• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 1: SOSYAL DEVLET VE SOSYAL GÜVENLİK SİSTEMİNE

2.1. Sosyal Güvenlik Sistemi Modelleri

Sosyal güvenlik sistemleri uzun bir tarihsel gelişimin sonucu olup, bu sistemlerin oluşumunu hazırlayan koşullar ve ilk sistemler batı toplumlarında ortaya çıkmıştır. Yukarıda da ifade edildiği gibi geleneksel koruma mekanizmalarının yetersiz kalmasından dolayı, zorunlu sosyal sigorta tekniğine dayalı ilk sosyal güvenlik sisteminin esasları Almanya'da 1880'li yıllarda Bismarck tarafından oluşturulmuştur. Daha sonraki süreçte ikinci önemli aşamayı, ABD'de Başkan Roosevelt tarafından yürürlüğe konulan 1935 tarihli Sosyal Güvenlik Yasası oluşturmaktadır. Üçüncü aşamada ise 1942 yılında hazırlanan Beveridge Raporu yer almaktadır.

Avrupa’da gelişmiş ülkelere baktığımızda, 20.yüzyılın başından itibaren benimsenen zorunlu sigorta programlarının esas olarak Alman modeline dayanarak kurulduğu ve kapitalizasyon yöntemini uyguladıkları görülmektedir. Ancak ikinci Dünya Savaşı esnasında ve sonrasında var olan enflasyon, biriken sermayenin gerçek değerini önemsiz düzeylere düşürerek, sosyal güvenlik programları için önemli karşılıklar biriktiren ülkeleri sarsmış ve gelişmiş ülkelerin birçoğu, fon biriktirme (kapitalizasyon) yöntemine dayanan finansman yöntemlerinden vazgeçmişlerdir (Yurdadoğ, 2002:7-8). Zorunlu sigortaların temelini oluşturan Bismarck ve Beveridge modelleridir. Aynı zamanda her iki modelin birlikte uygulandığı karma model de vardır. Bu üç modelin çıkış noktaları Avrupa ülkeleridir.

2.1.1. Bismarck (İşçi Sigortası) Modeli

Bismarck, sanayileşme sürecindeki Almanya’da, şehirlerde ağır şartlar altında yaşayan ve 1877’de ki ekonomik darboğaz nedeniyle yaşam koşulları daha da ağırlaşan işçi sınıfına güvence sağlamak amacıyla ilk sosyal sigorta sistemini hayata geçirmiştir (Güzel, 2005:63). Bismarck sistemi, işçi sorunları nedeniyle kurulduğu için çalışma esasına göre düzenlenmiştir. Bismarck sistemde birincil finansman kaynağı işçi ve işveren primleri olmasına rağmen devletin de katkıları bulunmaktadır (Gülcan, 2006:9). İşverenlerin, sosyal güvenliğin finansmanına katılmasının sebebi; sosyal güvenlik harcamalarında işçilerden alınan primlerin yeterli olmamasıdır.

36 Ayrıca işverenin, çalıştırdığı işçilerin karşılaşabilecekleri riskler açısından sorumluluğu da vardır (Seyyar, 2002:424).

Yukarıda da belirtildiği gibi bu sistemin özü çalışma esasına dayalı olarak kurulmuştur. Kişiler işi yapmaları halinde sosyal hukuk açısından güvence kapsamına alınmaktadırlar. Sistemin finansmanı, yararlananların ödedikleri sigorta primleriyle karşılanmaktadır. Yani bir çeşit karşılıklılık esas alınmaktadır. Burada sosyal güvenlik açısından tüm nüfusun kapsam içine alınması gerçekleşmeyebilir (Özdemir, 2007:157).

Bismarck modeli dört temel unsurdan oluşmuştur (sgk-kap.org):

ü Riski ortadan kaldırmak için, belli bir maaş sınırına kadar bütün işçiler için zorunlu sigorta,

ü En düşük ücret alan sınıfın zorluk çekmeden primlerini ödeyebilmesi için maaşa dayalı prim ödemeleri,

ü İşverenlerin idareyi ellerinde bulundurması ve fon kullanımını kontrol edebilmesi için prim ödeme zorunluluğunun işçi ve işveren arasında paylaştırılması,

ü İşveren ve işçilerin kendi kendilerini yönettikleri geleneksel işçi fonlarının sisteme entegre edilmesi.

Bu modelde Bismarck, devletin sadece koruma görevini üstlenmekle kalmayıp, aynı zamanda birtakım toplumsal kurum ve araçlardan yaralanarak zayıf ve zor durumda olan bireylerin daha iyi duruma getirilmesini sağlamayı da amaç edinmiştir (Egeli, 2009:46).

