• Sonuç bulunamadı

Bu mesele, tıbbın hastalıkları keşif ve teşhis alanında gösterdi- ği gelişmeler neticesinde çağımızda ortaya çıkan yeni problemler- den biridir. Önceki İslam hukukçuları bu meseleye değinmemiştir. Zira eskiden anne rahmindeki cenînin mahiyetini bilmek imkânsız- dı. Cenînin yakalandığı yaratılış bozukluklarının sebepleri ve bunla- rın derecelerini bilme hususunda verdiğimiz bilgilerden sonra şun- ları söyleyebiliriz: Yaratılış bozukluklarının hükmü, kuvvet ve za- yıflık bakımından bozukluğun derecelerine göre farklılık arzeder. Bunları üç kısımda toplayabiliriz:

1. Basit ve Tedavi Edilebilir Yaratılış Bozuklukları

Çağdaş tıp, rahim içindeki yaratılış bozukluklarını teşhiste kul- lanılan bazı araçlar yoluyla bozukluğun şeklini büyük ölçüde belir- leyebilir. Bu da, cenîni kaplayan sıvıdan veya dokusundan numune alma ve ultrasonla gözetleme şeklinde olur. Bu araçların bir kısmı anne ve çocuk için bazı riskler taşımaktadır114.

Sakatlığın miktarı bazen küçük olabilir. Ya da tedavisi mümkün olduğundan hayatı aksatmaz ve doğumdan sonra onunla yaşanabi- lir. Bunlar da döllenmenin üzerinden altmış gün geçtikten sonra ortaya çıkar. Genelde bu bozukluklar, sinir sistemi ve gözle ilgili olanlar hariç, çok şiddetli olmaz. Bunların cenîne bulaşması hâmile- liğin ilk altmış gününden sonraki aralıkta bile şiddetli olur ve or-

113 Bâselâme, 485-486.

114 Muhammed Habib el-Hoca, “Ismetü demi’l-cenîni’l-müşevveh” (el-Bârr’ın el-

ganların görevlerini yapmalarında bazen büyük ızdıraplara yol aça- cak kadar büyük olur.

Bu tür bozuklukların bazı örnekleri şunlardır: Cenînin enzimle- rinde, beden içindeki bağışıklık sisteminde görülen bozukluklar, renk körlüğü, kalbin delik olması, yetersiz beyin gelişimi ve buna bağlı olarak zekâ geriliği. Bu gibi bozukluklardan dolayı kürtaj yap- tırmak câiz değildir. Çünkü çocuğu düşürmeyi gerektirecek şerî özür ya da gerekçe mevcut değildir. İslam hukukçularının çoğunun görüşü böyledir. Hatta doktorlar da buna rıza göstermez ve ister ruh üflenmeden önce isterse sonra olsun, bunu bir canlıya karşı işlenmiş cinayet olarak değerlendirirler115.

2. Çok Riskli veya Kesin Tedavisi Olmayan Bozukluklar

Bu tür sakatlıklar veya yaratılış bozuklukları erken yaşta çocu- ğun ölümüne yol açar. Beyinsiz, kalpsiz veya böbreksiz olma du- rumu böyledir. Buna bağlı olarak da çocuk zaten kendiliğinden dü- şük olur. Bu bozukluklar, hâmilelik esnasında çocuğun kendiliğin- den düşmesinin en önemli sebeplerindendir. Bunlar genelde hâmi- leliğin ilk iki haftasında ortaya çıkar ve bunlarla hayatın devamı mümkün değildir. Bu sebeple genelde bunlar erkenden düştüğü için bunların kürtaj edilmesinin hükmünü bilmeye ihtiyaç yoktur116.

Bu tür bozuklukların sebebi bazen hâmile annenin büyük mik- tarlarda ultraviyole ışınlara maruz kalmasıdır. Mesela rahim kanseri tedavisi veya cenînin ölümüne yol açan zehirli kanser ve tümör ilaçlarının alınması böyledir. Bazen çocukta büyük bir bozukluk ortaya çıkabilir ya da anne hâmileliğinin ilk ayında Alman kızamığı- na yakalanabilir. Bu durumlarda cenînin sakatlanma oranı gerçek- ten büyük olup %70 civarındadır ve genelde çocuğun kendiliğinden düşmesine yol açar. Şayet çocuk ilk kırk günde kürtaj edilirse – annenin Alman kızamığına yakalanması durumunda olduğu gibi- buna engel yoktur. Alimlerin çoğunun buna cevaz vermesi bir tara- fa, zaten bu durumda kürtajı mübah kılan güçlü bir özür mevcut- tur117.

