• Sonuç bulunamadı

Sosyalleşme süreci farklı sosyal çevreler içerisinde, çok sayıda ve farklı insanlarla, birçok değişik biçimlerde kazanılmaktadır. Ebeveynler, öğretmenler oyun ve iş arkadaşları, eşler, sevgililer, değişik çevre içinde sosyalleşme sürecine katkıda bulunan bireyler olarak gösterilmektedir. Ayrıca bu süreç, formel, in formel, amaçsız veya amaçlı bir şekilde de gerçekleşebilmektedir. Bu süreç içinde yüz yüze ve karşılıklı etkileşim çok etkilidir. Ayrıca sosyalleşme farklı yollar olan, mektuplarla, kitle iletişim araçları ve kitaplarla birebir temas olmaksızın uzaktan da kazandırılabilmektedir (Özkalp 1994: 87).

Sosyalleşme sürecinde yetkili ve etkili tek kurum şüphe yok ki toplumdur. Toplum ister kapalı bir sistem, isterse belirgin bir merci olarak kabul edilsin; o, ferdi kuşatan ve onu yönlendiren en temel ana güç kaynağıdır. Fakat toplumun kendisi gibi gücü de soyuttur. Fertler ve kurumlar toplumu temsil ederler. Bunlarla ilişkiye giren bir kişi, sonunda toplumun soyut olan kanun ve kurallarına ulaşır. Bunun sonucunda fert başkalarının haklarını tanırken, başkaları da onun hak ve beklentilerini anlamış olur (Akyüz, 2001: 200).

Sosyal hayatın şartları devamlı olarak değişmektedir, ama bu değişim kişilerin hayatını çok aşmaktadır. Sosyalleşme, fertleri aynı tarzda yetiştirerek, eski kuşakların kültür birikimlerini sürdürebilmek, sosyal sistemlerinin kişiler üstü olan devamlılıklarını sağlamak için hemen her toplumda gerekli ve lazımdır. Uygarlık ve toplumsal gelişmeler birlikte olurlar. İnsanlar kendileri meydana getirdikleri ve bazen de kontrolünü kaybettikleri bu sistemin içerisinde yaşamak zorundadırlar; toplumdan kaçmak, uzaklaşmak insanın bağımsızlaşması ve sağlam bir kişilik geliştirmesi açısından bir ilerleme sayılamaz, problemleri çözmez; tam aksine insanın ve insan uygarlığının gelişimini engeller. İnsan şahsiyetini ancak sosyalleşme aracılığıyla kazanabilir (Ergün 1994: 23).

Sosyalleşme kurumları, toplumların sahip oldukları ortak kültürün nesillere nakledilmesinde sorumlu ve mühim yapılardır. Bu kurumlar arasında en önemlileri aile, arkadaş ve akran grupları, eğitim kurumları ve kitle iletişim araçlarıdır (Yetim, 2005:121).

Bu vasıtaları genel olarak şu şekilde sıralamak mümkündür: sosyalleşme sürecine etki eden faktörler:

• Aile

• Okul ve Eğitim

• Arkadaş ve Akran Grupları • Kitle İletişim Araçları

2.2.6.1. Aile

Aile kurumu evrenseldir. Bilinen her topluluğun kendine has aile yapısı bulunur. Bu sebepten dolayı tanımlanması en zor kurumlardan birisidir. Ailenin bilinen en basit tanımlarından birsi şudur; birbirlerine kan bağıyla bağlı fertlerin meydana getirdikleri grubun adına aile denir (Özkalp, 2005: 114).

Aile, biyolojik ilişkiler sonucunda insan türünün devam etmesini sağlayan, karşılıklı ilişkilerin belli kurallara dayandığı sosyalleşme sürecinin ilk ortaya çıktığı zamana dek toplumdaki tüm maddi ve manevi çeşitliği diğer nesillere nakleden psikolojik, iktisadi ve sosyal boyutları içinde barındıran toplumsal yapının adıdır (Sayın, 1990).

İnsanoğlunun temel davranışlarını ve çeşitli özelliklerini çocukluğunda aldığı düşünülürse, ailenin ferdin hayatında ve sosyalleşmesinde önemli bir yeri olduğu görülür. Aile uzun dönem amaçlarının ve temel değerlerin kökleşmesinde en değerli rolü üstlenir (Yetim, 2000: 68).

