• Sonuç bulunamadı

Türkiye tarım sektörünün ve ekonomisinin temel taşlarından birisi olan, ekonomik öneminin yanında sosyal boyutunun da önemli olduğu temel besin maddesi olan buğdayın incelendiği bu çalışmada; Dünya’da, Türkiye’de ve Trakya Bölgesi’nde ki buğdayın üretim, tüketim, piyasa ve üretici boyutunda bir değerlendirilmesi yapılmıştır.

Araştırma bölgesi olan Trakya Bölgesi tarım ve tarıma dayalı sanayi sektörlerinin yoğunlaştığı önemli bir bölgedir. Trakya Bölgesi yıllara göre değişmekle birlikte, Türkiye toplam buğday ekiliş alanının %5.8’ine, buğday üretiminin yaklaşık %10.9’una sahiptir. Trakya Bölgesi’nde buğday verimi (409 kg/da), Türkiye’nin (220 kg/da) 2 katı, dünya ortalamasının (280 kg/da) 1.5 katıdır. Bu nedenlerden dolayı, Trakya Bölgesi’nin Türkiye tarımına ve ekonomisine buğdayda ekiliş, üretim ve özellikle verim yönünden büyük katkılar sağladığı belirlenmiştir.

Trakya Bölgesi buğday üretimi açısından verimli topraklara sahiptir. Ancak, bölgede daha çok buğday-ayçiçeği münavebesi yapılmıştır. Bu da toprakta bitki besin elementlerinin azalmasına, hastalık ve zararlıların ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Bunun için üreticilerin buğday-ayçiçeği 2’li olan münavebeyi 3 ya da 4’e çıkarmalarının sağlanması için üreticiler bilinçlendirilerek toprak koşullarına uygun alternatif ürünlerin ekilmesi sağlanmalıdır.

Tekirdağ’da üreticilerin %76’sının dekara 20-25 kg, %12’sinin 15-20 kg, %12’sinin ise 25-30 kg tohumluk kullandıkları belirlenmiştir. Kırklareli’de üreticilerin %87’si 20-25 kg, %4’ü 15-20 kg, %9’u ise 25-30 kg arasında, Edirne’de ise üreticilerin %82’si 20-25 kg, %13’ü 15-20 kg, %5’i ise 25-30 kg arasında tohumluk kullanmışlardır. Trakya’da buğday üreticilerinin büyük bir çoğunluğu 20-25 kg/da arası tohumluk kullanmışlardır. Trakya Bölgesi’nde dekara kullanılan tohumluk miktarı normal değerler olan 16-18 kg’ın üzerindedir. Bölgede üreticiler bilinçlendirilerek tohumluk kullanımının normal değerlere düşürülmesi sağlanmalıdır.

Tekirdağ’da en çok Flamura 85, Kırklareli’de ise en çok Flamura 85 ve Pehlivan çeşidi tohumluk kullanılmış, Edirne’de daha çok Pehlivan çeşidi tohumluk kullanılmıştır. Trakya Bölgesi’nde genellikle Flamura 85, Pehlivan, Golia, Sana ve Kate A-1 gibi tohumluk çeşitleri tercih edilmiştir. Bölgede en önemli sorun ise tohumluk seçimi konusunda yaşanmaktadır. Trakya’da her yıl 30-35 çeşit buğday tohumluğu çeşidi ekilmektedir. Bu kadar çok çeşit olması bölge üreticilerini yıldırmakta, üreticiler hangi tohumluk çeşidini kullanacağına karar vermekte zorlanmaktadırlar. Bölge için oldukça önemli olan buğday konusunda, üretici-sanayici ve tüketiciyi birlikte tatmin edebilecek çeşit sorununun giderilmesi gerekmektedir. Bunun için

öncelikle kaliteli, sertifikalı ve genç tohum çeşitleri üretilmeli ve çeşit sayısı 5 ya da 6’ya indirilmelidir.

