• Sonuç bulunamadı

Duyarsızlaşma < Özel Bir

YEDİNCİ BÖLÜM

7.1 SONUÇ VE ÖNERİLER

Araştırmanın bu bölümünde, bir vakıf üniversitesinde görev yapan 211 akademik personele Maslach Tükenmişlik Ölçeği (MBI), Genel Öz Yeterlilik Ölçeği, Çok Boyutlu Algılanan Sosyal Destek Ölçeği ve Demografik değişkenlerden oluşan bir anket uygulanmıştır. Akademik personelden elde edilen veriler analiz edilmiş araştırma soruları göz önünde bulundurularak tartışılarak elde edilen bilgiler doğrultusunda yorumlar yapılmıştır. Araştırmanın bir vakıf üniversitesinde sadece akademik personele yapılmış olması, genelleme kaygısının olmamasını, sınırlılığını belirtmek için önemlidir.

Çalışmada akademik personelin tükenmişliğini ölçmek için Maslach Tükenmişlik Envanteri kullanılmıştır. Örneklem bir bütün olarak değerlendirildiğinde genel olarak akademik personelin (46,05±9,79) puan aralığında bir tükenmişlik yaşadığını söylemek mümkündür (Bkz. Tablo 3). Tükenmişlik boyut bazında ele alındığında duygusal tükenmişliğin puan aralığı (20,51±5,70); duyarsızlaşma boyutunun puan aralığı ( 8,10±2,70); kişisel başarıda düşme hissi boyutunun puan aralığının ise (17,43±4,08) olduğu belirlenmiştir. Yapılmış benzer çalışmalar incelendiğinde araştırmada elde edilen bulguların literatür ile uyumlu olduğu görülmüştür (Özdemir, 2001: Ergin, 1995:Maslach ve Jackson, 1981: Lee ve Ashforth, 1993: Tümkaya, 1996: Izgar, 2001). Kişisel başarıda düşme hissi alt boyutu puanın diğer iki alt boyuta göre yüksek olması akademik personelin, gerek fiziksel gerekse duygusal olarak yıpranmış olduğu, işinden dolayı yorgun, halsiz ve de stresli hissettiğini söylemek mümkündür. Düşük kişisel başarı hissi bireyin kendisini eksik ve yetersiz hissetmesine sebep olur. Böyle hisseden birey için başarı, yaratıcılık, hiçbir şey ifade etmez. Birey kendine olan güveni kalmadığı için bir iş karşısındaki öz yeterlilik inancı da negatif etkilenecektir. Akademik personelin zaman zaman yaşamış olduğu bu durumun yetiştirmiş oldukları öğrencileri etkileyebilir, iş arkadaşları ve sosyal çevresindeki insanlara karşı negatif davranışlar gösterebilir. Düşük kişisel

90

başarı hissi, gerçekleşmeyecek hedefler ve beklentiler ile bir takım organizasyonel nedenlerden kaynaklanabilir. Bu durum literatürdeki diğer çalışmalarla paralellik göstermektedir (Akman, vd, 2010: Akkurt, 2008: Harmanda, 2011: Yıldırım, 2007)

Akademik personelin öz yeterlilik inancını ölçmek için uygulanan Genel Öz Yeterlilik Ölçeğinden elde edilen puanlara göre örneklemin genel olarak öz yeterlilik inancının ( Bkz. Tablo3) puan aralığı (39,27±4,48) olarak bulunmuştur. Örneklemin genel öz yeterlilik puanlarının sonuçları incelendiğinde 22,00 ile 50,00 puan aralığında olduğu ve ortalamanın da