Aile içindeki ilk etkileşimler, çocuğun hayata karşı geliştireceği bakış açısını oluşturması bakımından önem arz etmektedir. Çocuğun toplumsal hayata uyum sağlayabilmesi anne-babasından öğrendiği değer, tutum ve inançlarla mümkündür. Yaşı büyüdükçe çeşitli arkadaş grupları ve yakın çevresiyle etkileşime girerek farklı deneyimler kazanır. Elde ettiği deneyimlerle ailesinden edindiği bilgileri harmanlayarak kendi kişiliğini oluşturur (Muluk, 2004).

Bireyin ergenlik ve daha sonraki gelişim dönemlerinde toplum içinde sağlıklı bir kişi olabilmesinde, çocukluk döneminin huzurlu ve mutlu bir aile ortamında geçmesinin büyük rolü ve önemi vardır. Sağlıklı bir sosyalleşmede hoşgörü sahibi olabilmek ve bunu orantılı olarak uygulamak gerekir. Aşırı hoşgörü ve düşkünlük; sosyalleşmede zararlı bir ölçü olabilir. Çünkü kişiyi bencilleştirir, bireyi güvensiz kılar, bağımsız kararlar almasını zorlaştırır, bireyi baskı altında bulundurmak ise; ileriki yaslarda asi, isyankâr ve aşağılık duygusuna itebilir. Çocuk ayırma; tasvip edilmeyen bir yaklaşımdır. Anne babanın ilgi duyduğu ve kolladığı

çocuklar topluma uyum sağlarken, kendisiyle ilgilenilmediği duygusuna kapılan birey sosyal ilişkilerinde saldırgan ve baskın bir kişilik sergileyebilir (Taşkesen, 2003: 23).

2.2.6.2. Okul ve Eğitim

Okul bir toplumda eğitim gereksinimini karşılayan yegâne kurumdur. Ülkemizde ilkokul 4 yıl ortaokul 4 yıl lise 4 yıl olmak üzere 12 yıl temel eğitim zorunludur ve her birey bu eğitim kurumlarında eğitim almak zorundadır. Lise sonrası üniversite eğitimi ise bireyleri meslek tercihleri noktasında yetiştirip mezuniyet sonrası hayatlarını devam ettirecekleri ve severek yapacakları bir mesleğe yönlendirerek meslek sahibi yapmaktadır. Eğitim resmi, örgütlü ve planlı bir sosyalleşme kurumudur. Öğretmen ise bu kurum içerisinde sosyalleşmeyi sağlayan en önemli unsurdur. Okul hayatı çocuğa sadece bilgi ve beceri değil, bunun yanında toplumsal sorumlulukları da öğreten bir yapıdır (Yetim, 2000).

Bir toplumda eğitim kurumlarının nihai hedefi, fertleri topluma yararlı bir biçimde yetiştirmektir. Bu ilke doğrultusunda bireyin yetişmesinde çevresinde bulunan canlı cansız tüm elemanların etkisi ve katkısı vardır. Bireyin içinde olduğu ailesi başta olmak üzere; iktisadi, siyasi, kültürel ve benzeri kurumlar bu çevre içinde yer almaktadır. Çocuğun yetişmesinden resmi yönden birinci derecede sorumluluğu olan kurum, okullardır (Küçükahmet v.d., 2000).

Aileye göre daha sistematik ve örgütlü bir kurum olan okul, öğrencilerin belli program dâhilinde eğitilerek sosyalleşmelerine katkı sağlar. Bireyler, farklı sosyoekonomik çevrelerden diğer öğrencilerle aynı ortamı paylaşırlar ve ailesinden edinmiş olduğu bilgileri burada doğrulama işlemine girişirler. Kısacası okul, çocuğun diğer öğrencilerle ve öğretmenlerle ilişki kurmayı öğrendiği, sosyal dünyasını geliştiren bir yapıdır (Bahar, 2005). Okuldaki eğitim aile eğitiminin tamamlayıcısı olma özelliğindedir, çocuğun fiziksel ve ruhsal gelişimine katkı sağlar ve çocuğun eğitimini bu süreçte okul ve aile birlikte yürütmeye başlarlar (Akyüz, 2001).

Okullar geçmişte yalnızca öğretmenler vasıtasıyla bilgi veren bir eğitim kurumu iken günümüzde gelişen teknoloji ile birlikte rolünü ve önemini daha da arttırmıştır. Öğretmenler, yalnızca bilgi veren bir vasıta olmaktan çıkarak, öğrencilerine teknolojik gelişmeleri aktaran, çeşitli öğrenim stratejilerini gösteren, çocuğun psiko-sosyal durumlarıyla ilgilenen ve çocuğun sosyalleşmesine yardımcı olan bir rol üstlenmektedirler (Kulaksızoğlu, 2014).

