• Sonuç bulunamadı

3 KISKANÇLIK, HASET VE İMRENME DUYGULARI

3.2 Kuramsal Yaklaşımlar

3.2.9 Sosyal Mübadele Kuramı

Sosyal Mübadele Kurumları’nda bireyin davranışlarına yönelik geniş çaplı bir yaklaşımdan hareket edilmekte ve böylece ilişkinin sağlanması ve sürdürülmesi noktasında ilişkiden elde edilen kazanımların önemli derecede fayda sağladığı savunulmaktadır (Buunk, 1997; Rusbult, 1983).

Kişi, kazanım sağlamak için diğer tarafa ödüller sunmakta ve kazandığı ödüller için yaptığı fedakârlıkların kazandıklarının üstüne çıkıp çıkmadığını ölçmektedir. Her iki tarafın çabalarıyla geliştirilen ilişki, kişilerin karşılıklı

olarak elde ettiği neticeler (cezalar ve ödüller) birbirine yakın olduğu müddetçe daha tatmin edici olmaktadır. İlişkinin ilk zamanlarında kişiler karşılıklı olarak birbirlerine daha özgeci şekilde yaklaşmakta, karşılıksız bir şekilde ödüllendirici davranmaktadırlar (Mills ve Clark, 1982; Erber ve Erber, 2001). Yinede daha iyi neticeler elde etmeye yardımcı olacak farklı yollarda göz ardı edilmemelidir. İlişkide zamanla, çiftlerin elde ettiği neticeler eşit seviyelerde ve karşılıklı olmaya başlamakta, ortak kazanımların gerçekleştiği bu süreçte birinin mutluğu diğeri içinde bir mutluluk sebebi olmakta ve ödüller karşılıklı hale gelmektedir (Buunk,1991).

Sosyal Mübadele Kuramlarına incelendiğinde Thibaut ve Kelley’nin Karşılıklı Bağımlılık Kuramı’nın en çok dikkat çeken kuramların başında geldiğini görmekteyiz. Thibaut ve Kelley, bireylerin daha çok kendilerini ödüllendirenlere yakınlık hissetikleri düşüncesinden hareket ederek ikili ilişkiler doğrultusunda karşılıklı bağımlılığı ele almışlardır (Hovardaoğlu, 1996).

Thibaut ve Kelley’e göre, insanlar ilişkilerinde çoğunlukla yüksek düzeylerde ödül (haz ve doyum) ve buna karşılık düşük bedel (kişinin verimine olumsuz şekilde etkileyen etkenler) arayışı içindedirler. Ödül ve bedel ilişkisiyle beraber kuramın dikkat çektiği bir diğer kavramda aslında çokça üzerinde durulan ve dikkat çekilen, bedel ile ödül arasındaki ayrımı ortaya koyan sonuçtur (Akt.: Azizoğlu-Binici ve Hovardaoğlu, 1996).

Thibaut ve Kelley’nin geliştirmiş olduğu bu kuram, aslında karşılıklı bağımlılık kavramını ayrıntılarıyla açıklamak ve ilgili süreçleri ortaya koymak için oluşturulmuş bir modeldir. Kuramcılar, bahsettiğimiz bu modeli “Grupların Sosyal Psikolojisi (The social psychology of groups)” adlı eserlerinde ayrıntılı olarak açıklamışlardır. Her ne kadar geliştirdikleri kuramın “Sosyal Mübadele Kuramı” olarak ifade edilmesini olumlu karşılamasalar da, bu kuram literatürde sosyal mübadele kuramlarının en çok dikkat çekeni olarak yerini almıştır (Buunk, 1991).

Sosyal Mübadele Kuramı’nın Kıskançlığa Uyarlanması

Buunk (1991), kıskançlık üzerine yaptığı araştırmalardan elde ettiği sonuçları Thibaut ve Kelley’nin kuramı çerçevesinde örgütleyerek ilgili çalışmalara yeni bir açılım getirmiştir.

Sosyal Mübadele Kuramlarına bakıldığında, en çok haz çiftlerin ilişkileri haricinde ki faaliyetlerini kendileri belirleme özgürlüğüne sahip olduklarında yaşanmaktadır. (ör: bir kutlamada başka biriyle zaman geçirebilme arkadaş olabilme) (Buunk, 1997). Fakat bu durum genellikle uzun süre devam etmemekte, bir müddet sonra kıskançlık ortaya kendini göstermekte, ilişki harici faaliyetlere daha çok ihtiyaç duyan ve bu ihtiyacını gideren kişi daha düşük düzeyde kıskançlık duyarken diğer kişi kıskançlığın esiri olmaktadır (Buunk; 1981, 1982, 1988).