2.1.2.Beveridge (Halk Sigortası) Modeli

İngiltere’de 1911 tarihinde ulusal sigorta yasası hayata geçirilmiş, hastalık ve sakatlık sigortası ile birlikte Dünya’da ilk kez işsizlik sigortası da düzenlenmiştir. 1942 tarihli ünlü Beveridge Raporu ile İngiliz sosyal güvenlik sistemi gelişimini sürdürmüştür (Özdemir, 2008,5). Bu raporda, sosyal güvenliği halkın tüm kesimlerine yayma ilkesi esas alınmıştır. Devlet vergi gelirleri ile sistemin finansmanına katkıda bulunacaktır. Buna göre Beveridge Sistemi, bütün bireyleri sosyal güvenceden yararlandırma hedefi ile ülkede yaşayan herkesi ayrım gözetmeksizin kapsamına alarak sosyal

37 adaletsizliği ortadan kaldırmaya çalışan, finansmanı primlerden sağlanan modern bir sosyal güvenlik sistemi olarak tanımlanabilir (Egeli, 2009:47).

Beveridge yayınlamış olduğu raporda, fakirliği ortadan kaldırmayı temel amaç edinmiştir. Ailelerin, asgari geçim seviyesinin altına düşmemesi için gerekli tedbirlerin alınması zorunluluğunu dile getirmiştir. Bu amaçla, evlenme, doğum, analık ve çocuk yardımlarının yapılmasını önermiştir (Koç, 2004a:92-93). Aynı zamanda altı temel prensibin dikkate alınması ve hayata geçirilmesini savunmuştur (Gündüz, 2006:13).

1) Sorumlulukların tek elde toplanması: Ülkede dağınık halde bulunan ve faaliyet

gösteren tüm sosyal güvenlik kurumlarını birleştirmek ve sosyal sigorta ve sosyal yardımları bir Bakanlık tarafından tek elden yürütmenin, hizmetlerin ekonomik ve etkili olabilmesi için zorunlu olduğuna dayanmaktadır. Yönetimde birlik sağlanarak hizmetlerin verimliliğinin artacağı ve daha az maliyetli olacağı savunulmaktadır.

2) Yaygın bir sosyal güvenlik: Rapordaki temel hedef, ülkede sadece ücretli olarak

çalışanların değil, gelir düzeyi ne olursa olsun belirlenmiş olan altı sosyal grubun hepsini kapsamasıdır. Yani sosyal güvenlik gerek karşıladığı menfaatler, gerekse bu menfaatlerden yararlanan insanlar bakımından geniş ve kapsamlı olmalıdır.

3) Primlerde tek tip uygulama ve zorunlu ödeme: Temel nokta, sigortalılığın

herkes için zorunlu olmasıdır. Prensibe göre aile yardımları ve sağlık yardımları dışında bütün risklere karsı sağlanacak yardımlar için, çeşitli primler yerine tek ve maktu bir prim alma yoluna gidilerek, hem tek tip bir prim sistemi uygulanmalı hem de işlemlerde ucuzluk ve kolaylık sağlanmalıdır.

4) Sosyal sigorta uygulamalarında toplumun 6 sosyal gruba bölünerek işlem yapılması: Sosyal güvenliğin kapsamı genişletilirken toplumun farklı kesimlerinin

gelir durumları ve hayat tarzları dikkate alınarak, her grubun ihtiyaçlarına cevap verebilen bir sistemin kurulabilmesi gerekmektedir.

5) Sağlanan menfaatlerin tek tip olması: Her gelir grubu için ayrı fakat aynı gelir

grubunun da bulunanlar için tek tip ivaz miktarının tespiti ve uygulanmasıdır. Yoksullukla mücadele için ailenin en az geçim standardının altına düşmesini önleyecek tedbirler alınmalı, sağlanan menfaatlerin miktarı ve süresi bakımından asgari bir seviyeyi, başka bir kaynağa ihtiyaç duyulmaksızın tutturulmalıdır.

38

6) Kişisel sorumluluk: Her ne kadar sosyal güvenliği sağlamak devletin görev

sorumluluğunda ise de kişileri buna katkıda bulunmaya zorlayacak sorumluluk geliştirilmeli, yardımlar talep olmadan yapılmamalıdır. Ayrıca kişiler kendisine sağlanan menfaatlerden daha fazla yararlanmak veya miktar ve nitelik açısından daha çok faydalanmak isterlerse, gönüllü özel programlar sağlanmalıdır. Katılmalı sistem asıl unsur olmalı, katılımsız sistem ise tamamlayıcı olmalıdır.

