• Sonuç bulunamadı

1. GELİR KAYNAKLARI

1.1. Savaş Gelirleri

1.1.2. Niteliği Açısından Savaş Gelirleri

1.1.2.2. Savaş Esirleri

Ganimetin bir türü olarak savaş esirleri savaşın doğurduğu önemli sonuçlardan biridir. Ancak esirler söz konusu olduğunda insan hakları ve ahlaki değerler göz ardı edilemeyeceğinden, ganimetin diğer türlerinden daha ayrıntılı hükümler devreye girmektedir. Bu sebeple İslam hukukçuları da kendi zamanlarındaki şartların elverdiği ölçüde esirlere uygulanacak muameleleri tespit ve tanzim etmeye çalışmışlardır. Dâvûdî de savaş sonrası ele geçirilen esirlere uygulanacak hükümleri incelemektedir.90

Esaret, gayrimüslim esirler için mutlak bir güvenlik anlamına gelmemektedir. Esirlerin durumları devlet başkanının kanaatine bırakılır. Devlet başkanı öldürmeyi uygun görürse öldürür, canlarını bağışlamayı uygun görürse bağışlar, fidye ile bırakabilir veya köleleştirebilir. Dâvûdî, İslam’ın erken dönemine dair halifelerin bu yöndeki çeşitli uygulamalarından örnekler getirir. Hz. Peygamber, Hulefâ-yi Râşidîn ve Ömer b. Abdülazîz duruma göre kimi zaman esirleri serbest bırakmış, kimi zaman

88 Dâvûdî, Kitâbü’l-Emvâl, s. 122. 89 Dâvûdî, Kitâbü’l-Emvâl, s. 122. 90 Dâvûdî, Kitâbü’l-Emvâl, s. 103.

26

öldürülmelerini uygun görmüşlerdir. Bu durumların her birisinde devlet başkanının verdiği karar geçerli ve meşrudur. 91

Ebû Yûsuf da esirlere uygulanacak hükümler hakkında devlet başkanının Müslümanlar için uygun olan kararı vermekte muhayyer olduğunu belirtir. Esirleri isterse serbest bırakabilir, isterse Müslüman esirlerle mübadele edebilir veya öldürülmelerine karar verebilir. Yalnız para karşılığı serbest bırakmayı doğru görmez.92

Ebû Ubeyd, Hz. Peygamberin Bedir’den sonraki gazvelerin hiçbirinde esirleri fidyeyle bırakmadığını; ya karşılıksız olarak serbest bıraktığını ya da mübadele yoluna gittiğini ifade etmektedir.93

Esirler için mal cinsinden fidye kabul edilmesinin kendi mezhebi içerisinde kerih görüldüğünü söyleyen Dâvûdî de, genel kanaate göre bu uygulamanın yalnızca Bedir’de meydana geldiğini bildirir.94

Fidye ile esirleri serbest bırakmanın kerih görülmesinin ana sebebi Bedir Gazvesi’ne uzanır. Bedir, Müslümanların ilk önemli savaşı olduğundan ganimet ve esirlerle ilgili ilk hükümler bu savaş sonrasında ortaya konmuştur. Bedir sonrasında ele geçirilerek Medine’ye getirilen esirler hakkında Hz. Peygamber sahabe ile istişare etmiş; sonunda bu esirlerin fidye karşılığında serbest bırakılmasına karar verilmiştir. Bunun üzerine inen ayetler peygamberlere esir almanın yakışmadığı ve Müslümanları dünya malını arzulamaları noktasında uyarmakla birlikte ganimeti helal kılmıştır.95 İslam hukukçuları da genel olarak esirlerle ilgili görüşlerini bu savaşın sonuçlarına dayandırmışlarsa da, son düzenleme ‘…savaş sona erince artık ya fidye karşılığı ya da karşılıksız salıverin…’ ayetiyle96

yapılmıştır.97

Esirlerin öldürülmesi konusunda İmam Mâlik, onlardan korkulması durumunda öldürülebileceklerini söylemiştir.98

Burada korku ile kastedilen şey, Müslümanlar için ciddi bir tehlike teşkil etmeleri, serbest bırakılan esirlerin düşmana bir savaş gücü olarak

91

Dâvûdî, Kitâbü’l-Emvâl, s. 104; Ebû Ubeyd, Kitâbü’l-Emvâl, s. 190. 92

Ebû Yûsuf, Kitâbü’l-Harâc, s. 195. 93 Ebû Ubeyd, Kitâbü’l-Emvâl, s. 200-203. 94 Dâvûdî, Kitâbü’l-Emvâl, s. 104.