=39,27 olarak belirlendiği görülmüştür. Bu çalışma için ölçekten alınan maximum değer 50,00, minimum değer ise 22,00 olarak bulunmuştur. Akademik personelin öz yeterliliğinin yüksek olması daha önce yapılan çalışmalarla benzerlik göstermektedir (Okutan ve Kahveci, 2012). Akademik personelin öz yeterlilik inancının yüksek olması iş doyumu ile de alakalı olabilir (Sağnak, 2005: Dorsan, 2007 ). Akademi dinamik bir süreçtir bunu iş olarak yapmak yaşam boyu öğrenmeyi, üretmeyi ve paylaşmayı gerektirir bu da yeterli bir öz yeterlilik inancı ile gerçekleşebilir çünkü öz yeterlilik inancı bireyin kendini öznel olarak değerlendirmesini ifade eder(Schwarzer vd, 1997; 72-74: Aypay, 2010; 118). Birey kendini biliyor kapasitesine güveniyorsa öğrenecek öğrendiğini bilgiye çevirecek son olarak onu aktaracak. Literatürde öz yeterlilik inancının öğretme kapasitesini arttırdığına dair benzer çalışmalar mevcuttur (Ashton ve Webb, 1986: Brouwers ve Tomic, 1998 ). Yüksek bir öz yeterlilik inancına sahip olmak, bireyin akademik başarısına katkı sunacak ve negatif durumlarla başa çıkmasına yardımcı olacaktır. Öz yeterlilik inancı yüksek olan akademik personel, işini çok iyi yapan, ilgili alanda tanınmış olan, kendilerine örnek olarak seçecekleri kişilerle kıyas yapıp onları örnek alır. Bu durum onların akademik gelişmelerine yardımcı olur (Festinger, 1954).

Araştırma örnekleminin Sosyal Destek Algısını ölçmek için Çok Boyutlu Algılanan Sosyal Destek Algısı Ölçeği kullanılmıştır. Örneklemden alınan istatistiki veriler değerlendirildiğinde akademik personelin genel olarak yüksek sosyal destek algısına sahip olduğunu belirlenmiştir (Bkz. Tablo 3) (70,20±12,29). Sosyal destek algısını boyut bazında ele aldığımızda genel olarak her üç boyutunda yüksek bir ortalamaya sahip olduğu belirlenmiştir. En yüksek ortalama aile alt boyutuna aittir (25,92±3,21). Elde edilen bu bulgular bazı çalışmaların bulguları ile uyumludur (Haddad, 1998). Araştırma örneklemini oluşturan akademik personelin sosyal desteği en fazla aileden aldığını söylemek mümkündür. Aile insan hayatının önemli

91

olgularından biridir. Bireyin etrafındakilerden anne, baba, eş, çocuk ve kardeşlerinden almış olduğu sosyal destek, bireyin fiziksel ve psikolojik sağlığı açısından son derece önemlidir. Bu durum bazı çalışmalarla uyumluluk göstermektedir (Kağıtçıbaşı, 1990). Alınan sosyal destek bireye başarı, saygınlık, yaşam enerjisi, hayattan memnun olma, zorlukları aşma, stresle baş etme, kendine güven gibi bir takım pozitif duygular geliştirmesine yardımcı olacaktır (Kara vd, 2009). Birey için aile, en önemli duygusal ve sosyal destek sistemidir. Bu durum kültürel yapımızla uyumlu olup, akademisyenlerin de en fazla desteği aileden aldığını, gündelik hayatın problemlerini çözmek için, karar verme sürecinde ve duygusal yardım için aileden destek aldığını araştırma örneklemimiz için söylemek mümkündür. Akademik personelin sosyal destek algısını en fazla aile alt boyutundan almış olması daha önce yapılan çalışmalar daha önce yapılan çalışmalarla benzerlik göstermektedir (Robertson, 1988: Yıldırım, 1998).

Küreselleşen gittikçe daha yoğun bir rekabet ortamının var olduğu iş dünyasında, birey üzerinde etkili olan ve yaptıkları işe yansıyan negatif durumlar, yavaş yavaş ilerleyen bireyin tüm hayatına yansıyan bazen kronik bir hal alan bireyin yeterliliklerini sorgulamasına ve bir destek arayışına girmesine neden olan bir olgudur. Her hangi bir örgütsel ya da sosyal destek göremeyen birey tekrar bu negatif duyguları yaşayacak öz yeterlilik inancını yitirecek ve tükenmişlik yaşayacaktır. Bu bağlamda bu tez çalışması ile öz yeterlilik inancının tükenmişlik üzerinde etkili olduğu düşünülmüş ve sosyal destek algısının da bu etki üzerinde nasıl bir rol üstlendiği kuşaklara göre nasıl bir farklılık gösterdiğini ortaya çıkarmak amaçlanmıştır.

