• Sonuç bulunamadı

H. SORUMLULUK DAVASINDA USUL, YETKİ VE GÖREV Usul: TTK m.146 hükmü gereği; “Ticaret şirketlerinde ortakların

I. SORUMLULUĞUN SONA ERMESİ 1. GENEL OLARAK

Ortaklık yönetim kurulu üyeleri aleyhinde sorumluluk davası-nın; gerek genel kurulun olumlu kararı, gerek azınlık pay sahiplerinin olumlu kararı ve talebi üzerine, açılması halinde, önceden de belirtti-ğim gibi bir ön şart mevcut; bu bir genel kurul kararının veya yeterli azınlık talebinin bulunmasıdır. Öyleyse bu tip bir davada yapılacak ilk savunma; bu yönde bir genel kurul kararının veya azınlık talebinin olmadığı yönünde olmalıdır.56

Yönetim kurulu aleyhinde sorumluluk davası açılması yönünde alınan genel kurul kararına karşı, iptal davasının açılması halinde, so-rumluluk davasında kullanılacak bir savunma yoludur.

Yukarıda açıkladığım üzere sorumluluğun doğması için çeşitli kri-terler vardır. Yönetim kurulu üyesinin/lerinin; kusursuzluğunu ispatı halinde (TTK m. 338), eyleminin zarara sebebiyet vermediği veya

eyle-56 Helvacı, Mehmet, a. g. e., s. 136

miyle oluşan zarar arasında illiyet bağının olmadığının ispatı halinde sorumluluğu doğmayacaktır. Öyleyse; bu durumlarda savunmanın temelini teşkil etmelidir. Yine sorumsuzluk halinin kanıtlanması (TTK m. 308, 319, 320, 332, 334, 335) durumunda ve üyeye sorumluluk yük-lenemeyeceği hallerde yönetim kurulunun sorumluluğu söz konusu olmayacaktır.

Bu genel hususların dışında yönetim kurulu; “İbra, Zamanaşımı ve Zarara Birlikte Sebebiyet Verme” hallerinde de savunmalarını yaparak sorumluluktan kurtulabilecektir.

I. 2. İBRA

i. İbra Kavramı ve İbra Kararının Özellikleri

Arapça kökenli bir sözcük olup, “aklama, temize çıkarma” anlamına gelen ve yönetim kurulu için bir sorumluktan kurtulma kurumudur.57 Tüzel kişiler bakımından; tüzel kişinin yönetim ve karar organı, belli bir hesap dönemi sonunda tüzel kişi genel kuruluna faaliyet ve işlem-leri hakkında hesap vermek zorundadırlar. Bu sebeple, tüzel kişinin yetkili karar organının kararı ile hesap veren organın üyelerine kar-şı yaptıkları işlemlerin hukuka ve işin gereğine uygun olduğunun bir karar şeklinde açıklanmasıdır. Öyleyse ibra; menfi bir borç ikrarı olup (borçtan kurtulma), karar niteliğinde, tek taraflı bir irade beyanıdır.58

Anonim ortaklıklarda ibra; genel kurulun; yönetim kurulunu, de-netçilerin ve müdürlerin(ortaklık yöneticileri) bir hesap yılı sonunda, o yıla ait iş ve faaliyetlerini onaylama ve ortaklığın, ibra edilenlere karşı iş ve eylemlerinden dolayı, bir alacak veya hak sürmeyeceği ve onları sorumlu tutmayacağı anlamına gelir.59

Kararın Özellikleri: Anonim ortaklıklarda ibra kararını vermeye yetkili organ “genel kuruldur.” Bu ibra yetkisi genel kurulun münhasır yetkisindedir. Dolayısıyla başka bir organ veya kişiye devredilmesi mümkün değildir. İbra kararı için TTK’da özel bir yetersayı

öngörül-57 Pulaşlı, Hasan, a. g. e., s. 330; Aytaç, Zühtü, Anonim Ortaklarda İbra; Ankara-1982, s. 7 vd.

58 Çamoğlu, Ersin, “Anonim Ortaklık Yönetim Kurulu Üyelerinin İbrasının Sorumlu-luk Davalarına Etkisi”, İHFM, C.XXXVI, 1971/1-4, s. 329; Aytaç, Zühtü, a. g. e., s. 7.

