• Sonuç bulunamadı

1.2. Muhasebe Standartları ve Vergi Usul Kanunu Açısından Karda Ortaya Çıkan

1.2.5. Reeskont İşlemleri Açısından Farklılıklar

Genel olarak reeskont işlemi, vadesi gelmemiş senede bağlı olan alacak ve borçların, değerleme gününde gerçek değerlerinin bulunmasıyla işletmenin bilançosunda yapılan bir düzeltme işlemidir.

VUK’ a göre alacak ve borç senetleri kayıtlı değerleriyle değerlenir. Ancak değerleme gününde vadesi dolmadığı için alacak senetlerinde henüz hak kazanılmayan bir gelir ve borç senetlerinde ise henüz bir borç niteliği kazanmayan bir gider vardır. İşte reeskont işlemi henüz hak kazanılmayan gelirin, gelirler hesabından ve henüz bir borç niteliği kazanmayan giderin de giderler hesabından çıkarılması mantığına dayanır. VUK’ a göre reeskont işlemi zorunlu değildir. Ancak, alacak senetlerini reeskonta tabi tutan yükümlüler, borç senetlerini de mutlaka aynı işleme tabi tutmak zorundadırlar (Şişman, 2009: 93).

İşletmeler alacak ve borç senetlerinde reeskont işlemlerini kullanmamayı tercih etmeleri durumunda ticari kardan, mali kara geçerken gerekli düzeltmeleri yapmak zorundadır (Sevinç, 2003: 52).

Muhasebe Standartlarında reeskont uygulaması, VUK’ dan daha geniş bir şekilde ele alınmıştır. Vergi yasalarına göre reeskont uygulaması yıl sonunda yapılırken muhasebe standartlarına göre yıl içinde yapılabilmektedir. VUK, sadece senetli alacakların ve borçlarının reeskont yapılmasına izin verir. TMS ise kapsamında raporlama yapan şirketlerde ise, şirketin her türlü alacağı bir finansal varlık olduğundan bu alacakların tamamı reeskonta tabidir. TMS, iç iskonto yöntemi yerine etkin faiz yönteminin uygulanmasını zorunlu tutmaktadır.

İKİNCİ BÖLÜM

ULUSLARARASI MUHASEBE STANDARTLARINDA ERTELENMİŞ VERGİ KAVRAMI

2.1.Ertelenmiş Verginin Tanımı, Amacı, Kapsamı Ve Gelişimi

Birinci bölümde mali kâr ile ticari kâr arasında ortaya çıkan farklara yer verilmiştir. Bu bölümde Uluslararası Muhasebe Standardı 12’ nin çerçevesinde Ertelenmiş Vergi Kavramının tanımlanması, amacı, vergi ve muhasebe uygulamamızdaki yeri ortaya konmaya çalışılacaktır.

Gelir vergilerine ilişkin 12 Numaralı Türkiye Muhasebe Standardı, TMSK tarafından hazırlanmış ve 26122 sayılı Resmi Gazete' de yayınlanarak 31.12.2005 tarihinden sonra başlayan hesap dönemleri için geçerli olmak üzere yürürlüğe girmiştir.

TMS 12 Gelir Vergileri Standardı kurum kazancı üzerinden alınan vergilerin muhasebeleştirilmesini düzenler. İşletmeler bilançosunda yer alan varlık ve borçların defter değerleri kadar ileride varlıklar için fayda elde etme, borçlar için ise ödeme yapılmasını bekler. Standardın amacı, cari dönemde oluşan ve sonuçları işletmenin finansal tablolarına yansıyan işlemler veya diğer olayların vergisel sonuçlarının belirlenmesi ve bunların cari ve iler ki dönemlere ilişkin mali tablolara olan etkilerinin ortaya konması yönünde düzenleme yapmaktır (Selvitopu, 2010: 39).

Gelir vergilerinin muhasebeleştirilmesini düzenleme amacında olan bu standart şirketlerin ödeyecekleri cari dönem kurumlar vergisi ve ertelenmiş vergileri kapsamaktadır.