3. Riskli Fakat Zorla veya Olağanüstü Gayretlerle Tedavi Edilebilen Bozukluklar

Bunlar büyük yaratılış bozukluklarıdır. Cenînin sinir sistemine ve kalbine, kan damarlarına veya idrar yollarına isabet eden bo- zukluklar böyledir. Bu tür bozukluklar genel olarak organların şekil- lenmesi aşamasında yani üçüncü ve sekizinci hafta arasında ortaya çıkar. Bunlar bazen ya anne rahminde iken ya da doğar doğmaz

115 Bk. bir önceki kaynak, 466; Ömer Ğânim, 181. 116 Muhammed Habib el-Hoca, 468; Ömer Ğânim, 181.

çocuğun ölümüne yol açar. Bazen de çocuk bu hastalıklarla devam- lı tedaviye, olağanüstü ilgiye ve organları pek çok görevini yapa- madığı için, başkasının yardımına muhtaç olarak yaşar. Sürekli ve şiddetli akıl hastalığı, kafada su toplanması, kafa hacminin küçük olması, omurgalarındaki çatlaklığın bulunmasından kaynaklanan sinir sistemi bozukluğu, ağır böbrek ve idrar yolları hastalıkları böyledir. Dr. Abdullah Bâselâme’nin dediği gibi, bu bozukluklar, “diğerlerine göre daha az görülen türlerdir”118.

Bu tür bozukluklar dolayısıyla kürtaj yoluna baş vurma konu- sunda farklı görüşler vardır:

a) Ağır bozukluk durumlarının veya riskli kalıtımsal hastalıkla-

rın teşhisi ruhun üflenmesinden önce (yani hâmileliğin yüzyirmi gününden önce) yapılabilir. Teşhis de sonuçları zan ve şüpheye dayalı olmayan gerçeği yansıtacak şekilde dakîk olur, bu hastalıklar sebebiyle çocuğun hayatı kötüleşir ve bundan dolayı hem kendisi hem de âilesi ızdıraplara maruz kalacak olursa, bu özürden dolayı kürtaj yapmakta bir sakınca olmaz. Hanefiler çoğunluğu, bazı Han- belî ve Şâfiîler ve Mâlikîlerden İbn Rüşd bu görüşü tercih etmiştir. Bu görüşü tercih edenler ruh üflenmeden önce bir özür sebebiyle cenîinin düşürülmesini mübah görmüşlerdir. Hanbelilerin bir kısmı ve İbn Rüşd ise bu süre içinde mutlak olarak (yani belli bir mazere- te bağlı olmadan) cenînin düşürülmesini câiz görmüşlerdir119. Kardâvî, Cadu’l-Hakk, Halîl el-Meyyis, Habib el-Hoca, Abdullah Bisam ve Mustafa ez-Zerkâ gibi çağdaş İslam hukukçularının çoğu da bu görüşü tercih etmiştir120.

Suudî Arabistan’da bulunan el-Lecnetü’d-dâime li’l-buhûsi’l- ilmiyye ve’l-iftâ121 ve Râbıtatü’l-âlemi’l-İslâmî’ye bağlı bulunan el-

Mecmeu’l-fıkhî gibi ilim konseyleri ruh üflenmeden önce, üç şartla kürtajı câiz görmektedir:

Birinci şart: Anne-babanın onay vermesi. Çünkü anne-

babanın kürtaja ilişkin hak ve görevleri vardır ve kira akdinde dok- tor ile hasta arasında tıbbî izin esastır.

İkinci şart: “Daha hafifini yapmak suretiyle iki zararın daha

şiddetli olanından kaçınmak” kuralı gereğince hâmilenin daha ağır bir riske maruz kalmaması122.

118 Bâselâme, 485.

119 İbn Abidin, III, 176; Kâsânî, VII, 325; İbn Rüşd, IV, 335; Remlî, VIII, 461; İbn

Kudâme, VII, 802; Merdâvî, I, 386.

120 Kardâvî, el-Helâl ve’l-harâm, 178; Atavî, el-İchâz beyne’ş-şer’i ve’l-kânûn ve’t-

tıbb, 293-296; Mecelletü’l-hikme, sayı, 13, s, 372; Ömer Ğânim, 184-186.

121 Fetva numarası: 2484, 17/7/1399.

Üçüncü şart: Kürtajın zarûrî olduğuna iki âdil doktorun birlik-

te karar vermesi ve bunun hâmileye kürtajdan daha fazla risk ge- tirmeyeceğine şâhitlik etmeleri123.

b) Teşhis ruhun üflenmesinden sonra olursa –Allah en iyisini

bilir- tercihe şâyan olan kürtajın câiz olmamasıdır. Zikredilen çağ- daş İslam hukukçuları ve onlardan başka âlimler bu görüştedir.

