• Sonuç bulunamadı

S: Surface = diş yüzeyi T: Tooth = diş

5. SONUÇ VE ÖNERİLER

Bir eğitim-öğretim yılı boyunca uygulanan haftalık %0,2’lik NaF gargara programının, 7-12 yaş grubu çocuklarda yeni çürük oluşumunun engellenmesindeki etkisinin ve bunun yanı sıra, çocuklara verilen oral hijyen eğitiminin çocukların davranışlarına ve ağız sağlıklarına etkilerinin değerlendirilmesi amacıyla yaptığımız bu çalışmada;

 Ağız-içi muayene bulguları değerlendirildiğinde;

 Çalışma başında yapılan ağız içi muayenede çocuklardan sadece 23’ünün (13 kız, 10 erkek) çürüksüz olduğu ve çürük prevalansının %94,5 olduğu,

 Cinsiyete göre df-s ortalama değerleri karşılaştırıldığında, hiçbir ölçüm zamanında istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulunmadığı (p>0,05),

 Cinsiyete göre DMFS ortalama değerleri karşılaştırıldığında, tüm ölçüm zamanlarında kızlardaki DMFS ortalamasının istatistiksel olarak anlamlı derecede daha yüksek olduğu (p<0,05),

 Grup 1’de başlangıç, 6. ay ve 12. ayda yapılan değerlendirmelerde, d-s değerinin başlangıca göre 6. ay ve 12. ayda istatistiksel olarak anlamlı derecede daha düşük olduğu (p<0,05),

 Grup 2’de d-s değeri açısından başlangıç ile 6. ay arasında anlamlı farklılık bulunmazken, 6. ay değerinin 12. aya göre istatistiksel olarak anlamlı oranda yüksek olduğu (p<0,05),

 Grup 3’te 6. ay ve 12. ay d-s değerlerinin, başlangıç değerine göre istatistiksel olarak anlamlı derecede daha düşük olduğu (p<0,05),

 Grup 1’de dolgulu yüzey sayısının zamanla artış gösterdiği ve başlangıca göre 6. ay ve 12. ay değerlerinin istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek olduğu (p<0,05),

 Grup 2’de, 6. ay f-s değerinin başlangıca göre istatistiksel olarak anlamlı derecede arttığı (p<0,05), 12. ayda ise 6. ay değerinin altına düştüğü ancak anlamlı bir farklılık oluşturmadığı (p>0,05),

 Grup 3’te başlangıca göre 6. aydaki f-s ortalama değerinde istatistiksel olarak anlamlı derecede bir artış olduğu (p<0,05), 12. ayda tespit edilen farkın ise anlamlı olmadığı (p>0,05),

 Grup 1’de başlangıç df-s değerinin 6. ay ve 12. ay verilerine göre istatistiksel olarak anlamlı derecede daha yüksek olduğu (p<0,05), 6. ay ile 12. ay değerleri arasında ise anlamlı farklılık oluşmadığı (p>0,05),

 Grup 2’de başlangıç, 6. ay ve 12. ay df-s ortalama değerleri arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmadığı (p>0,05),

 Grup 3’te df-s başlangıç değerinin 6. aya göre istatistiksel olarak anlamlı derecede daha yüksek olduğu (p<0,05), başlangıç ile 12. ay ve 6. ay ile 12.

ay değerleri arasında ise anlamlı farklılık oluşmadığı (p>0,05),

 Ölçüm yapılan tüm zaman dilimlerinde gruplar arasında d-s, f-s ve df-s ortalama değerleri açısından istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmadığı (p>0,05),

 Grup 1’de başlangıç D-S değeri ile 6. ay değerinin eşit olduğu, 12. ay değerinin ise hem başlangıç hem de 6. ay değerlerine göre istatistiksel olarak anlamlı derecede daha yüksek olduğu (p<0,05),

 Grup 2’deki D-S ortalamasının başlangıç değerine göre, hem 6. ayda hem de 12. ayda istatistiksel olarak anlamlı derecede artış gösterdiği (p<0,05),

 Grup 3’teki D-S ortalamasının başlangıç değerine göre, hem 6. ay hem de 12. ay ölçümlerinde istatistiksel olarak anlamlı derecede artış gösterdiği (p<0,05),

 D-S değeri açısından gruplar arasında karşılaştırma yapıldığında, başlangıç ölçümlerinde gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulunmadığı (p>0,05), 6. ay ölçümünde Grup 1’deki çocuklarda, başlangıca göre herhangi bir değişim gözlenmezken, Grup 2 ve Grup 3’te artış olduğu ve istatistiksel değerlendirme yapıldığında Grup 3’ün D-S ortalamasının Grup 1’e göre anlamlı oranda daha yüksek olduğu (p<0,05), 12. ayda tüm gruplarda daimi dişlerde çürük yüzey sayısının arttığı, istatistiksel değerlendirme yapıldığında Grup 2 ve Grup 3’ün D-S değerinin Grup 1’e göre anlamlı derecede daha yüksek olduğu (p<0,05),