Elde edilen sonuçlara göre Freudenberger (1974) tarafından ortaya atılan tükenmişlik olgusu ile Bandura tarafından ortaya atılan, temeli sosyal bilişsel kurama dayanan öz yeterlilik olgusu arasında negatif yönlü anlamlı bir ilişki olduğu saptanmıştır. Bu durum daha önce yapılan çalışmalarla benzerlik göstermektedir

(Evers, vd,2001; 447-448: Salanova vd, 2002; 11: Skaalvik ve Skaalvik, 2010). Öz yeterlilik inancı yüksek olan akademik personelin daha az tükenmişlik yaşayacağı öte yandan öz yeterlilik inancı düşük olan bireyin daha fazla tükenmişlik yaşayacağı söylenebilir. Elde edilen bu sonuç doğrultusunda, akademik personelin öncelikle öz yeterlilik inancının yükseltilmesi, yeterliliklerinin farkına varmaları, kültürümüzde yapmış oldukları mesleğin kutsallığının bilincinde olmaları tükenmişliği azarlatmada etkili olacağı söylenebilir.

92

Çalışma sonucuna göre örneklemde, öz yeterlilik inancı ve tükenmişliğin alt boyutlarından kişisel başarıda düşme hissi ve duygusal tükenmişlik arasında anlamlı bir ilişkinin olduğu saptanmıştır. Araştırmanın bu sonucu daha önce yapılan çalışmalarla benzerlik gösterdiği belirlenmiştir (Evers, vd., 2001). Öz yeterlilik inancı yüksek olan akademik personelin kişisel başarısı aratacaktır. Bilgisine becerisine kapasitesine güvenen bireyin kendine karşı öz yeterliliği artacak, üstlenmiş olduğu rolleri başarıyla yerine getirecektir. Tersi durumda öz yeterlilik inancı düşük olan akademik personel, yapmış olduğu işler konusunda, bilgi beceri ve yetenekleri konusunda kendisini yetersiz görecektir. Bu durumda kendilerinden beklenen rolleri yerine getiremezler. Öz yeterlilik inancını düşük olan bireyin başarılı olma ihtimali de düşük olabileceği düşünülebilir. Bir iş karşısındaki yetersizlik birey üzerinde stres yaratacak, strese giren bireyin huzursuz hissedeceği bilinmektedir. Huzursuz olan birey sürekli kaygı, endişe halinde olacaktır. Bu durum bireyin duygusal olarak yıpranmasına sebep olacaktır. Duygusal olarak yıprana birey kendine güvenini yitirecek başarabileceği durumlar hakkında endişe duyacaktır. Süreç kişisel başarıda düşme hissi ile başlayıp duygusal tükenme ile sonlanacaktır. Literatürde, yapabilecekleri konusunda kişisel şüpheleri olan bireylerin, stresli bir durum karşısında stresi yönetemeyerek ve tükenmişlik yaşadıklarını ortaya koyan çalışmalar vardır (Chwalisz, Altmaier ve Russell, 1992)

Araştırma kapsamında öz yeterlilik inancının tükenmişlik üzerindeki etkisene sosyal destek algısının aracılık rolü ile bakılmıştır. Elde edilen sonuçlara göre öz yeterlilik inancı tükenmişlik alt boyutlarından duygusal tükenme ve kişisel başarıda düşme hissini negatif yönde etkilediği belirlenmiştir. Öz yeterlilik inancı düşük olan bireyin duygusal tükenme yaşar. Duygusal tükenmişlik de beraberinde düşük kişisel başarıyı getirmektedir. Bu durum literatürde yapılan benzer çalışmalarla uyumluluk göstermiştir (Brouwers ve Tomic, 1998) Bu bağlamda sosyal destek algısının aracılık etkisinin ne yönde olduğunu belirmek için tükenmişlik ve sosyal destek algısı arasındaki etkiye boyut bazında bakılmış ve sosyal destek algısının duygusal tükenmeyi negatif yönde etkilediği belirlenmiştir. Buna göre sosyal destek algısı yüksek olan akademik personelin duygusal tükenmeyi daha az hissettiği belirlenmiştir. Öte yandan sosyal destek algısı düşük olan akademik personel duygusal tükenmeyi daha fazla hissettiği belirlenmiştir. Bu durum bazı çalışmaların bulguları ile uyumludur (Doğan, Demir ve Türkmen, 2016). Sosyal destek ve tükenmişlikle ilgili

