• Sonuç bulunamadı

2. SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK KAPSAMINDA ÇEVRE VE EKOLOJİ

2.6. Sürdürülebilirlik Nedir?

Tüm canlı türlerinin en genel ifadeyle gelecek nesillere sağlıklı bir şekilde aktarımında biyoçeşitliliğin devam etmesi sürdürülebilir bir çevre olduğu anlamına gelmektedir. Bu yapılı çevre kendi kendine yeten ve kendini besleyen cenlı bir organizmadır. 1987’de yayımlanan Brundtland Raporu’yla (Our Common Future) literatüre giren sürdürülebilirlik kavramı zaman içerisinde çeşitli söylemlerle evrimleşmiştir. Kimi

23

zaman sürdürülebilir olan pozitif bir anlama gelmekte, ekoloji ve doğal çevre ile bağlantısı olmadan da kullanılmaktadır (Karoly, 2011). Sürdürülebilirlik kavramının ne anlama geldiği konusunda birbirinden farklı pek çok tanım yapılmıştır. Ancak vurgulanması gereken, bu kavram yalnızca ‘’yeşil’’ ya da çevresel sorumluluk değil daha geniş kapsamlıdır.

Sürdürülebilirlik; çevre, toplum ve ekonomi kavramlarından oluşan üç ayaklı sehpaya benzetilmektedir. İnsan ve içinde bulunduğu çevrenin yaşanılabilir olması ise temiz hava, su, verimli topraktan oluşması ve bundan sorumlu sosyo-ekonomik sistemin bir ifadesidir. Sürdürülebilirlik örneğinde, her üç ayağın eşit düzeyde destek sağlayıp sağlamadığı masadaki dengenin kurulabilmesinde önem arz etmektedir. Eğer bu üçü arasında bir hiyerarşi kurulabilirse o zaman sürdürülebilirlik sağlanmış olur.

Son zamanlarda ‘’3e’’ olarak bilinen ve üç temel unsuru olan ve bunları gerçekleştirmeye yönelik bir anlayış olarak, çevresel koruma (environment), sosyal eşitlik (equity), ve ekonomik güç (economic) kavramlarının kentsel alanda olması sürdürülebilirliğin bu üç kriterin sağlanmasıyla mümkün olmaktadır. Buna göre bu üç temel bileşenin bulunduğu çevrenin gelişimine yönelik değer kavramı için çevresel, sosyal ve ekonomik bir değerlendirme yapılmaktadır (Koçdemir, 2006). Bu değer kavramı, çevreye duyarlılık bağlamında bir davranış biçimi olarak sürdürülebilirlik olarak nitelendirilmektedir.

2.6.1. Çevresel (environment) Sürdürülebilirlik

Çevre tanımı daha önceki bölümlerde, yeryüzündeki tüm canlı ve cansız organizmaların tamamını kapsayan doğa olarak ifade edilmiştir. İnsan-doğa ilişkisinde insan ve çevre sürekli etkileşim halinde ve birbirini tamamlamaktadır. Günümüz koşullarının ihtiyaçlarını karşılarken, gelecek nesillerin ihtiyaçlarına cevap verecek faaliyetlerde bulunarak doğanın dengesini bozmadan çevresiyle uyumlu bir şekilde yaşayabilmesi birincil amaç olarak önem taşımaktadır.

Sürdürülebilirlik kavramı içerisinde 3e kuralı olarak ifade edilen ve bunlardan ilki olan çevresel sürdürülebilirlik, literatür taraması yapılarak farklı bakış açılarına göre incelenmiştir. Bölüm 2.5’de çevre koruma konferansları ve yayımlanan raporlarda anlatılan çevre koruma prensipleri ışığında bu kavram beş ana başlıkta kategorize edilerek açığa çıkartılmaya çalışılmıştır.