Araştırma bölgesindeki üreticiler buğday tohumluğunu Tekirdağ ve Kırklareli’de daha çok Tarım Kredi Kooperatifinden, Edirne’de ise Tarımsal Araştırma’dan almışlardır. Ayrıca buğday üreticilerinin önemli bir kısmı ise kendi ürünlerinden elde ettikleri tohumlukları kullanmışlardır. Buğday üreticilerinin %14-19’u tohumluk ihtiyaçlarını kendi ürettikleri ürünün bir kısmını ayırmak suretiyle karşılamışlardır. Bu şekilde sağlanan tohumluklar, sertifikalı tohumluk kullanımı dışında kalan uygulamalardır. Trakya Bölgesi’nde sertifikalı tohumluk kullanımı azdır. Bunun nedeni, buğday üreticilerinin ilk yılda çok az bir sahada sertifikalı tohumluk kullanıp buradan elde ettiği mahsulü sonraki yıllarda tüm tarlalarında tohumluk olarak kullanmasından kaynaklanmıştır. Ancak buradan da üreticiler yüksek oranda verim alabilmişlerdir. Sertifikalı tohumluklar diğer tohum çeşitlerine göre pahalı olduğundan üreticiler bu tohumluğu her zaman alamamaktadırlar. İlk yılda kullanıp onun üzerinden verim almayı tercih etmektedirler. Bunun için sertifikalı tohumluk fiyatları üreticilerin alabileceği cazip fiyatlara düşürülmeli ve üreticilerin sertifikalı tohumluk kullanımı daha fazla teşvik edilerek verim yükseltilmelidir.

Trakya Bölgesi’nde üreticilerin büyük bir kısmı ekimle 20.20.0 ve 18:46 (DAP) gübresi, kardeşlenme ile üre, sapa kalkmada ise Amonyum Nitrat gübresi kullanmışlardır. Trakya Bölgesi’nde üreticiler ekimle birlikte daha çok 20-25 kg arası gübre kullanmışlardır. Bu da kullanılması gereken değerlerle (20-25 kg) aynıdır. Üreticiler genellikle kardeşlenme ile birlikte daha çok 12-20 kg arası gübre kullanmışlardır. Bu da kullanılması gereken gübre miktarının (kuruda 8-10 kg) biraz üzerindedir. Ayrıca Tekirdağ’da 30 kg’ın da üzerinde gübre kullanıldığı da saptanmıştır. Trakya’da buğday üreticileri genellikle sapa kalkma ile birlikte daha çok 13-23 kg arası gübre kullanmışlardır. Bu da kullanılması gereken miktarlara (14-15 kg) yakın değerlerdir. Dolayısıyla bölgedeki üreticilerin kardeşlenme döneminde fazla gübre kullandıkları belirlenmiştir. Üreticiler gübre kullanımı konusunda bilinçlendirilmelidir. Çünkü buğdayda yapılan yanlış gübreleme hem ürünün kalitesine, hem birim alandan alınan verimin düşmesine neden olmaktadır. En önemlisi de üreticiye ekonomik yönden maliyet getirmekte, dolayısıyla üretici gelirini düşürmektedir. Ayrıca ülke ekonomisini ve çevreyi de olumsuz yönde etkilemektedir.

Trakya Bölgesi’nde buğday üreticilerinin en fazla gübre temin ettikleri kuruluşun Tarım Kredi Kooperatifleri olduğu belirlenmiştir. Bunun en önemli nedeni Tarım Kredi

Türkiye tarımının önemli problemlerinden biri olan finansman yetersizliği, bölge üreticilerinin de sorunlarındandır. Trakya Bölgesi’nde kredili gübre kullanımının (%54.9) peşin alımlara göre (%45.1) daha fazla olduğu saptanmıştır.

Trakya Bölgesi genelinde buğday üreticilerinin %80.4’ü kredi ihtiyaçlarının bulunduğunu belirtmiş olmalarına rağmen, %69.2’si uygulamadaki kredilerin yetersiz olduğunu ifade etmişlerdir. Üreticilerin en çok girdi satın alırken krediye ihtiyaç duydukları belirlenmiştir. Kullanılan girdilerin (tohumluk, gübre, ilaç) fiyatları her yıl enflasyondan dolayı arttığı ve üreticilerin yeterli sermaye birikimi olmadığı için üreticiler genellikle çeşitli kuruluşlara borçlanarak kredi temin etmektedirler. Üreticilerin %28.9’unun Tarım Kredi Kooperatifi’nden, %17.1’inin ise Ziraat Bankası’ndan kredi almışlardır. Kalan üreticiler ise Ziraat Odası, Tarım Satış Kooperatifleri ve TrakyaBirlik’ten kredi almışlardır.

