• Sonuç bulunamadı

Rumeli Türklüğünün Yaşamında Güreş

(YAĞLI) GÜREŞ SPORUNUN GELİŞMESİNE ETKİLERİ Mustafa Hatipler

1. Rumeli, Rumeli'de Türklük ve Güreş

1.3. Rumeli Türklüğünün Yaşamında Güreş

1.3.1. Eğlence ve Spor Olarak Güreş

1.3.3. Sözlü Kültür Olarak Güreş

2.İskan ve GüreşYa Da İki Örnek İnsan

Güreş sosyal hayatın o kadar içinde olmuştur ki özellikle sözlü edebiyatın en temel parçası haline gelmiştir. Bugün Rumelide ve oradan Anadoluda hala var olan bu sözlerden bazıları şu şekilde sıralanabilir:

Başa Güreşmek, Meydan Okumak,

Rakibi Köprüye getirmek, Elense Çekmek,

Hodri Meydan,

Pehlivan yapılı olmak,

KılçıkAtmak (Yağlı güreşte bir teknik), TırpanAtmak,

Kafakola almak, Meydanı dar etmek, Paça kaptırmak, Paçayı kurtarmak, Meydanı boş bulmak, Tuşa getirmek,

Pehlivan gibi maşallah Paçayı sıyırmak Adam gibi güreşmek

Yenilen pehlivan güreşe doymaz Pehivan gibi kalın enseli

Meydanı doldurmak Çangal atmak Kaçak güreşmek Kütük gibi devirmek

Sırt üstü vurunca yıldızları saydırdı Zor oyunu bozar

Cıvgara düşürmek Pes ettirmek

Kıspeti duvara asmak Topuk kesmek Sırtı yere gelmez Bizi kafakola aldı Açık Düşürmek Başa Soyunmak Zurnada Peşrev olmaz

Rumeliye iskan sıradan bir toprak meselesi değildir. Gerçek anlamda bir yaşam tarzının ortaya konması ve o topraklarda yaşayan insanlarla birlikte yaşama düşüncesinişn hayat bulmasıdır. “adalet” ve “istimalet” yani hukuk ve hoş görü o topraklarda var olmanın en temel prensibi olmuştur. O topraklara göç eden herkesin olmazsa olması adalet ve istimalet olmuştur. İnalcık bunu, “reaya yı zi kudret olanlara karşı korumak olarak” ifade etmiştir.

Barkan;"Bu merkezlerle Türk dil ve dinini yaymaya başlayacak bu misyonerlere ve gönüllü muhacirlere malik olmak, yeni kurulmakta olan Türk (Osmanlı) devletinin en büyük kuvvetini temsil etmiştir."demek suretiyle Rumeli de iskan politikasının görünmeyen yüzünü ortaya koymuştur.

pehlivan olan Sarı Saltukla başlamış olsa da o topraklarda güreşin kalıcığının sağlanmasında Barkan'ın işaret ettiği Kolonizatör Türk Dervişleri'nin çok büyük etkisi olmuştur. Bu dervişlerden biri ilk dönem ve hatta başlangıç olarak kabul edilebilir, Seyit Ali Sultan'dır, diğeri ise daha sonraki dönemin önemli isimlerinden Demir Baba'dır. İlki Batı Trakya'nın girişinde Edirne'ye yakın yerde Dimetoka'da etkin olmuş , ikincisi de Kuzey Doğu Rumeli de Deliorman bölgesinde etkin olmuştur.

Bektaşilerin ilk Avrupa'ya geçişleri Sarı Saltuk aracılığıyla olmuş ve bunu ikinci geçiş olarak SeyidAli Sultan öncülüğündekiAlp-Erenler gurubu takip etmiştir.

Seyid Ali Sultan Bektaşi geleneğinde Kızıl Deli olarak tanınır ve Türk geleneklerinde Pehlivanlığın Piri olarak yerini alır. Horasan erlerinden Hüseyin Ataoğlu olduğu bilinir. Lakaplarından biri de Hızır Lala veya Hızır Lale'dir. M. 1310- 1402 yılları arasında yaşamıştır. 1397 de Bektaşilerin en önemli dergahlarından biri olan Dimetoka dergahını yaptırmış burada eğitim düzeni kurmuştur.