2.2.6.3. Arkadaş ve Akran Grupları

Gencin sosyalleşmesinde etkili olan ve genellikle aynı yaştaki bireylerden oluşan arkadaş çevresi, bireyin sosyal görüş ufkunu genişleterek çok yönlü bir kişilik kazanmasında katkı sağlamaktadır. Bu gruplar aracılığıyla yeni duygu, davranış ve bilgiler öğrenilmektedir (Dodurgalı, 2000).

Kişiler etrafında bulunan arkadaş ve akran grubuyla olan ilişkilerinde birçok şey öğrenmektedir. Başarı, mücadele, paylaşma, kavga etme, mensubiyet duygusu, fedakârlık, sevilme, büyüklerle olan ilişkiler, hoşgörü, beğenilme, kurallara uyma, birliktelik, kendi haklarını koruma gibi davranışlarını geliştirebilmektedir. Bireylerin çevresi yalnızca aile ile sınırlı kalmamakta özellikle gençler için arkadaş grupları büyük önem arz etmektedir. Hatta söz konusu gruplar ergenlik dönemindeki bireye aileden daha fazla bir katkı sağlamaktadırlar (Atabek, 2003).

Arkadaş ve akran grubu, bireylerin onun ufkunun genişleyip, karmaşık bir kişilik kazanmasına yardımcı olabilmektedir. Bireyler arkadaş gruplarında beğeni, sevgi ve yakınlık aramakta ve bunları kazanabilmek içi kendini bulunduğu toplumun ölçülerine ve değerlerine uydurmaya çalışmaktadır. Sporda, dansta v.b. konularda başarılı olmak aile içinde çok olumlu olmayabilir. Ancak grup içinde onlar en önemli değerlere dönüşebilmektedir. Günümüzde genç bireyler arkadaş gruplarını, benzer ilgi ve değerlere sahip, gelir durumu birbirine yakın bireyler içerisinden seçmektedir. Ayrıca grubun dışında kalmamak içinde, içerisinde bulunduğu arkadaş gurubunun tüm kuralarına uyma çabası göstermektedirler (Bozkurt, 2004).

2.2.6.4. Kitle İletişim Araçları

Toplumsal hayat ve onun sürekliliği insanlar arasında fikir, düşünce, kanaat ve haber alışverişini, insanların bu konulardaki gözlemlerini, duygularını ve bunları birbirlerine aktarmalarını diğer bir ifade ile bir iletişimi zorunlu kılmaktadır. En az iki kişi arasındaki eyleme iletişim denir. Ayrıca belirli kaynaktan kodlanan mesajların, belirli mekân ve zamanda, bir amaç doğrultusunda kitle iletişim araçları vasıtası ile mesaj alıcılara yani kitlelere ulaşması işlemidir(Yetim, 2000).

Birer kitle iletişim araçları olarak radyo ve televizyon, çağdaş toplumların en önemli teknik ve sosyal olgularıdır. Kitle iletişimi, modernleşme düşüncesiyle ile paralellik arz eden bir konudur. Toplumlardaki ekonomik gelişmeler, sanayileşme, kentleşme, uzmanlaşma, üretim ve tüketiminin yaygınlaşması, modern teknolojinin kullanılması, reklam, spor ile birlikte sosyal ve ideolojik dönüşümlerin hepsi birden kitle iletişim sürecinin beslenmesine ve

gelişmesine katkı sunmaktadır. Günümüzde, toplumlar "iletişim toplumu'' ya da "bilgi toplumu'' diye isimlendirilmektedir. Teknolojinin hızlı gelişmesine paralel olarak bölgesel, ulusal ve uluslararası düzeyde iletişim de hem yaygınlaşmış hem gelişmiş hem de karmaşık bir hal almıştır. Bu olgu, dünyamızı küreselleşen bir dünya haline getirmektedir (Yetim, 2005).

Kitle iletişim araçları çocuk üzerinde sosyalleşme sürecinde önemli bir etki bırakmaktadır. Okulda, komşuluk ilişkilerinde, sosyal hayatta, aile içinde, çocuğun üstlenmesi gereken bir dizi rol modeller bulunmaktadır. Ayrıca medyada bulunan kahramanlar, çocuklar adına model olma özelliğindedir. Bu sayede medya çocukların birçok konuda farkındalığını da arttırmayı amaçlamaktadır (Bozkurt, 2004: 8).

