• Sonuç bulunamadı

Sorun ya da sorun çözme kavramlarının her bir disiplin alanında yapılmış birçok tanımı bulunmaktadır. Bu tanımlardan bazıları ise şunlardır;

Türk Dil Kurumunun sözlüğünde (2012) sorun, araştırılıp öğrenilmesi, düşünülüp çözümlenmesi, bir sonuca bağlanması gereken durum, mesele ya da sıkıntı veren durum olarak tanımlanmaktadır. Eğitim Terimleri sözlüğünde (1974) ise çözümü, yaratıcı düşünmeyi gerektiren önemli ve güç durum, soru ya da bir dizi soru aracılığıyla kişiyi soruların nedenleri ile sonuçlarını araştırmaya yönelten durum olarak ifade edilmektedir. Her iki tanımda da görüldüğü gibi sorun, çözüme ulaştırılması gereken olay ya da durumlar olarak ifade edilmektedir.

Sosyoloji psikoloji ve eğitim bilimleri alanlarında çalışma yapan araştırmacılara göre sorun ya da sorun çözmeyi farklı şekillerde tanımlanmaktadır. Bunlar;

Morgan (1995: 148) sorunu, çözümü yaratıcı düşünmeyi, muhakemeyi gerektiren önemli ve güç durum ya da bireyin bir hedefe ulaşmada engellenme ile karşılaştığı bir çatışma durumu olarak tanımlarken, Stevens (1998) sorunu, bir ortamdan veya durumdan daha çok tercih edilen bir başka ortam veya duruma geçiş esnasında önümüze çıkan engeller, zorluklar olarak tanımlamıştır (Akt. Aksoy, 2003: 84). Gelbal (1991: 167)’ın aktardığına göre Dewey sorunu, insan zihnini karıştıran ona meydan okuyan ve inancı belirsizleştiren her şey olarak tanımlanmaktadır. Gelbal, bu tanımlamadan hareketle sorunu, bireylerin içinde bulundukları karışık durumlar olarak ifade edilebileceğini ve günlük yaşantıda karşılaşılan pek çok şeyin sorun olarak görülebileceğini belirtmektedir.

Bingham (1998) bir sorunda üç temel özelliğin bulunduğunu belirtmiştir. Öncelikle bireyin zihninde belirli bir amacının olması gerekmektedir. Bireyin amacına giden yolda önüne bir şekilde bir engelin çıkması ve son olarak da bireyin amacına ulaşması için içsel bir gerginlik hissetmesi gerekmektedir. Günlük yaşantıda aşılması gereken bazı güçlüklerle, sorunlarla, engellerle karşılaşılır ve bunların asılması için bazı sorun çözme yolları denemektedir.

Görüldüğü gibi pek çok araştırmacı sorunu farklı boyutlarıyla tanımlamıştır. Bu tanımların hepsinde görülen ortak nokta, bireylerin sosyal yaşamlarında bir hedefe ulaşmada karşılaşılan çatışma durumlarında zihni karıştıran, yaratıcı düşünme gerektiren olay ve durumlar olarak ifade edilebilir. Bütün bunlar sorunla karşılaşan bireyler için güçlük ya da engel durumu, bu engel karşısında çözmeye yönelik bir amacın edinilmesi, bu amaca ulaşmak içinde çözümle ilgili arayış içine girmesi yani sorun çözme becerisini geliştirmesi gerektiğini vurgulamaktadır. Sosyal bir varlık olan bireylerin yaşamlarında sorunların olmama olasılığı çok düşüktür.

Sorun çözme süreci kişilerarası sorun çözme ve sosyal sorun çözme, yaratıcı sorun çözme, gibi farklı ifadelerle kullanılmaktadır.

D’Zurilla ve Golfried (1971), sosyal sorun çözmeyi; sorunlu bir durumla baş edebilmek için tepki seçeneklerini oluşturma ve bu seçeneklerden en etkili olacağı düşünülen birini seçmeyi içeren bilişsel ve davranışsal bir süreç olarak ifade etmektedir (Şahin, 2009: 12).

