• Sonuç bulunamadı

2. İKİNCİ BÖLÜM

2.1. Tüketim Teorileri

2.1.6. Rassal Yürüyüş Hipotezi (R Hall, 1970)

Rasyonel Beklentiler Hipotezi ilk kez 1961 yılında John Muth tarafından geliştirilmiştir. Rassal yürüyüş hipotezi, borsa fiyatlarının rastgele bir yürüyüşe göre geliştiğini yani borsada oluşan fiyat değişimlerinin rastgele olduğunu ve bu nedenle tahmin edilemeyeceğini belirten bir finansal teoridir. Etkin piyasalar hipotezi ile tutarlıdır (Wikipedia, 2020).

Rassal Yürüyüş Hipotezi kapsamındaki fiyat hareketleri, mevcut adımların geçmiş adımlardan bağımsız olacağını ve piyasaya her zaman girilen bu rastgele hareketler ışığında yatırımcılara aynı risk için aynı getirileri sağlayacak şekilde rastgele dağıtılacağını savunmaktadır. Rassal yürüyüş hipotezi aşağıdaki varsayımlara dayanmaktadır:

1. Piyasa, ticaret kısıtlamaları olmaksızın mükemmel ve ücretsizdir. 2. Pazar tüm bilgileri hızlı ve verimli bir şekilde alır.

3. Bilgiler ücretsiz ve maliyetsizdir ve aynı anda herkes tarafından kolayca erişilebilir.

4. Bilgi tarafsız ve doğrudur.

5. Piyasa oyuncuları bilgileri hızlı bir şekilde analiz edebilir ve bilgi alım ve satım sinyalleri ile piyasada emilir.

6. Talep ve arz baskıları fiyat değişimleri ile piyasada emilmektedir. Bu emilim hızlı bir şekilde ve piyasada rastgele fiyatlarda hızlı hareketlere yol açar (Aslaner, 2018).

35

Rassal Yürüyüş Hipotezi ise, Rasyonel Beklentiler Hipotezinin oluşturulmasının ardından 1970 yılında Robert Hall tarafından geliştirilmiştir. Rassal yürüyüş hipotezine göre, hisse senedi fiyatları tahmin edilemez. Bir piyasada hisse senetlerinin fiyatları talep ve arza göre belirlenmektedir. Bu sebeple geçmişte hisse senedi fiyatlarında oluşan değişimler incelenerek, gelecekteki fiyat hareketleri tahmin edilemez.

Kâr elde etmek isteyen bütün yatırımcıların ortak amacı finansal piyasalarda işlem gören menkul kıymetlerin gelecekte oluşabilecek fiyatlarını doğru tahmin etmektir. Ancak bu çoğunlukla mümkün olmamaktadır. Buna neden olan beş değişken bulunmaktadır. Birincisi; piyasaların temeli, fon akışı teorisi tarafından temsil edilen hisse senedi ve sermaye piyasalarının ortaya çıkmasına neden olan para akışıdır. Farklı bir açıdan bakıldığında, kamu tasarrufları mikro seviyedeki bir birey için para ve gelecekteki nakit akışlarına ilişkin taleplere yol açan yatırıma yönlendirilir. Bir bütün olarak ülke için tasarruflar, ekonomideki büyüme sürecine yardımcı olan yatırıma akmaktadır. Bu, Tasarruf - Yatırım Teorisi ile açıklanmaktadır. İkincisi; hisse satın almak veya satmak isteyen bir yatırımcı doğru kararlar alabilmek için, bir hissenin doğru ve adil değerini hesaplayabilmek zorundadır. Üçüncüsü; bir yatırımcı piyasa fiyatlarını ve bunların hisse senetlerinin içsel değeri etrafındaki hareketlerini belirleyen faktörleri doğru tahmin edebilmelidir. Dördüncüsü; bir yatırımcının yatırımların zamanlamasını doğru hesaplayabilmesi gerekmektedir yani ne zaman alım yapacağını ve ne zaman satım yapacağını bilmelidir. Son olarak; Bir yatırımcının portföy yönetimini doğru yapması gerekir. Çünkü doğru portföy yönetimi piyasaların yatırımla bağlantısını sağlamaktadır. Riskleri en aza indirmek ve getirileri en üst düzeye çıkarmak için uygun yatırımlar yapılmalı veyatırımcı tarafından etkin bir portföy geliştirilmelidir. Güvenlik değerlendirmesi ve risk getiri değerlendirmesi de yatırım süreciyle bağlantılıdır. Etkin bir portföy oluşturmak için hangi menkul kıymetlerin ne zaman satın alınacağını ve ne zaman satılacağını doğru tahmin edebilmek gerekir. Ancak gerçek uygulamada yatırımcıların eline geçen bilgi mükemmel değildir. Fiyatlar, tüm bu değişkenlerin yanı sıra bir dizi psikolojik ve duygusal etkenlere de bağlıdır. Bu nedenle yatırımcıların kar elde etmesi her zaman mümkün olmamaktadır.

