• Sonuç bulunamadı

Sosyal sermayeyi incelemek için çeşitli sınıflandırmalar kullanılabilir. Çalışmada düzeylerine, boyutlarına, yaklaşımlarına göre inceleme yapılacaktır.

1.3.1. Düzeylere Göre

Sosyal sermaye sınıflandırmasında üç temel düzeyden bahsedilebilir. Mikro düzey genellikle Putnam’la bağdaştırılır. Bireylerin ya da aile üyelerinin sahip olduğu ağlar ve buna eşlik eden normlar ve değerlerin, toplumu bir arada tutan dışsallıklar yarattığını belirtir (Grootaert ve van Bastelaer, 2001). Mikro düzey, kolektif (toplu) eylemlerin değerine odaklanır. Bu yaklaşım sosyal sermayeyi, bireylerin kolektif eylem kapasitesini arttırmak için stratejik iş birliği kaynağı olarak görür (Franke, 2005).

Mezo (orta) düzey, Coleman’ın farklı gruplardan gelen bireylerin aynı görüşlere sahip olarak sosyal yapıyı oluşturması ile şekillenir. Bu kapsam dikey ve yatay birimlerdeki ve firmalar gibi birliklerdeki davranışları tanımlar. Dikey birimler, hiyerarşik ilişkiler ve üyeler arası eşit olmayan güç dağılımı ile nitelenmiştir (Grootaert ve Van Bastelaer, 2001).

Sosyal ağlar gruplar arası iletişimi sağlar. Orta düzeyde bireylerden çok gruplar arası ilişkiler öne çıkar. Bu ağlar sayesinde bilgi akışı sağlanır (Burt, 2000). Bu düzey Portes’in açıkladığı enstrümantal sosyal sermaye kaynağına yakın bir kavramdır (Portes, 1998).

Son olarak makro düzey sosyal bağlılık ve bütünleşmenin değeridir. Bireylerin oluşturduğu gruplardan çıkıp toplumu bir arada tutan değer ve normların (temel olarak güven ve karşılık etkileşim gibi unsurların) çevresel, sosyal ve politik yapıların sosyal bağlılık ve vatandaşlık ve siyasi katılım için temel koşulları yaratması sosyal sermayenin makro düzeyidir (Franke, 2005). Mikro ve mezo düzeylerin çoğunlukla enformel, yerel, yatay ve hiyerarşik ilişkilerine karşılık makro düzey en yüksek formel yapılı politik rejim, hukuk kuralları ve sivil politik yapılar gibi merkezler arası ilişkileri tanımlar (Grootaert ve Van Bastelaer, 2001).

1.3.2. Boyutlarına Göre

Nahapiet ve Ghoshal (1998), çalışmalarında sosyal sermayeyi yapısal, ilişkisel ve bilişsel olarak üç boyuta ayırmış ve sosyal sermaye çalışmalarında yeni

bir dönemi başlatmıştır. Bu boyutların entelektüel sermayeyi ve buna bağlı olarak inovasyonu ortaya çıkardığını savunmuşlardır.

1.3.2.1. Yapısal Boyut

Sosyal sermaye çalışmalarında en çok öne çıkan ve üstünde durulan boyut yapısal boyuttur (Leana ve Pil, 2006). Bilgi paylaşımını, ortak eylemleri ve kurallar, prosedürler ve örnek olaylarla desteklemiş kurulmuş roller, sosyal ağlar ve diğer sosyal yapılar aracılığı karar almayı kolaylaştırır. Görece olarak objektif ve dışsal gözlenebilir bir yapıdır (Grootaert ve Van Bastelaer, 2001).

Sosyal ağlardaki aktörlerin çeşitliliği genel olarak yapısal boyutun konusunu oluşturmaktadır. Yapısal boyuttaki önemli bir noktada sosyal bir ağın, belirli bir kaynağa erişim için nasıl bir sosyal etkileşim kurulması gerektiğini tanımlamasıdır (Lee, 2009).