Sorun çözme, yaratıcı ve eleştirel düşünmenin bir sonucudur. Sorun, düşünülüp konuşulmaya, bir sonuca bağlanmaya değer ya da gerekliliği olan bir durumdur. Bir şeyin sorun olarak görülmesi için öncelikle o durumun sorun olarak hissedilmesi gerekmektedir. Sorun hissedilmezse çözümleme gereksinimi de hissedilememektedir. Bu nedenle öncelikle, bireyin sorunu hissetmesi gerektiği ifade edilmektedir. Bir sorunu çözebilmek için bilişsel beceriler gerekmektedir. Birçok düşünür sorun çözme yeteneklerinden ve becerilerinden söz etmektedir. Bu yetenekler sorun durumuna, sorunun yapısına, olası çözüm yollarına bağlı olarak temel zihin yeteneklerinden karmaşık üst düzey yeteneklere kadar değişebilmektedir (Güven, 2004: 45).

Sorun çözme her şeyden önce belli bir amaca ya da amaçlara ulaşmak için karşılaşılan güçlükleri ortadan kaldırmaya yönelik bilgileri düzenlemeyi, esnek olmayı ve bilişsel kaynakları etkili bir biçimde kullanmayı gerektiren çabaları içermektedir. Sorun çözmeye yönelik becerilerin alışkanlık haline getirilebilmesinin sorunların üstesinden gelmeyi kolaylaştırdığı ifade edilmektedir. Bu nedenle sorun çözme, öğrenilmesi ve elde

edilmesi gereken bir yetenek olarak kabul edilmekte ve sorunun kendisi etkili bir öğrenme ve bireysel yetenekleri geliştirme yolu olarak görülmektedir. Sorun çözme bir zaman, çaba, enerji ve alıştırma işi olduğu düşüncesinden hareketle, bireylerin gereksinim, amaç, değer, inanç, beceri, alışkanlık ve tutumlarıyla ilgili olmanın yanı sıra yaratıcı düşünce ile zekâ, duygu, irade, eylem gibi unsurları kendinde birleştirmesinden dolayı da çok yönlü olarak görülmektedir. Sorun çözme sürecinde bireyler, sorgulayarak edindiği bilgileri karsılaştırır, olasılıkları göz önünde bulundurarak analiz eder ve analizleri sonucu seçimlerini yapmaktadır. Özellikle sorgulama ve seçim yapma sürecinde birey, eleştirel düşünme ve sorun çözme becerilerini kullanmaktadır (Erdem, 2005: 82, Oğuzkan, 1985: 127). Bu açıklamalar bireyler enerjilerinin ve zamanlarının çoğunu sorun çözme ve karar verme sürecinde harcadığı yönünde yordanabilir. Sorun hazır, anlık çözüm tepkilerimizin olmadığı herhangi bir durumken, çözüm, farklı fikirler ya da olası çözümler arasında seçim yapma eylemi olarak nitelendirilebilir. Bu yönüyle sorun çözme, bir sorunu çözmek için önceki yaşantılar aracılığı ile öğrenilen kuralların basit biçimde uygulanmasının ötesine giderek yeni çözüm yolları bulabilme olarak da tanımlanabilir (Korkut, 2002: 177).

Bu açıklamalardan yola çıkarak bu bölümde sorun çözme ile ilgili yapılan araştırmalar doğrultusunda farklı bakış açıları sergileyen kuramcılar ve yaklaşımlarına yer verilmiştir.

1.2.1. Sorun Çözme İle İlgili Kuramlar

Davranışçı kuramın temsilcilerinden Thorndike (1981) sorun çözme davranışı konusundaki fikirlerini anlamlandırabilmek için yaptıkları deneyleri incelemek gerekmektedir. Bunlardan biri olan Thorndike'nin gerçekleştirmiş olduğu deneydir, bu deneyde aç bir kedi kapısında birden fazla açma mandalı olan bir kafese, bir miktarda yiyecek de kafesin dışına konulmuştur. Kedi, ilk olarak yiyeceğe doğru rastlantısal girişimlerde bulunmaktadır. Bu rastlantısal girişimler azalarak kapıdaki mandalları açmaya kadar devam etmiştir. Görüldüğü gibi yiyecek (uyaran) sorun, yiyeceğe ulaşmak kedinin çabaları sorun çözümü olmaktadır (Akt; Bilgin, 2006: 23).

