• Sonuç bulunamadı

345 Macit Gökberk, Felsefe Tarihi, s 302.

A- Postgrotien Doğal Hukukçu Öğreti ve Samuel von Pufendorf Bu başlık altında, Samuel von Pufendorf’un yaşamına ilişkin bilgiler

3- Samuel von Pufendorf’un Uluslararası Hukuk Hakkında Geliştirdi ği Başlıca Görüşler

Doğal hukukun temeli ve esasları hakkındaki görüşlerini aktardıktan sonra, De Jure Naturae et Gentium Libri Octo’da Pufendorf’un sorduğu şu soruya artık sıra gelmektedir: “Doğal hukuktan ayrı, pozitif bir kavimler

hukuku mevcut mudur?”396.

Pufendorf, Hobbes’un düşüncesini benimsediğini belirtmektedir397.

Hobbes’a göre, doğal yasa, insanın doğal yasası ve devletlerin doğal yasası olarak ikiye ayrılır ve Hobbes, bu ikincisine “kavimler hukuku” denildiğini ifade eder. İnsanlara ilişkin doğal yasa da, devletlere ilişkin doğal yasa da aynı doğal hukuk ilkelerinden meydana gelmektedir. Doğal hukuk ilkeleri, devletlerin ve ulusların hak ve yükümlülüklerine uygulandığında kavimler hukuku meydana çıkar. Pufendorf’a göre, insan doğasının gereksinimlerinin doğal hukukça ortaya konan yasalarının bir devamı olmasından başkaca bir biçimde, üstün bir irade tarafından yaratılan ayrı bir pozitif (iradî; istence dayalı) kavimler hukuku yoktur398.

Ne devletler arasında yapılan antlaşmalar, ne de halklar arasında kendi- lerine uyulmasında uzlaşılmış âdetler, örfler ve teamüller, hukuk kurallarının

395 Niyazi Öktem, Ahmet Ulvi Türkbağ, Felsefe, Sosyoloji, Hukuk ve Devlet, s. 144. 396 “Est denique & illud heic expendendum, an detur peculiare jus gentium, positivum, & juri

naturali contradistictum?”; Samuel von Pufendorf, De Jure Naturae et Gentium Libri Octo, Lib. II, Cap. III, § 23, s. 227. “Enfin il faut ancore examiner ici, s’il ya un Droit des Gens Positif, & distinct du Droit Naturel?”; Samuel von Pufendorf, Le Droit de la Nature et des Gens, Tome I, Liv. II, Chap. III, § 23, s. 195.

397 A. Pillet, Les Fondateurs Du Droit International, s. 354.

398 A. Pillet, Les Fondateurs Du Droit International, s. 354; Pierre Laurent, Pufendorf et la

yaratılması için yeterlidir; çünkü bunlar, üstün bir iradenin, hukuk düzeninin süjelerine yönelmiş normatif istençleri değillerdir. Bu nedenle pozitif bir kavimler hukuku mevcut değildir399. Devletlerarası ilişkiye dair bir yasa

aranacaksa şayet, bu yasa doğal hukukun içinde aranmalıdır400.

Doğal hukukun içerisinden, kavimler hukuku kuralları çıkarsamaya bir örnek olmak üzere, devletler arasında elçilere dair uygulanan teamüller gös- terilebilir. Doğal hukuk, her türlü dürüst yolla barışı aramayı buyurmaktadır ve elçiler de devletler arasında barışın sağlanması için vazgeçilmez işlevdeki kişilerdir. Dolayısıyla, onların görevlerini yaparken dokunulmazlıklarının ve güvenliklerinin sağlanması, doğal hukuk uyarınca, kavimler hukukunun bir uygulamasıdır401.