Bu Standart ayrıca kullanılmamış vergi kayıpları, finansal tablolarda gelir vergisi sunumu ve gelir vergisi ile ilgili bilgilerin açıklanması kaynaklanan ertelenmiş vergi varlıklarının tanınması ile ilgilenir (IAS 12, 2012: 1).

Ertelenmiş vergi, bir varlıktan fayda temin edilmesinin veya bir borcun ödenmesinin ileride gerçekleşeceği beklentisi nedeniyle bu varlığın veya borcun (yükümlülüğün) muhasebedeki kayıtlı değeri ile vergi değeri arasında oluşan geçici farklar üzerinden hesaplanan vergidir. Eğer defter değerleri tutarında ileride fayda elde edildiği veya borç ödendiğinde ödenecek vergiler, bu faydanın elde edilmesi veya borcun ödenmesinin vergisel etkisinin olmadığı duruma göre fazla veya az olacaksa; TMS-12 Gelir Vergileri Standardı bazı istisnai durumların dışında, işletmenin ertelenmiş vergi borcu veya ertelenmiş vergi alacağı muhasebeleştirmesini zorunlu kılmaktadır ( Tekşen, 2010: 2).

TMS 12 Gelir Vergileri Standardında tanımlanan ertelenmiş vergi kavramı, ; üzerinden vergi ödenen kar (zarar) ile muhasebe karı (zararı) arasındaki geçici farkın ve kullanılmamış ve gelecekte kullanılacak geçmiş yıl zararları ve vergi avantajlarının vergi oranı ile çarpılması sonucu elde edilen ve muhasebe karına (zararına) eklenerek veya bu kardan (zarardan) düşülerek dönem karının (zararının) belirlenmesinde dikkate alınan vergi giderini veya gelirini ifade etmektedir (Özdemir, 2015: 5).

TMS 12 standardı, Türk muhasebe literatürüne yeni kavramlar ilave etmekte ve yeni uygulamalar getirmektedir. Bunlar;

Muhasebe kârı; TMS 12’ye göre, vergi gideri öncesi dönem karını ifade eder. Bu kavram, ülkemizde kurumlar vergisine tabi işletmelerin kayıtlarında 690 Dönem Karı veya Zararı Hesabının bakiyesi olarak karşımıza çıkar. “ Ticari Kâr” kavramı ile aynıdır.

Vergiye tabi kâr; vergi karı ya da mali kar olarak ta bilinen bu kavram, vergi otoriteleri tarafından konulan kurallara göre, bir hesap dönemi için tespit edilen ve üzerinden vergi ödenen karı ifade eder.

Vergi gideri; dönem net karının belirlenmesinde dönem vergisi açısından dikkate alınan toplam tutarı ifade eder. Vergi karşılıkları olarak bilinen bu kavram, cari dönem için hesaplanan vergilerden ve ertelenmiş vergi açısından dikkate alınan toplam tutarı ifade eder.

Geçici farklar; Türk muhasebe literatürüne yeni giren bir kavram olan geçici

farklar, bir varlığın veya borcun mali tablolardaki defter değeri ile bunun vergi açısından taşıdıkları değerleri arasındaki farkları ifade eder. Geçici farklar,

“vergilendirilebilir geçici farklar” ve “indirilebilir geçici farklar” olarak ikiye

ayrılmaktadır.

Vergilendirilebilir geçici farklar, gelecek dönemlere ait bir faydalanma veya ödeme yapıldığında, o dönemlerin vergi matrahını artırıcı etki yaparlar.

İndirilebilir geçici farklar ise, gelecek dönemlere ait bir faydalanma veya ödeme yapıldığında, o dönemlerin vergi matrahından indirilebilir tutarlardır.

Zamanlama farkları; bazı geçici farklar gelir ve giderin bir dönemin muhasebe

karına dâhil edilmiş olmasına rağmen vergiye tabi karın hesabında farklı bir dönemde dikkate alınmış olmasından kaynaklanması durumunda ortaya çıkan farka zamanlama farkı adı verilir.

