• Sonuç bulunamadı

SİYASAL HAKLAR TEMELİNDE VATANDAŞLIK VE YEREL YÖNETİMLERİN ROLÜ

Belgede Tüm Yazılar, Sayı (sayfa 81-85)

YÖNETİŞİM, DEMOKRASİ VE YEREL SEÇİMLER

SİYASAL HAKLAR TEMELİNDE VATANDAŞLIK VE YEREL YÖNETİMLERİN ROLÜ

Bugün genellikle kabul gören liberal paradigmaya göre, seçimle göreve gelmenin temelinde, siyasal iktidarın temsile dayalı meşru- laştırması vardır. Bu nedenle, seçimlerle ne ölçüde “temsil” sağlan- dığı sorgulanır. Yerel yönetimlerde seçimlerle işbaşına gelinebilmesi; vatandaşlığın siyasal haklar temelinde tanımlanması, yani belirli bir devletin vatandaşlarının siyasal karar alma süreçlerine eşitler olarak, temsilcilerini seçerek katılması hakkına ve siyasal gücün bu temsille sağlanan demokratik süreçle meşrulaştırılması kabulüne dayanır. Libe- ral demokrasi düşüncesinde ulus devletin sınırları içinde kullanılan kamu gücünün, eşit siyasal haklara sahip vatandaşların temsilcileri dolayımıyla oluşturulmasına katıldıkları demokratik süreçlerle meşru- laştırıldığı varsayılmıştır. Bu bakış açısında; devletin kullandığı gücün anayasa ve seçmenlerin iradesi dolayımıyla haklılaştırıldığı varsayılır.1 Böylece, halk egemenliği, anayasanın ve yasamanın önceliğine ve siyasal iktidarın yasamadan kaynaklanması ilkesine dayandırılmıştır.2 Bu sistemde ulusal egemenliği sağlayan, yani belirli bir coğrafyada geçerli olacak siyasetin üretilmesini ve uygulanmasını sağlayan dola- yım; vatandaşlığın siyasal haklar boyutudur. Demokratik vatandaşlık, vatandaşlığın içeriğinin medeni haklarla ve/veya sosyal haklarla sınır- landırılmamasını ve siyasal hakları da içermesini ifade eder.3 Siyasal temsil sistemine, siyasal kurumlara, ifade ve örgütlenme özgürlüğüne ilişkin muhtemel bütün sorunlara rağmen bu sistem belirli bir bütün- lük içerir ve yasamadan kaynaklanan, bu anlamda da hiyerarşik olarak örgütlenmiş siyasal gücü, demokratik yollarla meşrulaştırma iddiasında bir iktidar kullanımını gerektirir.

Yerel yönetimlerin bu silsile içindeki yeri, ülkelerin siyasal sistem- lerinin tarihi içinde farklı biçimde gelişmiştir. Türkiye’deki duruma bakacak olursak, yerel yönetimler, yürütme gücü içerisinde, idarenin

1 Jurgen Habermas, Between Facts and Norms: Contributions to a Discourse Theory of Law and

Morality, Translated by William Rehg, Oxford: Polity Press, 1996.

2 Ne ölçüde gerçekleştiğinden bağımsız olarak temsil sisteminin kendisi de sorgulanabilir. Örneğin Carl Schmitt liberal demokrasinin temsil düşüncesinin kendisini eleştirmiştir. Bakınız: Carl Schmitt, The Crisis of Parliamentary Democracy, Çev. Ellen Kennedy, MIT Press, Cambridge, 1992. Ancak, bu yazı temsil aracılığıyla meşrulaştırmayı sorgulamıyor. 3 Fred Twine, Citizenship and Social Rights: The Interdependence of Self and Society, Sage,

bir parçası ve çoğunlukla “yer olarak yerinden yönetim”, “yerel halkın yerel ortak hizmetlerini sağlayan idareler” olarak tanımlanmıştır. Gözü- büyük ve Tan’dan izlersek, “yer olarak yerinden yönetim denildiğinde, aslında sosyolojik bir gerçek olarak ortaya çıkmış olan yerel topluluk- lara tüzel kişilik kazandırılarak, ortak ihtiyaçlarını giderecek bir idareye sahip olmaları anlatılmaktadır”.4 Bu mantık gereğince, yerel seçim- lerde belirli bir yerleşimde (belediye, köy) ya da alanda (il özel idaresi) yaşayan, seçmen niteliğine sahip vatandaşların eşit bireyler olarak oy kullanıp, temsilciler seçmesi formüle edilmiştir. Belediye örneğinde, yerel seçimlerle yerel yönetimlerin hukuki durumu arasındaki mantık- sal dizge şöyle özetlenebilir:

