• Sonuç bulunamadı

5. SONUÇ VE ÖNERİLER

5.1. Sonuç

Gastronomi, yemeği bir sanat ve bilim alanı haline getiren, yemek kültürü

oluşturma noktasıyla hareket eden çalışma alanıdır. İnsanın en temel fizyolojik ihtiyaçlarından birinin beslenme olduğu düşünüldüğünde gastronomi aslında temel ihtiyaçlara seslenen; fakat bunu yaparken de beslenmenin önemini ortaya koyan bir alan halindedir.

Gastronomi sadece yemek kültürünü oluşturmayan, aynı zamanda yemek kültürüyle birlikte insanın olduğu birçok alanı da etkileyen bir daldır. İnsanın beslenme kültürü aynı zamanda onun bulunduğu coğrafyayla ilgili olduğu için gastronomi bireye yemek kültüründe yeni keşifler yapma olanağı da sunmaktadır. Gastronomi ile birlikte birey farklı bir destinasyona gittiği zaman oranın yemek kültürüyle tanışacak, yeni tatlar ve kültürler tanıyacaktır. Bu kapsamda yapılan seyahatler gastronomik seyahat adını almaktadır. Her bireyin bir kimliği olduğu gibi her coğrafyanın da bir kimliği vardır ve bu kimlik coğrafyaya ait özellikler taşımaktadır. Gastronomik kimlik adı verilen bu özellik, her yere/yöreye kendine has lezzetler oluşturma, malzemeleri ve kullanılan pişirme teknikleriyle birlikte bir yemek kültürüne sahip olma olanağı sunmaktadır. Gastronomik kimlikle birlikte yer ve yöreler kendi içerisinde de bir kimlik kazanmakta, bu kimlik ülke içerisinde oranın tanınmasına dolayısıyla gelişmesine de katkıda bulunmaktadır.

Dünya üzerinde birçok destinasyon yerel lezzetleriyle ve gastronomik kimliğiyle ön plana çıkmıştır. Bu ön plana çıkma sürecinde destinasyonun birçok özelliği etkili olmuştur. Bu özelliklerin yemek kültürüyle bağdaşması da oldukça önemlidir.

18.yüzyılda sanayileşmenin başlaması insan yaşamına birçok noktadan etki etmiştir. Bu etkilerin başında da şehirleşmenin başlaması gelmiştir. Sanayi ile birlikte tüketim olgusunun önemli hale gelmesi büyük şehirlerin kurulmasına neden olmuştur. Şehirlerin kurulması da nüfusun artmasına ve insanların birçok şeyi daha kolay yoldan çözmek istemesi sürecine doğru gitmiştir. Fast food kültürü adını verdiğimiz bu kültür kendi içerisinde bireyi çabuk tüketmeye itmiştir. Bu çabuk tüketim sadece yemek

128

alanında değil, aynı zamanda hayatın her alanında da etkili olmuştur. 1986 senesinde Roma’da bir McDonalds restoranının açılmasını protesto eden bir grup kişiler slow food hareketini de başlatan kişiler olmuştur. Slow food hareketi aslında temelde “cittaslow” yani sakin şehir hareketinin de bir uzantısı şeklindedir. Şehirleşmenin olmadığı, bireylerin yerel lezzetlerle beslendiği, AVM kültüründen uzak bu hareket temelde insanın özüne yani doğaya dönmesini de ifade etmektedir. Nitekim fast food kültürü bireyin özünden uzaklaştırmış, onun çabuk hazırlanan ve çoğunlukla sağlıksız gıdalarla beslenmesi düşüncesini bireye yüklemiştir. Slow food düşüncesi ise buna karşın hazırlanan yemeklerin bizzat doğadan alınan özünün bozulmamasını, yemeklerin uzun sürede pişmesini ve sağlıklı şekilde hazırlanarak tüketilmesi düşüncesini ifade etmektedir.

Dünya üzerinde birçok cittaslow yani sakin şehir unvanını alan şehirlerde slow food düşüncesi aşılanmaktadır. Nitekim cittaslow unvanı alan şehirlerin yemek kültüründe de bu şekilde bir beslenme fikri yatmaktadır. Türkiye’de 2018 itibariyle cittaslow unvanını alan 14 şehir bulunmaktadır. Cittaslow unvanını alan ilk yer ise İzmir’in Seferihisar ilçesidir. Seferihisar Akdeniz iklimine sahip olan, yerleşimi ve doğasıyla birlikte insan yaşamına oldukça elverişli olan bir ilçedir. 2009 senesinde cittaslow unvanını almasının ardından bölgeye yapılan yatırımlar daha da artmış, bilhassa yerli ve yabancı turistin bölgeye gelmesi adına cittaslow kapsamında turizm faaliyetlerine yönelinmiştir.

