• Sonuç bulunamadı

Sosyal Ağ Yaklaşımları ile Örgütsel Davranış Kavramları Arasındaki İlişki

BÖLÜM II. OLUMLU VE OLUMSUZ SOSYAL AĞ İLİŞKİLERİ, TEMEL

2.3. Sosyal Ağ Yaklaşımları ile Örgütsel Davranış Kavramları Arasındaki İlişki

grup düzeyli çalışmalara yoğunlaştığı kaydedilen örgütsel davranış çalışmaları alanındaki yansımalarına da kısaca değinmekte fayda olduğu değerlendirilmektedir. Bu bağlamda, örgüt içindeki bireylerin algı, tutum, niyet ve davranışlarını çeşitli boyutlarıyla ele almak örgütün daha etkili ve etkin olması için de gerekli bir unsurdur. Örgütsel davranış alanı bu noktada örgüt içindeki aktörlerin algılamalarını, tutumlarını, niyetlerini ve davranışlarını birbirleri ile ilişkilerini de dikkate alarak analiz eder. Bu çerçevede, örgütsel davranış alanında ortaya çıkmış birçok kavramın, psikometrik yöntemlerin dışında sosyal ağ yaklaşımı ile ele alınması, bu kavramlara ilişkin farklı ve yeni boyutlar elde etmemize olanak sağlayabilecektir. Yönetim ve organizasyon yazınına bakıldığında, birey düzeyindeki çalışmaların daha ziyade; inançlar, değerler, duygular, kişilik, tutumlar, algılama, atfetme, öğrenme, motivasyon, pozitif-negatif duygusallık, karar verme, öznel ve psikolojik iyi oluş, özsaygı, psikolojik sahiplenme, işe gömülmüşlük, psikolojik dayanıklılık, zihinsel iş yükü, algılanan aşırı vasıflılık, proaktif davranışlar, iş tatmini, davranış bozuklukları, düşünme stilleri, işten ayrılma niyeti, yalnızlık, duygusal zeka, işkoliklik, sosyal zeka, politik davranış, duygusal emek ve öz yeterlilik gibi konular ile öne çıktığı söylenebilecektir (Dedeoğlu, vd., 2016: 38). Söz konusu kavramlara ilişkin olarak sosyal ağ yaklaşımları ile yapılan çalışmalara bakıldığında ise bahse konu kavramların ağın niteliği ve ağ yapısının

özelliklerine göre çeşitlilik gösterdiği kaydedilmektedir (Hurlbert, 1991). Bunun yanında, sosyal ağ içerisindeki avantajlı yapısal pozisyonların çalışanlara çeşitli avantajlar sağladığı da altı çizilen hususlardandır (Regts ve Molleman, 2016). İlgili yazın incelendiğinde, sosyal ağ ilişkilerinin örgütlere ve örgüt bünyesindeki bireylere olan etkisinin iki temel boyutta tartışıldığı görülmektedir. Bunlardan ilkini, sosyal ağ ilişkilerinin örgütün hayatta kalması, performansı, etkinliği ve etkililiği gibi iş ile ilgili hususlara ilişkin çalışmalar oluştururken, diğerini sosyal temasların örgütte faaliyet gösteren bireylerin sosyo-duygusal durumları bağlamında yaptığı etkilere ilişkin çalışmalar oluşturmaktadır (Labianca ve Brass, 2006: 601).

Bu bağlamda, sınıflandırmanın ilk grubu çerçevesinde, aktörün sahip olduğu sosyal ilişkilerin örgütte yapılan işe dair performansı, işte yükselmeyi ve işten elde edilen geliri çeşitli düzeylerde etkilediği ve/veya bunları etkileyen diğer kavramlar ile ilişkili olduğu kaydedilmektedir. Örneğin, Mehra ve diğerlerinin (2006) yaptığı çalışmada, liderlerin sahip olduğu hem takım içi hem de dışı sosyal ağ ilişkilerinin takım performansını olumlu etkilediği ve takımın başarılarının görece daha çabuk duyularak ödüllendirilmesine olanak sağladığı, böylece takımın motivasyona da katkı sağladığı kaydedilmektedir. Benzer şekilde, özellikle bilgi yoğun görevlerin yerine getirildiği işlerde çalışanların sahip olduğu sosyal ilişki ve bağların önem atfettiği, bu bireylerin performanslarının büyük ölçüde bu bağ ve ilişkilerin etkin ve başarılı şekilde kullanılmasına bağlı olduğu, bunun nedeninin ise bireylerin söz konusu ilişkilerinden elde ettikleri, özgün bilgi ve verilerin işleri için kendilerine rekabetçi bir avantaj olarak kullanabilecekleri husussuna dayandığı kaydedilmektedir (Cross ve Cummings, 2004: 930). Buna ek olarak, Sparrowe ve diğerleri (2001) tarafından gerçekleştirilen çalışmada ise bireylerin sahip oldukları sosyal ağ ilişkileri “Tavsiye-Advice” ve “Engel-Hindrance” şeklinde sınıfılandırılmış olup, tavsiye niteliğindeki sosyal ağlardan gelen iş ile ilgili bilgilerin, bireyin başarısına olumlu katkılar sunduğu böylece performans değerlerine pozitif katkılar sağladığı belirtilmektedir.