59 Pulaşlı, Hasan, a. g. e., s. 330; Aytaç, Zühtü, a. g. e., s. 15-16

memiştir; öyleyse ibra kararı adi çoğunlukla alınır.60 TTK m. 374 gere-ğince; ibra kararlarında: yönetim kurulu üyeleri ile bunların maddede sayılan yakınları(karı-koca, usul ve füru) ve ortaklık işlerinin görülme-sine herhangi bir suretle katılmış olanlar müzakereye katılma oy hak-kından yoksundurlar. Oy hakhak-kından yoksun olan kişi kendi adına oy kullanamayacağı gibi, başkasının vekili sıfatıyla da oy kullanamaz.61 Ancak yönetim kurulu üyeleri, denetçilerin bilançonun onaylanmasın-da oy kullanabilirler. Dolayısıyla, ibra konusu ile bilançonun tasdiki konusunun, genel kurul gündeminde ayrı maddeler halinde yer alma-sı gerekir.62 Nitekim Yargıtay da bu konuların ayrı gündeme alınması yönünde kararlar vermektedir.63

Tabi ki belirtmek gerekir ki; yönetim kurulunun ibrasında denet-çiler; denetçilerin ibrasında da yönetim kurulu üyelerinin ibra için oy hakkı vardır.

Bir ibra oylamasında oy kullanması yasak kişilerin oy kullanması o ibra kararını tek başına geçersiz hale getirmez. Ancak o kullanılan oyların kararın sonucunu etkilemiş olması gerekir. Kanunda açık ola-mamakla birlikte ve TTK m.374’te sadece “oy kullanamazlar” demiş ol-makla birlikte, oy hakkından yoksun olan kişi ve paylar toplantı yeter sayısında göz önünde bulundurulmalıdır. Çünkü kanunda, “…müza-kerelerde, rey hakkını kullanamaz.” Demekte ve dolayısıyla buradan top-lantıya katılabileceği ancak oy kullanamayacağı sonucu çıkmaktadır.

Ancak tabiî ki bu durumun netleştirilmesi ve kanun maddesine ek-lenmesi gerekmektedir. Fakat doktrinde bunun aksi yönünde görüşe sahip olanlarda vardır. Bakınız aksi görüş için.64

İbra kararı açık olabileceği gibi zımni de olabilir nitekim; TTK m.

380;

“Bilançonun tasdikine dair olan umumi heyet kararı, aksine sarahat ol-madığı takdirde, idare meclisi azalariyle müdürler ve murakıpların ibrasını tazammun eder. Bununla beraber bilançoda bazı hususlar belirtilmemekte

ve-60 Poroy/Tekinalp/Çamoğlu/ a. g. e., s. 346.

61 Teoman, Ömer, Anonim Ortaklıkta Pay Sahibinin Oy Hakkından Yoksunluğu, İstanbul 1983, s. 79 vd.

62 Eriş, Gönen, Açıklamalı-İçtihatlı Türk Ticaret Kanunu Ticari İşletme ve Şirketler, C. I, 1.

Bası, Ankara 1987, s. 1070.

63 Yarg. 11. HD. 17.04.1980t. 1714E./2024K.( Eriş, Gönen, a. g. e., s. 1070)

64 Poroy/Tekinalp/Çamoğlu/ a. g. e., s. 347.

yahut bilanço şirketin gerçek durumunun görülmesine mani yanlış bir takım hususları ihtiva etmekte ise, idare meclisi azalariyle müdürler ve murakıplar, bilançonun tasdikiyle ibra edilmiş olmazlar.65

demekle genel kurulun gerçeğe uygun bilançonun tasdikine ka-rar vermesinin zımni olarak yönetim kurulu, müdürler ve denetçilerin ibrası anlamına geleceğini belirtmektedir. Gerçeğe uygun bilançonun anlamı ise; ortaklığın tüm işlerini eksiksiz kapsamalı, ortaklığın gerçek durumunu yansıtmaya engel olacak yasal olmayan hiçbir hiç bir kalem içermemelidir. Bilançonun onaylanması ile yönetim kurulu, orta bilgi ve yetenekteki bir anonim ortaklık yönetim kurulu üyesinin, bilanço-nun tetkikinden anlayabileceği konulardan ibra edilmiş sayılacaktır, mahiyeti itibariyle bilançodan anlaşılamayan hususlarda ibra söz ko-nusu olmaz.66 Genel kurulun bilgisine sunulmamış, açıklanmamış, bel-gelendirilmemiş, normal bir ortağın anlayamayacağı konularda ibra olmaz. İbra sadece genel kurulun bilgisine sunulan haller ile sınırlıdır.