Yaptığı deneyler sonucunda Thorndike, sorun çözme durumunda organizmanın yaptığı davranışlardan tatmin edici etki yaratanların kalıcı olduğunu ve hangi davranışların tatmin edeceğinin ise deneme-yanılma yoluyla öğrenildiği sonucuna ulaşmaktadır. Deneme yanılma yoluyla sorun çözme, çoğunlukla anlamlı ilişki örüntüleri olmayan sorunların çözümünde ya da sorun hakkında ön bilgilerin eksik olduğu durumlarda elverişli bir yöntem olarak kullanabilmektedir (Erden ve Akman, 1996: 217).

Thorndike gibi Watson da sorun çözmeyi davranışsal açıdan incelemektedir. Watson: bireyin sorunu ve sorun çözme becerilerini geçmiş yaşantılarına göre nasıl değerlendirdiği, sorunu nasıl tanımladığı, alternatif çözüm yollarını nasıl oluşturduğu, nasıl karar verdiği gözlenemediği için psikolojinin dışında tutulması gerektiğini ancak bireyin sorunla ilgili gözlenebilir davranışı olan sorun çözümünün psikolojinin kapsamına alınması gerektiğini vurgulamaktadır (Akt. Bilgin, 2006: 24).

Bandura’nın yeterlilik beklentisi yaklaşımına göre, sorun çözmenin sonuçları, birbirinden bağımsız iki süreç tarafından belirlenmektedir. Bunlar soruna yönelme ve sorun çözme becerileridir. Soruna yönelme bileşeni, bireyin sorun karsısındaki bilişsel, duygusal ve davranışsal tepkilerini içermektedir. Bu tepkiler, bireyin sorun ve sorun çözme ile ilgili geçmiş yaşantılarına dayanmakta ve bireyin sorunla ilgili algılamalarını ve değerlendirmelerim etkilemektedir. Bunun da ötesinde, bu tepkiler bireyin sorun çözmeye başlamasını; göstereceği performansın etkinliğini; karşılaştığı engellerle ve bunlardan kaynaklanan duygusal sorunlarla bas etmek için harcadığı zamanı ve gösterdiği çaba miktarını etkileyerek, bireyin sorun çözme performansı üzerinde arttırıcı ya da engelleyici etkiye neden olmaktadır (Dora, 2003: 14).

Psikolojik açıdan sorun çözme modeli, rehberlik hizmetlerinden faydalanılarak içinde bulunan sorun durumundan kurtulmadır. Birey, içinde bulunduğu olumsuz durumdan bir danışman sayesinde kurtulabilir. Burada sorun çözme, birey ve danışman arasında yapılan ortak bir davranış olup, danışman, bireyin sorunu kabul etmesini ve ortak bir çözüm yolu bulmasını sağlamaktadır. Bu sürecin sonunda da sorunun ne olduğunu daha iyi anlayan ve çözüm için ne yapacağını bilen birey danışmayı bitirmektedir (Sungur, 2001: 178).

Diğer bir yaklaşım ise bilişsel kuramdır. Sorun çözme süreçleri çeşitli araştırmacılar tarafından ele alınmıştır. Bilişsel yaklaşımın başlangıcı sayılabilecek Gestalt yaklaşımı, sorun çözmenin bütünün parçaları arasındaki ilişkilerin bir anda algılanmasıyla meydana geldiğini savunmaktadır. Bir anda meydana gelen bu algılamaya farkındalık denilmektedir. Dolayısıyla sorun çözme farkındalık kazanmadır Algılama, bellek, dikkat, düşünme, öğrenme ve sorun çözme gibi zihinsel konular oldukça kapsamlı ele alan bilişsel yaklaşımda, sorun çözme ile ilgili birden çok yaklaşım bulunmaktadır. Lange (1993)'e göre sorun çözme süreci, sorunu anlamak, alternatif hipotezler oluşturmak ve bunların arasından seçim yapmak, çözümleri uygulamak ve kontrol etmek basamaklarından oluşmaktadır (Akt. Aydın, 2009: 14).

