• Sonuç bulunamadı

Resesyona Karşı Alınan Önlemler

3.4. DÜNYA’DA KÜRESEL KRİZE KARŞI ALINAN ÖNLEMLER

3.4.2. Resesyona Karşı Alınan Önlemler

71

Düzeltilmesi Programı açıklanmıştır. Bu program kapsamında hükümetin 700 milyar dolar tutarında ipoteğe dayalı menkul kıymet almasına imkân tanınmıştır. Hollanda’da ING Group, Hollanda hükümetinin, 27,7 milyar Euro’luk ABD ipotekli konut kredisinden kaynaklı sorunlu varlıkların büyük çoğunluğunu satın alacağını açıklamıştır (Erdönmez, 2009: 91).

72

Kriz sonrasında ekonomiyi canlandırmak, krizin vatandaşların üzerindeki etkisini azaltmak ve refah seviyesini arttırmak amacıyla gevşek maliye politikaları uygulanmıştır. Fakat uygulanan bu politikalar sonucunda bütçe açıkları daha da yükselmiştir. G-20 ülkelerine bakıldığında, kriz öncesinde borç miktarının GSYİH’ya oranı %62 iken, kriz sonrası %75’e yükselmiştir. Aynı şekilde bütçe açığının oranı da

%1’den, %7,9’a yükselmiştir. Bu yükselmeler gelişmiş ülkelerde çok daha belirgin bir şekilde gerçekleştirmiştir.

İngiltere’de krizin ardından, KDV oranlarında %2-5 arasında indirimler yapılacağı açıklanmıştır. Okul, hastane, yol şeklindeki sosyal harcamalar için 3 milyar pound tutarında yatırım harcaması planlanmıştır. ABD’de bu çerçevede 500 milyar dolarlık, Çin’de 586 milyar dolarlık, Avrupa Birliği ülkelerinde ise 200 milyar dolarlık teşvik paketleri açıklanmıştır (Durmuş, 2011: 156). Uygulanan bu genişletici maliye politikaları sonucunda Avrupa’da birçok ülke borç krizine girmiş, IMF’den kredi desteği almak zorundan kalmışlardır. Yunanistan’ın kamu borcunun GSYİH’ya oranı 2009 yılında %115’e yükselmiştir.

73

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

KÜRESEL KRİZİN TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜ ÜZERİNE ETKİLERİ

4.1. KÜRESEL KRİZ ÖNCESİ TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜ

2000’li yılların başında yaşanan krizlerden sonra Türkiye’de bankacılık sektörü ağır bir darbe almıştır. Bu krizlerden sonra yeniden yapılanma sürecine giren bankacılık sektörü, düzenleyici ve denetleyici yapılandırmalar sayesinde büyüme sürecine girmiştir. 2000 yılında gerçekleşen krizden sonra, likidite ve faiz riski nedeniyle sorunlar yaşayan bankacılık sektörü, 2001 Şubat’ta gerçekleşen krizden sonra kur riski nedeniyle de oldukça zor durumda kalmıştır. Kriz süresince faiz oranlarında yaşanan artış bir yandan bankaların fonlama maliyetlerini yükseltirken diğer yandan menkul kıymetlerinde yer alan Devlet İç Borçlanma Senetleri’nin değerini düşürerek banka bilançolarını olumsuz yönde etkilemiştir (BDDK, 2001:8).

Faizlerde yaşanan yükselme, kısa vadeli fon ihtiyacı olan kamu bankalarının ciddi zararlara uğramasına sebep olmuştur. Reel sektörde de daralmaya sebep olan kriz nedeniyle bankaların kredi riskleri de artmıştır.

Kur rejiminin değişmesi sebebiyle oluşan güvensiz ortam ve ekonomiyi tekrar istikrarlı bir yapıya kavuşturmak amacıyla, ekonominin toparlanmasına yardımcı olacak ve buna zemin hazırlayacak olan Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı açıklanmıştır. Uygulamaya konan bu programın temel unsurlarından biri bankacılık sektöründe yapılacak olan yeniden yapılandırmadır. Mayıs 2001’de uygulamaya konulan “Bankacılık Sektörü Yeniden Yapılandırma Programı” kapsamında, meydana gelecek olumsuzluklara dayanıklı ve rekabetçi bir bankacılık sistemine geçiş hedeflenmiştir.

4.1.1. 2001 Krizi Sonrası Türk Bankacılığındaki Yeniden Yapılandırma 2001 yılında yayınlanan “Bankacılık Sektörü Yeniden Yapılandırma Programı” sonrasında bankacılık sektöründe köklü değişikliklere gidilmiştir. Bu yapılandırma programının ana unsurları şunlardır:

74

 TMSF’ye devrolan bankaların sorunlarının çözülmesi,

 Kamu bankalarının bir istikrarsızlık nedeni olmaktan çıkarmak ve finansal açıdan yeniden yapılandırması,

 Krizden olumsuz yönde etkilenen özel bankaların sağlıklı bir yapıya kavuşması,

 Bankacılık sektörü içinde ki denetim mekanizmasının güçlendirilmesidir.