Belgesiz işlemler, genel kurulda tartışıldı ise yine ibra geçerlidir.

İbra kararları da sakat olabilir. İbra da bir genel kurul kararı oldu-ğundan, genel kurulu kararlarının sakatlığına ilişkin hükümlere tabi-dir. Sakatlığı yokluk veya butlan ise, bu yönde ilgililerce açılacak dava veya defi olarak ileri sürülmesi halinde hüküm doğurmaz67. Kanuna, ana sözleşmeye veya dürüstlük kuralına aykırı ibra kararları iptal et-tirilebilir. İbra kararları; irade bozukluklarına dayanılarak yani hata, hile, tehdit sebebine dayanılarak bağlayıcı olmadığı yönünde dava açı-larak iptal ettirilebilir.

İbra kararı genel kurulca geri alınamaz. Organların tasarruf yet-kisi, üçüncü kişilerin haklarının başladığı yerde son bulur. Öyleyse alı-nan ibra kararı ile yönetim kurulunun kazanılmış bir hakkı doğar. Do-layısıyla, ibra kararının geri alınması, yönetim kurulunun kazanılmış haklarını ihlal edeceğinden, hukuk güvenliği ilkesi kapsamında ibra kararının geri alınması söz konusu olamaz. Bu imkanın tanınması, or-taklıkta, hakimiyetin değişmesi durumunda geriye dönük karar alma anlamına gelir ki buda dürüstlük kuralıyla bağdaşmaz.

Bankalar Kanunu’nun son uygulamalarında, bu ilke göz önünde

65 http://www.mevzuat.adalet.gov.tr/html/997.html

66 Aytaç, Zühtü, a. g. e., s. 103.

67 Poroy/Tekinalp/Çamoğlu/ a. g. e., s. 347.

tutulmaksızın geriye doğru, 5 yıl içinde (zamanaşımı süresi) verilen ibra kararlarının genel kurulda kaldırılması suretiyle eski yöneticiler aleyhinde sorumluluk davaları açılması yoluna gidilmiştir ki bu du-rum hukukun temel ilkelerine aykırıdır. Bu uygulama gerçekte Banka-lar Kanunu’na da aykırıdır. Nitekim BankaBanka-lar kanunu’na göre; “…Fon, sorumlulukları tespit edilen eski yönetim kurulu üyeleri, denetçiler aleyhine varsa ibraların iptali ve verdikleri zararın tazmini istemiyle TTK hükümlerine göre dava açabilir” demektedir. Öyleyse ibranın kaldırılmasını mahkemeden talep etmek zorundadır.68 İleride ayrıntılı izah edilecektir.

Kendileri hakkında, dürüstlük kuralına aykırı ibra kararı veril-meyen üyeler, ortaklıktan ibra talep edebilir veya ibra davası açarak, mahkemeden ibra edilmesini isteyebilir. Yönetim kurulu üyesinin ibra edilmesi yönünde açacağı dava bir menfi tespit davasıdır.69 Mahkeme-ce verilen ibra kararı da kesindir. Hakkında sorumluluk davası açılan ve yürüyen, yönetim kurulu üyesi, bu sorumluluk davası açılmadan veya yürürken, hakkı olan ibra kararının verilmemesi dolayısıyla mah-kemeden ibrasını talep için ibra davası açabilir. Bir an için yürüyen davada savunmasını yapma olanağı varken, ayrı bir davada menfaati olmadığı düşünülse bile, kendinden esirgenen ibra karı için yargıya gitmekte vazgeçilmez bir manevi menfaati vardır70. ayrıca hiç kimse ibra edilmeyen üyeyi, hakkından sorumluk davası açılmasını bekleme-ye zorlayamaz. Dolayısıyla Yargıtay menfaati olmadığı yönünde karar verse de buna katılmakta ve kararının değişeceğini ummaktayım.