Trakya Bölgesi’ndeki (Tekirdağ, Kırklareli, Edirne) tüm illerde zirai ilaç kullanılmıştır. Zirai ilaç kullanımında özel bayilerin payı %38-60 arasında değişmiştir. Tarım Kredi Kooperatifleri zirai ilaç temininde de pazarda etkin bir konumdadırlar. Ziraat Odaları da her üç ilde buğdaya zirai ilaç temin etmişlerdir. Tekirdağ’daki buğday üreticilerinin Önder Çiftçi, tüccar ve Pankobirlik’den, Kırklareli’deki üreticilerin Pankobirlik’den zirai ilaç temin ettikleri belirlenmiştir.

Tekirdağ’da anket yapılan üreticilerin yarısından fazlasının Chlorsulfuron etkili maddeli ilaçları kullandıkları tespit edilmiştir. Trakya’da Chlorsulfuron maddesi içeren ilaçlar olarak “Glean” ve “Hammer”ın haricinde “Master”, “İlloxan”, “Harmony Extra”, “Puma vb.” da kullanılmıştır. Ayrıca bölgede az miktarda 2,4 D Amin etkili maddeli ilaçlar da kullanılmıştır. Bölgede Delthametrin etkili maddesi içeren ilaçlardan daha çok “Decis” kullanılmıştır. Fluquinconazole maddesi içeren ilaçlardan ise bölgede daha çok “Flamenco” ilacı kullanılmıştır. Her üç ilde de üreticilerin çoğunun hangi zirai ilacı kullandıkları hakkında bir bilgileri yoktur. Bunun sebebi ise üreticilerin zirai ilaçları kendilerinin almamasıdır. Buğday üreticilerine zirai ilaçları Tarım İl Müdürlükleri önermektedir. Dolayısıyla üreticilerin bir çoğu verilen ilaçların isimlerini hatırlamamakta ya da isimlerine bakmamaktadırlar. Üreticiler Tarım İl Müdürlüğünün dağıttığı ilaç dışında dışarıdan kendi gidip ilaç aldıysa genellikle onların isimlerini hatırlamaktadırlar. Tarım İl Müdürlükleri üreticilere ilaç dağıtımı yaparken, ilaçların isimleriyle birlikte onları nasıl, ne amaçla ve ne kadar kullanmaları gerektiğini de anlatmalıdırlar.

Trakya Bölgesi’nde yapılan anket sonuçlarından ilaç çeşitlerine göre farklılık göstermekle birlikte, herbisit ilacı olarak üreticilerin büyük çoğunluğunun genellikle dekara 50-100 ml. arası, insektisit ilacı olarak dekara 15-20 ml. arası, fungusit ilacı olarak ise dekara

50-100 ml. arası ilaç kullandıkları saptanmıştır. Bu değerlerde olması gereken normal değerlerle aynıdır.