Savaş hakkındaki âdetler ve teamüllerden bazıları da, kavimler hukuku denilen uygulamalar bütünü içerisinde, devletler tarafından doğal hukuka uygun bir biçimde icra edilmektedir. Pufendorf’a göre, haklı bir savaş icra edilmekteyse, doğal hukukun ilkelerine pekâlâ dayanılabilir. Devletler ara- sında savaş hakkında uygulanan öyle başka örfler de vardır ki, bunlar galibin amaçlarına kavuşmasına yöneliktir ve şayet savaş haksızsa, en azından bun- lara riayet edilmelidir402.

Örflerden yola çıkılarak, bütün halklar için evrensel geçerlilikte bir hu- kuka ulaşılamaz. Örfler zımnî ve güvenilmez bir mutabakata dayalıdırlar; her halk bunları kendi lehine ve diğerinin aleyhine olacak şekilde yorumla- yarak uygulayabilir ya da artık örfe hiç riayet etmeyebilir. Kavimler huku- kunda örflere nazaran doğal hukuktan çıkarılacak ilkeler, halklar arasında barışa yönelik evrensel bir düzen yaratılması için çok daha sağlam ve üstün bir dayanaktır403.

399 “Nos positivum aliquod jus gentium… negamus… (S)ed quod non nemo ad jus gentium

quoque referre instituit peculiaria conventa duorum pluriumve populorum, fœderibus et pacificationibus definiri solita, id nobis plane incogruum videtur. Etsi enim illis stare lex naturalis de servanda fide jubet, legum tamen et juris vocabulo valde improprie veniunt. Et prætera infinita ac manga parte temporaria sunt. Quin nec magis partem juris constituunt, quam pacta singulorum civium inter se ad corpus juris civilis spectant”; Samuel von Pufendorf, De Jure Naturae et Gentium Libri Octo, Lib. II, Cap. III, § 23, s. 230; Samuel von Pufendorf, Le Droit de la Nature et des Gens, Tome I, Liv. II, Chap. III, § 23, s. 198; ayrıca bkz. A. Pillet, Les Fondateurs Du Droit International, s. 355.

400 A. Pillet, Les Fondateurs Du Droit International, s. 355. 401 A. Pillet, Les Fondateurs Du Droit International, s. 356. 402 A. Pillet, Les Fondateurs Du Droit International, s. 357. 403 A. Pillet, Les Fondateurs Du Droit International, s. 357.

Doğal hukuk ilkelerinin kavimler hukuku konularına uygulanmasına ilişkin somut meselelere dair yaklaşımlar da Pufendorf’ta bulunmaktadır. Örneğin Pufendorf, De Jure Naturae et Gentium Libri Octo’nun sekizinci kitabının beşinci bölümünden itibaren savaş hukuku konusunu ele almakta- dır404. Sekizinci kitabın altıncı bölümü ise doğrudan savaş hukuku ile ilgili- dir ve başlığı De jure belli’dir405.

Savaş hukukunun temeli ya da kuvvete başvurmanın meşrulaştırıcı ne- deni, doğal hukukun vaaz ettiği itiraz kabul etmez bir hak olan “gayrimeşrû bir saldırıya karşı kendini savunma hakkı”dır406. Bu hak, bağımsız bir bi-

çimde yalnız başına yaşayan bir insana ait olduğu gibi, medenî bir toplumun içinde yaşayan kimseye de aittir. Kendisi için savaşması bir hak olduğu gibi, başkası için de savaşabilir. Başkası için savaşılacaksa, savaş nedeni haklı olmalıdır ve bu başkası ile arada ittifak antlaşması ya da dostluk bağı gibi özel bir ilişki bulunmalıdır. Bu noktada Pufendorf, egemenleri tarafın- dan ezilen kişiler adına, yani başka bir prensin uyrukları için, onların ege- menine karşı savaşılıp savaşılamayacağını sormaktadır. Buna cevabı, tiran- lık, uyrukların kendi meşru prenslerine karşı silâh kullanmasını haklı kıla- cak bir seviyeye erişmişse, bu uyruklar adına tiranlığa karşı savaşılabileceği şeklindedir407.