Yeniden yapılandırma sonrasında, kamu bankalarının görev zararları tasfiye edilmiştir. Böylece, kamu bankalarının görev zararları ve bu zararlara tahakkuk etmiş faiz tutarlarının tümü tasfiye edilerek kamu bankalarının bilançolarının küçültülmesi ve etkin bir biçimde çalışması yönünde önemli bir adım atılmıştır (BDDK, 2001:13).

2 Mayıs 2001’de kamu bankalarının görev zararları tümüyle sıfırlanmıştır. Kamu bankalarının sermayelerini arttırabilmek amacıyla, ek kaynak aktarımı yapılmıştır. Bu sayede kamu bankalarının sermaye yapıları güçlendirilmiştir. Kamu bankalarının çalışma yapılarında değişikliklere gidilmiştir. Gereksiz görülen şubeler kapatılıp, personel azaltma yoluna gidilmiştir. Kamu bankalarının BDDK tarafından yapılan düzenlemelerin tümüne uyulması sağlanacaktır.

Kriz sonrasında TMSF’nin el koyduğu bankaların sayısı 18 adettir. Yeniden yapılandırma sonrasında fon tarafından el konulan bankalar için de, gecelik borçlanma ihtiyaçlarının giderilmesi konusunda program uygulanmaktadır. TMSF bünyesinde bulunan bankalar için temel çözüm, devir, satış, birleşme ve ya tasfiye yoluyla bu bankaların fon bünyesinden çıkarılmasıdır. Fona bağlı bulunan bankaların finansal açıdan yapılandırma programları çerçevesinde, kısa vadeli yükümlülüklerin azaltılması ve bitirilmesi, bankaların açık pozisyonlarının kapatılması, mevduat ve repo faizlerinin piyasaya uygun duruma getirilmesi, bankaların satışı sonucunda mevduatlarında devredilmesi gibi düzenlemeler yapılmıştır. Ayrıca fona bağlı bankalarda operasyonel açıdan, ortak yönetim kurulu atanması, personel ve şube sayılarında azaltmalara gidilmesi, bankaların bilançolarında bulunan menkul ve gayrimenkullerin satışına ilişkin düzenlemelere gidilmiştir.

Yaşanan krizlerden sonra kârlılıkları düşen özel bankaları daha sağlıklı bir yapıya kavuşması amacıyla yeniden yapılandırma programında çeşitli kararlar

75

alınmıştır. Özel bankalara yönelik program kapsamında bu bankaların sermaye yapılarının güçlendirilmesi, yabancı para açık pozisyonların daraltılması, sorunlu kredilerin çözümlenmesi ve iç kontrol ve risk yönetim sistemlerinin geliştirilmesi konusunda kararlar alınmıştır (BDDK, 2001: 22). Bankalar kanununda 4672 sayılı karar kapsamında yapılan değişiklikler, aşağıdaki maddeleri kapsamaktadır (TBB, 2001:7-12):

 Yeni banka kuruluşlarında ya da yabancı bir bankanın yeni bir şube açılışında asgari sermaye miktarı 20 milyar TL’ye yükseltilmiştir.

 Kredi ve iştirakte sınırlar değiştirilmiş, kredi ile öz kaynak arasındaki ilişki ortadan kaldırılmıştır.

 Pay sahipliği ve devirdeki oranlar değiştirilmiş ve pay devirleri kurulun iznine bırakılmıştır.

 Banka yöneticilerinin ve ortaklarının olumsuz bir durum karşısındaki sorumlulukları artmıştır.

 İdari ve adli cezalar yeniden düzenlenmiştir.

 Özel finans kurumlarının faaliyetlerinde her türlü düzenleme yapma yetkisi BDDK’ya verilmiştir.

 Karşılıklara kredi geri dönüşü ve teminatların özelliklerine göre beş ayrı sınıflandırma getirilmiştir.

 Bankaların yabancı para net genel pozisyonu oranı en fazla yüzde 20 olarak belirlenmiştir.

 Sermaye yeterliliğinin ölçülmesi konusunda yeni düzenlemeler yapılmıştır.

 Bankaların ana ortaklık niteliğine sahip olanlar için konsolide mali tablonun düzenlenmesi yükümlülüğü getirilmiştir.

 Risk yönetimi ve iç denetim sisteminin oluşturulmasına yönelik düzenlemeler yapılmıştır.

