• Sonuç bulunamadı

1.2. Antik Yunan ve Roma Tiyatrosunda Erotik Uygulamalar

1.2.2. Roma Tiyatrosunda Erotizm

Roma dönemi, cinselliğe bakışın, antik döneme göre köklü sayılabilecek değişimler geçirdiği bir dönemdir. Antik dönemin aşkla birlikte anılan cinselliği Roma’da daha dürtüsel, tensel bir düzlemde karşılık bulmaktadır. Toplumsal yaşamda sınıf farklılıklarının ya da başka bir deyişle toplumsal katmanlara göre cinsellik farklı kırmızı çizgilere sahip olabiliyordu. Cinselik herkes için eşit kurallarla değil, ait olunan toplumsal katmana göre belirlenmiş kurallara göre yaşanıyordu. Pek çok kaynak Roma cinselliğini Yunan cinselliğiyle karşılaştırırken Roma cinselliğinin biraz daha püriten bir özellik gösterdiğini belirtir. Ancak burada kast edilen püritenlik daha çok erkeklikle ilgili bir püritenliktir ve katı törelere sahiptir:

“(…)Soylu bir erkek için, anal seks ve ‘irrumatio’ edepli davranışlardı, oral seks ve anal edilginlik edep dışı sayılıyordu. Pedicare, anal birleşme anlamına geliyordu. Oral seks ise bu terimi seçen toplum hakkında çok şey ifade eden modern bir terimdir. Kendiliğinden, bir zorlama olmaksızın emmek anlamına gelen fellare, bir Romalının anlayamayacağı bir edimdir. Irrumatio uygulamak, yani ağzına verip doyuma ulaşıncaya kadar emmeye, hafifçe ısırmaya zorlamak, eşe ancak etkin olarak uygulanabilecek bir edimdir”111.

Hal böyle olunca Roma cinselliği, özellikle aktiflik-pasiflik sorunu bakımından Yunan cinsellik anlayışıyla benzerlik göstermekle birlikte, kısıtlayıcı kurallar bakımından daha katı çizgilere sahiptir. Yunanlılarda olduğu gibi, Romalıların da geçmişinde açık saçık diyaloglardan oluşan popüler bir geleneğin var olduğu söylenir. Bu yaklaşım doğal olarak, devrin yapıtlarına da yansır. Roma dönemimin erotik sayılabilecek ilk eserleri, çiftçiler tarafından kırsal şenliklerde doğaçlama olarak söylenen düzensiz dizeler fescenninalardır. Köylü müstehcenliklerini bir araya

getiren bu doğaçlama dizeler Roma söyleninin geçmişindeki geleneklerin bir göstergesi sayılmaktadır. Bunun yanı sıra müstehcen turnuvalar ya da saturae’ler,

declamatione’ler de Roma geleneğin birer parçasıdır112.

“Nisan ayında bitki tanrıçası Flora’nın onuruna düzenlenen Floralis bayramı sırasında törenin en önemli bölümünü, erotik hareketler yapan çıplak fahişelerin geçidi oluştururdu; Ovidius fahişelerin bu hareketleriyle ‘çiçekler açmış gençliğin güzelliğinden nasıl yararlanılması gerektiğini gösterdiklerini’ söyler”113.

Söz konusu geleneklerin paralelliğine rağmen, erotik Roma yazını Yunan komedyalarına göre daha erotik sayılmazlar. Roma uygarlığının en gelişmiş zamanlarında ortaya çıkan erotik Roma edebiyatı ise aynı geleneksel köklere rağmen ilkel zamanların ürünü değildir. Örneğin M.Ö. II. Yüzyılda yaşamış olan Plautus’un kaleme aldığı Casina gibi serbest komedyalar konu bakımından erotik anlatım biçiminin sıkça kullanıldığı metinlerdir. Azgın bir ihtiyarın, oğlunun göz diktiği genç bir kıza sahip olmak isteyişini anlatan Casina, iki yüz yıl önce yazılmış olan Lysistrata ile Antik Yunan komedyasının diğer örnekleriyle, cinselliği ve erotik olanı açık yüreklilikle ifade etme konusunda karşılaştırılamaz kabul edilir114.