Dergahı 1826 da yıkılmıştır. Dimetoka yöresinin Demirviran köyündedir. Seyid Ali Sultan'ın esas mezarı buradadır. Mücerret Hilafet Dergahı olarak uzun yıllar hizmet vermiştir.

Dergah Kızıl Deli diye tanınan ırmağın kenarın da olduğu için yöre halkı dergahı betimlemek üzere bu ismi sıkça kullanmış ve bu isim, SeyidAli Sultan'ın lakabı olarak kullanılmıştır. Bektaşilerin ikinci Pir olarak tanıdığı Balım Sultan'ın babası Mürsel Baba ile yakın dostluğu vardır. Mürsel Baba da Dimetoka'da SeyyidAli Sultan dergahına yakın bir yerde kendi dergahını açmıştır.

Söylenceye göre; Seyid Ali Sultan, düşünde Hz. Muhammed den talimat alarak Hacı Bektaş Veli ye gelen 40 dervişten biridir. Hacı Bektaş Veli tarafından Orhan Han a Rumeli nin fethinde hizmet vermek üzere yollanırlar. Bektaşi tercümanlarında ve gübankların da Rumeli nin gözcüsü olarak yer alan Seyid Ali Sultan ın adına Seyid Gazi (Gazi Rüstem Baba Sultan) tarafından yazılmış bir de velayetname bulunmakta dır. Söylenceye göre, aralarında Seyid Ali Sultan ın da bulunduğu ve kendi mekanlarında, Horasan da bulunan 40 Er düşlerinde Hz. Muhammed den aldıkları talimatla Rumeli nin fethin de bulunmak üzere Hacı Bektaş a gelirler. Kırk, simgesel olarak Bektaşi literatüründe yerine göre çokluğu (kesret) yerine göre de tevhidi simgeler. Hacı Bektaş onlara hizmet gösterir üç gün için de hizmet tamamlanır ve Seyid Ali Sultan'ı kırkların başına getirir. Emir Sultan'ı sancaktar, Seyit Rüstem Gazi yi kadıasker, Abdüssamed Fakı'yı imam, Seyid Zali'yi saka, SeyidAhmedi'yi kılavuz tayin eder. Kırklar yola çıkarlar.

Çanakkale, Lapseki'ye varırlar.Burada Çardak mevkiinden Geliboluya oradan bolayır, İpsala ve Edirne'ye ulaşırlar.Edirne'nin kırlarında rahatlayıp, biraz dinlenmek isterler. Bu ara da erler zindeliklerini de korumak için güreş tutmaya başlar. Amaçları, sabaha dek güreş tutmaktır. Ancak tam bu niyetle güreşe yeni başlamışken düşman kuvvetlerinin üzerlerine gelmekte olduğunun haberini alırlar. Hemen toparlanma kararı çıkar, ne var ki, güreş tutan erlere bir türlü güreşi bıraktıramazlar. (Bu arada, Seyid Ali Sultan : ne zaman bırakırlar güreşi diye düşünürken tamam der sabaha kadar dediğimize göre horozlar ötene dek onlar güreşi bırakmaz, o da “ötün ya mübarekler!” diyerek talimat verir. Bunun üzerine çevredeki horozlar hep bir ağızdan öter. Kırkağaç bölgesinde günümüzde de horozlar sabah henüz olmadan, saat üç gibi öter diye inanılmaktadır.) Kırklara dönersek, horozların öttüğünü duyunca, sabah oldu diye düşünerek güreşi bırakırlar, ama kimin galip kimin yenik olduğunu bilemezler. Hepsi güreşe devam edebilecek durumdadır. Bu durumda, sorunu çözmesi için Seyid Ali Sultan'a başvurulur. 0 da, sırtında kum taneleri olan mağlup demektir şeklinde görüş bildirir. Böylece güreşen erlerin sırtlarını yoklarlar, kimin sırtında kum varsa, onun sırtı yere gelmiştir, o yeniktir diye düşünerek galipleri ilan ederler. Türk geleneklerinde pehlivanların sırtının yere gelerek yenik ilan edilmeleri geleneğinin başlangıcı da böylece Seyyid Ali Sultan söylencesine bağlanır.

Bunu, 1825 öncesi güreşlerde pir olarak Seyid Ali Sultan ın gösterilmesi de doğrulamaktadır. Söylencenin sonunda, uzun süren güreş sonrasında erler yorulmuştur, Düşman