Dewey, sorun çözme sürecinin her bir aşamasında bilinenden bilinmeyene doğru bir sıçrama olduğunu belirtmektedir. Bu süreç, kişinin, sahip olduğu kurulu düzenin ötesinde bir boşluk olup, kültür, tercih, arzu, ilgi ve o an içinde bulunduğu duygusal durumuna bağlı olduğunu ifade etmektedir (Sungur, 1992: 142). Dewey, bu kuramı yansıtıcı düşünme kuramı olarak nitelendirip eğitim amaçlı olarak sorun çözme yöntemi olarak kullanılmasını ön görmektedir. Dewey, bireyin sorun çözme sürecini beş aşamada açıklamıştır. İlk aşamada, sorunun ortaya çıkış noktası anlaşılmaya çalışılmaktadır. İkinci aşamada, sorunun tanımlanması; üçüncü aşamada sorunun çözümü için gerekli varsayımların ortaya konması; dördüncü aşamada, varsayımların denenmesi ve son aşamada da uygulanması söz konusudur şeklinde açıklamaktadır (Varış, 1994: 324).

Deneme yanılma yoluyla sorun çözme modeli ise, bireyin bir sorunla karsılaşınca birçok tepkide bulunması, bunlardan amaca götürücü nitelikte olanların seçip diğerlerini atması ve sonuçta sorunu çözme sürecidir. Bu süreç, durumların tek tek denenmesini gerektirmekte ve bu da sonuca götürücü davranışların öğrenilmesine, diğerlerinin sönmesine neden olmaktadır. Deneme yanılma yoluyla sorun çözme, çoğunlukla anlamlı iliksi örüntüsü olmayan sorunların çözümünde ya da sorun hakkında ön bilgilerin eksik olduğu elverişli bir yöntem olarak kullanılmaktadır (Erden ve Akman, 2001:36).

Yaratıcı sorun çözmeye baktığımızda sorunların niteliği ne olursa olsun birden fazla çözüm bulabilmek için bütün olasılıklara yani yaratıcı düşünceye açık olmak gerekmektedir. Fakat sorunlara farklı bakış açısı aramak ne kolay ne de doğal bir süreçtir. Çünkü zihin, en olası yorumu üretmek için yapılanmıştır ve o noktadan hareket etmektedir. Farklı bakış açıları bulabilmek ve görebilmek için özenli çaba ve bunu sürekli yapmak için bireyin kendi kendini eğitmesi gerekir (Sungur, 2001: 144). Hermann bu model de her bireyin genetik olarak öğrenme, düşünme, yetenek ve tercihleriyle doğduğunu savunmakla beraber beynin sürekli olarak belirli bir düşünme biçiminde kullanmasının, beyindeki kadranların gelişmesine olanak sağladığını ve birey hangi alana ilgi gösteriyorsa o alanda sorun çözme yeteneğini geliştirebileceğini savunulmaktadır (Akt. Sonmaz, 2002: 15).

Sosyal sorun çözme beceri modeline göre, etkili sorun çözme becerisi için bir takım beceriler gerekmektedir. Bireyin sorunla karşılaştığında soruna ilişkin olumlu ya da olumsuz yönelimi bu becerileri ifade etmektedir. Sorunu fark ettiğinde gösterdiği tepkiler, sorunları bir tehdit kaynağı olarak görmek yerine başa çıkılması gereken bir durum olarak algılaması, sorunların çözülebilir olduğuna ilişkin yeterli düzeyde öz-yeterlik göstermesi, sorun çözme becerilerinden, sorunu tanımlanması ve formüle edilmesi, alternatif

çözümlerin oluşturulması, karar verme, çözümün uygulanması ve doğrulanması izleyerek sorunu çözüme kavuşturması olarak ifade edilmektedir (Çekici, 2009: 49).