j. İbranın Sorumluluk Davalarına Etkisi

1. Ortaklığın Açacağı Sorumluluk Davasına Etkisi

İbra yukarıda belirttiğim üzere menfi bir borç ikrarıdır. Öyleyse yönetim kurulu üyeleri aleyhinde açılacak sorumluluk davalarını çok yakından ilgilendirir. Öyle ki ortaklık genel kurulunun verdiği geçer-li bir ibra kararı, ortaklığın sorumluluk davası açma hakkını ortadan kaldırır.71 Çünkü ibra; ortaklığın, ilgili hesap dönemine ilişkin işlemler

68 Poroy/Tekinalp/Çamoğlu/ a. g. e., s. 348.

69 Helvacı, Mehmet, a. g. e., s. 145; Çamoğlu, Ersin, a. g. e., s. 215.

70 Çamoğlu, Ersin, a. g. e., s. 215.

71 Çamoğlu, Ersin, a. g. e., s. 329; Arslanlı, Halil, Anonim Şirketler, II-III, Anonim Şirke-tin Organizasyonu ve Tahviller, İstanbul 1960, s. 196; İmregün, Oğuz, a. g. e., 245;

sebebiyle tazminat talebi bulunmadığını ikrar etmesi anlamına gel-mektedir. Hem açık ibra kararları, hem de bilanço tasdiki sonucu zım-ni ibra menfi borç ikrarını içerir.

2. Ortakların ve Ortaklık Alacaklılarının Davalarına Etkisi İbra kararı nedeniyle ortakların ve ortaklık alacaklılarının uğra-dıkları dolayısıyla zararlara dayanan dava hakkı TTK’ da düzenlenme-miştir.

Türk hukukunda, ibranın ortakların ve ortaklık alacaklılarının do-layısıyla uğradıkları zararlarda dava hakkını ortadan kaldırdığı dü-şünüldüğü gibi,72 bunun tersini düşünen yazarlarda vardır.73 Kanım-ca da, dolayısıyla uğranılan zararlarda, ortakların dava hakkı asil ve ikincil olmayan niteliktedir. Bu sebeple anonim ortaklığın verdiği ibra kararı, ancak ortaklık tüzel kişiliğini bağlayacağından, ortakların do-layısıyla uğradıkları zararlara ilişkin dava hakkını etkileyemeyeceğini düşünmekteyim. TTK m. 379; genel kurul kararları menfi oy verenler (ve toplantıya katılmayanlar) da dahil bütün ortaklar yönünden bağla-yıcı nitelik taşır. Ancak bu hüküm ortaklığın kendi dava hakkı üzerin-deki tasarrufudur. Dolayısıyla ibra kararı, TTK m. 336’nın ortaklara ve alacaklılara tanıdığı dava hakkını ortadan kaldırmayacaktır.

Ayrıca bu yönde açılacak davada tazminat kazanılması halinde bu tazminat ortaklık tüzel kişisine verilecek, dava kaybedilmesi halinde masraflar davayı açan ortakta kalacaktır. Zaten davanın açılması bile ortağı yeteri kadar güçlüğe sokmaktayken birde ibra kararını ekleme-nin anlam da bulunmamaktadır.74

Ansay, Tuğrul, “Anonim Şirketlerin Ehliyetleri, İdare Meclisinin İbrası, Aleyhine Mesuliyet Davası ve Yargıtay Hukuk Genel kurulu kararı”, BATİDER, 1966, C. III, S. 3, s. 423; Helvacı, Mehmet, a. g. e., s. 145; Tekil, Fahiman, Anonim Şirketler, 2. bası, İstanbul 1978, s. 310-312.

72 Arslanlı, Halil,a. g. e., s. 185; Ansay Tuğrul, a. g. e., s. 423; İmregün, Oğuz, a. g. e., 250; Postacıoğlu İlhan, Anonim Şirketlerde İdare Meclisi Azalarının Hukuki Mesuliyeti, Halil Arslanlı’nın Anısına Armağan, İstanbul 1978, s.489 ( Helvacı, Mehmet, a. g. e., s.

146).

73 Domaniç, Hayri, a. g. e., s. 874; Çamoğlu, Ersin, a. g. e., s. 219; Tekil, Fahiman, a. g. e., s. 312-314; Baştuğ, İrfan, Şirketler Hukunun Temel İlkeleri, İzmir 1974, s. 382 dpn.18.

( Helvacı, Mehmet, a. g. e., s. 146).