Trakya Bölgesi’nde TMO’nun bir çok alım merkezinin kapatılmasına rağmen, buğday alımlarının en önemli alıcısı yine Toprak Mahsulleri Ofisi olmuştur. Tekirdağ, Edirne ve Kırklareli’de üreticilerin çoğu buğdaylarını TMO’ya satmışlardır. Üreticilerin TMO’nun alım şeklinden memnun olmadıkları belirlenmiştir. Bunun nedenleri ise, TMO’nun üreticilere ödemeyi taksitle yapması ve onu da geç vermesi buna karşılık tüccarların peşin alım yapmaları, bazı ilçe ve köylerde TMO’nun üreticiye tüccardan düşük fiyat vermesi olarak tespit edilmiştir. Ancak yine de devlet garantisi olduğu için üreticiler TMO’dan alım yapmak istemektedirler. Çünkü tüccarlar istedikleri gibi fiyatlarla oynayabilmektedirler. Üreticiler ise haklı olarak tüccarların eline bakmak istememektedirler. TMO’nun alım merkezleri bazı köylerde kapalı olduğu için üreticiler buğdaylarını nakliyenin masraflı ve zor olmasından dolayı uzak olan ilçelere götürememekte dolayısıyla tüccarların istedikleri fiyattan ürünlerini borçları da olduğu için onlara zorunlu olarak satmaktadırlar. Bölgede bu işten tüccarlar kârlı çıkmaktadır. Üreticilerin tüccarların eline bırakılmaması için bölgede TMO alım merkezleri kapalı olan ilçe ve köylerde geç olmadan yeniden açılmalıdır. Üretim maliyetleri hesaplanarak, enflasyona ve dünya fiyatlarına paralel olarak buğday fiyatları belirlenmeli, üreticiye zamanında ve peşin ödeme yapılmalıdır. Girdilerin pahalı olmasından dolayı borçlu olan üreticiler yıldırılmamalı, onları kaliteli ve verimli buğday üretimine teşvik etmelidir.

Üreticilerin pazarlamada bir takım sorunlar yaşadıkları tespit edilmiştir. Bu sorunlar; tüccarın istediği gibi fiyatlarla oynaması, TMO’nun tüccara göre düşük fiyat vermesi, birçok yerde TMO’nun alım merkezlerinin kapatılması, rekabetten dolayı buğday fiyatlarının düşmesi, buğdayın kalitesine her bir alıcının cevabının farklı olması, TMO’nun alım sırasında (ücret ve sıra bekleme vs.) güçlük çıkarması ve alıcıların sürekli olarak fiyat kırmak için üründe kusur aramaları olarak belirlenmiştir. TMO, pazarlama konusunda uygulamış olduğu bu politikaları en kısa zamanda düzeltme yoluna gitmelidir.

Trakya genelindeki buğday üreticilerinin %46.9’u fiyatları “Çok düşük”, %45.1’i ise “Düşük” bulmuştur. Buğday üreticilerinin %92’sinin buğday fiyatlarından memnun olmadıkları saptanmıştır. Bunun nedenleri, girdilerin pahalı olup fiyatların düşük kalması, buğday ithalatı yapılması ve TMO’nun buğday fiyatlarını geç açıklayıp ödemeyi de geç yapması ve yeterli alım yapmamasıdır. Ancak yine de bölge genelindeki buğday üreticilerinin büyük bir kısmı (%67.8) buğday fiyatını TMO’nun belirlemesini istemişlerdir. Buğday

belirtmişlerdir. TMO buğday fiyatlarını zamanında belirleyerek ödemeyi zamanında yapmalı ve girdi fiyatlarını enflasyon oranından düşük tutmalıdır.

Üreticilerin bir çoğu buğday fiyatlarının girdi fiyatlarına ve maliyetlere göre belirlenmesini istemişlerdir. Ayrıca fiyatların kaliteye, girdi (mazot, gübre, tohum vb.) fiyatlarına, maliyetlere, tüketiciye, verime, bölgeye, dövize, ithalata ve ihracata, doğal afetlere, ekim planlamasına, buğday çeşidine, tüketime, enflasyona, kredi ve faiz oranlarına, dünya piyasalarına göre belirlenmesi gerektiğini vurgulamışlardır. Üreticiler bu düşüncelerinde haklıdırlar çünkü tüm bu tespitler buğday fiyatını olumlu ya da olumsuz etkileyebilecektir. Devlet tarafından buğdaya verilen fiyatlar üreticileri pek memnun etmese de, buğday üreticileri buğday tarımına devam etmişlerdir. Bundaki en büyük nedenlerden birisi, arazilerinin buğday tarımı için elverişli olmasından kaynaklanmıştır.