95 el-Enfâl 8/67-69. 96 Muhammed 47/4.

97 Ahmet Özel, İslam Devletler Hukukunda Savaş Esirleri, Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 1996, s. 31-35.

27

geri dönmeleri veya düşmana bilgi sızdırmaları gibi ihtimaller olabilir. Netice itibariyle, Müslümanların aleyhindeki durumlarda İslam hukukçuları esirlerin hayat hakkına son verilmesine izin vermişler gibi görünmektedir. Yine esirlere nasıl muamele edileceğinin devlet başkanının içtihadına bırakılması da bu anlama gelir, zira devlet başkanı içtihat ederken maslahatı gözetmek zorundadır.

Esirlerin köleleştirme uygulaması ile ilgili olarak ise Ebû Ubeyd, bunun daha sonraki dönemlerde uygulandığını ancak Araplar için böyle bir uygulamanın mümkün olmadığını ifade eder. Fetih sahasının genişlemesine paralel olarak yabancı esirlerin satılması da başka bir seçenek gibi görünmektedir.99

İslam’ın temel mesajında köleliğin sürdürülmesini değil bitirilmesini teşvik eden hükümler olduğu düşünüldüğünde, yukarıdaki ihtimal ve seçeneklerin tarihsel şartların etkisiyle ortaya çıktığı yorumu yapılabilir.100

Dâvûdî bir rivayette sahabeden Seleme b. Ekvâ’nın Fezâra üzerine gönderildikleri bir sefer sırasında, bir grup insanı esir aldığını ve Hz. Ebû Bekir’in içlerinden bir kızı kendisine nefel olarak verdiğini anlatır. Seleme devamla, Hz. Peygamber’in bu kızı ısrarla kendisine hibe etmesini istediğini ve ardından Müslüman esirler karşılığında fidye olarak kullandığını söylemektedir.101

Bu rivayeti seleb ve nefel ile ilgili olarak zikreden Dâvûdî, esir hukuku açısından herhangi bir değerlendirme yapmamaktadır.

Dâvûdî, bir Müslüman veya bir Müslümanın kölesi için fidye ödeyen kişinin durumunu da ele alır. Bir görüşe göre böyle bir ödeme yapan kişi, daha sonra fidyesini ödediği hür adamdan veya köleyse sahibinden ödediği miktarı isteyebilir. Dâvûdî kendi mezhebinin ve birçok ulemanın görüşünün bu yönde olduğunu söyler. Bir diğer görüşe göre ise fidyeyi ödeyen kişi, ödediği miktarı kimseden isteyemez, bu görüş İbn Sîrîn’den nakledilmiştir. Bu görüş farklılığının Hz. Peygamberin “esirleri kurtarın” şeklindeki buyruğunun nasıl anlaşıldığı ile ilgili olduğunu söyleyen Dâvûdî, bunu bir yükümlülük olarak görenlerin, ödeme için rücû etmeyi doğru görmediklerini belirtir.

99 Ebû Ubeyd, Kitâbü’l-Emvâl, s. 221.

100 Ahmet Yaman, İslam Devletler Hukukunda Savaş, İstanbul: Beyan Yayınları, 1998, s. 170. 101 Dâvûdî, Kitâbü’l-Emvâl, s. 27-28; Ebû Dâvûd, Cihâd, 134.

28

Diğer anlayışa göre ise eğer devlet başkanı/ yetkili otorite bu görevi ifa etmekte başarılı olamıyorsa, bu görev Müslümanların üzerine düşer.102

Ebû Yûsuf, esirler ile ilgili olarak kadınların, çocukların, kilise ve havralarda bulunan din görevlilerinin öldürülmeyeceği ile ilgili rivayetler de nakleder. Ve gerçekte Hz. Peygamberin esirlerin öldürülmesini kerih gördüğünü zikreder.103

İmam Mâlik de savaşta kadınların, çocukların ve yaşlıların öldürülmesini kerih görmüştür.104

Nitekim genel kanaate göre, savaş gücü olan erkekler dışındaki siviller öldürülmezler.105 Dâvûdî’nin ise bu konuda herhangi bir görüş belirttiğine rastlamadık.

Ayrıca esirler içerisinden fidye verecek malı olmayanların, ensara okuma yazma öğretmek suretiyle serbest bırakıldıkları da bilinen bir vakadır. Bu durum ilme verilen öneme işaret ettiği kadar, esirlere çok katı davranılmadığını da göstermektedir. Dâvûdî de Bedir Gazvesi’nde Kureyşli müşriklerden bu yolla serbest bırakılanların olduğunu aktarır.106