Toplum varlığının devam ettirebilmesi, maddi ve manevi temellerinin toplumdaki bireylere aktarılmasını gerekli kılar. Bu aktarım işlemi, süreklilik niteliği barındıran bir iletişimi zorunlu hale getirir. Buradan hareketle iletişimin sosyalleşme sürecindeki aile, okul, arkadaş çevresi kadar önemli olduğu anlaşılabilmektedir. Kitle iletişim araçlarının toplumu etkileme gücü ülkeler arasında farklılık gösterse de haber ve enformasyon sağlama, sosyalleştirme, eğlendirme, eğitim ve kültürün gelişmesine katkı gibi işlevleri içerinde barındırmaktadır. Kitle iletişim araçları günümüz teknolojisinin eğitime getirdiği en yeni eğitsel kurumdur. Bu araçlar çocuğa bir takım davranış modelleri sunarak, kuvvetli şahsiyet tipleri ve kahramanları ortaya çıkartır. Onların yasayış tarzlarına özendirerek çocuğun sosyalleşme sürecine katkı yaparlar (Dodurgalı, 2000).

Kitle iletişim araçlarının etkisi, sosyalleştirme sürecini belirleyen diğer faktörlerden çok daha farklı bir yerdedir. Bu araçlar çocukla ödül/ceza ilişkisine girmez fakat onun duygularına ve eylemlerine karşılık verirler. Çocuklar, kitle iletişim araçlarında gördüğü ve duyduğu şeyleri kendi yaşantısına geçirirler ve onlardan bazıları çocuğun yaşam biçimini etkilerler. Böylelikle kitle iletişim araçları çocuğun topluma ait bir kişi olması konusunda katkı sağlamış kabul edilir (Eklin, 1995).

2.3. Dijital Okuryazarlık

2.3.1. Okuryazarlık Kavramı

Genel anlamda okur-yazarlık, alfabe ile yazılı metinleri okuyabilme ve yazabilme durumu olarak ifade edilmektedir (Reinking, 1994). Okuryazarlığın genel tanımı herhangi bir dilin yazılı eserlerini okuyabilme, okunan öğeleri algılama ve kavrama yeteneğine sahip olunmasıdır. Günümüzde okuryazarlık iletişimin ayrılmaz bir parçasıdır. Güncel bir tanım ile okuryazarlık ise, toplumun anlamlaştırdığı iletişimsel simgeleri etkili bir biçimde kullanabilme konusunda yeterlilik kazanabilmektir (Kellner, 2001: 69).

Geleneksel okuryazarlık çağımız için olmazsa olmaz gerekliliklerden biri haline gelmiştir. Dünya nüfusunun büyük bir çoğunluğu okuma yazma bilmesine rağmen göz ardı edilemeyecek miktarda kişi ise hala okuma yazma bilmemektedir. Yani okuryazarlık yeteneğine sahip değildir (Acar, 2015: 6).

2.3.2. Okuryazarlık Türleri

2.3.2.1. Bilgi Okuryazarlığı

Bu gün var olan teknolojik gelişmeler bilgi toplumu oluşumuna, bilgiye erişimin kolaylaşmasına katkı sağlamış bununla birlikte bir bilgi yığını oluşmasına da neden olmuştur (Maltepeler, 2014). Bilgi okuryazarlığı, bilginin farkına varma, bilgiye ulaşma, bilgiyi analiz etme, bu süreçte ortaya çıkan problemleri çözebilme gibi unsurlar içermektedir (Akkoyunlu, 2008). Var olan bilgi yığını düşünüldüğünde eleştirel düşünebilme, analiz ve sentez yeteneği ile bilginin ayıklanması bilgi okuryazarlığının vazgeçilmezidir (Polat ve Odabaş, 2008).

Bilgi okuryazarlığı terimi 1970’li yılların başında gelişmeye başlamış, var olan teknolojik gelişmelerle şekillenmeye devam etmiştir (Kızılaslan, 2007: 18). Bu durum göstermektedir ki dijitalleşen ve küreselleşen dünya diğer okuryazarlıklar üzerinde de etkisini göstermektedir. Kütüphaneden sanal kütüphanelere, kâğıttan ekrana geçiş süreci bilgi okuryazarlığındaki değişimi betimlemektedir. Geleneksellikten sıyrılıp dijital yaşamla iç içe olan yeni okuryazarlıklar, bireylerin bilgiye ulaşma yöntemlerinde meydana getirdikleri değişiklikle aslında bireylerin başka okuryazarlıklara sahip olması gerekliliğini doğurmuştur. Aradığı bilgiye bilgi iletişim teknolojileri ile daha hızlı ulaşan bireylerin, bilgisayar, bilgi iletişim teknolojileri, teknoloji, ekran okuryazarlığı ve dijital okuryazarlık özelliklerine de sahip olmaları gerekmektedir. Yaşamda meydana gelen bu değişimler öğrenim hayatına

girmeye başladığında öğretmen, öğrenci ve velileri de etkilemiş, var olan bilgi okuryazarlık becerilerinde değişim yaratmıştır. Öğretmenlerin okuryazar öğrenciler yetiştirebilmesi için kendilerinin de okuryazar olması gerekir (Akkoyunlu ve Kurbanoğlu, 2003).

