• Sonuç bulunamadı

Bir maddenin üzerine düşen ışığı kısmen veya tamamen absorplaması (tutması) ya da tümünü yansıtması sonucu oluşan görüntü ayrıcalığıdır.

Gün ışığı farklı dalga boylarında ışık içerir. Farklı dalga boylu ışıkların renkleri de farklı olur. Bir cisim üzerine düşen farklı dalga boylu ışınlardan birini veya birkaçını yansıttığında, yansıtılan ışığa karşılık gelen renk ya da yansıttığı ışınların dalga boylarının ortalamasına karşılık gelen renk algılanarak cisimler renkli görülür. İnsanların farklı etkilendiği renkler spektroskopi ile tayflara ayrılarak fiziksel olarak ölçülür.

Görünür ışık 400- 750 nm (4000 - 7000 A0) dalga boyundadır. 7000 Ao üzerindeki ışınlara kızılötesi (IR); 4000 A0 altındaki ışınlar morötesi (UV) ışınlar adı verilir. Başka cisimleri, özellikle dokuma endüstrisi ürünlerini ve çeşitli lifleri renklendirmede kullanılan maddelere boyar maddeler adı verilir. Her renkli madde boyarmadde değildir. Bir maddenin boyar madde olabilmesi için yapısında renk oluşturan kromofor ile rengi koyulaştıran ve boyamada yardımcı olan auksokrom gruplarının bulunması gerekir. Bir boyar maddede aranan diğer özellikler ise dokuma ve liflere kolayca uygulanabilmesi, boyama işleminden sonra uçmaması, suya, kimyasal maddelere ve ışığa karşı dayanıklı olmasıdır ve kolayca uygulanabilir olması gibi özellikler aranır.

2.14.2 Renk Bilgisi

Işığın cisimlere çarptıktan sonra gözümüzde bıraktığı etkiye renk denir. Işık bir cisme çarptığında cisim ışığın içindeki 7 renkten birisini emer diğerlerini yansıtır. Biz cismi yansıttığı renkte görürüz. Bu yüzden siyah ve beyaz renk olarak kabul edilmez; siyah 7 rengin hepsini emer beyaz ise hepsini yansıtır. Renklerin koyuluk açıklıkları (Valör) da ışıkla ilgilidir. Bu 7 renk; Sarı, kırmızı, turuncu, mavi, yeşil, mor, lacivert. Renk ışık enerjisi kapsayan fiziksel bir optik görüntüye, insan gözünün yanıtı olarak tanımlanır. Rengin gözlenebilmesi için ışığa gereksinim vardır ve ışık, belli dalga boyu ve frekanstaki elektromanyetik dalgadır. Bir maddeye çarpan ışınların hepsi hiçbir değişiklik olmadan refleksiyona (yansımaya) uğrarsa bu madde beyaz, hepsi absorbe (emilme) edilirse bu madde siyah olarak görünür. Rengi bir cismin veya ışık kaynağının gözümüzde sebep olduğu etki olarak tanımladığımızda, rengin tamamen fiziksel alanda oluşturulabilmesi için üç faktöre ihtiyaç olduğu görülür. Bunlar:

Işık kaynağı (doğal ve yapay ışık), ışık kaynağının aydınlattığı bir cisim, rengi algılayacak olan göz ve beyindir. Renk doğal ve yapay ışıktan oluşur. Işıksız yerde renk var olamaz. Karanlıkta renkleri ayırmak olanaksızdır. Güneşten gelen ışınlar, ayrı hızlarda titreşerek değişik dalgalar oluşturur. Rengin zihinde oluşturduğu hisler, ışığın değişik dalga boylarının etkisinden başka bir şey değildir. Beyaz ışık bir prizmadan geçtiği esnada, ışık kırılır ve gökkuşağının renklerine ayrılır. Bu ışık bir cisimle karşılaştığında, bir bölümü cismin üstüne yansır. Bizim nesnenin rengi olarak algıladığımız şey de işte bu yansımadır. Prizmadan geçirilen ışık demetinin, değişik

açılarla kırılarak beyaz perde üzerine düşürülmesi sonucu değişik renklerden oluşan renk dizisi “TAYF ya da SPEKTRUM” olarak adlandırılır. Tayf içindeki renkler, fiziki olarak tekrar birleştirildiğinde beyaz ışığı verir ( Aydın, S., Öztürk).

2.14.2.1. Renklerin Elde Edilmesi

2.14.2.1.1 Ana Renkler (1. Derece Renkler - Birincil Renkler)

Renk çemberinin ortasında yer alan ve diğer renklerle elde edilmesi olanaksız olan üç ana renk yani sarı, kırmızı ve mavi 1. derece renkleri oluşturur. Üç ana rengin İkili ya da üçlü olarak farklı miktarlarda karışımları ile sınırsız sayıda ve tonda renk türetilebilir. Üç ana rengin eşit miktarlardaki karışımı ile de “gri” elde edilir. Bu kirli beyazdır.

2.14.2.1.2 A ra Renkler (2. Derece - İkincil Renkler)

Ana renklerden herhangi ikisinin karıştırılmasıyla elde edilen renklerdir. Örneğin; kırmızı ve sarıdan turuncu, mavi ve sarıdan yeşil, mavi ve kırmızıdan mor elde edilmesi.