Pufendorf’a göre, doğanın savaşa izin vermesinin nedeni, neticesinde barışa kavuşma olanağının olmasıdır408. Doğal yasaya (legi naturali maxime) göre, kimse kimseye kötülük yapmamalı ve haksız yere zarar vermemelidir. Herkes herkese karşı insanlık ödevlerini yerine getirmelidir. Bu ödevler in- sanlar arasındaki sözleşmelerden de kaynaklanabilir. İnsanlar birbirlerine bu şekilde davranıp karşılıklı ödevlerini yerini getirdiklerinde ortaya çıkan du- ruma barış denir ki, bu durum insan doğasına en uygun hâldir409. Haklı bir

404 Samuel von Pufendorf, De Jure Naturae et Gentium Libri Octo, Lib. VIII, Cap. V, s.

1256; Samuel von Pufendorf, Le Droit de la Nature et des Gens, Tome II, Liv. VIII, Chap. V, s. 408; Samuel von Pufendorf, Of The Law Of Nature And Nations, Book VIII, Chap. V, s. 823.

405 Samuel von Pufendorf, De Jure Naturae et Gentium Libri Octo, Lib. VIII, Cap. VI, s.

1272.

406 Samuel von Pufendorf, De Jure Naturae et Gentium Libri Octo, Lib. VIII, Cap. V, § I. 407 Samuel von Pufendorf, De Jure Naturae et Gentium Libri Octo, Lib. VIII, Cap. V, § I. 408 Samuel von Pufendorf, De Jure Naturae et Gentium Libri Octo, Lib. VIII, Cap. VI, § 2. 409 Samuel von Pufendorf, De Jure Naturae et Gentium Libri Octo, Lib. VIII, Cap. VI, § 2, s.

1273; Samuel von Pufendorf, Le Droit de la Nature et des Gens, Tome II, s. 420; Samuel von Pufendorf, Of The Law Of Nature And Nations, s. 833.

savaş ancak kendini savunmak, haksız olarak verilmiş ve onarılmamış bir zararı gidermek ya da gayrimeşrû biçimde tanınmayan bir hakkı elde etmek için yapılabilir ve amacı hâsıl olduğunda barış tesis edilmelidir. Bu nedenle- re dayalı haklı bir savaş doğal hukuka uygundur410. Böylelikle Pufendorf’un öğretisindeki haklı savaşın nedenleri ya da amaçları da ortaya çıkmaktadır. Bu nedenler ve amaçlar şunlardır:

a. Haksız bir saldırıya direnme; b. bir hakkı savunma;

c. bir zararı onarma.

Bu nedenlere dayanabilmek için, olaylar ve ileri sürülen haklar hakkın- da hiçbir şüphe bulunmamalıdır. Şüphe durumunda düşmanlıktan çekinilme- lidir. Düşmanlık için ileri sürülen savlar ne derece haklı olursa olsun, bir halk derhâl silâha başvurmamalıdır. Önce görüşme, üçüncü bir kişinin ha- kemliği gibi yollar denenmelidir411. Bu noktada Pufendorf’un uluslararası

hukuk düşüncesinin Grotius’a nazaran önemli bir farklılığı da belirmektedir. Grotius, uluslararası hukuk kişisi olarak devletlere değil, fakat prenslere ve halklara vurgu yaparken, Pufendorf savaş hukukuna ilişkin meseleleri tartı- şırken ortaya koyduğu gibi, uluslararası hukuk (daha doğrusu Pufendorf’un çağının diliyle “kavimler hukuku”) kişisi olarak sadece devletlere vurgu yapmaktadır412.