Tiyatro eseri olarak erotik anlatım biçimi arandığında genellikle yazınsal anlamda genel bağlamda konuları görürüz. Bu dönemde aldatma dolantıları, aşk üçgeni sayılabilecek kadın-kocası ve sevgilisini konu alan komedyalar yazılmıştır. Plautus ve Terentius’un Đ.Ö. II. Yüzyılda sahneye konan komedilerinde çoğu kadın kahramanın, Roma dilinde ‘bedeninden para çıkaran’ anlamına gelen meretrix yani fahişe olduğu görülebilir. Komedyalardaki bu meretix’ler, üst sınıfa hizmet veren, lüks rahatlık ve şıklık içinde yaşayan kadınlar olarak çizilmişlerdir115. Ancak dilsel

bağlamda diyalogları oluşturan anlatımda bu oyunlarda erotik anlatım biçiminin net bir şekilde ve olduğu gibi kullanıldığını söylemek doğru olmaz.

Yazınsal bağlamda Roma şiiri erotik anlatım biçimini tiyatro sanatından daha çok ve işlevsel olarak kullanmıştır. ilk Latin erotik şairi olarak belirtilen Catullus’un dizesi, erotiği merkezine alan hemen her araştırmada yer bulur:

112 Bkz: y.a.g.e., s:51. 113

Catherine Salles, “Roma Fahişeleri”, Batı’da Aşk ve Cinsellik, Der: Georges Duby, Çev: Ayşen Gür, Đletişim Yayınları,1. Basım, Đstanbul, 1992, s:72.

114 Bkz: Alexandrian, a.g.e., s:24. 115 Bkz: Salles, y.a.g.e., ss: 70-85.

“Bana bir öpücük ver, sonra yüz, Sonra bin daha, sonra bir daha yüz, Sonra bin daha, sonra yüz”116.

Catullus’un dışında Tibullus, Lucretius ve Propertius gibi Romalı ozanlar, antik Roma erotik edebiyatının en güzel örneklerini vermişlerdir. Ancak söz konusu olan erotik ve Roma dönemi olduğunda mutlaka değinilmesi gereken en önemli yapıt kuşkusuz Ovidius’un Aşk Sanatı (Ars Amatoria) adlı yapıtıdır. Hintlilerin Kama- sutra’sına, Çinlilerin Tao kılavuzlarına karşın Batı’nın erotik olarak nitelenen ilk kapsamlı yapıtı olarak gösterilen Aşk Sanatı, Aşkta Başarı Yolu, Sevgiyi Koruma ve Kadınlara Öğütler başlıklı üç bölümden oluşan erotik bir kitaptır. Ancak Doğu’nun cinselliği algılayış biçimiyle, Batı’nın algılayış biçimine dair Foucault’un yaptığı tespite paralel olarak bu yapıt aşktan ve seksten çok az bahseder:

“Bu yapıt aslında flört sanatı konusunda klinik bir özetten fazla bir şey değildir; ne aşktan sözeder, ne de, kesinlikle seksten. Açık sözlülüğe en çok yaklaştığı nokta, kadınların yatakta endamlarını nasıl en çekici şekilde gösterebilecekleri konusunda kısa bir bölümdür”117.

Alıntıda sözü edilen bölüm, Kadınlara Öğütler başlığını taşıyan üçüncü kısımda, yazar Ovidius’un “Utanıyorum öğütlerimi daha ileti götürmeye” diye başladığı kısımdadır: “… sırt üstü yatsın güzel yüzlü kadın / Arkadan bakılsın arkası

güzele doyasıya… , …en elverişlisi sağ yana yatmak, yarı dönük durumda birleşmektir…”118.

Yazınsal anlamda Ovidius’un bu eserinin dışında, yine erotik olarak nitelenen Aşklar ve Héroides adlı başka eserleri daha vardır. Ancak Roma Đmparatorluğunun sonlarına doğru dönemin en büyük erotik romanı nitelemesini, 114 yılında Afrika’da doğmuş olan Apuleius’un Altın Eşek adlı yapıtı taşımaktadır. Cinsel büyüyü konu alan eserin tümünde fantastik bir erotizmin bulunduğu ileri sürülür119.

Dönemin resim, heykel vb. plastik sanat anlayışında, görsel erotizmin izleri çok daha belirgindir. Özellikle fresklerde yer alan sahnelerde erotik anlatım biçimi imgeler aracılığıyla alıcıya ulaşmaktadır. Dönemin erotik simgelerini bu yapıtlarda

116 Akt: Alexandrian, y.a.g.e., s:25. 117

Tannahill, a.g.e., s:111.

