• Sonuç bulunamadı

SOSYAL BAĞLAMDA KADIN GÖZETİMİ

Gözetim ve müdahale sosyal yapı içinde, sosyal güce sahip olandan aşağıya doğru uygulanan bir yol izlemektedir. Bu uygulanan sosyal gücün ırka, toplumsal cinsiyete, yaşa ya da sınıfa bağlı olması gerçekleşen hiyerarşik eylemin doğrultusunu değiştirmemektedir. Heteroseksüel ilişkilerde aşırı kontrol ve müdahale erkeklerden kadınlara karşı gerçekleşmektedir ve bu durum erkeklerin normal davranışlardan sapmış olarak görülmesi yerine aşık olması ya da kıskanması gibi duygularla ilişkilendirilmektedir. Erkeklerin kadına yönelik içinde kontrol, müdahale barındıran birçok tutumu çeşitli duygu başlıkları altında değerlendirilerek sadece erkekler değil kadınlar tarafından da normal karşılanmaktadır Normalleştirilen bu davranış biçimleri, toplumsal cinsiyetin bir parçasını oluşturmaktadır.

Yapılan bazı araştırmalarda gün boyu evde çalışan kadınlar sevgililerinin ya da kocalarının kimi zaman günde on seferden fazla olmak üzere kendilerini telefon ile aradıklarını ve kendilerinin evde ve yalnız olduklarını kontrol ettiklerini söylemişlerdir (Hunter, 1992: 8). Ev dışında çalışan kadınlar ise eşlerinin kendilerini işe götürüp getirdiklerini ve sık sık gün içinde de kendilerini aradıklarını belirtmiştir.

Elde edilen bu sonuçlar, kadınların daima kontrol altında tutulmak istendiğinin bir göstergesi olarak kabul edilebilir. Erkeklerin kadınları kontrol altında tutması evlilikle birlikte kabul edilebilir hale gelmiştir. Hatta, geniş kapsamda düşünüldüğünde bu normal hayatın bir parçası olarak görülmekte, doğal ve meşru kabul edilmektedir (Green, Hebron, and Woodward, 1987: 91). Daha önce de belirtildiği gibi bu tarz davranışların kabul edilmesinde kadınların da rolü bulunmaktadır. Çünkü belirli duyguların karşılığı olarak benimsenmektedir.

55 Kadınlara karşı bu tutumunun sergilenmesi kadınların mahremiyetlerinin ortadan kalmasına neden olmaktadır (ev ile izole edilmiş ev kadının kendine ait bir odası ya da ev içinde kendine özel bir mekanının bulunmaması ancak kocalarının ev içinde çalışma odası, ofisi ya da benzeri yerlere sahip olması bu durumu açıkça göstermektedir). Bu konuya ilişkin yapılan birçok çalışmada kadınların ev içinde kendilerine ait bir yerin varlığından bahsetmemeleri göze çarpmaktadır. Hem heryerde hem de hiçbir yerde olmadıklarına vurgu yapan kadınların ev içinde dahi özel alanları bulunmamaktadır (The Boston Women's Health Book Collective, 1979:

19). Toplum tarafından özel alana ait görülen kadınların, orada da kendilerini yokmuş gibi hissetmeleri, aidiyet duyguları geliştirememeleri, toplumsal cinsiyet temelli düzenlenen sosyal yaşamın ironik bir sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır.