Türkiye’de hayata geçirilen Tek Çatı sistemini incelediğimizde aslında işçi sigortası sisteminden halk modeline yani Beveridge sistemine bir geçiş olduğunu söyleyebiliriz. Buna dayanak olarak yukarıda bahsi geçen sorumlulukların tek elde toplanması ve geniş bir halk kitlesine yayılması prensibini örnek olarak gösterebiliriz. Tek çatı uygulaması üçüncü bölümde daha ayrıntılı olarak incelenecektir.

Halk Sigortası olarak da bilinen bu modelin temel özellikleri aşağıda sıralanmıştır (Egeli, 2009:47):

ü Sistemin kapsamına alınanlar, sadece işçiler değil, İngiliz toplumunun tümüdür.

ü Toplumun tümü özellikle ölüm ve aile yardımlarını da içine alan, çok yaygın bir riskler sisteminin sonuçlarına karşı sigorta edilmektedir.

ü Sistemde sigortalının sosyal ve mesleki durumları göz önünde tutulmamış ve tek düzen bir yardım belirlenmiştir.

ü Sosyal güvenlikle sosyal ihtiyaçlar doğrultusunda belli bir gelir garantisi sağlanmaya çalışılmaktadır.

ü Risk kavramı, Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın otoritesi altında, tek bir hizmet içinde bütün sigorta kurumlarının birleştirilmesiyle doğru orantılı olmalıdır. ü Tek düzen katkılarda aile yardımı ve sağlık yardımlarının vergilerle

karşılanması sağlanmalıdır.

ü Devletin sosyal güvenliğin finansmanına ağırlıklı olarak katılması gerekmektedir.

Günümüzde Danimarka, Finlandiya, İrlanda, İspanya, İsveç, İtalya, Norveç, Portekiz, Yunanistan gibi ülkelerde bu model kullanılmaktadır. Devletin sağlık hizmetlerinin finansmanını bütçe araçlığıyla kontrol etmesi, tüm vatandaşların belirlenmiş katkı payları dışında sağlık hizmetlerine erişiminin ücretsiz olması, hekimlere verdikleri

39 hizmetin karşılığının maaş ya da kişi başına ödeme yöntemi ile ödenmesi, kurumlar için ise merkezi idare tarafından belirlenen bütçelerin kullanılması, bu modelin diğer özellikleridir (Tatar, 2011;110).

2.1.3.Karma Model

Bismarck ve Beveridge’in oluşturdukları modellerden dünyada birçok ülke esinlenmiştir. Bazıları modelleri aslına yakın bir şekilde benimserken, bazıları da her ikisini birlikte uygulamayı uygun görmüştür. Yani işçi sigortası ve halk sigortası bir arada uygulanmıştır. Örneğin Hollanda’da önceleri Alman modeli esas alınmış, sonra Beveridge’den esinlenerek kurulan bir komisyon herkesi tüm risklere karşı koruyacak şekilde reform çalışmaları yapmıştır. Sonuçta ortaya çıkan tabloda halk, hastalık, analık, kaza, sakatlık, çocuk sahibi olma, yaşlılık ve ölüm risklerine karşı değişik düzenlemelerle koruma altına alınmıştır. Finansman, işçiler için işverenleri tarafından ücretlerin belirli bir yüzdesi üzerinden sağlanmaktadır. 15 – 65 yaş arası halk maktu prim ödemekte, belirtilen yaş sınırının altında ve üstünde kalanlar ise primden muaf tutulmaktadır (Şahan, 2006).

Hollanda sosyal güvenlik sisteminin diğer Avrupa ülkeleri ile kıyaslanmasında ön plana çıkan hususların birincisi, sosyo-ekonomik politikaların oluşturulmasına ilişkin olarak devlet ve sosyal taraflar (işçi ve işveren sendikaları) arasında merkezi bir danışma ve görüşme esasının mevcut olmasıdır. İkincisi, devlet ve sosyal taraflar arasında karmaşık bir yapı vardır. Sosyal güvenlik, sosyal sigorta ve sosyal yardımlardaki kolektif düzenlemelerden dolayı herkese açıktır. Sosyal sigortaların uygulanması, sosyal tarafların sorumluluğundadır. Sosyal güvenlik sistemi, karmaşık ve karma bir kamu ve özel fonlama ile finanse edilmektedir. Üçüncüsü, Hollanda sosyal güvenlik sistemi, mesleki risk esaslı olarak değil, sosyal risk esaslı olarak malullük riskine karşı sosyal koruma sağlamaktadır (Uğur, 2004;66).