• Sonuç bulunamadı

4. İSTEDİM Kİ BİLİNEYİM

4.1. Serginin adı: 'İSTEDİM Kİ BİLİNEYİM!'

4.1.1. Sergideki Mabed Temsili Üzerine

‘İbadethane değildir mabed, vecd halinde bir yok oluştur. kendisini veriş, kayboluştur...

hem eylemdir, hem mekandır....

bebeğini emzirirken mabede döner anne!

sevişirken mabede döner iki beden!

ressam elindeki fırçayla bir mabeddir başlı başına, ve sazını çalan aşık ibadettedir!

kara küp'ün etrafında dönen binler yek vücud olduğunda mabede döner ancak Kabe!

işte o an, zaman mefhumu yiter ve yıllar mıdır geçen saniyeler mi? kimbilir?’ 176

Sergide kurulan ‘mabed’ bir boşalma ve arınma mekânı olma niyetiyle inşa edilmiştir. Kimliğin ve bellekteki anıların en saf halinde varlık gösterdiği, olmak istenen ve olunan hallerin en rahat biçimde ifade edildiği yer. İtirafların dilden dökülüverdiği ve yürekten geçenlerin açığa çıktığı bu yerde ben, ‘ben’ oldum.

175 Beatrice Sarlo, Geçmiş Zaman Bellek Kültürü ve Özneye Dönüş Üzerine Bir Tartışma, Metis Yayınları, Çev: Peral Bayaz Charum, Deniz Ekinci, 2012, s.46

176 Korkmaz, 2010

70

Kelime anlamı olarak ‘mabed’; topluca ya da tek başına ibadet edilen yer demektir. Cemaati bir araya getiren bu simgesel ve uhrevi mekân kendini aşkın bir değere işaret eder. Öznesi belirli ya da gizli olabilir. Mabede girerken hemen her inancın kendine has bir temizlik adabı vardır, bu hem içsel hem dışsal olabilir. Mabetlerde ibadet bireysel ya da topluca yapılabilir. Günümüzde mabetler vazifelerini iki şekilde yaparlar: hikâyeler, kahramanlık destanları anlatarak insanları etkilemek ve teslim olmalarını sağlamak ve dinin emir ve icaplarını bildirmek suretiyle.

Mabed temsiliyle görünür kılınan bu hikâyenin kahramanı ‘anne’ tarafım,

‘kadın’ tarafım, ‘evlat’ tarafım, ‘abla’ taraflarımdır ve diğerleri gibi çok bileşenli bu kimliklerimin ortaklıklarını sergiledim, çünkü ‘bilinmek istiyorum’ ve bilindikçe hafiflemek ve arınmak istiyorum. Evren kozmik bir saklambaç oyunu olarak yorumlanabilir ve ben kendimi bu oyunun hem öznesi hem nesnesi olarak görüyorum.

Batıda özsaygı ve ego oldukça önemli atfedilir. Hatta kimlik kaybı patolojik bir durumdur. Oysa doğu felsefelerinde ayrı kimlik hissi, bütünleşmeyi saptıran perde kabul edilir. Ne zaman bir hiç olduğunu fark ederse insan, o zaman ebedi birlik mükemmele ulaşır. Hedef bir olmaktır.

Hafızanın karanlık dehlizlerini ve karmaşasını, kaos ve kosmosu bir arada sunan bir mabed temsili, bir hayat hikayesi, bir duruş hikayesidir. Mabedin zemininde yer alan kırılgan karoların amaçlarından biri de, belleğimdeki anılara şahit olmaya niyet eden izleyicinin bu anıları takip ederken çalışmaya yapacağı katkıyı temsil etmesidir. Kaos kısmında hatıraların ve itiraflarının temsilleri yer almaktadır. Bu temsiller yüzleşmeler olarak da adlandırılabilir. Kadınlığımla, egomla, anneliğimle, biten evliliğimle…

Kiliselerdeki Meryem heykelleri, İsa’nın çarmıhtaki resimleri ya da camilerdeki tavan süslemeleri gibi… saflığın, acının, tevekkülün ve inancın resimleri diyebiliriz bunlara.

Bu yapıtta kaos olarak isimlendirilen bölümün etrafı heykellerle çevrelenmektedir. Bu heykeller birer put temsili gibidir. Bu putlar (ego’nun, tamah’ın, letafet’in, cazibe’nin, zerafet’in, tahakkum’un, … vb.) birçok içsel doyumsuzluğumuzun uykuya dalması, bizim kendimizle uzlaşmaya geçmemiz ve kaostan kosmosa geçmek için kırılması gereken temsilleridir.

71

Seramik karo, hayatımda özel bir anlama sahip olmasının yanında, bir mekânın kimliğini ilk ele veren malzemedir. Bir evin karosundan ne zaman yapıldığını anlayabilirsiniz, bir kahvehanenin karosu size ‘lüks’ ve ya ‘salaş’ olduğu konusunda hemen fikir verecektir. Döşeyenin ustalığından tutun da mekân sahibinin kültürüne, maddi koşullarına kadar mekânın hemen hemen tüm kimlik bilgilerini açığa çıkaran inşaatın ilk malzemesi ‘karo’dur. İnşa edilen bu küçük mabette de karolar üzerinden tüm kimlik bilgilerim okunabilecektir.