“Belediyelerin, genel amaçlı hizmet örgütü olmaları, yönetimlerinin de, seçime dayalı olarak yapılmasını zorunlu kılmaktadır. Çünkü, belediyeler, yerel nitelikli genel görevleri yürütmenin bir zorunluluğu olarak, hizmet alan- ları ile ilgili önemli kararlar almakta ve belli miktarda kaynağı yönetmektedir- ler. Belediyelerin aldıkları kararlar, kişilerin haklarına ya da mali konumlarına ilişkin olduğundan, yerel temsil yoluyla meşruiyet kazandırılmaları gerek- mektedir. .... Liberal demokrasi paradigması, bu tip kararları veren kurumların karar organlarının seçim yoluyla oluşturulmasını öngörür. Böylece, siyasal bir irade açıklamasının ürünü olarak, söz konusu kararların belli bir meşru- luğa dayanacağı varsayılır.”5

Ancak hukuki tanımlar ve gerisindeki meşruiyet kurgusu yerel yönetimler ve yerel seçimler hakkında pek az şey söyler. Yerel yöne- timleri; “yerel halkın ihtiyaçlarını karşılayan idareler” olarak görmek, yerel yönetimleri bir “hizmet birimi” olarak görüp, siyasal karakterin- den soyutlamak anlamına gelebilir mi? Bu soruyu yerel yönetimlerde karar organlarının seçimle işbaşına gelmesinden dolayı yerel yöne- timlerin “siyasal” nitelikli olduğunu söyleyerek cevaplamak olanak- lıdır. Ancak bu cevapla yetinmek yerel yönetimlerin öneminin eksik değerlendirmesine yol açabilir. Yerel yönetimleri, anayasal tanımıyla, “yerel halkın ihtiyaçlarını” karşılamak üzere kurulmuş hizmet sağlayan idareler olarak görmekle yetinemeyiz. Aksi takdirde yerel yönetimler üzerinde söyleyecek fazla sözümüzün olmaması, bu hizmet sağlama birimlerinin yöneticilerinin ve karar alıcılarının kimler olacağının da bu

4 Şeref Gözübüyük ve Turgut Tan, İdare Hukuku: Genel Esaslar, Turhan Kitabevi, Ankara, 2001, s. 145.

5 Örsan Ö. Akbulut, “Belediye Yönetimi: Belediye Meclisi, Belediye Encümeni ve Belediye Başkanı”, Belediye Yönetimi (Ed. Ayşegül Sabuktay), TODAİE Yayınları, Ankara, 2007, s.89.

75 kadar önemli olmaması gerekirdi. Yerel yönetimleri örgütsel-hukuksal yaklaşıma hapsetmeden değerlendirmek gerektiği yolundaki uyarıları dikkate almak durumundayız. Birgül Ayman Güler, “yerel kurumlaş- manın bir örgütsel-yönetsel sorun olmaktan önce toplumsal ve siya- sal bir sorun olduğunu”6 belirtmiş ve örgütsel-yönetsel açıklamaları, “kurumun ekonomik sistemle ilişkilerini” yok saydığı, siyasal kuramla ilişkilerini de, “siyasal katılma” kavramına hapsettiği için eleştirmiştir.7 Yerel toplumsal gruplarla yönetim arasındaki ilişkiye odaklanan “toplu- luk yapısı açıklamasını” ise, kısmen daha az sınırlayıcı, ancak yetersiz bulmuştur. Zira bu açıklama da örgütsel açıklama gibi, “bir kavramsal çerçeve ya da bir model geliştirme aşamasına yükselememiş, belki de bundan kaçınmıştır.” Güler bu bakış açılarının kaçırdığı temel noktanın devlet tartışmaları olduğunu belirtir. Devletin işlevi ve doğasına ilişkin tartışmalardan kaçınan bu yaklaşımlar zımni olarak devleti nötr bir alan olarak kabul ederler. Yerel yönetimler de bu nötr alanın bir parçası olarak görülür. Oysa, “yerel yönetimlere ilişkin can alıcı soru”, “yerel yönetim kurumunun sosyo-ekonomik sistem içindeki işlevlerinden ötürü hangi konumda bulunduğudur.”8 Güler’in takip ettiği çizgi, Cynthia Cock- burn tarafından geliştirilmiş olan “yerel devlet” perspektifidir. Cock- burn, yerel devlet yaklaşımını geliştirerek, yerel yönetimlerin sınıf iliş- kileri üzerinden tahlil edilmesi olanağını yaratmıştır.9 Cockburn’e göre, yerel yönetimler de, “kapitalist devletin temel parçasıdır.”10 Güler’e yerel yönetimlerin sınıfsal analizi açısından kulak verirsek, yerel devlet olarak yerel yönetimler; “kendisine verilen sosyo-ekonomik işlevi, ikin- cil bölüşüm ekseninde üstlendiği rol aracılığıyla yerine getirmektedir. İkincil bölüşüm ilişkileri sermaye grupları ile toplumsal ara tabakaları sahneye çıkarır.”11 Yerel devlet, yeniden üretim maliyetlerini sosyal- leştirerek, işgücünün yeniden üretilmesini sağladığı gibi, sermaye için temel altyapıları sağlayarak da sermaye birikim sürecine destek

6 Birgül Ayman Güler, Yerel Yönetimler: Liberal Açıklamalara Eleştirel Yaklaşım, 2. baskı, TODAİE Yayınları, Ankara, 1998, s.101.