Ağ bağlantıları, sosyal sermayenin temelini oluşturan kaynaklara ulaşmayı sağlamaktadır. Ağ bağlantıları iletişim için önemli olup, bu bağların hangi şekillerde biçimlendiği sosyal sermaye gelişimi açısından önem arz etmektedir (Nahapiet ve Ghoshal, 1998). Sosyal sermaye sadece ağlar ya da bu ağları oluşturan üyeleri değil; aynı zamanda bu ağları karakterize eden ve oluşturan bilgi paylaşımı ve güven gibi kaynaklardır (Leana ve Pil, 2006).

1.3.2.2. Bilişsel Boyut

Bilişsel boyut paylaşılan normlar, güven ve inançları temsil etmektedir. Bu yönüyle yapısal boyuta göre daha sübjektif ve soyuttur (Lee, 2009). Bir birliğe yapısını veren aktörlerin motivasyonu, iş birliği için karşılıklı etkileşimleri, ortak konulardaki kültürel birikim ve etkileşimler bilişsel boyutu oluşturmaktadır (Grootaert ve van Bastelaer, 2001).

Sosyal sermayeyi oluşturmak için ihtiyaç duyulan özellikler ortak dil ve durumdur. Ortak dil olmadan sosyal sermaye kuracak ve yaşatacak olan bağlantıların anlaşılması zorlaşmaktadır. Ortak durum oluşturma iki şekilde olabilir. Bunlardan biri, evrak, prosedür, memo gibi üyelerin hemen anlayacağı ve referans noktası

olarak kullanılabilecek ortak nesneler ve yapıtlar oluşturmaktır. İkincisi ise örgüte üyelerinin birbirlerine aktarabileceği ve örgütün geçmişini içeren hikayelerin paylaşılmasıdır (Nahapiet ve Ghoshal, 1998; Lesser ve Prusak, 1999).

Örgüt ortak bir amaca sahip olduğunda, işten kaçınma problemi ortadan kalkmaktadır. Bu yönüyle sosyal sermaye formel kontratların, teşviklerin ve üyelerin ortak amaç doğrultusunda çalışmasını engelleyebilecek izleme sistemlerinin yerini alabilir. Buna ek olarak bilişsel boyut ilişkisel ve yapısal boyutu hem destekler hem de bunlar tarafından desteklenir (Leana ve Pil, 2006).

1.3.2.3. İlişkisel (Relational) Boyut

Bireylerarası ilişkiler karşılıklı etkileşime dayanmaktadır. İlişkisel boyutun temel elemanları güven, normlar, beklenti ve yükümlülükler ve özdeşlemedir (Nahapiet ve Ghoshal, 1998). İlişkisel sosyal sermaye bireylerarası en iyi uygulamaların aktarılmasını teşvik eder.

Güven, bireyler arası ilişkileri kurmak ve korumak için önemli bir unsurdur ve sosyal sermayenin ağırlık noktasını oluşturur. Güven ilişkisi içinde olan bireyler bilgi paylaşımını daha etkin ve aktif olarak gerçekleştirir.

Oluşturulan bu güven çemberi ile çemberin dışına bilgi sızmasını engelleyerek, üyeler arasında paylaşılmasını sağlar.

Fırsatçı davranışlarda bulunan bireylerin bu çember içinde olmaması üyelerin iş birliğini arttırarak hem örgütün hem de üyelerin faydalanacağı bir ortam hazırlar (Leana ve Pil, 2006). Bireyleri bir araya getirerek yeni bilgi yaratma ve paylaşmada onların güvenilirlikleri ve onların örgüte bağlılığı denenmiş olur. Bu deneme ile örgüt norm ve beklentileri enformel değerlere dönüştürmüş olur. Tekrarlanan bu deneme ve dönüşümler diğer bireyleri de etkileyerek örgütteki dayanışmayı pekiştirir (Lesser ve Prusak, 1999).

