• Sonuç bulunamadı

2.4. Yapılandırmacı YaklaĢım Modeli ve Kuramsal Temelleri

2.4.3. Yapılandırmacı YaklaĢımlar

2.4.3.2. Radikal Yapılandırmacılık

Radikal yapılandırmacılıkta bilgi ile gerçeklik arasındaki ilişki sorgulanmaktadır. Bilişsel yapılandırmacılık nesnel bir epistemolojiyi benimserken, radikal yapılandırmacılık öznel bir epistemolojiyi benimser. Glasersfeld bu nedenle bilişsel yapılandırmacılığı önemsiz yapılandırmacılık olarak isimlendirerek onun öznel epistemolojiden farklı olduğunu belirtmeye çalışmıştır (Zengin, 2010: 40).

Radikal yapılandırmacılık, bilişsel yapılandırmacılığa şu şekilde açıklanabilecek bir prensip eklemektedir: “Bilmeye varış, deneyimin uygulanabilir yorumlarına doğru dinamik bir adaptasyon sürecidir. Bilen „gerçek‟ dünyanın bilgisini zorunlu bir şekilde yapılandırmaz. Biz tamamen kendi gerçekliklerimizi yaratırız (Zengin, 2010: 43).

Radikal yapılandırmacılık, realitenin bir spekülasyon ya da varsayım ya da hipotetik bir durum olduğu, gerçekliğin paylaşımının olmadığı, bilginin deneyimlerimize ve çevremize dayalı olarak gerçekleştiği, herhangi birimizin asla tam olarak aynı ortam ve deneyimlere sahip olamayacağımızı ve realiteyi aynı düzeyde kavrayamayacağımızı destekleyen yapılandırmacılıktır. Bu yüzden gerçekliğin ne olduğu, varlığı hiç bilinememektedir. Düşüncelerden bağımsız gerçek bir nesne yoktur. Bireyler birbirlerinden farklı deneyim ve algılamalara sahiptir. Çünkü bilgi sabit ya da değişmez değildir. Bununla birlikte belirli koşullarda gerçekleşen deneyimler aracılığıyla bireysel olarak bilgi yapılandırılabilir (Zengin, 2010: 45).

Piaget‟in teorileri tarafından derin bir şekilde etkilenen Psikolog Von Glasersfeld‟in düşüncesi, tipik olarak radikal yapılandırmacılıkla ilişkilendirilmektedir. Radikal olarak zikredilmesinin nedeni ise onun geleneksel epistemoloji ile ilişkisini kesip, bilginin nesnel, ontolojik bir gerçekliği yansıtmadığını, sadece kendi deneyimimiz tarafından

yapılandırılmış düzenlenen ve organize edilen bir dünyayı yansıtan bir bilgi teorisini kabul etmesinden ileri gelmektedir. Bu görüşe göre bilgi, bilenden bağımsız bir şekilde doğada bulunmaz. Bilgi özneden bağımsız değildir, birey tarafından anlamlandırılır. Bilgi zihinsel süreçlerin düzenlenmesi sürecinden geçilerek oluşturulur. Bu nedenle bilgiyi oluşturma bireysel ve içsel bir süreçtir. Bireyin oluşturmuş olduğu bu anlamın, dışsal gerçeklikle uyuşması beklenemez. Çünkü bireysel deneyimler değiştiğinden doğru ya da gerçekliğin tek bir doğru görüşü yoktur (Zengin, 2010: 41).

