• Sonuç bulunamadı

Rekabet gücü kavramının ne anlama geldiği konusunda literatürde bir tanım birliğinin olduğunu söylemek oldukça zordur. Rekabet gücü basit bir şekilde, dünya kalitesinde mal üretip, dünya için geçerli fiyatlar üzerinden, dünya pazarlarında satabilme yeteneği şeklinde de tanımlanabilir. Rekabet gücü, bir ekonomide büyüme ve istihdam artışı sağlamanın, yaşam düzeylerini yükseltmenin ön koşulu haline gelmiştir. Öyle ki, rekabet gücünün yükselmesiyle, bir yandan yurtiçi piyasada satılacak ve ihraç edilecek malların üretimi ve dolayısıyla istihdam seviyesi artarken, bir yandan da kârlılık ve

dolayısıyla yatırımlar artmaktadır. Rekabet gücünün düşmesi ise bu etkilerin tam tersini meydana getirmektedir (Töre, 1996).

Rekabet gücü, işletmelerin, fiyat ve fiyat dışı nitelikler itibariyle rakiplerine kıyasla daha cazip olacak şekilde, mal ve hizmetleri dizayn etme, üretme ve pazarlama yetenekleridir (Türüner, 1993).

Rekabetçi Politika Konseyi (Competitiveness Policy Council)’ne göre ise rekabet gücü yurtiçi piyasalarda gelirleri arttırırken aynı zamanda, uluslararası piyasalara mal satabilme yeteneği olarak tanımlanmaktadır (Aiginger, 1998).

Rekabet gücü, firmaların, endüstrinin, bölgenin, ülkenin ya da birliklerin (AB, NAFTA vs. gibi) uluslararası rekabette nispi olarak daha yüksek gelir ve istihdam seviyesindeki üretim gücüdür. Diğer bir ifade ile bir ülkenin ürettiği mallarda diğer ülkelerin malları ile fiyat, kalite, tasarım, güvenilirlik ve zamanında teslim gibi unsurlarda yarışabilir düzeyde olması demektir. Rekabet gücü, göreli olarak bir sektörün diğer ülkelerin aynı sektörlerine göre daha yüksek gelir ve istihdam yaratma gücü olarak tanımlanabilir. Göreli bir ölçüt olan rekabet gücü, sektörlerin veya ülkelerin birbirine göre mevcut durumlarını ortaya koymaya yarar. Rekabet üstünlüğü yaratan sebepleri ortaya koymaktan ziyade, sonuçta oluşan rekabet gücünü ölçmeyi sağlar (Demir, 2001).

Rekabet gücü kavramı, çalışılmak istenen alana göre firma, endüstri veya ülke düzeyinde farklılık göstermektedir. Bu çerçevede ele alınan her düzeyde rekabet gücü ile ilgili olarak farklı bir tanımlama yapılmaktadır. Bazı çalışmalarda ise rekabet gücüne mikro ve makro açıdan bakılarak farklı tanımlamalar yapılmaktadır. Rekabet gücü kavramı, firma, endüstri, küme ve uluslararası düzeyde ele alınarak tanımlanabilir.

Firma düzeyinde rekabet gücü; firma açısından rekabet gücüne ilişkin farklı tanımlamalar yapılmaktadır. Bu tanımlamalardan birine göre rekabet gücü, firmanın piyasada varlığını sürdürme ve kâr, fiyat ve getiri oranı veya ürünlerinin kalitesi açısından arzu edilen sonuçlar elde edebilme yeteneği; mevcut piyasa olanaklarından yararlanabilme ve yeni piyasalar yaratabilme kapasitesine sahip olmasıdır (Bakımlı, 2005).

Endüstri düzeyinde rekabet gücü; bir endüstrinin rakiplerine eşit ya da daha üst düzeyde verimlilik düzeyine ulaşması, bu düzeyi sürdürme yeteneği ya da rakiplerine kıyasla eşit ya da daha düşük maliyette ürün üretme veya satma yeteneğidir. Diğer bir deyişle endüstri düzeyinde rekabet gücü, bir sanayinin rakiplerine eşit ya da daha üst düzeyde bir verimlilik düzeyinde, uluslararası piyasanın gereklerine uygun mal ve hizmet üretebilme ve daha düşük maliyetlerle uluslararası piyasaların standart ve taleplerine uygun mal ve hizmetleri üretebilmesini sağlayan icat ve yenilikleri gerçekleştirme yeteneğidir (Aktan ve Vural, 2004).

Küme düzeyinde rekabet gücü; sektör bazında küme oluşturularak bölgesel rekabet gücünün incelenmesi karşımıza küme düzeyinde rekabet gücü kavramını ortaya çıkarmaktadır. Schmitz kümeleri, ekonomik faaliyetlerin coğrafi ve sektörel yoğunlaşması olarak tanımlamaktadır. Porter’a göre “kümeler, birbiri ile bağlantılı şirketler, uzmanlaşmış tedarikçiler, hizmet sağlayıcıları, ilgili endüstrideki firmalar ve bunlarla ilgili kurumlardan (üniversiteler, standart enstitüleri, ticaret birlikleri gibi) oluşan coğrafi yoğunlaşmalardır”. Kümelerde yaşanan verimlilik artışları aşamalar halinde rekabet gücünü yaratır ve geliştirir. Firmalar arasında ileri, geri ve yatay bağlantılarla bölgesel düzeydeki rekabet gücü bölge içinde yaygınlık kazanır (Ayaş, 2002).