Dijital baskı teknolojilerini ve endüstriyel üretim yöntemlerini kullanarak karoların üzerine basılan fotoğraflar, çizimlerden oluşan hikâyeler kimi zaman tekrarlanmaktadır. Bu tekrarlar hem endüstriyel üretimin sanatçıya sağladığı olanağı vurgulamak için hem de geçemediğimiz tüm sınavların tekrar tekrar karşımıza nasıl çıkıp da egolarımızı ehlileştirmeye çalıştığını vurgulamak için kullanılan bir yöntem olacaktır.

Osmanlıca kökenli mabed; ibadet edilen yer, tapınak anlamında kullanılır. Ancak her dinin kendine özgü mabed yapısı ve mabed kültürü vardır. Dünya’daki en eski tapınakları incelediğimizde karşımıza ilk İngiltere’de Stonehenge (İ.Ö. 2000) çıkar.

Taoizm’de ‘Kung, Kuan’ veya ‘Miao’ olarak anılan mabetlerinde Tanrı ve ya tanrısallaştırılmış kahraman tasvirleri bulunur. Şintoizm’de ‘Jinja’ adı verilen mabetlerini ahşap ve ya taştan yaparlar ve sakin, ormanlık alan ya da yol kenarlarını tercih ederler. Zerdüştilik’te ‘Ateş Mabedi’ denilen mabetlerinde sürekli ateş yanar.

Sabilik’te mabed cemaati toplayan, ibadet edilen bir yer değil, sembolik bir yapıdır.

Mabetlerini dünyanın en kutsal ve temiz mekânları kabul ederler, önünde vaftiz için bir havuz bulunur. Hinduizm’de ibadet ferdi bir faaliyet olarak kabul edilip, mabede gerek olmamasına karşın mabetsiz köy yoktur. Mabedlerin yanında muhakkak ‘kutsal yıkanma’ için havuz bulunur ve bu havuzda yıkananların günahlarından arındığına inanılır. Cayinizm’de mabetlerde ibadet meditasyona dalarak yapılır ve arzulardan arınmışlığın sembolü olarak ibadet edilir. Sihizm’de de günahlardan arınmak için kutsal havuzda yıkanılır. Budizm’de mabed ‘Stupa’ olarak adlandırılır ve yarı küre, kubbe etrafına parmaklık şeklinde imar edilir. Yahudilik’te ‘havra’ ya da ‘sinagog’ adı verilen

72

mabedler Tanrı’nın evi kabul edilir. İlk mabetleri olan Süleyman Mabedi ölçüleri ve ismi tanrı tarafından verilmiş kabul edilir ve Tevrat’ta tüm ayrıntılarıyla yazılmıştır.

Hristiyanlık’ta ‘kilise’ hem mimari yapıyı hem de cemaati tanımlayan isimdir.

Müslümanlık’ta ‘camii’ adı verilen mabetler Allah’ın 99 adından biridir ve toplayan bir araya getiren demektir. Müslümanların kutsal kitabı Kur’an da yeryüzündeki ilk mabedin ‘Kabe’ olduğu yazılır ve İbrahim peygamber döneminde putlarından arındırılarak asıl gayesine kavuştuğuna inanılır. Tüm bunların yanı sıra cemaati bir araya getiren bu simgesel ve uhrevi ekânlar her zaman kendini aşkın bir değere işaret ederler.

Mabed; kişilerin kendiyle ve yaşamıyla yüz yüze geldiği ve hakikati kabullenip saf niyetle içindekileri itiraf ettiği ve manevi anlamda temizlenip arındığı, kendiyle barıştığı bir kavramdır. Kişinin mabedi kendisidir. Sufilere göre ise ‘Hepimizin içindeki ilahi kıvılcım ya da tin kalpte barınır. Aslında kalp kutsal bir mabettir.’176

Tüm mabetlere girerken belirli ritüeller uygulanır ki en genel olanı temizlenmektir. Bu temizlik bir anlamda ruhun da temizlenmesidir. Bedeni temizleyerek aslında kutsal saydığı mekâna dışarıdan kendinden bir şey taşımama, onu temiz tutma ve hatta kendi kirlerini bile saf dışı bırakmak maksatlı bir temizlik uygular. Bu temizlik genellikle tüm bedeni, bazen de belirli kısımları temizlemek suretiyle yapılır. Aslında sembolik bir uygulamadır. Hepsinin temelinde tinsel temizlik yatar. Kişi kendiyle barışabilmek için geçmişini gözden geçirmeli yani bir anlamda temizlenmeli, arınmalıdır. Girdiği mabed aslında kendi kalbidir. Kendi kalbine yani özüne ulaşabilmek için önceki anılarından arınması, onları görmesi, kabul etmesi gerekir. Böylece tekrar özüne yani yaratıcısına ulaşabilir. ‘Aydınlanma, insanın kendi suçu ile düşmüş olduğu bir ergin olmama durumundan kurtulmasıdır.’177 Kişinin kendiyle yüzleşmesi yani bir manada aydınlanma, itiraf mekanizmasını çalıştıran bir sistemdir. İtiraf özelikle kilise kültüründe sıkça kullanılan bir kavramdır. Kişi günahlarını itiraf ederek bir nevi onlardan arınır. Maksat, işlenen günahın dile gelerek dışarı çıkması yani kabullenilmesidir. Böylece kişi günahıyla, başka bir manada ise kendiyle barışır.

176 Robert Frager,Kalp, Nefs, Ruh, Gelenek Yayınları, s:28

177 Hasan Gürkan, Modernleşme ve Postmodernizm İçerisinde Gılles Deleuze’ün Tarih Anlayışı Üzerine Bir İnceleme, Turkish Studies - International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 8/11 Fall 2013, Ankara, s.131-148

73 4.2. Serginin Yerleşimi