1.2.2. Sorun Yönelim

Sosyal yaşamda ortaya çıkan sorunların çözümünde soruna iki farklı açıdan yaklaşılmaktadır. D’Zurilla ve Nezu, (1990) sosyal sorun çözmeyi, soruna yönelme ve sorun çözme becerileri üzerine temellendirmektedir (Akt. Arslan, 2009: 15).

Sorun yönelimi, yaşamda karşılaşılan sorunlar hakkında bir bireyin genel olarak nasıl düşündüğünü ve hissettiğini betimleyen bilişsel-duyuşsal şema ile ilgili motivasyonel bir işlemdir. Bireyin günlük yaşamda karşılaştığı sorunlar ve kendi sorun çözme becerisi hakkındaki genel inançlarını, değerlendirmelerini ve duygularını yansıtan göreli olarak dengeli bilişsel-duyuşsal şema ile bağlantılı meta bilişsel bir işlem olarak tanımlanana sorun yönelimi, aynı zamanda bireyin sorun çözme becerisi ile ilgilidir (D’Zurilla, Nezu ve Maydeu-Olivares, 2004: 16). Sorun yönelimi olumlu ve olumsuz olmak üzere ikiye ayrılmaktadır.

Olumlu Yönelim: Duyan ve Gelbal (2008: 11)’ın aktarımına göre, olumlu sorun yönelimini, bir sorunu yarar veya kazanç fırsatı olarak değerlendirme, iyimserlik göstererek, sorunların çözülebilir olduğuna inanma, bireyin sorunları başarılı olarak çözebileceğine olan inancı, başarılı sorun çözmenin zaman aldığına ve çaba istediğine inanma, sorunları çözmek için onlardan kaçmak yerine üzerine gitmeye çalışmak, yapıcı bir tutum izlemeyi ifade etmektedir.

Olumsuz Yönelimi: bir sorunu psikolojik, sosyal, ekonomik sebeplerden bir tehdit olarak görme, sorunları başarılı olarak çözme konusunda kendi kişisel becerisinden şüphe duyma, sorunlarla karşı karşıya geldiği zaman engellenmiş hissetme ve sorunu çözemeyeceğini düşünerek yıkıcı bir tutum içerisinde olma durumunu ifade etmektedir (Duyan ve Gelbal, 2008:11).

1-Duyuşsal Yönelimler: Sorun çözme davranışında bireyin sorunlara duygusal yaklaşımını içermektedir. Duygusal boyutta özellikle kişiler arası sorun çözme sürecinde sağlıklı sonuca ulaşabilmek için tarafların hem kendi duygularını hem de karsı tarafın duygularını tanıması ve uygun tepkiler geliştirmesi gerekmektedir. Duygusal yaklaşımlara iyimserlik, umutsuzca geri çekilme, duygusal anlamda kararlı olma örnek verilebilir. Bireyin duygusal tepkileri kaygı, umutsuzluk gibi engelleyici nitelikte olduğu gibi umut, memnuniyet, heyecan, gurur gibi destekleyici de olabilir. Sorunla karşılasan bireyin hedefe

yöneldiğinde bir engelle karsılaşması organizma için bir gerginlik yaratmaktadır. Bu gerginliğin asılabilmesi için kişinin çözüm anına kadar sorunların üstüne gitmesi ve gerginliğe dayanabilmesi gerekmektedir. Sorun için her bir çözümü denemek, engellerin neler olabileceğini düşünmek sorun çözümünün bilişsel yönü olsa da bireyin sorunun çözülemeyeceğine inanması, umutsuzluğa kapılıp çözüm aramayı bırakması, en kısa zamanda çözüme gitmek için acele etmesi gibi olumsuz duygulara direnç gösterebilmelidir. Çözüme ulaşıldığında organizmanın aldığı doyum iç dengenin tekrar sağlanmasına neden olmaktadır. Duygusal yönelimler duygusal basa çıkma stratejileri, eylem üzerinde etkileyici ve destekleyici faktörler, davranış değerlendirme ve duygu kavramlarının birbiriyle ilişkisinden etkilenmektedir (Adagide, 2008: 25).