Ulusal düzeyde rekabet gücü, ülkelerin firmalarının ve endüstrilerinin uluslararası alanda rekabet gücü üstünlüğü elde edebilmeleri için gereken fiyat içi ve fiyat dışı gibi çevresel koşullara en iyi biçimde sahip olabilmesidir. Rekabet gücünü belirleyen faktörler, kur avantajı, dış ticaret performansı, dış ticaret haddi ve altyapı yeterliliği olarak nitelendirilmektedir. Bir ülkenin uluslararası rekabet gücü düzeyini, döviz kurları, faiz oranları, kamu açıkları, işgücü maliyetleri, vergilendirme, doğal kaynaklar ve hükümet politikaları etkilemektedir (Carayannis ve Sagi, 2000). Literatürdeki başka bir tanımda uluslararası rekabet gücü; bilim adamlarınca uluslararası rekabet gücü iki bakış açısından hareketle tanımlanmıştır. Bunlar mikro (işletme ve endüstri) ve makro (ülke) bakış açısıdır. Mikro düzeyli yaklaşımda ülke içindeki işletmeler arasındaki rekabet ve bu rekabetin ulusal/uluslararası pazardaki etkileri incelenirken, makro yaklaşımda ülkenin uluslararası rekabetteki konumu üzerinde durulmuştur (Scoot ve Lodge, 1985).

AB tanımlamasında, uluslararası rekabet gücü ise, ekonominin yüksek ve gittikçe artan bir yaşam standardı ile sürdürülebilir yüksek bir istihdam seviyesi sağlama yetkinliğidir. AB’nin başka bir tanımlamasında ise uluslararası rekabet gücü verimlik artışı tarafından belirlenir. Uluslararası rekabet gücüne sahip (rekabetçi) bir ekonomi, yaşam standardında artışa yol açan yüksek ve sürdürülebilir verimlilik artışı sağlayan ekonomidir (DPT, 2009). Ulusal rekabet gücünün ölçülmesine ilişkin literatürde çeşitli kalitatif (nitel) ve kantitatif (nicel) yaklaşımlar, modeller ve değinilen teoriler de bulunmaktadır. Bu noktada kantitatif (nicel) yaklaşımlar ileriki bölümlerde daha detaylı açıklanacağından kalitatif (nitel) yaklaşımları burada kısaca özetlemek yerinde olacaktır.

Klasik kuramcılar, ulusal rekabet gücünün geliştirilmesinde ve değerlendirilmesinde rekabet gücünü belirleyicilerini daha çok ülkede bulunan doğal ve fiziki kaynaklarda görmektedirler. Dolayısıyla klasikler, emek ve sermayenin ulusların rekabet gücünü etkileyen en önemli faktörler olduğunu ileri sürmüşlerdir. Bu yaklaşım altında da çeşitli rekabet gücü yaklaşımları da vardır (Ahmadov, 2010 ).

Modern yaklaşımlara göre; ulusal rekabet gücü çağımızda uluslar için adeta hayati öneme sahip bulunmaktadır. Geçmişte daha çok firma düzeyinde düşünülen bu olgu, son dönemlerde gittikçe yoğunlaşan küreselleşme ve bölgeselleşme eğilimlerinin etkisiyle günümüzde ulusal ve uluslararası düzeyde önem kazanmıştır (Çivi ve Erol, 2008). Modern yaklaşımlar içerisinde farklı modeller bulunmaktadır. Bunlar içerisinde Michale Porter’in ulusal rekabet gücü modeli, TOWS (SWOT) Matrisi Strenghts (Avantajlar), Weaknesses (Dezavantajlar), Opportunities (Fırsatlar) ve Threats (Tehditler) Yöntemi, Dunning ve Rugman’ın Yaklaşımı, Krugmanın Ulusal Rekabet Gücü Yaklaşımı, Cho’nun Ulusal Rekabet Gücü Yaklaşımı, Ulusal rekabet gücüne ilişkin diğer modern yaklaşım ve teorier (Lundvall tarafından ortaya atılan yenilik sistemi, 3-P modeli; potansiyel, performans ve proses, Ortodoks yaklaşımı, Robert Reich tarafından geliştirilen bilgi temelli yaklaşımı ve ülkelerin ulusal rekabet gücünün değerlendirilmesinde diğer bir yaklaşım olan ve Finlandiya’da kentlere yönelik rekabet gücü çalışması yapan Huvari’ye ait rekabet gücü yaklaşımını sayabiliriz (Ahmedov, 2010).

3.1.4. Türkiye’de Uluslararası Rekabet Gücünü ve Özel Sektör Girişimciliğini