 Hiçbir ölçüm zamanında M-S ortalama değerinin grupların kendi içinde ve gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık oluşturmadığı (p>0,05),

 Grup 1’de F-S ortalamasının başlangıç ölçümlerine göre hem 6. ayda hem de 12. ayda istatistiksel olarak anlamlı derecede artış gösterdiği (p<0,05) ve 6. ay F-S değeri ile 12. ay değeri arasında da anlamlı farklılık bulunduğu (p<0,05),

 Grup 2’deki F-S değerlerinde başlangıca göre, hem 6. ayda hem de 12. ayda istatistiksel olarak anlamlı bir artış olduğu (p<0,05), 6. ay F-S değeri ile 12.

ay değeri arasında ise anlamlı farklılık bulunmadığı (p>0,05),

 Grup 3’te yapılan değerlendirmede, F-S değerlerinin tüm ölçüm zamanlarında istatistiksel olarak anlamlı derecede artış gösterdiği (p<0,05),

 F-S değeri açısından gruplar arasında karşılaştırma yapıldığında, başlangıç ve 6. ay ölçümlerinde istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmazken, 12.

ay değerlendirmesinde Grup1’deki F-S değerinin Grup 2’ye göre istatistiksel olarak anlamlı derecede fazla olduğu (p<0,05),

 Grup 1’de DMFS ortalamasının başlangıç değerine göre hem 6. ay hem de 12. ay değerlerinin istatistiksel olarak anlamlı derecede daha yüksek olduğu (p<0,05) ve 12. ay DMFS değeri ile 6. ay değeri arasında da anlamlı farklılık olduğu (p<0,05),

 Grup 2’de başlangıca göre, hem 6. ay hem de 12. ay DMFS değerlerinin anlamlı derecede daha fazla olduğu (p<0,05), 6. ay DMFS değeri ile 12. ay değeri arasında da anlamlı farklılık bulunduğu (p<0,05),

 Grup 3’teki DMFS değerlerinin başlangıca göre, hem 6. ay hem de 12. ayda istatistiksel olarak anlamlı derecede artış gösterdiği (p<0,05), 6. ay DMFS değeri ile 12. ay değeri arasında da anlamlı farklılık bulunduğu (p<0,05),

 Gruplar arasında DMFS değeri açısından karşılaştırma yapıldığında, başlangıç ve 6. ay değerleri arasında istatistiksel olarak farklılık bulunmadığı (p>0,05); 12. ayda ise, Grup 1’in DMFS değerinin Grup 3’e göre istatistiksel olarak anlamlı derecede daha düşük olduğu (p<0,05), Grup 2’ye ait değerin Grup 1’e göre daha yüksek, Grup 3’e göre daha düşük olduğu (p>0,05),

 DMFS artışının Grup 1’de (florid gargara grubu) %32,81; Grup 2’de (plasebo gargara grubu) %59,18 ve Grup 3’te (kontrol grubu) %74,88 olduğu, florid gargara uygulamasının çürük önleyici etkisinin, plasebo gargara grubuna göre %26,37; kontrol grubuna göre %42,07 olduğu,

 Grup ayrımı gözetmeksizin cinsiyete göre OHi-B değerlendirilmesi yapıldığında, tüm ölçüm zamanlarında kız öğrencilerin oral hijyenlerinin erkeklere göre daha iyi olduğu,

 OHİ-B’ye göre, çalışmamızda bulunan tüm gruplarda tüm ölçüm zamanlarında ‘çok iyi’ ve ‘iyi’ oral hijyene sahip çocukların çoğunlukta olduğu saptanmıştır.

 Çalışma başlangıcında ve sonunda ebeveynlerin anket sorularına verdiği yanıtlar değerlendirildiğinde;

 Başlangıca göre çocukların diş fırçalama alışkanlıklarınında olumlu değişiklikler olduğu, dişlerini günde ‘2 veya daha fazla’ fırçalayanların sayısının 89’dan 182’ye yükseldiği ancak çalışma sonunda çocukların yarısından fazlasının hala düzenli bir fırçalama alışkanlığı (günde 2 veya daha fazla) kazanmadığı,

 Tüm gruplarda diş fırçalama sıklığı ile çürük arasında bir ilişki olduğu,

 Çalışma başlangıcında dişlerini yukarı-aşağı fırçalayan çocuk sayısı 82 iken, çalışma sonunda bu sayının 239’a yükseldiği ve diş fırçalama eğitiminde anlatılan bilgilerin çocuklar tarafından çoğunlukla öğrenildiği,

 Çalışma başlangıcında daha önce hiç diş hekimine gitmemiş 120 çocuk bulunurken, çalışma sonunda bu sayının 44’e düştüğü, çalışma başında ‘6 ay önce’ diş hekimine gittiğini belirten 104 çocuk bulunurken, çalışma sonunda bu sayının 225’e yükseldiği,