Aynı zamanda, Karşılıklı Bağımlılık Kuramı etkisi altında yapılan araştırmalarda, kıskançlığın genellikle “ilişkinin özellikleri” açısından yaklaşılarak yapıldığı görülmektedir. İlişkinin neticelerini dikkate aldığımızda, kıskançlıkla ilişkinin ödüllendiriciliği ve buna bağlı olarak doyuruculuğu ile alakalı ılımlı bir ilişkinin olması söz konusudur. İlişkinin doyuruculuğu ve bununla alakalı diğer olumlu özellikleri ile kıskançlık arasındaki yönelik veriler birbiriyle çelişir (Buunk,1981, 1986; Hansen, 1983; Hansen 1985a).

Karşılıklı Bağımlılık Kuramı çerçevesinde bakıldığında, kıskançlığın yeğinliği çiftlerin ilişkisel bakımdan bağımlılık düzeyi ile yakından ilişkilidir. Eşlerde ilişkisel bağımlılığı daha yüksek seviyede olan kişi, kaybedecek şeyi diğer kişiye göre daha çok olan eştir (Brehm, 1992; Buunk ve Bringle, 1987). Literatüre bakıldığında bağımlılıkla kıskançlık arasındaki ilişkiyi ortaya koymayı amaçlamış çok sayıda çalışma karşımıza çıkıyor. Örneğin, Mathes ve Severa (1981) yapmış olduğu çalışmada düşük düzeyde bağımlı olan ve ilişki dışı başka etkinliklere katılabilen çiftlerin daha az kıskançlık hissine kapıldıkları belirlenmiştir.

Kurama göre kişilerin kendilerinin ve eşlerinin menfaatlerini ne denli dikkate aldıkları oldukça önemli bir durumdur. İlişkisel meselelerle başa çıkma teknikleri çoğunlukla bu duruma bağlıdır. Bu teknikler beş başlık altında incelenebilir (Buunk, 1997):

1. Saldırganlık; Çoğunlukla kişinin şahsi istek ve menfaatlerinin eşininkilerden tamamiyle farklı olduğunu düşünen ve eşinin duygularına ilgisiz kalıp saygı göstermeyenlerin başvurduğu seçenek,

konuyu konuşmaktan uzak durma,

3. Uzlaşma; Anlaşma ve uzlaşma yoluna gitme, çözüm arama,

4. Yatıştırma; Meseleleri örtbas etme, olumsuz duyguları görmezden gelme,

5. Sorun çözme; Sorunu açıkça konuşarak ifade etme ve soruna neden olan şeyleri araştırma yanlış anlamalara mahal vermeme, açık olma.

Fitzpatrick’in (1984), özellikle yakın ilişkilerde ortaya çıkan sorunları çözme amacıyla oluşturduğu sınıflandırma şeması literatürde fazlaca kabul gören sınıflandırmalardan başında gelir. Burada, yukarıdaki sınıflandırmada bahsedilen kaçınma ve yatıştırma sadece kaçınma olarak, saldırganlık kavga etme kavramı ile uzlaşma ve sorun çözme ise sadece işbirliği kavramı adı altında ifade edilmektedir (Buunk, 1997).

Tatmin edici bir ilişkide bir eşlerin her birinin menfaatlerini gözetmesi beklenen bir yaklaşımdır. Eşler herhangi bir sorunla karşılaştığında ise işbirliği içinde mevcut meseleyi uzlaşma ve sorun çözme yöntemlerini kullanarak sonuçlandırmaları beklenir. Fakat sorunun merkezinde kıskançlığı sebep olacak bir aldatma söz konusu olduğunda, öfke ortaya çıkmakta ve işbirliği sonlanmaktadır. Bu durumda saldırgan davranışlar ise en çok başvurulan çözüm yollarından biri olmaktadır (Buunk, 1986). Aynı zamanda, ilişkinin temel dinamiklerinden bağımsız olarak, baş etme yollarında diğerlerine göre en az başvurulan yöntem işbirliği olmakta, bakıldığında kıskançlıkla saldırganlık arasında olumlu bir ilişki görülmekte ancak, işbirliği arasında tam tersi olumsuz bir ilişki kendini göstermektedir (Buunk,1997).

Yukarıdaki açıklamalardan da anlaşılacağı gibi, Karşılıklı Bağımlılık Kuramı, kıskançlığın sebeplerinden baş etme yöntemlerine varıncaya kadar, birçok görgül araştırmaya önayak olup, rehberlik etmiştir.

Benzer Belgeler