7 a.k., s. 120. 8 a.k., s.121-122.

9 Cynthia Cockburn, The Local State: Management of Cities and People, Pluto Press, London, 1980. Yerel yönetimlere ilişkin “yerel devlet” saptaması ilgili yazında yer bulmuştur. Örneğin bakınız: Simon Duncan ve Mark Goodwin, The Local State and Uneven Development: Behind the Local Government Crisis, Polity Press, 1988.

10 a.k., s.41. 11 Güler, a.g.k., s. 5, 6.

olur.12 Yerel yönetimlerin bu işlevlerini yerine getirirken ilişkiye girdiği kesimler, “mal ve hizmet alımı yoluyla doğrudan kaynak aktarılması” ya da “sermaye açısından ‘ödenmemiş maliyet’ olan dolaylı kaynak aktarılması” ve “toprak rantının paylaşımı”yla yerel yönetimlerin önce- likli olarak ilişki olduğu kesimlerdir. Ayrıca toprak rantı da “ait olduğu toplumsal sınıfa bakmaksızın ‘taşınmaz sahipliği’ ortak paydasında buluşan sosyolojik açıdan şekilsiz (amorf) bir kesim”le yerel yönetim- lerin ilişkisi için zemin oluşturur.13

Yerel yönetimleri anlamak için “yerel” olana bakmak yetmez, ekonomik-toplumsal ilişkilerin bütününe dair bir perspektife sahip olmak gerekir.14 Devleti dikkate aldığımızda, “temel niteliğini ekono- mik politikaların belirleyicisi ve icracısı olması işleviyle kazanan bir kurumla” karşılaşırız.15 Güler genel “devlet” yapısı içinde yerel yönetimin özelliğinin yeniden üretimle ilişkilenmiş olması olduğunu belirtir.16 Kurumsal yapıları ancak sosyo-ekonomik, siyasal ilişkilerde konumlandıran bir çerçeve, genel devlet yapısı içinde yerel yönetim- lerin yerini ve önemini ortaya koyabilir. Güler’in tahliline göre, “yerel unsur, bölgesel-ulusal-hatta uluslararası büyüklükteki sermaye grupla- rına ve üst düzeylerde belirlenen tercihlere bağımlıdır.”17 Bu saptamayı yapmak, yerel yönetimleri ikincil bölüşüm ilişkilerinin ötesinde, yeni ulusüstü sermayeyle bağı içinde değerlendirmeyi gerekli kılar. Yerel yönetimler, yatırımlar için arazi tahsisi yapılması, altyapı sağlanması gibi yollarla farklı ölçeklerdeki sermayelerin faaliyetlerinde önemli rol sahibi olmaktadır, ayrıca büyük altyapı yatırımları için borçlanarak yeni sermaye yatırım alanları açma potansiyeline sahiptirler. Dikkate alınması gereken bir başka nokta da, kent toprağının yerel halkın yaşam alanı olarak görülemeyecek ölçüde dünya çapında yatırım aracı haline

12 Cockburn, a.g.k., s. 54-64. 13 a.k., s. 5, 6.

14 Güler, a.g.k., s.122; Duncan ve Goodwin, a.g.k., s. 45-89. 15 Güler, a.g.k., s.128.

16 a.k., s.129. 17 a.k., s.122.

77 gelmesi18 ve Harvey’in “mülksüzleşme yoluyla birikim”19 olarak açık- ladığı bir sermaye birikim stratejisine de konu olabilmesidir.

Bu çerçeveyi akılda tutarak, bu yazının sınırları içinde yerel yöne- timlerde kimlerin seçileceği sorusunu, ya da belirli coğrafi sınırlar içinde de olsa yerel yönetimlerde kimlerin karar alıcı pozisyonlara, -bir anlamda hizmet birimi olarak görülen yerel yönetimlere yakıştırılma- yan- “iktidara” geleceği sorusunu, hukuksal durumu, toplumsal-siyasal durumla ilişkisi içinde değerlendirerek cevaplamak için seçilebilme kısıtına, seçilmişlerin huzur haklarına ve seçim sistemine bu gözle bakmak gerekecektir.

SEÇİLEBİLME KISITI, SEÇİLMİŞLERİN HUZUR HAKLARI

Belgede Tüm Yazılar, Sayı (sayfa 81-85)