Trakya Bölgesi’nde buğday üreticilerinin çoğu (%69.4) buğday alımını ve işlemesini TMO’nun yapmasını istemişlerdir. Edirne’de Tarım kooperatiflerinin alım ve işlemesini yapmalarını (%36.7) isteyenler de azımsanmayacak bir orana sahiptir. Üreticilerin diğer olarak belirttikleri kuruluş ise un fabrikalarıdır. Bu oran ise oldukça düşük kalmıştır. Buğday üreticilerinin az bir kesimi ise tüccarların alım ve işlemeyi yapmaları gerektiğini belirtseler de, bu oran Tarım kooperatiflerinin (Tarım Satış, Köy Kalkınma, Tarım Kredi) gerisinde kalmıştır.

Trakya genelinde buğday üreticilerinin (%83.4) yeterli zirai alet ekipmanlara sahip oldukları belirlenmiştir. Buğday üreticileri, tarım makinalarını satın alırken genelde ya kimseye sormamakta ya da arkadaş ve komşularına danışmışlardır. Tarım makinaları kullanımı konusunda üreticiler İl Müdürlükleri, ziraat odaları ya da kooperatifler tarafından bilinçlendirilmelidirler.

Bölgedeki incelenen işletmelerde dekardan en yüksek buğday veriminin Tekirdağ İlinde alındığı belirlenmiştir. Dekardan alınan verimleri etkileyen en önemli nedenler işletme büyüklükleri ve kullanılan tohum çeşitleri olarak belirlenmiştir. Türkiye’de olduğu gibi Trakya Bölgesi’nde tohumluk çeşidi çok fazladır. Buğday üreticilerinin aradığı yüksek verim, kalite, dayanıklılık gibi özelliklerin tümünün birlikte bulunduğu bir tohumluk çeşidi henüz tespit edilememiştir. Dolayısıyla üreticiler çok farklı tohum çeşitleri kullanmakta, bu da birim alandan alınan verimleri etkilemektedir.

Trakya genelinde toplam 262 adet buğday üreticisi ile yapılan anket sonuçlarından dekardan alınan ortalama buğday veriminin, resmi rakamlara göre Türkiye ortalamasının yaklaşık 141 kg üzerinde olduğu tespit edilmiştir. Ancak üreticiler ekiliş alanları eksiksiz doğru tutulmuş olsa da, dekardan alınan verimleri doğru olarak açıklamamaktadırlar. Bunun en büyük nedeni üreticilerin halen “vergi alırlar” düşüncesi ile eksik beyanda bulunmalarıdır.

Maliyetler açısından incelendiğinde, tarla kirasının buğday bitkisinde en önemli masraf unsuru olduğu belirlenmiştir. Tarla kirasının toplam masraflar içerisindeki payı illere göre %11.3 ile % 25.4 arasında değişmiştir. Tarla kirası iller itibariyle değişkenlik gösterdiği gibi arazi şekline göre farklı olabilmektedir. Örneğin; Tekirdağ İli sahil şeridinde olduğu için buradaki tarla kiraları diğer illere göre daha yüksek çıkmıştır. Tarla kirasından sonra en önemli masraf unsuru olarak tarımsal girdilerden olan gübre bedeli gelmiştir. Üretim maliyetlerini azaltabilmek için üretimin vazgeçilmez unsuru olan gübrede vergi oranlarının düşürülmesinin bir an önce gerçekleşmesi gerekmektedir.

Buğday kuru arazilerde, üreticileri ekonomik yönden memnun eden ürünlerden birisidir. Trakya Bölgesi’nde 1 kg. buğdayın 2005 yılı maliyeti 0.31-0.35 YTL arasındadır. 2005 yılı içerisinde üreticiler anket sonuçlarına göre, buğdaylarını ortalama 0.36 YTL civarında satmışlardır. Maliyet fiyatının üzerinde yaklaşık % 3-16 gibi düşük bir kâr söz konusudur. Kuru koşullarda ise buğdaya rakip olabilecek ürünler arpa, ayçiçeği, çekirdek kabağı ve kuru soğan olarak belirlenmiştir. Buğday ise kuru soğandan sonra kuru alanlarda dekara en yüksek getiriyi sağlamıştır. Bölgede, buğdaya en yakın rakip olarak ayçiçeği görülmektedir. Trakya Bölgesi’nde ayçiçeği tarımı yaygın olmasına rağmen dekara net getirisi buğdaydan düşüktür. Hatta 2005 yılında ayçiçeğinde zarar söz konusudur. Buğdayın dekara net kârının ayçiçeğinden yaklaşık 3 kat fazla olduğu belirlenmiştir. Araştırma bulgularına göre, Trakya Bölgesi’nde buğday maliyeti kârlı çıkmıştır. Bölgede buğday üretimine devam edilmeli ayrıca alternatif ürünlerin üretimine de ağırlık verilmelidir. Buğday münavebe gerektiren bir bitki olmasından dolayı alternatif ürünlerin üretimi de önemlidir.

