• Sonuç bulunamadı

I. BÖLÜM

II.1. Sakızlı Ohannes Paşa’nın Hayatı ve Eserleri

II.1.2. Fünûn-ı Nefise Tarihi Medhali (Güzel Sanatlar Tarihine Giriş) İsimli Eseri ve

II.1.2.2. Sanatta İdealizm ve Realizm

Estetik ilminin tanımını yapan Ohannes Paşa, onun en önemli meselesinin

güzellik olduğunu söylemiştir. Sanatın ruhu sayılabilecek güzel meselesini, en

doğru şekilde anlamanın gerekliliğinden ve tarih boyunca güzele karşı çeşitli yak- laşımlardan bahsetmiştir. Bu yaklaşımlardan idealizm ve realizmi ise örnekler ve- rerek açıklamıştır.

İlk görüşü benimseyen yani sanatta idealizmi savunan filozoflara göre, ger- çek güzellik, görünen âlemin dışında, şu fiziki âlemin ilerisinde ve ötesinde cisim- lenmiş bir hayaldir ki asıl güzellik odur. Sanatkâr bütün gücünü o manevi güzellik- ten almaktadır. Zihninde taşıdığı o örneğin temaşasıyla hareket eder ve her yaptığını o örneğe tatbik eder. Böylece sanatta görünen güzellik, güzelliğini o üst âlemdeki güzelden almış olur. Sanat eserleri, bu hayali âlemdeki güzele ne kadar yaklaşmış- larsa güzellikleri de o kadar artmış olur. Ohannes Paşa bu hayalî güzelliğe beau

idéal veya sadece ideal demektedir.189 Onun bu görüşleri, Platon’un idea âlemini hatırlatmaktadır. Fakat Platon’dan ve onun ideler dünyasından bahsetmeyerek yal- nız görüşü vermekle yetinmiştir. Ardından da bu görüşün karşısında olan realizm- den ve sanatta realizmi savunanlardan bahsetmiştir.

Ohannes Paşa, realizmi, idealizmin tam karşıtı konuma koymuştur. İdealizm fikrine karşı realizm fikrinin ortaya çıktığını söylemiştir. Realizm savunucularına göre, sanatın başlangıcı ve sonu tabiattır. Sanatta güzellik, letafet ve mükemmellik de bu tabiatı taklit etmek ile ortaya çıkacaktır. Bu taklit öyle yapılmalıdır ki ne ta- biattan bir eksik olmalı ne de bir fazla. Tamamıyla tabiata uymalı ve ona benzeme- lidir ki sanat olabilsin. Sanatkâr için tabiat dışında bir örnek veya ilham alınacak bir

188 Ohannes, age., s. 26. 189 age., s. 27.

şey yoktur. Onun ilham kaynağı, gördüğü tabiattır. Bir sanatkâr, sanatında mükem- mele ulaşmak istiyorsa tabiatta ne görüyorsa, gördüğü eşyanın tamamını, her ne biçim, şekil, mekân ve vaziyette bulunursa bulunsun, onu aynı suretiyle almak zo- rundadır.190

Bugün de halen bu tartışma devam etmektedir. Her iki tarafın savunucuları olduğu gibi sanatta ikisinden de biraz olacağını düşünen felsefeciler de mevcut- tur.191 Ohannes Paşa da bu iki görüşten herhangi birisini harfiyen desteklemenin mümkün olmayacağını söylemiştir. Ona göre birinci görüş, sanat eserinde tabiata ait duyguyu tamamıyla vermediğinden sanatın dairesini küçültme kusurundan kur- tulamaz. Kendisine sadece soyut bir düşünce veya salt hayal olan bir şekli örnek alan sanatçı, hakikat âlemindeki canlılıktan mahrum kalacaktır. İkinci görüşte ise tabiatın hakkı tam manasıyla verilmektedir. Fakat burada da sanatı esasından çarp- tırmak tehlikesi mevcuttur. Sanatın ilk basamağı taklit olabilir ama sanat için tıpa tıp tabiatı taklittir demek ondaki ruhu görmemek demektir. Oysa sanat eserinde benzetmek kadar ona bir ruh katmak, heyecan vermek de önemlidir. Eğer sanatçı sanat eserine kendinden bir şey katmamış olsaydı, bir ruh vermemiş olsaydı, fotoğ- raf makinasının icadından sonra resim sanatının bitmesi gerekirdi. Oysa resim sa- natı varlığını devam ettiren, her geçen gün ressamların hünerlerini sergiledikleri bir sanattır. Tabiatı tıpa tıp resmetmek sanat için yeterli bir gaye olsa idi bunu fotoğraf makinalarından daha iyi yapabilen bir ressamın olmayacağı kesindir. Ama fotoğraf, sadece anı dondurmaktayken bir ressam orada birçok duygu geçişini göstermeye muktedirdir. Yani sanatta realizm, tabiat açısından bakıldığında tabiatın hakkını vermiştir fakat sanat eseri cihetinden bakıldığında ise tutarlı olamamıştır.192

Ohannes Paşa, bu iki görüşten yola çıkarak, sanatta olması gerekenleri an- latmaya başlar. Sanatın gücünü duygulardan aldığını söyleyen Ohannes Paşa, nasıl ki ilim, akıl gücüyle ilgilidir; sanat da duygu ve hayal gücü ile ilgilidir, der. Bir ressam, bir şair, bir besteci, tabiatta gördüğü, işittiği, hissettiği şeylerden zihninde

190 age., ay.

191 Tunalı, Estetik, s. 73. 192 Ohannes, age., s. 28.

hâsıl olan tesiri tasvir ve ifade etmeye çalışır. Her sanatçı, eserine kişisel duygula- rını katacağından, eserde bunu hissetmemek imkânsızdır. Sanat eserinin üstün ve kıymetli olması da eserde bu hislerin görünmesi ile mümkün olacaktır. Sanatçı, ak- lının faziletlerini (açımlama, genelleme ve bütünleştirme) kullanarak, tabiatta dağı- nık olarak görünen, kusurlu sayılabilecek herhangi bir nesneyi dahi harika bir eser haline getirebilir. Sanatçı, akıl gücünü, duyu gücü ile birleştirerek, kendisinde bu- lunan yaratma yetisini kullanarak tabiattaki basit bir görüntüyü şaheser bir eser ha- line getirebilir. Örneğin, tabiatta çeşit çeşit insan güzellikleri vardır. Bazılarının gözleri muhteşemdir. Bazıları muhteşem ten rengine sahiptir. Bazılarının masallara konu olacak kadar güzel saçları vardır. Bu güzellikler artırılabilir fakat bunların hepsinin bir insanda mevcut olması zor rastlanan bir durumdur. Lakin bir sanatçı gördüğü tüm bu güzellikleri toplayarak, hakikatte misali ve benzeri olmayan bir insan tasvir edebilir. İşte bu sanatçıya özel bir durumdur. Fakat Ohannes Paşa’ya göre sanatta unutulmaması gereken bir şey vardır ki o da gerçekliktir. Bir sanatçı bir insan tasvir ederken, onu görülmemiş güzellikte resmedebilir fakat onu gerçek- likten uzaklaştırmamalıdır. Gerçeklik ile bağlantısını sağlam kurmalıdır. Ohannes Paşa bu bölümü şu sözleri ile tamamlamaktadır: “ Sanatın anlamının özü, insanın tabiattan müteessir olarak tesirini türlü şekil, renk, seda vasıtalarıyla tasvir ve ter- cüme etmesinden ibarettir. Veya daha kısaltılmışı, tabiatın tercümesidir.”193