Pufendorf, antlaşmalar hukukuyla ilişkili meselelere de temas eder. Sa- vaş, uluslar arasındaki anlaşmazlıkların şiddet yoluyla çözümlenmesidir. Düşman uluslar bu yola başvurduklarında, birbirlerinin kuvvetlerini yok etmek için gerekli eylemleri sergilemeye koyulurlar. Bir noktada güçleri tükendiğinde, çatışmadan kaçınmayı tercih ederler ve en azından bir süre için, aralarında ateşkes ya da barış antlaşması yaparlar. Bunun dışında taraf- lardan biri diğerini mağlûp ederse, onun için düşmanlığı devam ettirmenin bir amacı kalmaz. Silâhları bırakıp karşı tarafla barış yapmak çıkarları için artık uygun olur. Bu biçimde antlaşmalar savaşı askıya alan ya da düşmanlı- ğı sona erdiren antlaşmalar olarak ayrılır. Bu çerçevede Pufendorf, devletle- rarası kamusal antlaşmaları savaşı nirengi noktası alarak ya da savaş odaklı

410 Samuel von Pufendorf, Le Droit de la Nature et des Gens, Tome II, s. 412. 411 Samuel von Pufendorf, Le Droit de la Nature et des Gens, Tome II, s. 423. 412 Marie-Hélène Renaut, Histoire du droit international public, s. 112.

olarak değerlendirmektedir. Bu yaklaşımıyla birlikte Pufendorf, antlaşmalar hukukuna ilişkin saptamalarında Grotius’un görüşlerine büyük oranda bağlı kalmaktadır413.

Pufendorf, tarafsızlık konusuna da temas eder. Bu hususta savaşanlar arasında tarafsız kalan devletlerin, düşman taraflarla ticareti sürdürme ve ticaret gemilerinin güvenliğini silâhlı gemileriyle sağlama hakları vardır. Öte yandan savaşan devletlerin de tarafsızların ticaret gemilerini denetle- me (kontrol) yetkileri [İngilizlerin uyguladığı gibi “ziyaret et ve ara” (visit

and search) biçiminde] bulunur. Bu denetleme tarafsız devletin ve uyruk-

larının düşmanla silâh ticareti yapmasını engellemeye yönelik olarak uy- gulanabilir414.

Pufendorf, Hobbes etkisindeki devletlerarası doğal durum görüşünden ötürü, genel olarak uluslararası hukuk kuramında, özel olarak da antlaşmalar hukukunda, felsefî yaklaşımlardan ileri gelen ethosun (değerlerin) ötesinde somut hukukî bir kurguyu pek de ortaya koyamamaktadır. Avril’in de belirt- tiği gibi, Pufendorf’un başlangıç noktası mademki devletlerarası ilişkilerdeki doğal durumdur ve devletleri salt çıkarları yönlendirmektedir; Pufendorf bu yaklaşım temeli üzerine antlaşmaların bağlayıcılığı ve uygulanması konu- sunda hukuksal bir düzen inşa etmekte zorlanmaktadır415. Pufendorf’un jus gentium’da rasyonalizmin öncüsü Grotius’un416 izinden giderek geliştirmeye

çalıştığı doğal hukukçu kavimler hukuku yaklaşımının kuramsal çelişkileri- ni, Richard Zouche’dan itibaren, jus inter gentes’da (kavimlerarası hukuk) pozitivist anlayışı inşa etmeye koyulan yazarlar aşmayı deneyeceklerdir. Çalışmamızın devamında bu yazarlar silsilesinin üç öncüsünü sırasıyla ele alacağız. Konu edineceğimiz pozitivist (olgucu) karakterdeki yazarlar Zouche, Bynkershoek ve uluslararası hukukun öğreti tarihinde önemli bir etkide bulunan Alman Pozitivist Okulu’nun öncüsü Samuel Rachel’dir. Böy- lelikle uluslararası hukuk literatürünün XVII’nci yüzyıldaki seyrine ilişkin incelememiz de tamamlanacaktır.

413 Bkz. A. Pillet, Les Fondateurs Du Droit International, s. 366. 414 Marie-Hélène Renaut, Histoire du droit international public, s. 113. 415 A. Pillet, Les Fondateurs Du Droit International, s. 366 ve s. 373. 416 Grotius için bu sıfatlandırma Gentilis’in katkısını unutmadan yapılmalıdır.

B- Postgrotien Pozitivist Öğretinin Başlangıcı