• Sonuç bulunamadı

Divanlarda kendilerine sunulan övgü şiirleri üzerinden Osmanlıda kültür ve sanata katkı sağlayan ailelerin tespitinin ele alındığı bu çalışmada öncelikle aile üyelerinin takibinin ne kadar yapılabildiği üzerinde durulmuş ve ilgili kaynaklardan tespit yapılmıştır. Bu üyelerin ne kadarının kültür ve sanat faaliyetleri içerisinde bazen şair, bazen hami bazen de hem şair hem hami olarak ön plana çıktıkları belirlenmiştir. Değerlendirilen toplam 25 aile üzerinden Osmanlı kültür ve sanat faaliyetleri içinde bu ailelerin ne ölçüde yer aldıkları ortaya çıkmıştır. Osmanlının kuruluşunda önemli katkıları olan Çandarlı ailesinden başlayarak Nevşehirli-zâdeler ailesine kadar divanlarda belirli aile üyelerinin ön plana çıktığı, kendilerine dönem şairleri tarafından şiirler sunulduğu görülmektedir. Ancak tüm aileler bu açıdan gözden geçirildiğinde dikkati çeken bazı ortak noktalar vardır. Sözü edilen aile üyelerinin tamama yakını aldıkları eğitimin ardından vezirlik,

sadrazamlık, kazaskerlik, şeyhülislamlık gibi devletin önemli

kademelerinde görevlerde bulunmuşlardır. Görev aldıkları mesleklerine bu açıdan bakıldığında bir ailenin parçası olarak aynı mesleği devam ettirme hususu dikkati çekmektedir. Örneğin Çandarlı ailesinin ve Osmanlının da ilk sadrazamı olan Kara Hayreddin Paşa’nın ardından

ailenin dört üyesi daha sadrazamlık makamını devam ettirmiştir. Benzer durum Köprülü ailesinin çoğu üyesinin vezir oluşu üzerinden de düşünülebilir. Ebussuud-zâdeler, Sunʿullah-zâdeler, Fenârî-zâdeler gibi Osmanlının ilmiye sınıfına mensup olan şeyhülislam ailelerine bakıldığında ise örneğin Bayram-zâdeler ailesinin 2 şeyhülislam, 3 kazasker ve 2 kadı; Bostan-zâdeler ailesinin 1 şeyhülislam, 7 kazasker ve 4 kadı; Ebussuud-zâdeler ailesinin 2 şeyhülislam, 3 kazasker ve 4 kadı; Ebûishak-zâdeler ailesinin 5 şeyhülislam, 5 kazasker ve 4 kadı; Fenârî- zâdeler ailesinin 2 şeyhülislam, 3 kazasker ve 11 kadı; Çivi-zâdeler ailesinin 2 şeyhülislam, 4 kazasker ve 2 kadı yetiştirdiği görülmektedir. Bu isimlerin birçoğunun aynı zamanda şair ve söz edilen devlet

görevlerinin sultanlık makamına yakın oluşu bir arada

değerlendirildiğinde hami konumunda cazip isimler olarak da gündeme geldikleri görülmektedir. Osmanlının ilk döneminde etkin olan bazı ailelere bakıldığında bu ailelerin devrin siyasi hayatında da oldukça söz sahibi oldukları dikkat çekmektedir. Bu noktada bu ailelerin Batıdaki siyaset ve sanat hayatının içinde olan Medici gibi ailelerin konumlarına benzer bir durumlarının olduğu görülmektedir. Ancak Çandarlı ailesinin İstanbul’un fethine kadar çok güçlü olan konumu Çandarlı Halil Paşa’nın İstanbul kuşatması ile ilgili muhalif fikirleri ve ailenin devrin siyasetinde fazla yönlendirici olmaları sebebiyle fethin ardından idamı ve ailenin mallarına el konulması Çandarlı ailesinin ilerleyişinin önünü kestiği gibi benzer konumdaki ailelerin siyasi olarak yükselmelerini de engellemiş görünmektedir. Devlet görevlerinde yaşadıkları sorunlar aile üyelerinin devamının da önemli görevler almalarının dolayısıyla da hami olarak ön plana çıkışlarının da önüne geçmiştir. Çandarlı Halil Paşa’nın ardından oğlu vezirlik makamına getirilmiş ama sonraki devam eden nesilden başka bir isim bu makamlarda bulunmamıştır. Tâcîbeg ailesi de nişancı Tâcî-zâde Cafer Çelebi’ye gelinceye kadar Sultan II. Bayezid ve Yavuz Sultan Selim’in önemli desteklerini almış ve önemli görevlerde bulunmuş isimler iken Câfer Çelebi’nin, Yavuz Sultan Selim devrinde yeniçerileri isyana teşvik ettiği gerekçesiyle idamı sonrası ailenin devlet kademelerinde etkisi kalmaması da benzer bir örnektir. Her iki ailenin Osmanlının ilk dönemlerinde faaliyet gösteren aileler oluşu dikkate alındığında anlaşılan o ki Fatih Sultan Mehmed ve Yavuz Sultan Selim gibi ilk dönem yöneticileri, Batıda olduğu gibi önemli ailelerin siyasi

nüfuza sahip oluşunun önüne geçmek düşüncesindedir. Osmanlıda aristokrat ve burjuva aileleri batıdaki şekliyle olmadığı için bu tip aile desteklerinin Osmanlıda oluşmadığı ve bunun sebebinin siyasi yapıyla bağlantılı olduğu düşünülmektedir. Çandarlı ailesinin Osmanlı devletinin kuruluşundan itibaren hemen daima vezirlik makamını işgal etmiş olmaları dolayısıyla İstanbul’un fethinden sonra hanedanla Çandarlı ailesi arasında ortaya çıkan mücadelenin ardından bu tür sosyal sınıfların teşekkülüne çok izin verilmediği anlaşılmaktadır. Bizde yapının değişmesiyle birlikte bu tür örnekler ancak Cumhuriyet döneminde Eczacıbaşı, Sabancı, Koç gibi burjuvazi ailelerle birlikte ortaya çıkmıştır.

