• Sonuç bulunamadı

Belirli bir piyasa yapısı içerisinde tüketiciler, en kaliteli ürünü en düşük fiyattan satın almayı arzu ederler. Üreticiler ise, tüketicilerin beğenisine sunacakları ürünü, en düşük maliyetle üretip, ilgili üründen maksimum kazanç elde etmek isterler. Đktisadi birimlerin sahip olduğu bu istekler, piyasada oluşabilecek aksaklıklar nedeniyle her zaman geçerlilik kazanamayabilir. Bu bağlamda rekabet, iktisadi karar birimlerinin beklentilerinin karşılanmasında ideal bir ortamın sağlanması için söz konusu olabilecek piyasa mekanizmasının önemli bir itici gücüdür.

Rekabetin meydana gelmesi ve söz konusu olduğu ekonomik alan farklılıklar gösterse de temel amaç, rekabet sürecine katılan iktisadi karar birimlerinin çıkarlarını maksimize etmektir. Rekabet sürecine dahil olan iktisadi birim firma ise rekabet sürecinden beklentisi, üretimini ve kazancını maksimize etmek; tüketici ise, tüketimini maksimize ederek elde edebileceği en yüksek faydayı sağlamak; ülke ise, diğer ülkelerin sahip olduğu kaynaklardan daha fazlasına sahip olmak ve böylelikle küresel çapta söz sahibi olabilmektir (Uysal, 2000: 5).

Bu bilgiler ışığında rekabet konusu, Đktisat biliminin var olduğu günden bugüne kadar birçok iktisatçı tarafından araştırılmış; ancak rekabet kavramı üzerine ortak bir ifadeleştirme yapılamamıştır. Adam Smith gibi birçok klasik iktisatçı için rekabet kavramı o kadar belirgindir ki, onun mantıksal kökeni araştırılmamış ve analiz edilmemiştir. Klasik iktisat teorisi çerçevesinde dinamik bir süreç olarak ele alınan rekabet kavramı, zaman içerisinde revizyona uğramış ve Neo-Klasik iktisatçılar tarafından tam rekabet piyasası ekseninde statik bir denge durumunu ifade eder hale getirilmiştir (Tokatlıoğlu, 1999: 5). Bununla birlikte Schumpeter ve

35 Avusturya Đktisat Okulu’na tabi iktisatçılar da rekabetin farklı açılımlarına değinerek rekabet kavramını farklı şekillerde ifade etmişlerdir.

Đktisat biliminin kurucusu olarak bilinen Adam Smith’e göre rekabet, kendi çıkarlarını maksimize etmeye çalışan bireylerin anarşi veya kaos yerine ekonomik açıdan daha optimal, sosyal açıdan daha adil ve arzu edilebilir piyasa sonuçlarına ulaşmalarını sağlayan karar verme ve eyleme geçme özgürlüğünü korumada vazgeçilmez bir önkoşuldur (Lachmann, 1999: 3). Diğer taraftan Smith, rekabeti arz ve talebi denge fiyatına doğru ulaştıran dinamik bir süreç olarak ele almıştır (Vickers, 1995: 5). Bu anlayışa göre, daha düşük fiyattan daha fazla ürün satma yarışı talebin belirli ölçüde artmasına ve artan talebin karşılanması için de arzın artmasına ortam hazırlayacaktır. Böylece piyasada mevcut denge değişecek ve yeni bir dengeye doğru yönelim söz konusu olacaktır (Tokatlıoğlu, 1999: 10).

