevansında artışa neden olmaktadır. Çalışmamızda, saptanan yaş ortalaması ve dahil edilme kriterlerinde 18-65 yaş grubu tanımlanmasına rağmen çalışmaya dahil edilen bireylerin yaş değişim aralığının 34-65 olması, bu bulguyu destekler niteliktedir.

Çalışmamızda, olguların %48’inin kadın olduğu saptanmıştır. Bugüne kadar HT hastaları üzerinde yapılan çalışmalarda bazılarında olguların çoğunun kadın olduğu belirlenmiştir (Göçgeldi ve ark., 2008; Irmak ve ark., 2007; Özkara ve ark., 2008;). Irmak ve ark. (2007) çalışmasında olguların %64.4’ünün; Özkara ve ark.

34

(2008) çalışmasında %62’sinin; Göçgeldi ve ark. (2008) çalışmasında ise %50.8’inin kadın olduğu bulunmuştur. Toplum tabanlı yapılan HT prevalans çalışmalarının bazılarında HT prevalansının kadınlarda erkeklerden daha yüksek olduğu belirlenmiştir (Al Kibria ve ark., 2018; Arıcı ve ark., 2005; Sengul ve ark., 2016; Sözmen ve ark., 2015). Arıcı ve ark. (2005) tarafından yapılan bir çalışmada; 35-64 yaş yaş grubunda HT prevalansı kadınlarda %50, erkeklerde %34.8; 65 yaş üzeri kadınlarda %81.7, erkeklerde %67.2 olarak saptanmıştır. Sözmen ve ark. (2015) tarafından yapılan bir çalışmada; HT sıklığı erkeklerde %39,5, kadınlarda %41,6 olarak belirlenmiştir. Sengul ve ark. (2016) tarafından yapılan PatenT-2 çalışmasında HT görülme sıklığı kadınlarda %32.3, erkeklerde %28.4 olarak saptanmıştır. Bangladeş’de yapılan bir çalışmada; JN-C7’ye göre, kadınların %31.9, erkeklerin %19.4’ünde; ACC/AHA sınıflaması 2017’ye göre kadınların %54.5’inde; erkeklerin %41.4’ünde HT saptanmıştır (Al Kibria ve ark., 2018). Kadınlarda post- menopozal değişikliklerin etkisiyle östrojenin azalması, vücuttaki yağ dağılımının değişmesi ve kadınların tuza daha duyarlı hale gelmeleri nedeniyle HT’nun kadınlarda daha fazla görüldüğü düşünülmektedir (Yurdakul ve Aytekin, 2010). Bununla birlikte, HT görülme sıklığının erkeklerde daha fazla olduğunu gösteren çalışmalar da mevcuttur. Nahimana ve ark. (2018) tarafndan Ruanda’da yapılan bir çalışmada HT prevalansı kadınlarda %14.4, erkeklerde %16.4 olarak saptanmıştır. Çalışma sonuçlarımız, daha önce yapılmış olan bazı çalışmalarla benzerlik göstermektedir. Bu durumun, çalışmaların örneklem büyüklüğünden ve örnekleme dahil edilme kriterlerindeki farklılıktan kaynaklandığı düşünülmektedir.

Çalışmamızda olguların %33.3’ünün kendisinin ortaokul mezunu, %21.6’sının eşinin ilkokul mezunu olduğu tespit edilmiştir. Irmak ve ark. (2007) tarafından yapılan bir çalışmada, çalışmaya dahil edilen hipertansif hastaların %53.3’ünün ilköğretim mezunu olduğu belirlenmiştir. Göçgeldi ve ark. (2008) hipertansif hastalarda yaptıkları bir çalışmada katılımcıların çoğunlukla ortaokul ve altındaki öğrenim seviyelerinden mezun bireylerden (%48.9) oluştuğu belirlenmiştir. Tümer ve ark. (2016) tarafından hipertansif hastalarda yapılan bir çalışmada hastaların %54.7’sinin ilkokul mezunu olduğu belirlenmiştir. Türkiye İstataistik Kurumu İstatistiklerle Kadın 2016 raporunda ülkemizde okuma yazma bilmeyen kadınların erkeklerden 5 kat fazla olduğu, okur-yazar olmayan erkek oranının %1.8, kadın oranının %9 olduğu belirtilmektedir ( TUİK, 2017). Bu durum, ülkemizde

35

kadın ve erkeklerin birlikte ele alındığı çalışmalarda öğenim düzeyinin çoğunlukla ilköğretim seviyesinin altında saptanmasına neden olmaktadır. Çalışma sonuçlarındaki farklılığın, eğitim öğretim sisteminde yapılan değişiklikle birlikte ilkokul ve ortaokulun ilköğretim olarak tanımlanması, çalışmalarda eğitim durumunun gruplandırılmasında farklı sınıfların kullanılmasından, örneklem seçiminde kullanılan dahil edilme kriterlerinin ve araştırmanın yapıldığı yerlerin farklılığından kaynaklandığı düşünülmektedir.

Çalışmamızda, olguların %45.1’inin kendisinin, %43.1’inin eşinin ev hanımı olduğu saptanmıştır. Teke ve Arslan (2018) tarafından hipertansif hastalar üzerinde yapılan bir çalışmada, olguların %59.6’sının ev hanımı olduğu saptanmıştır. Türkiye İstataistik Kurumu İstatistiklerle Kadın 2016 raporunda ülkemizde erkeklerin istihdam oranının %65.1, kadınların %28 olduğu; erkeklerin iş gücüne katılım oranının %72, kadınların %32.5 olduğu belirtilmektedir (TUİK, 2017). Çalışma sonuçlarımız, sözkonusu çalışmanın sonuçları ile benzerlik göstermektedir.

Çalışmamızda olguların %69.6’sının kendisinin, %31.4’ünün ise eşinin çalışmadığı saptanmıştır. Uysal ve ark. (2016), hipertansif bireyler üzerinde yaptıkları bir çalışmada; bireylerin çoğunun (%61.6) çalıştığı belirlenmiştir. Çalışma bulgularımız, Uysal ve ark. (2016)’nın çalışması ile benzerlik göstermemektedir. Bu durumun, çalışmamızda olguların %45.1’inin ev hanımı olmasından kaynaklandığı düşünülmektedir.

Olguların %82.4’ünün ekonomik durumu orta düzeydedir. Teke ve Arslan (2018) tarafından hipertansif hastalarda yapılan çalışmada, hastaların %68.1’inin ekonomik durumunun orta düzeyde olduğu bulunmuştur. Tümer ve ark. (2016) tarafından hipertansif hastalarda yapılan bir çalışmada; hastaların %58.2’si gelirinin giderine eşit olduğu belirlenmiştir. Çalışma sonuçlarımız, literatürle benzerlik göstermektedir.

Çalışmanın örneklem grubunda yer alan bireylerin sosyo-demografik özelliklerinin, daha önce yapılmış olan çalışmalarla büyük oranda benzerlik göstermesi örneklem grubu seçiminin uygun şekilde yapıldığını ve çalışmanın yapıldığı grubu temsil yeteneğinin iyi olduğunu gösteren bir durumdur.

36

Benzer Belgeler