93

yapılan birçok araştırmada, sosyal desteğe sahip kişilerde tükenmişlik düzeyinin düşük olduğu bulunmuştur (Baruch, Feldman vd, 2002: Buick ve Thomas, 2001: Davis- Sacks vd, 1985: Eriksson, vd, 2009: Galek, vd, 2011: Halbesleben ve Buckley, 2006: Jenkins ve Elliott, 2004: Kinman vd, 2011: Lloyd, vd, 2002: Pozo ve Muñoz, vd, 2008: Prins, vd, 2007: Salami, 2011: Vanheule, vd, 2008: Yıldırım, 2008). Öz yeterlilik inancı ile sosyal destek algısı alt boyutları arasındaki etkiye bakıldığında anlamlı ilişkilerin olduğu ve birbirlerini pozitif yönde etkiledikleri belirlenmiştir. Bu durumda öz yeterlilik ile sosyal destek algısı birlikte artıp azalmaktadır. Yapılan literatür taramasında elde edilen bulguları destekler nitelikte çalışmalara rastlanmıştır (Luszczynska, vd, 2005: Pakenham ve Bursnall, 2006: Pakenham, vd, 2004: Shen, 2008). Boyut bazında incelendiği zaman öz yeterlilik inancı ile özel bir insan alt boyutu arasındaki etki pozitif ve de anlamlıdır. Araştırma örneklemini oluşturan akademik personelin, hayatındaki özel bir insan almış olduğu sosyal destek, öz yeterliliğini pozitif yönde etkilemektedir. Aile ya da arkadaş alt boyutu ile değil de özel bir insan alt boyutu ile daha anlamlı bir etkinin olması araştırmanın ilgi çeken bulgularındandır. Sosyal bir varlık olan birey sosyal desteği formal ya da formal olmayan kişilerden, gruplardan alabilir. Akademik personelin hayatındaki özel bir insandan almış olduğu desteğin daha yüksek çıkması yapmış olduğu mesleğe bağlanabilir. Mesleği gereği farklı gruplar içerinde olan ve iletişim kuran akademisyenlerin sosyal desteği tek bir kaynaktan aldığını düşünmek doğru olmayacaktır.

Araştırmaya konu olan tüm değişkenler üzerindeki doğrudan etkiye bakıldıktan oluşan ilişkiler üzerinden aracılık etkisine bakılmıştır. Bu bağlamda öz yeterlilik inancı ile duygusal tükenme arasındaki ilişkide aile alt boyutunun aracılık ettiği belirlenmiştir. Bu sonuca göre, aileden alınan sosyal desteğin duygusal tükenmeyi olumlu yönde etkilediği ve bu durumun da bireyin öz yeterliliğine yansıdığını göstermektedir. Aileden alınan sosyal destek bireyin öz yeterlilik inancını güçlendirecektir bu durumun bireyin akademik başarısına pozitif yönde etki edecektir. Araştırma sonucuna göre, direkt etki ve aracılık incelediğinde bağımsız değişken olan öz yeterlilik inancı bağımlı değişken olan duygusal tükenmeyi negatif yönde etkilemekteydi. Direkt etkinin söz konusu olan bu modele aracı değişken olan aile alt boyutu eklendiğinde bağımsız değişken olan öz yeterlilik bağımlı değişken olan kişisel başarıda düşmeyi negatif yönde etkilemektedir. Direkt etki modeli oluşturulurken