2-Bilişsel Yönelimler: Bilişsel boyut; sorunun birey tarafından anlaşılması, esas sorunun ortaya konulması, çeşitli çözüm yollarını ve bu çözüm yollarının sonuçlarını düşünerek en uygun çözüme karar verme gibi bir takım bilişsel süreçleri içermektedir. Bilişsel yönelimlerde en azından duygusal yönelimler kadar sorun çözme sürecinde önemli etkenlerdir. Bireyin genel bilişsel kapasitesi, analiz ve sentez yapabilme becerisi, soyut düşünebilme potansiyeli, yaratıcı düşünce yeteneği sorun çözmede etkili bilişsel özellikler arasındadır. Sorunun birey tarafından anlaşılması, esas sorunun ortaya konulması, gereksiz bilgilerin atılması, sorunun unsurları üzerinde analiz yapılması, çözüm yolları üretilmesi, çözümler sırasında hangi engellerin olabileceğini düşünerek, olasılıkları gözden geçirme, bilinen yolları veya yeni çözüm yollarını deneme ardından en uygun çözüme mantık aracılığıyla karar verme gibi işlemler sırasıyla gerçekleştirilmektedir. Sorun çözmeye yönelik bilişsel yönelimler bilişsel basa çıkma stratejileri, bilişsel süreçler aracılığıyla davranışların düzenlenmesi ve bilişsel süreçlerin bilinçli kontrollerinden etkilenmektedir (Güler, 2006: 55).

3-Davranışsal Yönelimler: Sorun çözme süreciyle ilgili davranışsal yönelimler son derece karmaşık, geniş ve kapsamlıdır. Davranışlar dört ana değişkenden etkilenmektedirler. Bunlar; sorun çözmede denenmemiş davranışlar, önceki davranışların etkisiz olması, davranışların işlevsel sonuçları, bireyin çabası ve sabrı şeklinde sıralanabilir. Sorun çözme sürecinde birey, çözüm için hedefe yöneldiğinde karsılaştığı engellerin bireyde yarattığı gerilimle bas edebilmektedir. Diğer bir ifade ile sorun çözme sürecinde bilişsel süreçler sorunun ortaya konması ve doğru çözüm yolunun belirlenmesinde etkili rol oynarken duygusal boyut sorun çözme sürecini kolaylaştıran ve zorlaştıran duyguların anlaşılması ve kontrol altına alınmasında önemli rol oynamaktadır. Sorun çözmenin sosyal boyutunda ise benzer sorun durumlarında baksa kişilerin neler

yaptığını öğrenmek, uzman görüsü almak veya yazılı kaynaklara başvurmak gibi sosyal eylemler yer almaktadır. Bunlar da davranışsal süreçlerle son bulur, bireyin sorunun çözümüne ilişkin davranışların işlevsel sonucunun incelenmesi, soruna yaklaşım soruna doğrudan eğilip yüzleşme süreçlerini içermektedir (Adagide, 2008: 25). Sonuç olarak birbirinden farklı gibi görülen aynı zamanda birbiriyle ilişkili üç ana yönelimle sorun çözme süreci gerçekleşmektedir.