24

İçinde bulunduğu doğaya zarar vermeden yaşayarak ve bu doğal sistemin gelecek nesillere aktarımında her bireyin çevreye karşı sorumluluğu vardır. Bu bilinçle hareket etmek üzere çevrenin sürdürülebilir olması beş ana unsurun sağlanmasıyla mümkün olmaktadır. Toplumsal ihtiyaçlar, biyoçeşitliliğin korunması, doğanın yenilenebilir kapasitesi, yeniden kullanım ile geri dönüşüm ve yenilenemeyen kaynak ve atıkların tüketiminin kontrol edilmesi konularını kapsamaktadır.

‘’ Yenilenebilir kaynak girdilerinin hasat oranlarını, onları üreten doğal sistemin yenileme kapasitesi içinde tutun. Yenilenemeyen kaynak girdilerinin tükenme oranlarını, yenilenebilir alternatiflerin geliştirildiği oranın altında tutun.’’ (Morelli,

2011: 6).

Çevresel sürdürülebilirlik ölçütleri ekosistemin tamamını kapsayarak, ekolojik yapay çevreyi de içinde barındırmaktadır. Biyolojik çeşitliliğin devamlılığı yönünde türlerin nesilden nesile sağlıklı genler tarafından aktarımını hedefleyen ve bu bağlamda yenilenebilir ve yenilenemeyen kaynakların kullanımının kontrolü doğanın tahribatının önlenmesinin ön koşuludur. Ekosistemdeki dengenin bozulmaması yönünde tüm bunlar çevrenin sürdürülebilirliğinin sağlanması ilkelerindendir.

2.6.2. Ekonomik (economic) Sürdürülebilirlik

Birleşmiş Milletlere göre sürdürülebilirliğin sağlanması çevresel, ekonomik ve sosyal unsurların bir arada olmasıdır. Çeşitli çevre koruma konferanslarında ve yayınlanan raporlarda özellikle çevrenin yani ekolojik sürdürülebilirliğin boyutu tartışılmıştır. Ancak zamanın politikacıları ve ekonomistleri diğer iki bileşen hakkında tekil olarak yorum yapmamıştır. Bu durum ekonomik sürdürülebilirlik ya da sosyal sürdürülebilirlik konularında çeşitli soru işaretlerine yol açmıştır. Sürdürülebilir ekonomi ya da sürdürülebilir toplum nedir sorularını akıllara getirmiştir. (Karoly, 2011).

Ekonomik sürdürülebilirlik, içinde bulunulan koşullara uygun yapılacak ekonomik faaliyetlerin gelecek nesillerin ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik olmasını gerektirmektedir. Doğal ya da insan ürünü her çevresel varlığın, çevre koruma prensiplerine uygun korunması da doğal kaynakların devamlılığı yönünde sürdürülebilirliğinin sağlanmasıdır. Kaynak, malzeme, enerji ve çevre akışının sosyal

25

maaliyetlerin en aza indirilmesi ve analiz edilmesi de ekonomik sürdürülebilirlik kapsamındadır (Morelli, 2011).

Ekonomik sürdürülebilirlik analizleri üzerine olan tartışmalar, çeşitli modellerle ilişkilendirildiğinde daha açıklayıcı olmaktadır. Bu modellerin dinamikleri ölçeğinde çalışmalar yapılarak farklar anlaşılmaktadır Burada teorik olarak doğal sistem (ekosistem) ve yapay sistem birbirinden ayrılmaktadır ve sistemi oluşturan tüm bileşenler arasında analitik ve duyusal ayrım vardır (Allen, 2001).