118 Ovidius, Aşk Sanatı, Çev: Đsmet Zeki Eyuboğlu, Payel Yayınları, 3. Basım, Đstanbul, 1994, ss: 116-

117.

görsel olarak bulmak mümkündür ve dönemin üç erotik simgesi, örtü, göğse takılan süs ve bağcıklı ayakkabılar olarak karşımıza çıkar:

“Erotik Roma fresklerinin çoğunda ayakkabının çıkarılması, cinsel organın sergilenmesi, göğüslerin meydana çıkarılması, işte bu temel üzerinde, başlanmış fakat bitirilmemiş tek bir hareket olarak karşımıza çıkar(…)Roma’da bir kadının çırılçıplak canlandırılmasına ender rastlarız(…)Fresklerde rastlanan en tutkulu erotik sahne, uzuvları örten örtünün açılmasıdır120.

Bu anlayışın sahnelemede de kullanıldığını söylemek hatalı olmaz. Antik Yunan tiyatrosunda olduğu gibi Roma tiyatrosunda da kadın oyuncu kullanılmaz ancak kostümler değişiklik gösterir: “Roma’da komedi pallitaydı, yani konusu

Yunanlılardan alınmıştı, oyuncular da Yunan giysisi olan pallium’u giyerlerdi. Daha sonra komedi togato oldu, konusu Roma’dan alınmaya, oyuncular da toga giyinmeye başladılar”121.

Roma Tiyatrosunda, Yunan oyunlarında rastlanır türden bir erotik anlatım bulunmamasına karşın, sanatın diğer alanlarında çok daha belirgin bir biçimde erotik olanın kullanılmış olması devrin tiyatro anlayışının pragmatik bir yapı dahilinde bozulmasından kaynaklanmış olabilir. Bu nedenle Yunan erotizmi, Roma döneminde yol değiştirmiştir denilebilir: “Yunan’ın düşüncesini pragmatik bir biçimde kendilerine

uyarlayan Romalılar için, mühendisliğin bile çıkış noktası erotizmdi. Yunan tiyatrosunun takipçisi Roma tiyatrosu değil, Roma cinselliğiydi”122.

Erk sisteminin ve toplumsal yapının değişim geçirmesiyle birlikte Roma tiyatrosunun özellikle cinsel açıdan yavanlaştığını, tiyatro mekanlarının ayartmak, eziyet etmek ya da tahrik etmek için kullanıldığı pek çok kaynak tarafından doğrulanmaktadır. Ovidius bile, Aşk Sanatı’nda dönemin tiyatroya bakışını şu cümlelerle özetler:

“Sonuç alamazsan, sen en iyisi tiyatroda avlan. Đstediğin kadını burada mutlaka bulursun. Tiyatro öyle bir yer ki; aşık olunacak kadını da, macera yaşayacağın kadını da burada tavlayabilirsin.(…) Oraya görmek için gelir kadınlar, bir de görülmek için. Saf güzellerin de en çok tehlikeyle karşılaştıkları yerdir zaten tiyatro”123.

120 Quignard, a.g.e., s:83. 121

Salles, a.g.e., s:73.

122 Paglia, a.g.e., s:138.

123 Ovidius ve diğerleri, Antik Aşklar, Çev: Nejla Burnazoğlu, Yazıcı Yay., 1. Basım, Đstanbul, 2000,

Özellikle Hıristiyanlığın yayılmaya başladığı dönemlere doğru tiyatro sanatı, Roma’da şiir ve felsefeden uzaklaşmaya başlamış, imparatorlarsa tiyatroya mesafeli durmaya başlamışlardır.

“Aziz Augustine ‘tiyatro oyuncularının çığrından çıkmış şehvet düşkünlüğü’ ile ‘tiyatronun kirli lekesi’nden bahseder. Tertullian, tiyatronun ahlaksızlığından ve sahneyi kendilerini pazarlamak için kullanan fahişelerin tiyatroda boy gösterdiğinden yakınır”124.

Tüm bu durum Roma tiyatrosunun içi boşaltılmış, felsefe ve şiirden uzaklaşmış, erotik olanı değil, zaman zaman pornografik olanı denemeye yeltenmiş, izleyicinin hayal dünyasına değil, dürtülerine hitap eden niteliksiz uygulamaların varlığını göstermektedir. Ahlakı toplumsal tahakküm ve iktidarın bir aracına dönüştürme eğiliminin bir sonucu olarak Yunan tiyatrosundaki erotik anlatım biçiminin izi Roma tiyatrosunda sürülememektedir: “Böyle olunca da Roma

edebiyatının belli başlı bölümleri, ahlaka ve resmi kültüre karşı az çok aristokratik bir muhalefet biçimi olarak anlayabileceğimiz eski Yunan erotik edebiyatından çok daha fazla bizim şimdiki pornografi kavramımızı çağrıştırmaktadır”125.

Benzer Belgeler