2.14.2.1.3 Üçüncü Derece Renkler

Kahverengi, zeytuni, koyu gri, haki, denizci mavi, koyu yeşil, gri ve siyahlar gibi, üç ana birincil rengin ya da siyah veya gri ile bir ya da daha fazla ikincil rengin karışımları sonucu elde edilen renklerdir.

İngiliz fizikçi Isaac Newton (1642 - 1727) 1670'de güneş ışığını elmas bir prizmadan geçirerek, renkleri ayırmayı başarmıştır. Bir odayı kararttıktan sonra güneş ışığının ince bir delikten odaya girmesini sağlamış, bu ışığın önüne bir prizma koyarak parçalanış halini, tıpkı gökkuşağında olduğu gibi yedi rengi yukarıdan aşağıya doğru bir perdeye aksettirmeyi sağlamıştır. Güneş ışığını meydana getiren yedi rengin (renk tayfının) görkemi, gizemi bugün üzerinde birçok incelemeler yapılan son derece olumlu sonuçlar alınan çalışmaları ve araştırmaları beraberinde getirmiş, Renk Bilimi’ni bir bilim dalı olarak ortaya koymuştur.

Newton’dan sonra, Chevreul, Helmhotz, Young gibi fizikçiler ve de kimyagerler bu proje üzerine yoğunlaşarak çalışmalarını hızlandırmışlardır. Newton beyaz perde üzerindeki renklerin bir sıra teşkil etmesine Spektrum Solaers (Güneş Tayfı) adını verdi.

Spektrumun zaman zaman değişen, güneşin hararet derecesine göre renklenen renk tayfında aşağıdaki renkleri görürüz ve bütün renkler beyaz ışıktan doğar ( Yurdun, T. 2009).

4 9 0 n m

2.14.3 CIELAB Renk Evreni

Uluslararası Aydınlatma Komitesi CIE’ nin görevi, boya, mürekkep gibi malzeme üreticileri için renk komünikasyon standartlarının tekrarlanabilir bir sistemini oluşturmaktır. Bunu, insan gözünü temel alarak oluşturduğu renk evren modelleri ile yapmaktadır. Renk eşleşmesi için evrensel bir şablon sağlamak bu standartların en önemli fonksiyonudur. Bu şablonun kaynağı ise standart gözlemci ve XYZ renk uzayı olarak belirlenmekle beraber, XYZ uzayının balanssız doğası, xyY kromatisite diyagramında da gösterildiği gibi bu standartların kolayca elde edilmesini zorlaştırmıştır.

L*a*b* renk modeli, dikey sarı-mavi ve yeşil-kırmızı eksenlerine dayanan dörtgensel koordinatlar kullanır. CIE, CIE L*a*b* ve CIE L*u*v* olarak adlandırılan daha muntazam renk ölçütleri geliştirmiştir. L*a*b* renk uzayının iyi dengelenmiş yapısı, bir rengin aynı zamanda hem yeşil hem kırmızı veya hem mavi hem sarı olamayacağı teorisine dayanmaktadır. Bunun sonucunda, kırmızı/yeşil ve sarı/mavi sıfatlarını tarif etmek için basit değerler kullanılabilir. CIE L*a*b*’da; L* lightness’ ı,

a* kırmızı/yeşil, b* sarı/mavi değerini gösterir. Bu renk uzayı, Hue Saturation Lightless (HSL) gibi üç boyutlu renk uzaylarını anımsatmaktadır.

Günümüzde en çok kullanılan ve temel alınan renk evreni CIE LAB evrendir. Masa üstü yayıncılıkta bilgisayarlar ve programlar Lab sistemini temel alırlar. Renk Yönetim Sisteminde de temel renk evreni CIE Lab’ dır. (ICC Profile Format Specification, Version ICC.1:1998-09)

2.14.3.1 CIELAB - AE tolerans metodu

CIELAB hesaplamaları L*a*b* renk uzayına dayanır. CIELAB’ı kullanarak standart rengin yeri, ölçüm datasıyla, L*a*b* renk uzayında kesin olarak belirlenir. Daha sonra bu rengin etrafında teorik bir tolerans küresi çizilir. Bu küre standart renkle örnekler arasındaki kabul edilebilir değişiklik miktarını gösterir. Ölçüm verisi kürenin içinde kalan örnekler kabul edilebilirken dışına düşen renkler kabul edilemez.

Tolerans küresinin büyüklüğü müşterinin kabul edilebilir renk farklılığı ölçüsüyle belirlenir. Bunlar AE (hata payı) birimleriyle gösterilir. Reprodüksiyon endüstrisinde tipik bir müşteri toleransı genellikle 1 ve 6 AE arasındadır. Bu, tolerans kutusunun dışında olan örneklerin standarttan 6 AE birimden daha fazla uzakta olması anlamını taşır. 1 AE birimden az olan toleranslar genellikle mevcut metotlarla elde edilemez toleranslardır. 2-4 AE birime kadar uzaklığı olan örnekler genellikle çoğu gözlemci tarafından standart renkten ayırt edilemezler (Addison Wesley, 1998, 355­ 359).

AE= [(Aa*)+(Ab*)+(AL*)]1/2 [7]. (1) olup, burada ;

Al : açıklık-koyuluk farkı, Aa : kırmızılık ve yeşillik farkı, Ab : ise sarılık ve mavilik farkı.

2.15 Kullanılan M ordan ve Sarıkız O tuna Ait Özellikler

Benzer Belgeler