Yukarıda sözü edilen sınıflandırmanın ikinci başlığında ise daha çok bireyin psikolojik durumunun iş ile ilintili bölümüne atıfta bulunulmaktadır. Diğer bir ifadeyle, bu gruptaki çalışmalar bağlamında ise, örgüt içindeki bireyin sahip olduğu sosyal ağ ilişkilerinin bireyin örgüte yönelik geliştirdiği ve/veya hissettiği duygu ve davranışları (iş tatmini, örgüte bağlılık, duygusal emek vb.) ile işten ayrılma niyetini çeşitli boyutlarda etkilediği ve/veya bu olgulara etki eden diğer unsurlar ile ilişkili olduğu vurgulanmaktadır

(Labianca ve Brass, 2006: 602). Örneğin, Flap ve Völker’e (2001) göre, maddi anlamda gelir, işte yükselme ve diğer işe ilişkin promosyonlar sağlayan sosyal ağ ilişkilerinin, bireyin iş tatminini yükseltmektedir. Aynı doğrultuda, Hurlbert’te (1991) bireyin sahip olduğu sosyal ağ bağlantılarından üç ağ yapısının iş tatminine yol açabileceğini, bunların yoğun ağ düzenekleri, beraber çalışanların oluşturduğu sosyal ağlar ve yakın arkadaş merkezli ağların olduğunu kaydetmektedir. Yukarıda değinilen sınıflandırma çerçevesinde ele alınabilecek diğer bir örgütsel davranış kavramı da işten ayrılma niyetidir. Söz konusu kavrama ilişkin olarak sosyal ağ bakış açısıyla yapılmış çalışmalara bakıldığında, söz konusu çalışmaların genel olarak bilgi yoğun şirketlere odaklandığı, bunun nedeninin ise söz konu şirketlerdeki insan kaynağının kıymetli olduğunu ve örgütlerin sosyal ilişkiler ağları ile bu kıymetli kaynakları kendilerine çekmeyi ve işten ayrılmaların önüne geçmeyi amaçladıkları kaydedilmektedir (Dess ve Shaw, 2001). Buna ek olarak, Soltis ve diğerleri (2013) tarafından yine bilgi yoğun örgütler üzerine yapılan çalışmada da söz konusu örgütlerde çalışan bireylerin sahip oldukları sosyal ağların onların işten ayrılma niyetleri üzerinde önemli bir etkiye sahip olduğu, bu çerçevede kendilerinin işe ve örgüte bağlı kalmaları yönünde tavsiye niteliğinde bilgi akışı olan ağ ilişkilerine sahip çalışanların işten ayrılma niyetlerinin görece düşük olduğu kaydedilmektedir. İlgili yazında, iş tatmini ve işten ayrılma niyetine ek olarak, duygusal emek konusunda da sosyal ağ perspektifi ile yapılmış çalışmalar bulunmaktadır. Örneğin, Regts ve Molleman (2016), tarafından yapılan çalışmada, duygusal emeğin iç derece ağ merkeziliği ile arasında anlamlı bir ilişki bulunduğu kaydedilmektedir. Görüldüğü üzere, sosyal ağ bakış açısı ile yapılan örgütsel davranış çalışmalarında, farklı perspektifler ve bulgular elde edilebilmekte olup, böylece araştırması yapılan kavram/kavramlara ilişkin daha bütüncül ve kapsayıcı açıklama yapabilmenin yolu açılmaktadır.

Ancak, şu ana kadar sosyal ağ yaklaşımlarına ilişkin olarak değinilen hususlar ve söz konusu yaklaşımların örgütsel davranış alanındaki yansımalarına dair ele alınan noktalar dikkate alındığında, yalnızca sosyal ağların olumlu olduğu varsayımına dayanan konulara değinildiği görülmektedir. Fakat, hayatın gerçekliği bize her zaman olumlu ilişkileri değil olumsuz ilişkilerinde var olduğunu kanıtlamaktadır. Diğer bir ifadeyle, gerçek hayatta sosyal ilişkilerin her zaman olumlu olmadığı, en az olumlular kadar olumsuz ilişkilerinde mevcut olduğu yadsınamaz bir gerçek olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu anlamda, bir sonraki

bölümde olumsuz sosyal ağlara ilişkin temel kavramlara ve söz konusu ilişkilerin yönetim ve örgütsel çalışmalar yazınındaki yansımalarına değinilecektir.

2.4. Olumsuz Sosyal Ağ İlişkileri, Özellikleri ve Örgütsel Araştırmalar Yazınındaki