94

aradaki kat sayıların düştüğü gözlemlenmiştir. Bu nedenle öz yeterlilik inancının duygusal tükenmeye etkisinde aile alt boyutunun kısmi aracılık ettiği belirlenmiştir. Kollektivist bir kültürün hâkim olduğu akademide insan ilişkilerinin ne kadar önemli olduğu birey üzerindeki etkilerinin nelere mal olacağı görülmüştür. İçinde yaşamış olduğumuz kültürün de bu duruma büyük ölçüde ayna tutmaktadır. İnsanın hayata bağlılığını kurmuş olduğu sağlıklı iletişimler belirler. Birey yaşam doyumunun tam olması iş doyumuna da yansır. Sağlıklı bir yaşam doyumu bir takım etmenlerden meydana gelir. Bireyin iş hayatı ve kendi hayatı üzerinde, bulunduğu sosyal çevrede son derece önemli rol oynayan bu etmeler çeşitli kaynaklardan beslenmektedir. İnsanın kendi içindeki öz kaynaklar, sosyal bir varlık olmasından kaynaklı sosyal çevresinden almış olduğu kaynaklar bireyin yapabilecekleri konusunda bireye yardımcı olmaktadır. Bu kaynakların var olması kadar algılama biçimimiz de son derece önemlidir. Aynı dönemde yaşayan hayatın farklı dinamiklerinden geçen insanların olayları algılayış biçimi, tepkileri, farklı olacaktır. Bu farklılığın kaynaklarından bir tanesi de farklı kuşaklardan insanların aynı anda aynı örgüt içerisinde, aynı sosyal hayatın içinde beraber yaşıyor olmalarından kaynaklanmaktadır. Analiz sonuçları incelendiğinde, araştırmaya konu olan değişkenlerin kuşaklar açısından incelenmesi araştırmanın diğer bir amacıdır. Bu amaç doğrultusunda oluşturulan araştırma sorusuna cevap aranmıştır. Literatürde yer alan Patlama kuşağı, X kuşağı ve Y Kuşağı üyelerinin tükenmişlik, öz yeterlilik inancı ve sosyal destek algısı kaynaklarına ilişkin farklılık ve benzerliklerinin bir vakıf üniversitesinde görev yapan akademik personele uygulanan anket yöntemi ile cevaplandırılmıştır.

Araştırma örnekleminin kuşaklar arası farklılıkları incelendiğinde çok büyük anlamlı farklılıkların olmadığı ortaya çıkmıştır. Tükenmişliğin alt boyutları açısından incelendiğinde anlamlı bir farklılığın olmadığı ancak toplam tükenmişlik puanına bakıldığı zaman Y kuşağı ille Patlama Kuşağı arasında anlamlı bir farklılığın olduğu saptanmıştır. Y kuşağında olanların daha fazla tükenmişlik yaşadığını söylemek mümkündür. Kuşak farklılıklarına sosyal destek açısından baktığımızda, özel bir insan ve arkadaş boyutlarında anlamlı farklılıkların olduğu belirlenmiştir. Y Kuşağı sosyal desteği en fazla özel bir insandan alıyorken, patlama kuşağının en az aldığı görülmektedir. Arkadaş boyutunda farklılıkları incelediğimizde, Y kuşağı en fazla sosyal desteği arkadaş boyutundan almaktadır. Arkadaş boyutundan sosyal desteği en az alan kuşak ise Patlama kuşağıdır. Toplam sosyal destek algısı kuşaklar açısından

95

incelendiğinde, kuşaklara göre anlamlı farklılıklar olduğu görülmektedir. Sosyal destek algısı en fazla olan Y kuşağıdır, en az olan ise Patlama kuşağıdır.