74 Aytaç, Zühtü, a. g. e., s. 212-214; Çamoğlu, Ersin, a. g. e., s. 219 (Helvacı, Mehmet, a.

g. e., s. 146).

Yönetim kurulu üyelerinin iş ve işlemleri sonucunda ortaklar ve ortaklık alacaklılarının uğradıkları doğrudan zararlar ortaklığın mal-varlığını ilgilendirmediği için, ibra kararının bu davayla ilgili haklar üzerinde hiçbir hukuki etkisi yoktur. Burada zarar ortak veya ortak-lık alacaklısı olunması sebebiyle doğmuştur. Bu davalarda hükme-dilecek tazminatta, doğrudan zarara uğrayan ortağa veya alacaklıya verilecektir.75

I. 3. ZAMANAŞIMI

Yönetim kurulu üyelerine karşı açılacak sorumluluk davalarında TTK m. 340/1’in atıf yaptığı m.309/4 daki zamanaşımı süreleri uygu-lanacaktır. Bu madde kapsamında ise üç ayrı zamanaşımı süreleri var-dır.

a. İki Yıllık Süre

TTK m. 30974; “…Mesul olan kimselere karşı tazminat istemek hakkı da-vacının zararı ve mesul olan kimseyi öğrendiği tarihten itibaren iki yıl…”76 demekle ve davanın, davacı olan ortaklık, ortak veya ortaklık alacaklı-sının sorumluları ve zararı öğrenmesinden itibaren 2 yıllık zamanaşı-mına tabi olduğunu belirtmektedir. Öyleyse hem ortaklığın, hem orta-ğın yani pay sahibinin ve hem de ortaklık alacaklısının uyması gereken zamanaşımı süresi 2 yıldır. Ortaklığın dava açmasındaki zamanaşımı yönünden bu durum tartışıldı ise de Yargıtay bu 2 yıllık sürenin “ano-nim ortaklığın davası açısından da geçerli” olduğunu belirtmiştir.77 Dokt-rinde ise, ortaklık tarafından yönetim kurulu üyelerine karşı açılacak sorumluluk davalarında, TTK m. 340’ın 309’a atıf yapmasına karşın, TTK m. 341’in 309’a atıf yapmadığından bahisle, bu durmda zamana-şımına ilişkin genel hüküm olan BK. m. 126/4 hükmündeki, 5 yıllık zamanaşımının uygulanması gerektiği görüşü de savunulmaktadır.

75 Pulaşlı, Hasan, a. g. e., s. 341-342.

76 http://www.mevzuat.adalet.gov.tr/html/997.html

77 Bkz. Yarg. 11. HD, 10.05.1983 t. 2413E/2645K. (Eriş, Gönen, a. g. e., s. 979)

b. Beş Yıllık Süre

TTK m. 30974; “…her halde zararı doğuran fiilin vukuu tarihinden iti-baren beş yıl geçmekle müruruzamana uğrar”

Demekle; dava, her halde yani sorumlular veya zarar öğrenilsin öğrenilmesin, zarar verici fiilin gerçekleştiği tarihten itibaren başla-mak üzere beş yıllık sürenin geçmesiyle zamanaşımına uğrayacaktır demektedir. Burada önemli zarar verici fiilin gerçekleştiği tarihtir.

Yoksa zarar verenin veya zararın öğrenilmesi gerekmez.

c. Ceza Zamanaşımı

TTK m. 30974; “…bu fiil cezayı müstelzim olup Ceza Kanununa göre müddeti daha uzun müruruzamana tabi bulunuyorsa tazminat davasına da o müruruzaman tatbik olunur.”

demekle; sorumluluğu gerektiren fiil, aynı zamanda bir suç teşkil edi-yorsa ve bu suça ait zamanaşımı süresi Ceza Kanunu’muza göre daha uzun zamanaşımı süresine tabi bulunuyorsa, sorumluluğa ilişkin taz-minat davasında da bu ceza kanunundaki zamanaşımı süresi uygula-nacaktır demektedir.

İşte bu sürelerin geçirilmesi durumunda, anonim ortaklık yöne-tim kurulu üyeleri aleyhinde artık sorumluluk davası açılamaz. Ancak tabiî ki dava açma hakkını zamanında kullanmayanlar hakkında so-rumluluk yoluna gidilebilecektir.

IV. MÜDÜRLER VE SORUMLULUKLARI

Benzer Belgeler