Trakya Bölgesi’nde ekmeklik buğday üretiminin makarnalık buğday üretiminden oldukça fazla olduğu tespit edilmiştir. Çünkü makarnalık buğday her yerde yetişmediğinden, iklim ve toprak isteği ekmeklik buğdaya göre farklı olduğundan dolayı Trakya Bölgesi’nde daha az yetişmektedir.

Türkiye’de olduğu gibi Trakya Bölgesi’nde de il ve ilçe bazında faaliyet gösteren ticaret borsaları günümüzde yetersiz kalmışlardır. Borsa yasasında borsaların görevleri olarak gösterilen fiyat istikrarının sağlanması, aşırı kazançların önlenmesi, üreticilerin korunması, üretimin yönlendirilmesi, kalitenin iyileştirilmesi gibi pazarlama ilkeleri uygulamada tam anlamıyla gerçekleşmemektedir. Fiyat istikrarının takip edilebilirliği açısından tarımsal piyasaların (satış ve talebin) izlenebilirliğinin sağlanması için ürün borsaları (özellikle hububat, baklagiller ve bazı endüstri bitkileri) oluşturulmalıdır. Ürün borsaları sayesinde

de buğday üreticilerini ve dolayısıyla buğday tarımını olumsuz yönde etkilemektedir. Burada kooperatiflerin önemi büyüktür. Çünkü kooperatiflerin üretim ve gelirde artış, arz kontrolü vb. ekonomik yararları olduğu gibi, üreticiler arası dayanışma sağlamak, işgücü verimliliğini yükseltmek vb. sosyal yararları bulunmaktadır. Bunun için tahıl üretici kooperatifleri kurulabilir. Böylece üreticiler tarımsal üretim girdilerini daha ucuza alacak ve yetiştirdikleri ürünleri yüksek fiyattan satma olanağı elde edeceklerdir. Ayrıca tarımsal üretimde kullanılan girdilerin rasyonel kullanımı sağlanacak ve üreticiler pazarlama hizmetlerinden de daha iyi yararlanacaklardır.

Buğdayın bir çok alıcısının olması rekabeti de doğurmaktadır. Ancak piyasada istenilen canlılık doğacak diye de piyasa aşırı spekülasyona terk edilmemelidir. Bunun için TMO, borsalar, kooperatifler ve tüccarlar arasında bir denge unsuru oluşturulmalıdır.

Araştırmada, Türkiye’de buğdayın yüksek gümrük vergileriyle (ekmeklik buğdayda %130) korunduğu belirlenmiştir. 2007 yılı Temmuz ayında dünyada buğdayın tonu 250 dolardan (325 YTL) satılmıştır. Ancak %130’luk gümrük vergisiyle bu rakam yaklaşık 750 YTL’ye kadar çıkmıştır. Oysa ki, Türkiye’de aynı yıl buğday fiyatı 333 dolardır. Bu durumda, ithal edilen buğday yerli buğdaydan pahalıya gelmektedir. Üretime devam edebilmenin en önemli koşulu ise yüksek gümrük vergileridir. Yüksek orandaki gümrük vergileri, üretimin devamlılığı ve üreticinin korunması açısından çok önemlidir. Gümrük vergisi oranlarında çok zorda kalmadıkça, (örneğin; tüketim üretimin üzerinde gerçekleştiyse, yeterli stok yoksa, buğdayın kalitesi düştüyse vb.) herhangi indirime gidilmemeli, üreticiler ve yerli üretim daha çok korunmalıdır. Bundan dolayı, herhangi bir olumsuz durum olmadığı sürece buğday üretimi yüksek gümrük vergileriyle korunmaya devam edilmelidir.