Glasersfeld, öğrenmeyi benzer diğer yaklaşımlar gibi tanımlar, bu yapılandırmacı etkinlik bilindiği gibi topluluğun diğer üyelerinin bireysel etkileşimleri ile gerçekleştiğini kabul eder. Burada önemli olan bireyin kendi yaşantılarıdır. Yani birey ön plana çıkmaktadır. Radikal yapılandırmacılığa göre, bireyin olayları algılama ve yorumlama gücüyle öğrenmesinin doğru orantılı olduğu söylenebilir. Bu yaklaşımın kendine ait disiplinleri vardır ve bu yaklaşıma göre öğrenci bilgileri gerçek dünya içinde yaşadığı kendi deneyimlerini yapısallaştırır. Bunu yaparken, var olan problemlere çözüm yolları geliştirmeye çalışır. Radikal yapılandırmacılıkta, „Bireylerin sahip olmayı düşündükleri bilginin ne olduğunu belirlemede söz sahibi oldukları gibi, bu bilgiyi nasıl elde etmeleri gerektiği ile ilgili kendilerine ve yaşantıları aracılığı ile edindikleri deneyimlere dayanarak davranmaları gerekmektedir.‟ (Mert, 2009: 17).

Glasersfeld, radikal yapılandırmacığı bilgi anlayışlarına göre tanımlamaktadır. O, bilginin iletişim yoluyla veya duyular aracılığıyla aktif olarak alındığına inanır. Bilgi, aktif bir şekilde bilen özne tarafından oluşturulmaktadır. Biliş, uyarlanabilirdir ve kişinin deneysel dünyayı organize etmesine izin verir yoksa nesnel gerçekliği keşfetmesine değil. Ona göre radikal yapılandırmacı hareket, bilginin asıl gerçekliğin temsili olması gerektiğini benimseyen realizmin geleneksel felsefi pozisyonunu terk eder. Aksine bilginin bireyler tarafından kişisel olarak aktif bir yolla yapılandırıldığını kabul eden göreceli pozisyonu benimser. Glasersfeld‟in kendisinin de söylediği gibi bilgi, bireyin yapılandırmacı faaliyetinin bir sonucudur, yoksa dikkatli algı veya dilsel iletişim tarafından nakledilebilen veya aşılanabilen ve bilen dışında duran bir şey değildir. Radikal yapılandırmacılık aslında nesnel gerçekliği tam reddetmemekte, fakat gerçekliğin ne olabileceğini bilmeye dair bir yolumuzun olmadığını açık bir şekilde iddia ederek radikal bir duruş sergilemektedir (Zengin, 2010: 42).

Radikal yapılandırmacılığın odaklandığı temel ilkeler konusunda Glasersfeld şunları aktarmaktadır (Zengin, 2010: 43);

1. Bilgi, duyular ya da iletişim yoluyla, pasif olarak biriktirilmez; birey tarafından aktif olarak yapılandırılır.

2. Bilgi, içeriğin bilişe geçirilmesi yoluyla yapılandırılır.

3. Bilişin özelliği, uyarlanabilir oluşudur; biyolojik açıdan biliş, uyum sağlama, yani uygunluk ya da yaşayabilirlik özelliği taşır.

4. Biliş, bireyin dış dünyayı düzenlemesine hizmet eder; dışarıdaki nesnel, ontolojik gerçeğin keşfedilmesine hizmet etmez.”

Glasersfeld‟e göre bütün iyi öğretmenler, öğrencilere yaptıkları rehberliğin zorunlu olarak geçici etki yapacağı ve mutlak hiç bir hükme yaklaşılamayacağını bilir. Çünkü yapılandırmacılıkta her zaman problemin birden fazla çözümü vardır ve farklı çözümlere farklı perspektiflerden ulaşılabilir. Bütün bunlar bilginin basitçe kelimeler aracılığıyla transfer edilemeyeceğine işaret eder (Zengin, 2010: 44).

Glasersfeld şunu göz önünde tutmaktadır: Sözlü olarak bir problemi açıklama anlamayı sağlamaz. Anlamanın gerçekleşebilmesi için öğrencilerin zihnindeki kavramlarla öğretmenlerinkinin uyumlu olması gerekir. Bu yüzden öğretmenin, öğrencinin kendisine söylenen şeyi özümlediği kavramsal ağın uygun bir modeline sahip olması asıldır. Temel olarak böyle bir model olmadan öğretim, muhtemelen rastgele bir ilişki olarak kalır. Yapılandırmacı perspektiften öğrenme, kendi kendine örgütlemenin bir ürünüdür (Zengin, 2010: 44).