Çalışma literatüründe Seferihisar’daki yenilebilir endemik bitkiler ele alınmıştır. Yeryüzünde sadece belli bir bölgede yetişebilen bitkileri ifade eden endemik bitkiler yemeklerde de kullanılmaktadır. Nitekim araştırma kapsamında yenilebilen endemik bitkiler ele alınmıştır.

Seferihisar bölgesinde yenilebilen endemik bitkiler; hindiba, çörtük, turp otu, tarhana otu, Arapsaçı, cibes otu, şevketi bostan gibi bitkilerdir. Bu bitkilerin en önemli özelliği içerisinde zararlı toksin barındırmaması ve yenilebilme özelliğiyle yemeklere lezzet katmasıdır. Bu bitkilerle yapılan zeytinyağlı yemekler doğrudan zeytinyağıyla yapılabildiği gibi, zeytinyağının lezzet verdiği ve özünde zenginleştirdiği yemekler de olabilmektedir. Seferihisar slow food kapsamındaki yemeklerde bu bitkiler de oldukça kullanılmakta ve şehrin gastronomik kimliğine fayda sağlamaktadır.

129

Araştırmada elde edilen sonuçlar doğrultusunda demografik özelliklere baktığımızda, çoğunlukla erkek, 36-45 yaş aralığında, evli, lise ve lisans mezunu ağırlıklı, 1601-2500 Tl gelire sahip, emekli,memur ve işçi sınıfından oluşan katılımcılar bulunmaktadır. Yapılan analizler sonucunda alt boyut ifadelerine dair verilen cevaplarda , Seferihisar’ın bölge etkinliğine dair görüşleri arasında katılımcılar Seferihisar yöresinin gastronomik açıdan zengin olduğunu, düzenlenen festivaller açısından optimum bir destinasyon olduğunu ve slow food akımının benimsendiği bir destinasyon olarak görmektedirler. Yine 2.boyut ve 3. Boyutlarda katılımcılar yenilebilir otların sağlık açısından önemli olduğunu, yenilebilir otların bölgenin gastronomik çekiciliğini arttırdığını ve zeytinyağlı yemeklerde yenilebilir otların kullanımının önemli bir bileşen olduğunu düşünmektedirler. Yine otun tanınabilirliği açısından otlarla harmanlanmış zeytinyağlı ürünler sunan işletmelerin olması gerektiği ve daha çok festival ve pazarların düzenlenmesi gerektiği düşüncelerine katılmaktadırlar. Katılımcılar , yenilebilir otların özellikleri ve kullanım alanlarıyla ilgili alt boyut ifadelerinde ise, otları daha çok aromatik amaçlı tercih etmektedirler. Ayrıca tercih yüksekliği açısından katılımcılar antioksidan içeriği yüksek ve bağışıklık sistemini güçlendirme amaçlı otları tercih etmektedirler.

Yapılan korelasyon analizi sonucunda katılımcıların Seferihisar yöresine yönelik algıları ile yenilebilir otlara yönelik algıları pozitif yönlüdür. Yani, katılımcıların Seferihisar’ın gastronomik bir çekiciliğinin olmasına katılmaları yenilebilir otların etkinliğiyle pozitif yönde bir ilişkisi olduğunu düşünmektedirler. Başka bir deyişle yöreye özgü otların varlığı Seferihisar’ın gastronomik çekiciliğini arttırdığını söyleyebiliriz. Bir başka yapılan korelasyon analizinde katılımcıların yenilebilir otların etkinliğine yönelik algıları ile bunların zeytinyağlı yemeklerde kullanılmasına yönelik algıları arasında pozitif bir ilişki vardır. Yani, katılımcıların yenilebilir otlara yönelik olumlu düşünceleri ile zeytinyağlılarda kullanılmasına yönelik düşünceleri pozitif yönlüdür. Başka bir deyişle yöreye özgü otların zeytinyağlı yemeklerde kullanılması katılımcılar açısından vazgeçilmez bir unsur olarak görülmekte ve bölgenin gastronomik anlamda gelişimi açısından kaydadeğer derecede önemli olduğunu düşünmektedirler.

130

Benzer Belgeler