1.2.3. Sosyal Sorun Çözme

Duyan ve Gelbal (2008) aktarımına göre sosyal sorun çözme becerileri, belirli bir sorun durumu için geliştirilen özgül sorun çözme becerilerinin ve tekniklerinin kullanılması yoluyla bir çözüm bulmak için rasyonel araştırma yapmaya karşılık gelmektedir. D’Zurilla ve Nezu, (1999), sorunu tanımlama ve biçimlendirmede; sorunu çözen kişi mümkün olduğu kadar, durumu iyileştirme, durumu kabul etme ve duygusal sıkıntıyı azaltma gibi davranışlarda bulunarak sorunu anlamaya çalışmaktadır. Alternatif çözümler üretmede, birey sorun çözme hedeflerine odaklanır ve hem karar verme ve hem de çözümü uygulama, onaylama, değerlendirme de orijinal çözümleri içeren çok çözümü tanımlamaya çalışmaktadır. Karar verme sürecinde, sorun çözen birey farklı çözümlerin sonuçlarını hesaplar, onları yorumlar ve karşılaştırır ve daha sonra en iyi olanı seçmeye çalışmaktadır. Son adım olarak, çözümü uygulama, onaylama ve değerlendirmede, birey gerçek dünyasında sorunlu durumu uygulamaya çaba gösterir, seçilen çözümün sonucunu izler ve değerlendirmektedir (Akt. Şahin 2009: 15). Etkili sorun çözme becerilerinin akılcı, tartarak ve sistematik olarak uygulanması olarak tanımlanabilecek yapıcı sorun çözme tarzı ya da işlemi akılcı sorun çözme olarak açıklanmaktadır. Sosyal sorun çözmede bir işlemin görevinin ise güdüleyici fonksiyonu üstlendiğine inanılmaktadır. Bireyin sorunu anlama, etkili çözümler veya baş etme yolları bulma amacıyla gerçekleştirdiği bilişsel ve davranışsal aktiviteler sorun çözme becerileri olarak vurgulanmaktadır. Sosyal sorun çözme modelinde sorun çözme yetkinliği dört farklı kategoride değerlendirilmektedir. Bunlar;

1) Sorun tanımlaması ve formülasyonu: Bu asama sorunun tanımlanması ve biçimi ile ilgilidir. Başarılı bir sorun çözümü için, sorun çözen bireyin sorun konusunda bilgi sahibi olması, sorunun özünü anlamaya çalışması ve kullanılan ilk adımın sorun hakkında bilgi ve sorunla ilgili gerekçeleri toplama süreci olarak ifade edilmektedir. Sorun çözme sürecinin ilk aşaması, bir güçlüğün sezilmesi ya da bir şeylerin yolunda gitmediğinin fark edilmesidir. Sorunlar tesadüfen veya sistematik incelemeler sonucunda fark edilebilir. Ama

genellikle sorunlar doğal olarak ortaya çıkarlar ve gerginliği veya çatışmayı artırarak varlıklarını duyurmaktadır (Dereli, 2008: 35).

2) Seçenek çözümlerin oluşturulması: Sorunla ilgili bilgi toplanırken sorunun nasıl çözüleceğine iliksin düşünce ve olasılıklar da ortaya çıkmaktadır. Tüm bunlar hipotezler halinde ifade edilebilir ve daha sonra bu hipotezlerden doğru olan bir çözüm ortaya çıkmaktadır. Bu çözüm olasılıklarının değeri büyük ölçüde sorunu çözecek kişinin özgünlüğüne ve yaratıcılığına bağlı olduğu ifade edilmektedir (Zembat Unutkan, 2005: 223). Farklı çözümler üretildikten ve soruna özgü nedensel faktörlerle iliksileri açıklandıktan sonra, çözümleri birleştirmek gerekmektedir. Bu aşamada amaç en iyi çözümü seçmek yerine birçok alternatifi düşünmek ve sorunun büyük çok boyutu olduğunu ve birden fazla alternatifi olabileceğinin bilincinde olmak gerekmektedir. Herhangi bir karara varmadan önce, alternatiflerin tartılması ve test edilmesi süreci başlatılmaktadır. Eğer süre ve kaynaklar uygunsa, bu noktada ulaşılan farklı çözümlerle ilgili daha fazla veri toplamak için bir çaba gösterilir, alternatifler üretilirken birçok olası çözüm oluşturulur, ancak bu aşamada çözümler değerlendirilmemektedir (Öğülmüs, 2004:

Benzer Belgeler