Kuşaklar arasındaki bu farklılıkların sebepleri incelendiğinde, çok büyük ayrımlara gitmek zor olsa da araştırmaya konu olan örneklemin farklı dönemlerde yaşamış olması cevap olabilir (Kılınç, 2017). Y kuşağının tükenmişliği diğer iki kuşağa göre daha fazla yaşamasının diğer bir sebebi de sosyal çevreye odaklı olmaları söylenebilir. Y kuşağının ortaya çıktığı dönemde yaşanılan değişimlerin kuşak üzerinde negatif etkileri olmuştur. Y kuşağı diğer iki kuşağa göre daha kaygılı ve de bağımlıdır. Geri bildirim ihtiyacı diğer iki kuşağa göre daha fazladır. Çevreye odaklı olmaları çevreden gelen negatif etkilerin onlar üzerindeki etkileri yıpratıcı olduğu söylenebilir. Aynı zamanda sosyal çevre odaklı olmaları hayatlarında aileleri dışında özel bir insanın olması ihtiyacını doğurmuş olabilir. İnternet çağında yetiştikleri için sosyal ilişkileri çok kuvvetlidir. Kullanmış oldukları sosyal ağlarla beraber oldukça geniş bir sosyal çevreye sahiptirler. Y kuşağının diğer iki kuşağa göre daha sosyal olması, sosyal destek kaynağına sahip olmalarını açıklar. Tükenmişliği diğer iki kuşağa göre daha fazla hissetmesi bu kuşağın, sosyal ağın çok geniş olmasına, her şeyi çok çabuk tüketmesine, örgütsel bağlılığının zayıf olmasına bağlanabilmektedir.

Araştırmada elde edilen bulguların literatür ile uygunluğu incelendiği zaman, Akademisyenlerin tükenmişliğini ölçen, çalışmalar genel olarak, iş tatmini, motivasyon, tükenmişlik ve iş koliklik, örgütsel bağlılık, rol çatışması, rol belirsizliği tükenmişliği etkileyen örgütsel nedenler, demografik değişkenler gibi konular başlığında ele alınmıştır (Çam, 1992, 2001: Ergin, 1992: Sebastiaan ve Barkhuizen, 2004: Naktiyok ve Karabey,2005: Çağlayan, 2007: Akkurt, 2008: Demir, Türkmen ve Doğan, 2016: Naktiyok ve Kaygın, 2012: Budak ve Sürgevil, 2005: Bulut, 2017). Tükenmişlik ve Öz yeterlilik inancı arası arasındaki ilişkiyi birlikte ele alıp akademisyenler üzerinde inceleyen çalışmalar yok denecek kadar azdır (Orhan ve Komşu, 2016: Brouwers ve Tomic, 1998: Skaalvik ve Skaalvik, 2010: Telef, 2011). Öz yeterlilik inancı konusu daha çok, risk alma, eğitim bilimlerinde okuyan öğrencilerin ve öğretmenlerin öz yeterlilik inançları, yenilikçilik, kişisel özellikler ve çeşitli değişkenler açısından (Yaş, cinsiyet, eğitim durumu ve gelir düzeyi) ele alınmıştır (Strauser, Ketz ve Keim, 2002: Basım, Korkmazyürek ve Tokat, 2008: Azar, 2010: Okutan ve Kahveci, 2012) ele alınmıştır. Tükenmişlik ve Sosyal destek algısının birlikte ele alındığı ve akademisyenler üzerinde çalışıldığı araştırmaların sayısının