2.3.2.2. Bilgisayar Okuryazarlığı

Bilgisayar okuryazarlığı kimi zaman bilgi okuryazarlığıyla karıştırılan bir kavram olmuştur. Fakat bilgi okuryazarlığı genel anlamda bilgiyi alma, işleme ve sentez yapmaya odaklanırken; bilgisayar okuryazarlığı ise bilgisayar kullanma becerilerine odaklanmaktadır. Horton'a göre (2008) bilgisayar okuryazarlığı, bilgisayarları ve bilgisayar yazılımlarını etkili bir şekilde kullanma becerisidir. Buradaki bilgisayar kullanma becerileri fiziksel olarak açma- kapama, çıktı alma vb. işlemlere ek olarak kelime işlemciler, veritabanı yazılımları vb. programları da etkin kullanabilmeyi kapsamaktadır (Çetin, 2016: 668).

2.3.2.3. Medya Okuryazarlığı

Bilgi ve iletişim teknolojilerinin hızla gelişmesine paralel olarak basılı ve elektronik medya araçlarının gelişimi de hızlanmıştır. Bu sebeple bilgi toplumunda yaşayan bireylerin iyi bir medya okuryazarı olması kaçınılmaz bir gereksinimdir. Alan yazında medya okuryazarlığı ve medya okuryazarı bireylerin özelliklerini barındıran çeşitli tanımlar ortaya çıkmıştır (Çetin, 2016: 669).

2.3.2.4. Ağ Okuryazarlığı

Ağ okuryazarlığının alan yazında "İnternet Okuryazarlığı" ve "Web Okuryazarlığı" kavramlarıyla eş anlamlı olarak kullanımına rastlanmaktadır. Genel anlamda ağ okuryazarlığı, ağ ortamında bilgiyi bulmak, ona ulaşmak ve onu kullanmak için gerekli olan becerileri kapsar (Bawden, 2001: 234).

McClure'a göre ağ olarak nitelendirilebilecek bir bireyin, çeşitli küresel ağ hizmetlerinin farkında olması, ağ üzerinde bilginin nasıl oluşturulduğunu, yönetildiğini ve kullanıma sunulduğunu bilmesine ek olarak çeşitli erişim araçlarını kullanarak ağ üzerinden bilgiye erişebilmesi de beklenir (Kurbanoğlu, 2010: 734).

2.3.2.5. Elektronik Okuryazarlık (e-okuryazarlık)

Elektronik araçların ortaya çıkmasıyla geleneksel basılı metinlerin yanında elektronik ortamda oluşturulmuş ya da elektronik ortama aktarılmış metinler de önem kazanmıştır. Geleneksel metinlerde alfabe, resimler, tablolar vb. kullanılmakta iken elektronik metinlerde bunlara ek olarak videolar sesler çeşitli animasyonlar da eklenebilmektedir. Genel anlamda elektronik okuryazarlık kavramı, elektronik ortamlarda bulunan iletileri anlamlandırma ve bu ortama yönelik ileti oluşturma süreci olarak ifade edilmektedir (Bawden, 2001: 234).

2.3.2.6. Teknoloji Okuryazarlığı

a. Teknoloji kavramı, herhangi bir sanayi dalı ile ilgili yapım yöntemlerini, yapımda kullanılan araç, gereç ve aletleri, bunların kullanım biçimlerini kapsayan uygulama bilgisi ya da insanın maddi çevresini denetlemek ve değiştirmek amacıyla geliştirdiği çeşitli araç gereçlerle bunlara ilişkin bilgilerin tümü olarak tanımlanmaktadır (TDK, 2018). Teknolojik gelişmelerin toplumsal ihtiyaçlara göre hızla gelişmesi teknoloji okuryazarı bireylerin yetiştirilmesini zorunlu kılmaktadır (Bacanak vd., 2003: 194).

Benzer Belgeler