Geleneksel finans teorisine göre, bir yatırımcının temel amacı maksimum fayda sağlamaktır. Bu amaç doğrultusunda, yatırımcılar daima rasyonel ve ön yargısız

36

davranışlar sergilemelidir. Etkin piyasalar hipotezi ise, özü itibari ile fiyat değişikliklerinin rassal yürüyüş hipotezi üzerinden hareket etmektedir.

Eugene Fama’nın buluşu olan Etkin piyasalar hipotezine (EPH) göre, Etkin olan bir piyasada, fiyatlar menkul kıymetlerin fiyatlarına o kadar hızlı olarak yansımaktadır ki, fiyatların nasıl değişeceğini öngörmek mümkün olmamaktadır. Böylece, bir yatırımcı ne yaparsa yapsın, normalin üstünde bir getiri elde etmesi mümkün olmamaktadır.

Fama Etkin piyasalar hipotezinde 3 tür piyasa etkinliğinden bahsetmiştir. Bunlar (FAMA, 1970, s. 383):

1. Menkul kıymetin geçmişine ilişkin tüm bilgilerin fiyata yansımış olduğu zayıf formda piyasa etkinliği,

2. Halka açık tüm bilginin menkul kıymet fiyatlarına yansımış olduğu yarı güçlü formda piyasa etkinliği,

3. Sadece halka açık bilgilerin değil aynı zamanda şirket içi bilgilerin de menkul kıymet fiyatlarına yansımış olduğu güçlü formda piyasa etkinliği.

2.1.6.1. Zayıf Formda Etkin Piyasalar

Zayıf formda etkinlik bir finansal varlığın geçmişine ait tüm bilgilerin finansal varlığın fiyatına yansımış olduğu haldir (Sarıkamış, 2000). Bu sebeple finansal varlıkların geçmişteki getirileri ile gelecekteki getirileri tahmin edilemez. Çünkü fiyatlar çoktan finansal varlığın fiyatına atanmıştır. Böyle bir piyasada fiyatlar rassal olarak değişmektedir. Dolayısıyla zayıf formda etkin bir piyasada, teknik analiz yöntemi gibi yöntemlerle kazanç sağlamak da mümkün değildir.

Zayıf form verimliliği teorisinin savunucuları, eğer temel analiz kullanılırsa, değer düşüklüğüne uğramış ve aşırı değerlenmiş hisse senetlerinin belirlenebileceğine veyatırımcıların piyasa ortalamasından daha yüksek kar elde etme şanslarını artırmak için şirketlerin finansal tablolarını araştırabileceğine inanırlar.

2.1.6.2. Yarı Güçlü Formda Etkin Piyasalar

Yarı güçlü formdaki etkin piyasalar zayıf formda etkin piyasaları da içine almaktadır. Yarı güçlü formda etkin bir piyasada geçmişteki bilgilerin yanı sıra, kamuya açıklanan menkul kıymetler ile ilgili tüm bilgilerin menkul kıymetlerin fiyatına bütünüyle yansıdığı kabul edilir. Yarı güçlü formda etkin piyasalar hipotezine göre bir finansal varlığın fiyatı her yeni bilgi girişine hızlı bir şekilde uyum sağlamalıdır. Bu sebeple bir yatırımcının normalüstü bir getiri elde edebilmesi için,

37

kamuya açıklanacak olan bilgiyi firma içinden çıktığı anda, yani kamuya açıklanmadan önce öğrenmesi ve kullanması gerekir. Aksi takdirde, yatırımcıların temel veya teknik analiz yaparak, normalin üstünde bir getiri elde etmeleri mümkün değildir.

Bu teorinin savunucuları, sadece halka açık olmayan bilgilerin yatırımcıların getirilerini genel pazarın üzerinde bir performans seviyesine yükseltmelerine yardımcı olabileceğine inanmaktadırlar.

2.1.6.3. Güçlü Formda Etkin Piyasalar

Güçlü formda etkin piyasalar ise, hem yarı güçlü formdaki etkin piyasaları hem de zayıf formda etkin piyasaları içine almaktadır. Güçlü formda etkin piyasalar hipotezine göre, menkul kıymet fiyatlarına hem kamuya açıklanan bilgilerin hem de kamuya açıklanmayan özel yani firma içi tüm bilgilerin yansıması gerekir. Böyle bir bilgiye hiçbir yatırımcının önceden erişimi mümkün değildir. Bu nedenle hiçbir yatırımcının normalüstü bir getiri sağlaması mümkün görünmemektedir. Ancak günümüzde güçlü formda etkin olan herhangi bir sermaye piyasası mevcut değildir.

Teorinin bu derecesine ilişkin savunucular, alınan bilgilerin veya yürütülen araştırmalara bakılmaksızın, yatırımcıların normal piyasa getirilerini aşan yatırımlardan getiri sağlayamadıklarını öngörmektedir.

Benzer Belgeler