Osmanlıda aileler son döneme kadar çeşitli devlet görevleriyle

konumlarını sağlamlaştırmışlardır. Dolayısıyla değerlendirilen

malzemeden çıkan en önemli sonuç, söz konusu isimlerin konumlarının bir aileye mensubiyetten daha baskın olarak bulundukları devlet görevinden geldiği hususudur. Bu noktada da Batıdaki işleyişten farklı bir durum ortaya çıktığı görülmektedir.

Çalışmada söz edilen aile üyelerinin meslekleri dikkate alındığında hami olarak öne çıkan isimlerin 24’ünün şeyhülislam olduğu görülmektedir. Şeyhülislamlık ilmiye sınıfında ulaşılabilecek en üst makam olduğu için, elbette bu isimler meşihat makamına gelene kadar müderris, kazasker gibi görevlerden geçmiş ve bu görevlerinde de kendilerine şiir sunulmuştur. Rakamsal değerlendirmede bu mükerrerlik durumu dikkate alınmamıştır. Şeyhülislamları 7 isim ile kazasker, 6 isim ile sadrazam, 3 isim ile vezir, 2 isim ile nişancı ve 1 isim ile beylerbeyliği makamı izlemektedir. Bu durumda Osmanlı şairlerinin kurumsal olarak şiir sunmayı tercih ettikleri en önemli makamın şeyhülislamlık makamı olduğu ortaya çıkmaktadır. Bunda kuşkusuz Şeyhülislam Yahyâ, Bahâyî gibi aynı zamanda şair olan önemli isimlerin de payı vardır. Şeyhülislamlık makamının rakamsal çokluğu yanında bazı isimlerin bireysel olarak öne çıkışlarına da dikkat çekmek gerekir. Damad İbrahim Paşa sadrazamlık makamında olup kendisine en çok şiir sunulan devlet görevlisi ve bu yönüyle çok önemli bir hami olarak tarihe geçmiştir.

Bu tablo ilmiye sınıfına ait bazı ailelerin, bir ailenin parçası olarak şair olmayı tercih etmeleri kadar hami olma konumlarında da birbirlerine model oldukları ve imkân tanıdıklarını ortaya çıkarmaktadır. Aynı

zamanda ilmiye sınıfının bu kadar ağırlıklı olmasının yanında Çandarlılar, Nevşehirliler ve Köprülüler gibi askeri ve bürokratik özellikleriyle ön plana çıkmış ailelerin de hami olarak rol üstlendikleri anlaşılmaktadır. Çalışma, divanlarda kendileri için kaleme alınan şiirler üzerinden aileleri ele almasına rağmen az sayıda da olsa divanlarda kendilerine sunulan övgü şiirlerinin yer aldığı önemli akıncı aileleri, toplumun başka sosyal sınıflarından teşekkül ettiği ve kendi içinde homojen bir yapı sergilediği için bu çalışmanın dışında bırakılmıştır.

Çalışmada değerlendirilen malzemeden, Osmanlının kuruluş

döneminden başlayarak zaman zaman belirli aile teşekküllerinin Osmanlı devlet yapılanması içinde siyasi yapı ve önemli devlet görevlerinde yer alarak hami konumlarıyla Osmanlı kültür ve sanatına üst düzeyde destek verdikleri anlaşılmaktadır.

0 20 40 60 80 100 120

Çandarlı İbrahim Paşa Çandarlı Halil Paşa Tâcî-zâde Câfer Çelebi Müeyyed-zâde Abdurrahman Efendi Kemalpaşa-zâde Celal-zâde Mustafa Çelebi Ebussuud Efendi

Sunʿullah Efendi Bostan-zâde Mehmed Efendi Bostan-zâde Yahyâ Şeyhülislam Çivi-zâde Mehmed Efendi

Azmî-zâde Hâletî Hoca Sâdeddin Efendi Hoca-zâde Mehmed Efendi

Şeyhülislam Esʿad Efendi Ârif Mehmed Efendi Şeyhülislam Bahâyî Efendi Şeyhülislam Feyzullah Efendi Molla Fenârî Karaçelebi-zâde Mehmed Efendi Karaçelebi-zâde Abdülaziz Efendi

Şeyhülislam Seyyid Ali Efendi Şeyhülislam Abdullah Efendi

Canpolad-zâde Köprülü-zâde Esʿad Bey Köprülü-zâde Fâzıl Ahmed Paşa Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Şeyhülislam Yahyâ Dürrî-zâde Mustafa Efendi Şeyhülislam Ârif Efendi Şeyhülislam Abdullah Efendi Mirzâ-zâde Şeyh Mehmed Efendi Mirzâ-zâde Mehmed Saîd Efendi Hekimoğlu Ali Paşa Ebûishak İsmail Efendi Ebûishak İshak Efendi Şeyhülislam Esʿad Efendi Şeyhülislam Mehmed Şerif Efendi Çorlulu Ali Paşa Nevşehirli Damad İbrahim Paşa

Divanlarda Osmanlı Sanatına Katkı Sağlayan