Uzun süreli maaliyet analizlerinde insan ve malzeme ilişkisi üzerinden bir hesaplama yapılmaktadır. Burada kaynak kullanımında tüketimden ziyade, getirileri üzerinden yapılan hesaplamalar sonucu bir ekonomik anlayış oluşturulmalıdır. Yatırımlar, yeni ürün ve hizmetler, pazarlar ve küresel ticaret hacmi de doğal kaynakların bugün ve gelecekteki değeri ile doğrudan ilişkili olup ekonomik sürdürülebilirliğe katılmaktadır. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde “Sürdürülebilir Ekonomi” alternatif üretime sahip çevre dostu bir ekonomi olmalıdır. Tüketim yapıları, enerji sektöründe yenilenebilir enerji payının yüksek olması ile ekolojik reforma gidilebilir. Buna göre ekolojik olmayan bir sürdürülebilir ekonomi, yukarıda söylenenlerin tam tersidir; ekolojik sürdürülebilirlik “sabit” bir ekonomiyi gerektirir, yani büyümeyi zorunlu kılmaz. (Johannesburg Summit, 2002).

Her geçen gün değişen çevre koşulları ile karşı karşıya kalınan ekolojik sorunlar artmaya devam etmektedir. Bu durum ekosistemdeki döngünün hacminde bir artışa sebebp olmaktadır. Çevresel faktörlerden dolayı sınırların genişlemesi, ekonomik ve sosyo-kültürel parametlerdeki değişkenler kaynaklı ister istemez bir büyümeye sebep olmaktadır.

Ekonomik sürecin sürdürülebilirliğe ilişkin tüm etkilerinin anlaşılabilmesinde çevresel ve sosyal boyutlarıyla olan ilişkilerine de bakılmaktadır. Örneğin insan tarafından yapılan bir makine, kalifiye işçininin yaptığı işi yapmaya başlarsa bu üretime insan dışında bir etkenin katılmış olması demektir. Ancak çevresel kaynakların tüketimi, sosyo-kültürel açıdan insanı ve toplumu etkilemeden yapılabilirse ancak o zaman ekonomik anlamda güçlü ve etkili olur. (Calvin, 1998). Dolayısıyla büyümenin sınırları yönetilerek ekonomik sürdürülebilirliğe olan katkısı bağlamında ölçülmektedir.

26

Doğal malzeme ile üretilmiş son teknoloji ürünü bir makine eğer üretimde verimlilik sağlıyorsa ve ekolojikse, ekonomik sürdürülebilirliği de sağlanıyor demektir. Bu da büyümenin üretim ve tüketim ölçeğinde, her zaman olumsuz olarak değerlendirilemeyeceğinin bir göstergesidir.

2.6.3. Sosyal (equity) Sürdürülebilirlik

Gelişmeyi ve kalkınmayı içinde barındırarak toplumun ilerlemesinde, ekonomiden bağımsız bir sistemi destekleyen değerler bütünüdür. Toplumun her kesimine sağlanan barınma, eğitim, sağlık, iletişim ve ulaşım gibi tüm hizmetler sosyal dengenin kurularak, bozulmadan devamlılığı yönünde sosyal sürdürülebilirliği oluşturur.

Sosyal sürdürülebilirlik, bireylerin, toplulukların ve toplumların birbirleriyle yaşarken, toplumsal hükümler ve sosyal beklentilerinin karşılanmasıdır. Sosyal sürdürülebilirlik, resmi ve gayri resmi süreçler sistemlerinde; yapılar; ve ilişkiler aktif olarak mevcut kapasiteyi destekler ve gelecek nesiller sağlıklı ve yaşanabilir toplulukları oluşturmaktadır.

Sosyal açıdan sürdürülebilir topluluklar birbiriyle eşit, çeşitli, bağlantılı ve demokratik ve kaliteli bir yaşamı sağlamak üzerine kurulmaktadır. Bu bağlamda toplumun uyumlu olması yönünde, tüm bireylerin ortak hedeflere doğru çalışma yeteneğinin sürdürülmesini sağlama uygulamaların gelişttirilmesine yönelik adımlar atıldığında sosyal sürdürülebilirlik sağlanmış olur. Bunlar, sağlık ve refah, beslenme, barınma, eğitim ve kültürel faaliyetlerin gerçekleştirilmesi olarak ifade edilir ve bu ihtiyaçlar karşılanmalıdır.

Benzer Belgeler