Ertelenmiş vergi borçları (yükümlülükleri); vergiye tabi geçici farklar

üzerinden gelecek dönemlerde ödenecek gelir vergilerini ifade eder.

Ertelenmiş vergi varlıkları (alacakları) ; İndirilebilir geçici farklar üzerinden

hesaplanan ve gelecek dönemlerde geri alınacak olan gelir vergisi tutarını ifade eder (Dinç, 2008: 28).

Vergiye esas değer; Bir varlığın vergiye esas değeri, işletmenin gelecekte söz

konusu varlığın defter değeri tutarında sağlayacağı vergiye tabi ekonomik yarardan vergisel açıdan gider olarak indirilebilecek olan tutarı ifade eder. Eğer ilerideki ekonomik faydalar vergiye tabi olmayacaksa, anılan varlığın vergiye esas değeri defter değerine eşittir (TMS12, mad. 7: 4).

Gelir vergilerinin muhasebeleştirilmesinde en önemli konu cari ve gelecek dönemlere ait vergisel sonuçların belirlenmesidir. Bir işletme, mali tabloda gözüken varlıkların, defter değeri kadar fayda sağlayacağını, borçların ise defter değeri kadar ödemeye sebep olacağını bekler. Eğer varlık defter değeri kadar fayda sağlamazsa ve mali tabloda gözüken borç defter değeri kadar ödemeye neden olmazsa, ortaya çıkan ertelenmiş vergi borcu ya da ertelenmiş vergi alacağının muhasebeleştirilmesi gerekir. Bu standardın asıl ilgi alanı, mali kar ile ticari kar arasında ortaya çıkan ve ertelenen vergi etkisi yaratan geçici farklardır (Dinç, 2008: 28).

Bu standart temelde,

 İşletmelerin yerli ve yabancı vergi mevzuatı çerçevesinde vergilendirilebilir kurum kazançları üzerinden hesaplanan vergiler,

 İştirak, bağlı ortaklık ve müşterek yönetime tabi teşebbüslerin kar dağıtımına bağlı olarak kaynakta kesinti yolu ile ödenen vergiler, hakkında uygulanır.

Buna göre, TMS 12 standardı, yalnızca kurumlar vergisine tabi bulunan anonim şirketler, limited şirketler, sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketler ve ortak dışı işlem yapan kooperatifler ile tüketim ve taşımacılık kooperatifleri için uygulanacaktır. Dolayısı ile tek şahıs işletmeleri ile kollektif ve adi şirketler hakkında, gelirin şahsiliği prensibine göre ödenecek gelir vergisinin şahsı ilgilendirmesi nedeniyle, bu standardın uygulanması söz konusu olmayacaktır (Kavak, 2008: 35).

Bu Standart, aynı zamanda, henüz kullanılmamış olan geçmiş yıl zararları nedeniyle oluşan ertelenmiş vergi varlıklarının veya kullanılmamış vergi avantajlarının muhasebeleştirilmesi, gelir vergilerinin finansal tablolarda sunumunu ve gelir vergileri ile ilgili bilgilerin açıklanması konularını da düzenlemektedir. (TMS 12, mad.1: 1)

Örneğin;Bir makinenin maliyet 100 TL’dir. Vergi açısından içinde bulunulan dönemde ve önceki dönemlerde ayrılan amortisman tutarı 30 TL’dir. Makinenin kalan maliyeti gelecek dönemlerde ya amortisman ayırmak suretiyle ya da satış sırasında kalan maliyet olarak düşülebilecektir. Bu makineyi kullanarak elde edilen gelir vergiye tabidir, satış sonucu oluşan kâr da vergiye tabidir. Satışın zararla sonuçlanmasında da zarar vergi açısından indirilebilir durumdadır. Hâlihazırda makinenin vergiye esas değeri 70 TL’dir (TMS 12, mad.7: 4)