Klasik Đktisatçılar tarafından dengeye ulaşmak için dinamik bir süreç olarak ele alınan rekabet kavramı, Neo-Klasik Đktisat teorisinde piyasa yapısı olarak ele alınmıştır (Erkan, 1987: 136). Rekabetin Klasik iktisattaki fiyatı belirleme işlevi, Neo-Klasik iktisatta kaybolmuştur. Neo-Klasik Đktisat teorisinde firmaların piyasa fiyatını etkileyememeleri yanında piyasada oluşan fiyatı veri olarak kabul etmeleri, Neo-Klasik tam rekabet piyasasında kuramsal açıdan rekabetin olmadığını gösterebilmektedir. Bu anlamda tam rekabet piyasasına ait varsayımların söz konusu olduğu bir piyasada fiyat tek olduğu için fiyat rekabetinden, ürünler homojen olduğundan kalite rekabetinden ve simetrik bilgi söz konusu olduğu için reklam rekabetinden bahsedilemez (Aktaş: Çetintaş, 2000: 25).

Đktisat teorileri ekseninde farklı şekillerde ele alınan rekabet kavramı günlük hayatta da sıkça kullanılan bir kavramdır. Günlük hayatta rekabet, belirli bir fayda sağlayabilmek amacıyla başkalarını geride bırakmaya çalışmak veya benzer konumda bulunan bireyler karşısında üstünlük kazanabilmek için yarışmak şeklinde tanımlanabilir (Aktan ve Vural, 2004b: 13).

Đktisadi anlamda genel bir tanımlama yapılacak olursa rekabet, nispeten adil bir yarışma ortamında birden fazla katılımcının yarışma kurallarına bağlı kalmak kaydıyla eşanlı veya ardışık olarak istenilen bir konumu elde etmek veya sınırlandırılmış bir hedefi gerçekleştirmek için aralarında girdikleri yarıştır (Çoban: Ott, 1985: 320). Yapılan bu temel tanım çerçevesinde rekabet; yarışma şeklinin

36 (ticaret, ihale, vs.), yarışma araçlarının (fiyat, kalite, reklam, yenilik, vs.) ve yarışma amaçlarının (piyasaya girişi engelleme, yüksek kâr sağlama, vs.) her türlüsünü içermektedir (Emek, 2009: 42).

Yapılan tanımda belirli bir piyasa yapısı içerisinde rekabetten söz edilebilmesi için gerekli olan koşullar da ortaya konulmuştur. Temelde rekabet bir yarıştır ve tek girişimcinin olduğu bir ortamda yarıştan söz edilemeyeceği için rekabet sürecinde en az iki girişimcinin olması gerekmektedir. Rekabet ortamında piyasa aktörlerinin verimli sonuçlar alabilmesi için, kamunun veya piyasadaki diğer aktörlerin taraflardan birinin lehine sonuçlanabilecek faaliyetlerde bulunmaması yani adil bir ortamın sağlanması söz konusu olmalıdır. Diğer taraftan rakiplerin rekabet süreci sonunda elde etmek istedikleri bir hedeflerinin olması da rekabet için gerekli bir koşuldur.

Rekabet; yönlendirme, kaynak dağılımı, yenilik ve teknolojik gelişme, uyum, gelir dağılımı ve kontrol fonksiyonlarına sahiptir. Yönlendirme fonksiyonu ile tüketici ihtiyaçlarına ve tercihlerine uygun mal ve hizmetlerin üretimi gerçekleştirilebilmekte; kaynak dağılımı ile üretim faktörlerinin en etkin üretim sürecinde kullanılması sağlanabilmekte; yenilik ve teknolojik gelişme fonksiyonu ile maliyetleri düşürücü üretim yöntemleri kullanılabilmekte ve piyasaya yeni ürünler sunulabilmekte; uyum fonksiyonu ile, ekonomik dalgalanma dönemlerinde üretim programları ve kapasitelerinin uyumlaştırılması sağlanabilmekte; gelir dağılımı fonksiyonu ile, haksız kazancın önüne geçilebilmekte; kontrol fonksiyonu ile de çeşitli nedenlerle iktisadi karar birimlerinde oluşacak ekonomik gücün kontrolü sağlanabilmektedir. Đlgili fonksiyonları yerine getiren rekabet, etkin, fonksiyonel veya başarı rekabet şeklinde nitelendirilebilmektedir (Erkan, 1987: 126).

Benzer Belgeler