1990-2007 yılları arasında uygulanan populist politikalardan dolayı ekmeklik buğday alım fiyatlarında önemli dalgalanmaların olduğu saptanmıştır. Özellikle 2004-2006 yılları arasında ekmeklik buğday alım fiyatlarındaki artış Toptan Eşya Fiyat Endeksi’nin (2005 yılından itibaren ÜFE) altında kalmıştır. 2007 yılında ise buğday fiyatı son dört yılda ilk defa ÜFE’nin (Eylül ayı ort.) üzerinde gerçekleşmiştir. Bunda da küresel ısınma ve buğday üretimindeki azalışın etkisi çok büyüktür. 2005 yılından itibaren uygulanmaya başlanan prim

sistemiyle dahi buğday fiyatındaki artış ÜFE artış oranının gerisinde kalmıştır. Burada prim

sisteminin önemi çok büyüktür. Üreticiler prim sistemiyle desteklenmeye devam edilmelidir. Çünkü prim sisteminde taban fiyatla hedeflenen fiyat arasındaki fark “prim” olarak hazine tarafından ödendiğinden o ürünün tarımını yapan üreticilerin lehine olmaktadır. Bununla birlikte piyasa fiyatları da çok yükselmediğinden tüketiciler için de prim sistemi yararlıdır. Ayrıca fark ödeme (prim) sistemi ile üretime de müdahale edilebilir. Üretimin fazla olduğu

yıllarda prim miktarı artırılarak üretici gelirindeki ve üretimdeki dalgalanmalar minimuma indirilebilir. Ancak bu sistem uygulanırken Dünya buğday fiyatları çok iyi incelenmeli, çeşitli nedenlerle düşen Dünya buğday fiyatları karşısında üreticileri mağdur etmeyecek şekilde prim miktarı artırılmalıdır. Primlerin üreticiyi destekleyici nitelikte olması ve buğday fiyatının da girdi maliyetlerindeki ve enflasyon oranındaki artış dikkate alınarak verilmesi gerekmektedir.

Hazineye fazla yük getirmemesi için ise prim sisteminin finansmanı, sağlanacak vergi gelirlerinden karşılanabilir. Uzun vadede ise prim ile destekleme sisteminde kendi kendini finanse eden ve Avrupa Birliği ülkelerinde var olan FEOGA benzeri bir fonun oluşturulması gerekmektedir. Böyle bir fonun oluşturulması ile tarıma aktarılan kaynakların daha etkin kullanımı sağlanabilecek ve tarımda daha etkin bir politika izlenebilecektir.

1990-2007 yılları arasında TMO buğday alım fiyatlarının 1996 yılı hariç diğer yıllar dünya fiyatlarının üzerinde gerçekleştiği belirlenmiştir. Bunun nedeni ülkemizde buğday veriminin daha düşük olmasından ve üretim maliyetlerinin yüksek olmasından kaynaklanabilmektedir.

1998 yılından 2007 yılına kadar 9 yıldaki toplam artışa bakıldığında, Fransa buğday fiyatının %132, ABD buğday fiyatının %96, Türkiye buğday fiyatının ise %27 arttığı tespit edilmiştir. Bu da, Türkiye’deki buğday fiyatının ABD ve Fransa’ya göre yeterince artmadığını göstermektedir. Türkiye’de buğday verimi bu ülkelere göre düşüktür, dolayısıyla buğday fiyatındaki artış diğer ülkelerin gerisinde kalmıştır. Verimliliği arttırdığımız takdirde kaliteli buğday üretimi artacak ve bu ülkelerle rekabet şansımız yükselecektir.

Türkiye’de buğdayda girdi fiyatlarının reel olarak seyri incelenmiş ve 1998-2006 yılları arasında girdi fiyatlarında genellikle artış olduğu belirlenmiştir. Özellikle tarımsal desteklerin