96

neredeyse hiç olmadığını vurgulamakta fayda vardır (Sarros ve Sarros, 1992). Sosyal destek algısı genel olarak; sağlık, eğitim, psikoloji, yaşlı bakımı gibi konularda ele alınmıştır (Cohen ve Wills, 1985: Sorias, 1988: Sarros ve Sarros, 1992: Thoits, 1995: Özbesler, 2001: Luszczynska, Mohamed ve Schwarzer, 2005: Kozaklı, 2006: Karadağ, 2007: Ayaz, Efe ve Korukoğlu, 2008: Yamaç, 2009: Park, Glidden ve Shin, 2010). Öz yeterlilik inancı ve sosyal destek algısını birlikte ele alıp inceleyen konular genel olarak öğrenci ve öğretmenlerin, hasta yakınlarının ya da hastaların bir iş, bir durum karşısındaki algısını ve yeterliliğini ölçemeye yönelik yapılmış çalışmalardır (Holahan ve Holahan, 1987: Cheung ve Sun,2000: Shen, 2008: Luszczynska, Mohamed ve Schwarzer, 2008: Okçin ve Gerçeklioğlu, 2013: Dirik, Sertel ve Kartal, 2010: Albal, 2009). Literatürde kuşaklar ile ilgili yapılan çalımlar incelendiğinde; Kuşaklar ile ilgili çalışmalar genel olarak, X ve Y kuşağı çalışanlarının ve yöneticilerinin iş değerleri ile ilgili çalışmalar, ayrıca kuşaklar arası çatışma, girişimcilik, kuşakalrın iş hayatından beklentileri, kuşakların motivasyon kaynakalrı gibi başıklar altında ele alınmıştır (Şenturan, vd, 2016: Anıl, 2011: Arslan ve Staub, 2013: Aydın ve Başol, 2014: Çelik, 2014: Kayacan, 2016: Twenge, Campell ve Hofman, 2010).

Sonuç olarak bu araştırmanın ilgili yazına birçok yönden katkı sunacağı düşünülmektedir. Bu noktada araştırma için ve sonrasında yapılacak çalışmalar için şu öneriler getirilebilir. Sadece bir örgüt içerindeki örnekleme uygulan ölçek farklı örgütlerde ve farklı gruplara uygulanarak karşılaştırılmalı bir çalışma yapılabilir. Akademisyenler için yapılan bu uygulama sağlık sektörü, bankacılık sektörü gibi diğer hizmet sektörlerinde de uygulanabilir. Genç ve mesleki deneyimi daha az olan akademisyenlerin öz yeterlilik inancının düşük tükenmişliğinin ise yüksek olması nedeniyle, psiko eğitim programları hazırlanıp uygulanabilir. Araştırma sadece bir ilde yapılmıştır, araştırma başka illerde ve örgütlerde yapılabilir.

Akademik personelin psikolojik sağlığının kötü olması hem örgüte hem de yetiştirmiş oldukları öğrencilere çok boyutlu etkilerinin olabileceği kaçınılmaz bir gerçektir. Bu durumda akademik personelin bağlı bulunduğu kuruma akademik personel üzerindeki negatif etkileri yok etmede çeşitli görevler düşmektedir. Akademik personelin, öz yeterlilik inancı, tükenmişlik ve sosyal destek algısı demografik değişkenler (Yaş, unvan, medeni hal, maaş vb.) göz önüne alınarak araştırma genişletebilir.

97

Genel olarak akademik personelin mesleğini sevmesine rağmen duygusal tükenmişlik yaşamalarına etki eden bir takım sebeplerin var olduğu bir gerçektir. Bu sebepler arasında fazla ders yükü, idari işlerden dolayı bilimsel çalışmalarına vakit ayırmamaları, kariyer planlamalarının yeteri kadar yapılmaması gibi nedenler gösterilebilir. Bu nedenler göz önüne alınıp durumu iyileştirme çalışmaları yapılabilir.

98

KAYNAKÇA

Adams, J. S. (1965).“Inequity in Social Exchange. In L. Berkowitz (Ed.), Advances in Experimental Social Psychology,2: 267-299. Academi, New York

Adıgüzel, O., Batur, Z., Ekşili, N. (2014). “Kuşakların Değişen Yüzü ve Y Kuşağı İle Ortaya Çıkan Yeni Çalışma Tarzı: Mobil Yakalılar”, Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 19, 165-182.

Akkurt, Z. (2008). Okul Öncesi Öğretmenlerinin İş Doyumu ve Tükenmişlik

Düzeylerinin İncelenmesi (İstanbul- Pendik örneği). Yayımlanmamış yüksek Lisans Tezi, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Konya, Türkiye. Albal. E. (2009). Depresyonla Başa Çıkmada Öz Yeterlilik ile Algılanan Sosyal

Destek Arasındaki İlişki, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü.

Anıl, H. A. (2011). Kültürel Değişme Açısından Kuşaklar Arası Çatışma,

Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal