• Sonuç bulunamadı

1.4. Endodontide Kullanılan İrrigasyon Solüsyonları

1.4.1. Sodyum Hipoklorit (NaOCl)

Endodontide NaOCl’in kullanımı ilk defa Walker (1936) tarafından önerilmiştir.

1941’de yapılmış bir çalışmada %3’lük NaOCl solüsyonunun 20 dakika ile 2 saat arasında pulpa dokusunu çözmede çok etkili olduğu bulunmuştur (Grossman ve Meıman, 1941). Ağartıcı ajan olarak kullanılan Clorox’un (Clorox Corp. Oakland CA) kullanımı ilk kez Lewis (1954) tarafından önerilmiş olup günümüze kadar geniş kabul görerek kullanılagelmiştir.

NaOCl, yeşilimsi sarı renkli, kuvvetli klor kokusuna sahip, suda eriyen ve ışıkta dekompoze olan bir sıvıdır. Ayrıca günümüzde endodonti pratiğinde en sık kullanılan kök kanalı yıkama solüsyonlarından birisidir (Alacam, 2000).

Kemomekanik preparasyon esnasında organik artıklara karşı çözücü etki göstermesi, antiseptik olması, düşük yüzey gerilimi ile dentin duvarlarına kolayca diffüze olabilmesi, kolay elde edilebilmesi ve ucuz olması bu solüsyonun tercih edilmesinin başlıca nedenlerindendir (Alacam, 2000).

Yapılan çalışmalarda, smear tabakasını tek başına uzaklaştıramaması (Spangberg, 1973), NaOCl’in konsantrasyonuyla ilişkili olarak periapikal dokulara taştığında toksisite göstermesi (Gordon et al., 1981), kokusunun ve tadının kötü olması (Segura et al., 1999), dar ve yan kanalların yıkanmasında yetersiz olması (Ram, 1977), enfekte kök kanallarında bulunan bakterileri tamamen yok edememesi (Sjogren et al., 1997), in vivo koşullarda enflamatuar eksuda ve doku artıkları gibi organik dokuların varlığına bağlı olarak etkinliğinin azalması (Haapasalo et al., 2000) gibi dezavantajlarının olduğu da rapor edilmiştir.

NaOCl, suda sodyum (Na+) ve hipoklorit (OCl-) iyonlarına ayrışır, hipoklorik asit (HOCl) oluşturarak denge sağlar. Asidik ve nötral pH’da klor, HOCl formunda iken, pH 9 ve üzerindeyken OCl- iyonu halindedir. Hipoklorik asit, antibakteriyel etkiden sorumludur ve mikroorganizmaların hücresel fonksiyonlarını bozarak hücrenin ölümüne neden olur (Siqueira et al., 2000).

NaOCl piyasada iki şekilde bulunur; (Trepagnier et al., 1977)

NAOCl’in endodontide %0,5 ve %5,25 arasında değişen konsantrasyonları kullanılmaktadır (Haapasalo et al., 2000). NaOCl’in kullanılması gereken konsantrasyonu ile ilgili yapılan birçok çalışma bulunmaktadır ve hangi konsantrasyonun etkin olduğu yönünde ortak bir görüş birliğine varılamamıştır.

Pashley ve ark, (1985) %0.5 ile %5 arasında antimikrobiyal etkinlik açısından fark bulunmadığını belirtirken, Ayhan ve ark., (1999) %0.5’lik NaOCl’in %5.25’lik konsantrasyonuna oranla oldukça düşük antimikrobiyal etkinlikte olduğunu savunmaktadırlar. Siqueira ve ark., (2000) yapmış oldukları çalışmalarında NaOCl’in sulandırıldığında etkisinin belirgin olarak azaldığını ileri sürerek bu bulguları desteklemektedir. Yapılan bazı çalışmalarda da yıkama solüsyonunun konsantrasyonu düştükçe nekrotik dokuları çözebilme özelliğinin de belirgin oranda azaldığı bildirilmiştir (Hand et al., 1978; Johnson ve Remeikis, 1993).

Bu bulguların aksine Dakin (1915), %0.5’lik NaOCl’in nekrotik dokuları çözmede yeterli etkinliğe sahip olduğunu aynı zamanda da toksisitesinin düşük olduğunu bildirmiştir. Aynı konsantrasyondaki NaOCl’in nekrotik dokuyu çözme etkinliğinin incelendiği bir çalışmada ise, 12 gün sonunda solüsyonun etkisiz bulunduğu bildirilmiştir (Hasselgren et al., 1988).

Zach ve Kaufman (1983) yaptıkları bir çalışmada %2,5’lik ve %5’lik konsantrasyondaki NaOCl solüsyonununun her iki konsantrasyonda da dentinin organik matriksinde yer alan kollajeni çözdüğünü saptamışlardır. Baumgartner ve Cuenin (1992) de şekillendirilmemiş kanal duvarlarından pulpa artıklarının ve predentinin uzaklaştırılmasında %0.5, 1, 2.5 ve 5.25’lik NaOCl konsantrasyonlarının tümünün bu dokuları tamamen uzaklaştırdığını göstermiştir. Byström ve Sundqvist (1985) bu durumu özellikle düşük konsantrasyonlarda NaOCl ile temas eden organik materyallerin irrigasyon solüsyonu içerisindeki serbest klorin miktarını azalttığı ve bununla da antimikrobiyal aktiviteyi düşürdüğü şeklinde açıklamışlardır.

İrrigasyon solüsyonlarının nekrotik dokuyu çözme özelliği kök kanal sisteminin karmaşık anatomik yapısı nedeniyle endodontik tedavide büyük önem taşımaktadır (Peters et al., 2001). Solüsyonların konsantrasyonuna, pH’sına, hacmine, ısısına, sürekli yenilenmesine, ultrasonik kullanarak solüsyona mekanik titreşimlerin uygulanmasına, organik doku miktarına ve yüzey alanına, doku tipine ve dokuların solüsyona maruz kalma süresine bağlı olarak NaOCl’in dokuları çözme etkinliğinin farklılık gösterdiği bildirilmiştir (Gordon et al., 1981).

Lester ve Boyde (1977) örneklerin %5’lik NaOCl içinde üç gün bekletilmesinin bile smear tabakasını uzaklaştırmada yetersiz kaldığını belirtmişlerdir.

Endodontik tedavide kullanılacak irrigasyon solüsyonlarının etkinliklerinin değerlendirilmesinde, antimikrobiyal etkinliklerine ilave olarak enfekte dentin kanallarına difüzyon yeteneği ve smear tabakasını kaldırabilmeleri de önem taşır.

Fakat günümüzde klinik uygulamalarda kullanılan hiçbir solüsyonun tek başına bu özellikleri bir arada taşımadığı bilinmektedir. NaOCl’in güçlü bir organik doku eritici olduğu ve mekanik preparasyon sırasında ortaya çıkan dentin debrisini uzaklaştırabildiği halde, kanal duvarında oluşan smear tabakasını tek başına kaldıramadığı gösterilmiştir (Baumgartner et al., 1984; Orstavik ve Haapasalo, 1990).

NaOCl, etkili bir organik çözücü olmasına rağmen kök kanalında bulunan inorganik doku üzerinde yeterli etkiyi gösterememesi ve smear tabakasını tek başına uzaklaştıramaması nedeniyle şelasyon ajanları ile kullanılması önerilmektedir (Ari et al., 2004). Smear tabakasının kök kanal sisteminden uzaklaştırılması amacıyla şelasyon ajanlarından önce organik asitler de (sitrik, sülfürik, fosforik, formik, askorbik, tannik, hidroklorik, laktik asit) kullanılmıştır (Bowen et al., 1984;

Hulsmann et al., 2003; Sen et al., 1995). Şelasyon ajanları dentin yapısındaki kalsiyum iyonu (Ca2+) ile şelasyon yaparak kök kanalında bulunan inorganik dokunun uzaklaştırılmasına yardımcı olmaktadır. Sıklıkla kullanılan şelasyon ajanları, EDTA’in içeriğine çeşitli materyaller eklenerek sıvı veya viskoz şekilde formüle edilmişlerdir (Stewart, 1955). Sıvı şelatörler; Calcinase (Lege artis, Dettenhausen, Germany), REDTA (Roth International, Chicago, IL., USA), (Pawlicka et al., 1981), EDTAC ve DTPAC (Pawlicka et al., 1981), EDTA-T

(Formula ve Açao Farmacia, Sao Paulo, Brazil), EGTA (Sigma, St Louis, MO, USA), CDTA (Cruz-Filho et al., 2001), Largal Ultra (Septodont, Paris, France), Salvizol (Ravens, Kontanz, Germany), Decal (Veikko Auer, Helsinki, Finland), Tubulucid Plus (Dental Therapeutics, Nacka, Sweden), Soluset (Endo Technic Co., France)’dir. Viskoz şelatörler: Calsinase slide (Lege artis, Dettenhausen, Germany), RC-Prep (Premier Dental Products), Glyde file (Dentsply Maillefer,Ballaigues, Switzerland), FileCareEDTA (VDW Antaeos, Munich, Germany) File-EZE (Ultradent Protucts, South Jordan, UT, USA)’dir.

Şelasyon ajanlarının etkinliği uygulama süresine, konsantrasyonuna, pH’sına bağlıdır (Calt ve Serper, 2002; Sen et al., 1995; Serper ve Calt, 2002). Şelasyon ajanları içerisinde en sık kullanılanı EDTA’dır.