1.3.3. Ağ Yapılanmasına Göre

Bağlayan sosyal sermaye bireyler arası yakın bağları temsil eder ve aile üyeleri ya da aynı etnik grubun üyeleri arasındaki kuvvetli bağlar olarak tanımlanır. Putnam’a göre bağlayan sosyal sermaye homojen kalma eğilimindedir. Sosyolojik bir yapışkan görevi gören bağlayıcı sosyal sermaye belirli karşılıkları desteklemek ve dayanışmayı sürdürmek için elverişlidir (Field, 2006).

Buna karşılık Hoyman ve Faricy homojen gruplardaki güçlü bağların, bireylerin kendi küçük sosyal çevresinde kalarak dış çevreden izole olması ve kayıtsız kalması sebebiyle inovasyonu engellediğini ileri sürmüştür. Bu nedenle güçlü bağlar bireyleri uyumlaştırır, yeni düşüncelerin uyumluluk adına geri çekilmesi, ortaya konmaması inovasyon önündeki en önemli engellerden biridir (Eklinder-Frick vd., 2011).

Köprülendiren sosyal sermaye bireyler arası daha uzak bağlantıları temsil eder. Bağlar zayıftır ancak iş arkadaşları, tanıdıklar, farklı etnik gruplardan arkadaşlar ya da arkadaşların arkadaşları gibi daha niteliklidir. Putnam, farklı sosyal gruplardan gelen bireylerin oluşturduğu gruplarda bilgi akışını sağladığını belirtmiştir (Field, 2006). Köprülendirme, açık ağlara vurgu yapar ve farklı sosyal bölümler arasındaki dışsal ya da topluluk dışı ağ yapıları ile nitelendirilir (Woolcock, 1998).

Birleştiren sosyal sermaye gücü elinde bulunduran bireyler arasındaki bağlardır ve güç seviyesine göre hiyerarşik yapıyı gözetir. Formel yapılardan giriş desteği almak için idealdir. Bağlayan ve köprülendiren sosyal sermayeden farklı olarak eşit olmayan bireyler arasındaki ilişkileri tanımlar.

1.3.4. Yaklaşımlarına Göre

Toplulukçu sosyal sermaye; toplumsal etkileşimlerin meydana getirdiği bağların oluşturduğu yapılarla ilgilenir. Normatif değer sistemleri çıktılarının insan ilişkilerini kolaylaştırıcı yönlerini araştırır.

Bağlayan sosyal sermayeye benzer şekilde aile, etnik grup, komşu gibi yakın çevreden aktörlerin oluşturduğu ve içlerinde bulundukları topluluklar içinde kabul görmüş geleneksel normlara bağlı oluşturdukları sermayedir. İşbirliğinin altında yatan neden Putnam’ın vurguladığı ortak iyi ya da yurttaşlık erdemi için güven ilişkisi ve paylaşılan değerlerin geliştirilmesi gerektiğidir (Lee, 2009).

Ağ yaklaşımı; normatif değer sistemlerinin oluşmasın yardımcı ağ yapılarının sınıflandırmasına dayanır. Bağlayan, köprülendiren ve birleştiren sosyal sermayenin nasıl kurulduğuna yöneliktir. Güçlü ve zayıf bağların etkilerine değinir (Lee, 2009).

Kurumsal sosyal sermaye, sosyal sermayeyi sınırlayıcı ya da kolaylaştırıcı kurumsal çevrelerden türeyen maddi bir çıktı ya da bağımlı bir değişken olarak tanımlar. Diğer iki görüşün aksine kurumsalcı görüşte sosyal sermayenin oluşumu kurumsal yetki odaklarından bağımsız değildir, yaptırım gücü olan otoriteler tarafından belirlenir (Lee, 2009).

Benzer Belgeler