Anlatılanlardan yola çıkarak, kadınların istenildiği takdirde erişilebilir uzaklıkta olması, hem onların erkekler tarafından gözetimini kolaylaştıran bir neden hem de sürekli erkek müdahalesinin bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Kadınların her zaman ‘ulaşılabilir’ olarak kabul edilmesi, müdahale sayılmayan erkek müdahalesini meşru bir davranış olarak kabul edilmesine neden olmaktadır. Erkeğin kadının gittiği her yerden haberdar olmak istemesi, belli saatler dışında ev dışında olmasının kabul edilmemesi, nereye gideceğine ne giyeceğine karışılması, görüşeceği kişilerin sınırlandırılması, çeşitli mazeretler üretilerek kadının her bir eyleminin erkeğin istediği şekilde yapmaya yönlendirilmesi, kadının sürekli gözetlenmesiyle gerçekleştirilen ancak müdahale olarak sayılmayan pratikler olarak vuku bulmaktadır. Bunu kendine yapılmış müdahale olarak görüp karşı çıkan kadının davranışları ise toplum tarafından anormal olarak değerlendirilmektedir. Çünkü bu, toplumun kabul gördüğü iktidarın sorgulanması anlamına gelmektedir. Bernard ve Hochschild’in belirttiği gibi daima ‘ulaşılabilir’ olmak sosyal güce sahip olanın ihtiyaçlarını karşılayabilmek adında her zaman kullanılabilir olmak demektir (Hunter, 1992: 11). Kadınların daima bu çerçevede hareket etmeleri arzulanmaktadır.

Kadınların gözetlenmesi kültürel olarak erotikleştirilmiş ve gelenekselleştirilmiştir. Kadınların giyinmesi, seksi olarak düşünüldüğünde,

56 erkeklerin gözetimini kolaylaştıracak şekilde düşük yaka, kısa etek boyu, yırtmaç, dantel, fermuar gibi özelliklere sahip olan kıyafetlerle bağdaştırılmaktadır.

Erkeklerin kadınları gözetlemesi ve ayrıca erkeklerin kadın imgesini erotikleştirerek tüketmesi bir çok teoriyle erkeklerin görsel unsurlarla uyarıldıklarını desteklemektedir (Hunter, 1992: 13). Cinsel ve dostluk ilişkileri boyunca normalleştirilmiş gözetleme, kendini, baskı ve kontrole açık olan insanların savunmasızlığı içine yerleştirebilmektedir. Özellikle duygusal ve psikolojik olarak önemli sayılabilecek seviyelerde, her iki ilişki türünde, kadınlar erkeklerle birlikte isteyerek ya da istemeyerek erkeklerin normalleştirilmiş gözetlemelerine maruz kalmaktadırlar. Ayrıca erkeklerin kadınların gözetlemesi onların toplumsal cinsiyet kimlikleriyle bağdaştırılmaktadır.

Mulvey kadın imajının patriyarkal kültürde erkek için ‘öteki’nin bir göstereni olarak yer aldığını belirtmektedir (Bærevar, 2007: 51). Erkekler, bakma eylemini üstlenirken kadınlar sadece bir görüntü olarak kalmaktadırlar. Bu durumda erkek aktif iken kadınlar pasiftirler. Kadınlar hem erkeklerin gözünden hem de toplum tarafından bakılan ve cinsel bir obje olarak sergilenenlerdir (Mulvey, 1989: 19). Bu durum, kadının gözetlenmesi ardında yatan en önemli etken olarak karşımıza çıkmaktadır. Normalleştirilen bu özellikler, kadının hem kısıtlanması hem de hayatları boyunca içselleştirerek buna göre davranmalarına, bir sonraki kısımda bahsedileceği üzere gözetleyen erkek bakışları altında yaşamlarına devam etmelerine neden olmaktadır.

Başta söylendiği gibi erkeklerin kadınları gözetlemesi, kıskançlık ya da her hangi bir duygunun ya da davranışının bir uzantısı olarak görülmesi kabul edilebilir bir yaklaşım değildir. Gözetleme ya da gözetim sosyal kontrol tekniklerinden biri olarak kendi içinde doğrularını taşımaktadır. Bu yüzden kadınların deneyimlerini anlayabilmek adına gözetim mekanizmasını ve sosyal kontrolün ne olduğunu anlamak gerekmektedir. Foucault’un Bentham’ın panopticon kavramından yola çıkarak yapmış olduğu çalışmalarla birlikte, kadının sosyal yaşam içindeki

57 konumunu değerlendirmek, bu konu hakkında daha geniş çerçeveli analizlere ulaşmayı ve daha anlaşabilir kılmayı sağlayacaktır.