Yeniden yapılandırma sürecinde, diğer bankaların dışında Merkez Bankası ile ilgili kararlarda alınmıştır. 2001 yılında yapılan düzenlemeye göre, siyasi iktidar Merkez Bankası’na etkide bulunacak davranışlar yapamayacaklardır. Düzenleme yapılan kanunun 1. maddesine göre, Merkez Bankasının görev ve fonksiyon yapısı değiştirilmiştir. Bu maddede araç bağımsızlığına vurgu yapılmış ve devletin genel

76

politikaları ile çelişmemek kaydıyla, para politikasının yürütülmesinde hükümetten bağımsız hareket edebilme yetkisi verilmiştir (Akçay, 2009: 241). Merkez Bankası ile ilgili yapılan bu yasal düzenleme, Türkiye’deki makroekonomik politikaların yöntemini değiştirecek yeni bir gelişme ya da Türkiye’nin tarihsel koşulları çerçevesinde bir devrim olarak değerlendirilebilir Akçay, 2009: 231).

Türk bankacılık sektöründe yeniden yapılandırma programının uygulanması sektör açısında olumlu gelişmelere sebebiyet vermiştir. Yapılan düzenlemelerin sonucunda aşağıdaki sonuçlara ulaşılmıştır (Pazarbaşıoğlu, 2003: 17- 18):

 Sektördeki finansal risk yönetilebilir bir düzeye inmiştir.

 Yapılan denetimlerin artması sonucunda şeffaflık artmıştır.

 Bankaların karlılık oranlarında yükselme meydana gelmiştir.

 Sektördeki sermaye yeterliliği arttırılarak, bankaların sermaye yapıları güçlendirilmiştir.

 Bankacılık sistemindeki kırılgan yapı ortadan kaldırılmıştır.

 Kamu bankalarının finansal sistemi olumsuz yönde etkilemesi ortadan kaldırılmıştır.

 Konsolidasyon sürecine girilmiş, devir ve birleşmeler teşvik edilmiştir.

Yeniden yapılandırma sonucu, Türk bankacılık sektörünün yapısı kuvvetlendirilmiş ve sürdürülebilir bir büyüme trendine girmesi sağlanmıştır. Bu dönemde bankacılık sektöründe teknolojik açıdan da önemli gelişmeler meydana gelmiştir. Şubesiz bankacılık hızla artmış, online bankacılık gelişmiştir.

4.1.2. 5411 Sayılı Bankacılık Kanunu Kapsamında Yapılan Değişiklikler 1 Kasım 2005 yılında resmi gazetede yayınlanan yeni bankacılık kanunu ile beraber bankacılık sisteminde önemli değişiklikler meydana gelmiştir. Yeniden yapılandırma sürecinden sonra, sektörün denetimle ilgili düzenlemelerin devamı ve uluslararası uygulamalara ayak uydurması amacıyla yeni bankacılık kanunu çıkarılmıştır.

77

5411 sayılı bankacılık kanunun temel amacı, finansal piyasalarda güven ve istikrarın sağlanması, kredi sisteminin etkin bir şekilde işlemesi, tasarruf sahiplerinin hak ve menfaatlerinin korunmasına ilişkin esasları düzenlemektir (5411 Sayılı Bankacılık Kanunu, m.1). Bankacılık kanuna göre, Türkiye’de kurulu mevduat bankaları, katılım bankaları, kalkınma ve yatırım bankaları, yurt dışında kurulu bu nitelikteki kuruluşların Türkiye’deki şubeleri, finansal holding şirketleri, Türkiye Bankalar Birliği, Türkiye Katılım Bankaları Birliği, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK), Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) ve bunların faaliyetleri bu kanun hükümlerine tâbidir (5411 Sayılı Bankacılık Kanunu, m.2).

5411 sayılı bankacılık kanunu sonrasında gerçekleşen düzenlemelerin başlıcaları şunlardır (BDDK, 2006: 38-39):

 Bankaların kurumsal yapılarını geliştirmek amacıyla, stratejik yönetim biçiminin uygulanması,

 Sistemdeki şeffaflığın ve hesap verilebilirliğin arttırılması,

 Denetim anlayışının daha çok risk odaklı olması ve bilgi sistemleri denetimi sayesinde Kurumun denetim kapasitesinin arttırılması,

 Kurum çalışanlarının nitelik ve nicelik bakımından daha iyi seviyelere getirilmesi,

 Düzenleme, denetim ve uygulama taraflarının daha etkin bir işbirliği içinde olması,

 Banka ortaklarının ve yöneticilerinin gerekli dürüstlük ve yeterliliğe sahip olmasını sağlayacak koşulların ayrıntılı belirtilmesi,

 Banka kartı ve kredi kartı hakkında düzenlemelerin yapılması,

 Operasyonel riskin sermaye yeterlilik hesabına dâhil edilerek, %12 belirlenen sermaye yeterlilik rasyosuna işlerlik kazandırılması,

 Finansal raporlamanın uluslararası standartlara getirilerek piyasa disiplini arttırıcı düzenlemelerin yapılması,

 Finansal istikrarın güçlendirilmesi,

 Tüketici haklarına gözetilmesi kapsamında düzenlemelerin yapılması,

 Kredi karşılık oranlarının arttırılması ile sektörün aktif kalitesinin arttırılması,

78

4.1.3. Küresel Kriz Öncesi Bankacılık Sektörü Temel Göstergeleri

Benzer Belgeler