Kürtajın Haram olmasının delilleri ise şunlardır:

a. Allah’ın haksız yere bir cana kıymasını yasaklayan âyetlerin ve bu konudaki hadislerin genel ifadesi. İnsan hüviyeti kazanan bir can, dokunulmaz can hükmündedir. Anne karnında iken bu yöne yönelik bir saldırı olursa ve rahimden canlı olarak çıkarsa, sonra ölürse bundan dolayı tam diyet, ölü olarak çıkarsa gurre lazım ge- lir.

b. Çocuğun sakat olarak doğmasında sağlıklılar için büyük bir ibret vardır. Nitekim Hz. Peygamber bir hadisinde şöyle dua edil- mesini istemiştir: “Allahım! Yaratılışımı güzel kıldığın gibi ahlakımı da düzgün eyle ve beni ateşten koru”124. Buna göre sakat birini gören sağlıklı insan Allah’ın kendine verdiği nimetin farkına varır ve bundan ötürü Allah’a hamdeder. Bu durum onun Allah’a bağlılığını artırır. Aynı zamanda böyle bir durum Allah’ın kudretinin bilinmesi- ni sağlar ve “Rahimlerde size istediği şekli veren O’dur...”125 âyeti- nin ne kadar gerçek olduğunu gösterir. Zira Yüce Allah bununla kullarına kudretinin tezahürlerini ve sanatkârlığının hârikalarını gösterir. Cenînin kürtajı ise bu iradeye karşı çıkmaktır. Bazı yaratı- lış bozukluklarına sahip nice kimselerin yaşadığı, hayata uyum sağ- ladığı ve bazı yönlerinde Allah’ın yaratıklarındaki büyük sanatkârlı- ğını gösteren şeyler ortaya koyduğu görülmektedir.

c. Bilimsel gelişmeler ve yeni teknikler sayesinde saman za- man cenînler anne rahminde cerrahî operasyon, kemoterapi vb. yollarla tedavi edilebilmektedir. Hatta, anne-babadaki kan uyuş- mazlığı nedeniyle kan değiştirilebilmektedir. Ki bu yapılmadığı tak- dirde kansızlık sebebiyle çocukta bazı gelişim bozuklukları meyda- na getirmekte ve anne rahminde ölümüne yol açmaktadır. Bu gibi durumların pek çoğu artık hâmilelik esnasında tedavî edilebilmek- tedir126. Belkide gelecekte tıp alanındaki yüksek gelişmeler yaratılış bozukluğu bulunan hastaların çekmekte oldukları zorlukların çoğu-

123 Bu karar, el-Lecnetü’d-dâime li’l-buhûsi’l-ilmiyye ve’l-iftâ’nın 1415-1995 tarihin-

de yapılan XII. Dönem toplantısında alınmıştır.

124 Beyhakî, İman, (hadis no: 8541); İbn Hacer, Fethu’l-Bârî, X, 456. 125 Âl-i İmrân, 3/6.

nun tedavisine imkân verecek ve Allah’ın izniyle bunlar hayatların- da istikrarı yakalayacak ve zorluklarının üstesinden geleceklerdir.

d. Dr. Bârr şöyle diyor: “Mısır, Ürdün ve Suudi Arabistan’da kürtaj yapan pek çok Müslüman doktorla karşılaştım. Cenînde, beynin gelişmemesi, böbrek olmaması gibi risklerin ve bozuklukla- rın olduğu teşhis edilince -ki maalesef bunlar ancak yüzyirmi gün- den sonra oldukça geç bir zaman ses dalgaları ile teşhis edilebil- mektedir- kürtaj yapmaktadırlar. Halbuki bu, son derece riskli bir şeydir. Çünkü masum bir insanın hayatına kastetmektir...”127. Bu- nun anlamı şu ki, İslam ülkelerinin çoğu, cenînin sakatlığına hük- medip bundan dolayı da kesin olmayan ve şüpheli teşhislere göre kürtaja başvurmaktadırlar. Halbuki ilgili kural şöyledir: “Yakin (ke- sin olarak bilinen şey) şek ile zâil olmaz”128. Ruh üflendikten sonra sakat çocuğun kürtaj edilmesinin haram olduğunu açıklamak için özetle sunmak istediğimiz delillerin bir kısmı bunlardır. Şunu da bilmekteyiz ki, Müslüman doktorların pek çoğu bunu câiz görme- mektedirler129.

Benzer Belgeler