 Daha önce, diş ağrısı haricindeki bir neden ile (çürük diş, dolgu, çekim ve diğer) diş hekimine başvuran çocuk sayısı toplam 81 iken, çalışma sonunda bu sayının 154’e yükseldiği,

 Çocuğuna dişlerini fırçalaması gerektiğini söyleyen ebeveyn sayısının (çalışma başında 331; çalışma sonunda 349) çoğunlukta olduğu,

 Çocuğunun dişlerini fırçalarken bazen kontrol ettiğini belirten ebeveyn sayısının (çalışma başında 224; çalışma sonunda 229) çoğunlukta olduğu,

 Grup 1 ve Grup 2’de yer alan çocuklarda yararlı yiyecek-içecek tüketim sıklığının 12. ayda arttığı, zararlı yiyecek-içecek tüketiminin azaldığı; Grup 3’teki çocuklarda ise 12. ayda yararlı yiyecek-içecek tüketim sıklığında belirgin bir artış olmadığı ve zararlı yiyecek-içecek tüketim sıklığında artış olduğu, dolayısı ile Grup 1 ve Grup 2’deki çocuklarda oral hijyen eğitiminde verilen bilgilerin hayata geçirildiği ancak Grup 3’teki çocuklarda ise beslenme alışkanlığı değişiminde istenilen hedefe ulaşılamadığı gözlenmiştir.

Çalışmamızda, süt dişlerinin fizyolojik nedenlerle mi patolojik nedenlerle mi çekildiği tam olarak belirlenemeyeceği düşüncesi ile ‘m-s’ parametresinin değerlendirme dışı bırakılmasının, dolayısıyla patolojik nedenlere bağlı çekimlerin tespit edilememiş olmasının, yapmış olduğumuz gargara programının süt dişlerindeki çürük artışı üzerine etkilerinin tam olarak değerlendirilememesine neden olduğu;

yüksek çürük riskli, çürüksüz süt dişlerine sahip bireyler üzerinde yapılacak olan florid gargara programlarının etkisinin daha doğru sonuçlar verebileceği düşünülmektedir. D-S sonuçlarına dayanarak, haftalık florid gargara programının daimi dişlerde oluşacak yeni çürükleri tamamen engelleyemese de, florid gargara uygulanmayan gruplara göre önemli ölçüde fayda sağladığı sonucuna varılabilir.

Tüm ölçüm zamanlarında, tüm gruplarda daimi diş dolgulu yüzey sayısında gözlenen artış (F-S), çocuklardaki ağız-diş sağlığı bilincinin arttığını ve diş hekimine giderek tedavi olma ihtiyacı hissettiklerini göstermektedir. Florid gargara uygulamasının etkisi sayesinde, Grup 1’deki çocukların DMFS artışında Grup 2 ve Grup 3’e göre belirgin bir azalma sağlanmıştır. Grup 2’deki DMFS değerinin Grup 3’e göre anlamlı olmasa da daha düşük olması ise, her hafta çocuklarla ilişkide olmanın getirdiği motivasyonla çocukların ağız hijyenine verdikleri önemin arttığını göstermektedir.

Çalışmamızda çocuklardaki görünür plağın az olmasının nedeninin -ölçüm zamanlarına göre diş çürüğünün arttığı da düşünülürse- gerçekte düzenli ve etkili diş fırçalamayan çocukların, günler süren ölçüm dönemlerinde ağız-içi muayenelerinin yapılacağının farkında olmaları ve bu dönemde dişlerini daha sık ve özenli fırçalamaları olduğu, dolayısı ile diş çürüğüne neden olan plak ve plağa bağlı diş eti problemlerinin değerlendirilmesi amacıyla daha ileri ölçüm yöntemlerinin kullanılmasına ihtiyaç olduğu düşünülmektedir.

Sonuç olarak çalışmamızda, 1 yıl süre ile uygulanan haftalık %0,2’lik NaF gargara programının daimi diş çürüğü ve çürüğe bağlı sorunların artışını azalttığı saptanmıştır. Florid gargaraların, diş çürüğünün önüne geçilebilmesi amacıyla ülkemizin de içinde bulunduğu gelişmekte olan ülkelerde, halk sağlığı koruyucu programları içerisinde yer alması ve özellikle okul ortamında uygulanabilecek basit, ekonomik ve dental ekipman gerektirmeyen bu koruyucu programın ilköğretim çağındaki tüm çocuklara uygulanması; oral hijyen eğitiminde çocukların doğru alışkanlıklar kazanmasını ve alışkanlıklarını pekiştirebilmesini sağlayabilmek için, verilen eğitimin uzun süreli olması, düzenli ve sık aralıklarla tekrarlanması gerektiği düşüncesindeyiz.

Benzer Belgeler