• Sonuç bulunamadı

Rüya ile Bilgi Arasında Kurulan İlişkinin

BÖLÜM II: COĞRAFYA, GEÇMİŞ VE GERÇEKLİK ALGISI

C. Bir Üst Gerçeklik Düzlemi Olarak Rüya

1. Rüya ile Bilgi Arasında Kurulan İlişkinin

Rüyalara tasavvuf düşüncesinde, İslam kültüründe ve Osmanlı edebiyatında epistemolojik bir araç olarak başvurulduğu görülmektedir: “Rüyaların daha yüksek bir gerçeklikten bakış olarak nitelendirilişi, Müslümanlıkta daha belirgindir” (Schimmel, 2005: 15). Günümüzde rüya yorumu kitaplarının popüler kültürdeki konumunu yitirmemesi halk arasında hâlâ bilgi kaynağı işlevini yitirmediğini

göstermektedir. Ortadoğu coğrafyasında rüyaların bilgi kaynağı olarak görülmesinde elbette dinî arka planın da katkıları olmuştur. Kur’an-ı Kerîm’in çeşitli sûrelerinde ve hadîslerde rüyalara genişçe yer verilmiştir. Bilindiği gibi Hz. Muhammed’e

başlangıçta rüyalar aracılığıyla vahiyler gelmiştir: “Dolayısıyla rüya peygamberliğin kırk altıda biri olarak kabul edilir” (Yüksel, 1996: 117). Yusuf ise rüya yorumundaki yeteneğiyle tanınmış, gerek “Eski Ahit”te (Tevrat) gerek Kur’ân-ı Kerîm’de bu yönüyle öne çıkan bir peygamberdir. Yusuf, bu yönüyle babasının sevgi ve takdirini kazanmıştır. Gençlik çağında gördüğü rüyayı kardeşleriyle paylaşır ve kendisine kıskançlık duymalarına neden olur. Hatta babası onu bu yeteneğini kardeşlerinden

gizlemesi ve rüyalarını herkese anlatmaması konusunda uyarır. Başka bir deyişle kutsal kitaplarda rüya yorumculuğunun her insanda bulunmayan, gizli tutulması gereken, peygamberlere özgü bir yetenek olarak tanımlandığı, Ortaçağda alımlandığı şekilde bir meslek olarak görülmediği anlaşılmaktadır: “Kitabı Mukaddes’te

anlatıldığına göre rüya insanlara Tanrı tarafından iletilen ve açıklanan bir vizyonu temsil etmektedir” (Fromm, 1990: 130). “Eski Ahit”te onun Mısır firavununun gelecekten haber veren uyarı niteliğindeki rüyalarını nasıl yorumladığı aktarılır. Yusuf, firavunun rüyasını doğru yorumlayarak ona memleketinde önce yedi senelik bolluk ardından yedi yıllık kıtlık yaşanacağını haber vererek firavunun gerekli önlemleri alabilmesini sağlamıştır (38-9). Yusuf’un rüya yorumuna yatkınlığı Osmanlı edebiyatını da etkilemiş konulardan biridir.

Hz. İbrahim’e ise Allah’ın, oğlu İsmail’i (“Eski Ahit”te İshak’ı) kurban etmesi yönündeki emri yine rüya aracılığıyla bildirilmiştir. İbrahim kendisine rüyada bildirilen bu ilahî isteği koşulsuz bir inançla uygulamayı kabul ettiğinden oğlunun yerine kurban edilmesi için gönderilen koçla ödüllendirilmiştir. Başka bir deyişle, söz edilen rüyaların mesaj, gelecekten haber (istihâre), yine geleceğe yönelik uyarı, ya da inancın ölçülmesi gibi farklı içerikleri olsa da her birinin dikkate alınması ve doğru yorumlanması gereken bilgi kaynakları olarak sunuldukları açıktır. Bu noktada hakikate ilişkin bilgiler içeren rüyaların bir özelliğine daha değinmekte yarar var, kutsal kitaplar ve tasavvuf düşüncesine göre uyanık ya da yarı uykulu halde görülen rüyalar doğru ve gerçekleşecek bilgiler içeren rüyalar olarak kabul edilmekteydi (Schimmel, 2005: 21).

Avrupa’da Descartes’ın bilgi felsefesi yaygınlaştıktan sonra rüya ile bilgi arasındaki ilişki ve rüyanın bu konudaki üstünlüğüne bakış değişir ve

rüya) arasındaki ilişkinin yerini bilgi ile akıl ilişkisi alır. Böylece bugün gerek Doğu gerek Batı’da Descartes öncesi medeniyetler “Ortaçağ” ya da “erken modern” olarak adlandırılmaktadır (Grunebaum, 1966, 5). Grunebaum, Ortaçağ medeniyetlerinin bilgi algılarının biçimlendirdiği ortak özellikleri de ayrıntılı biçimde sıralamıştır. Grunebaum, Descartes öncesi bilgi felsefesine göre gerçekliğin “en yüksek” ve “dünyevî” olmak üzere ikiye ayrıldığını ifade eder. Yüksek gerçeklik aşkın bir hakikate işaret ederken dünyevî gerçeklik ise onun simgesidir (5). Bu durumda Ortaçağ toplumlarında rüya psikolojik deneyimler ve bireysel yaşama ilişkin bilgilerin değil, dışsal ve aşkın bilgilerin kaynağı olarak görülüyordu. Başka bir deyişle rüya insanla insanüstü ya da olağanüstü güçlerle ilişkinin sağlanmasında bilişsel bir iletişim aracı rolü oynamaktaydı (6).

Rüyalar her ne kadar kişiyi aşkın bilgiye ulaştıracak iletişim aracı olarak görülse de her rüya her zaman doğru bilgiler içermeyebilir, kişiyi yanlış da yönlendirebilirdi. Bu da gerek dinî kültürde rüyaların sınıflandırılmasını

gerektirmekteydi. Dinî kitaplarda ve rüya yorumcularının kitaplarında sınıflandırma biçimlerinde farklılıklar görülse de, kaynaklarda rüyaların genel olarak iki gruba ayrıldığı ve sınıflandırmaların bu grupların altında yapıldığı anlaşılmaktadır. Pek çok kaynakta rüyaların temelde “gerçeğe uygun” (sâdık) ve “yanlış” (kâzib) rüyalar olarak ikiye ayrıldığı görülmektedir (Schimmel, 2005: 41). Aşkın bilgiler içermeyen ve kişiyi yanlış yönlendirebilecek rüyalar genellikle gündelik sıkıntılar ve arzuların yansıması olan görüntülerden oluşmaktadır: “Uykuda görülen şeyler, arzu edip de ulaşamadığı şeyler de olabilir. Bu itibarla rüyalar, rüyayı sâdıka ve rüyayı kâzibe olabilir. Peygamberlere vahyin geliş yollarından biri de, rüyayı sâdıkadır” (aktaran Yılmaz, 2011: 1953). İslam kültüründe rüyaların üretilmesinde gündelik sıkıntılar ve beklentilerin de etkili olabileceği kabul edildiğinden yoksul kişilerin rüyalarının

kişisel sıkıntı ve ihtiyaçlarla ilişkili olduğu için hakikate yönelik bilgi içermediği, onların rüyalarına itibar edilmemesi gerektiği, gerçekten aşkın bilgilerden ve

gelecekten haber veren rüyaları yüksek sınıftan kişilerin görebileceği savunulmuştur (Schimmel, 2005: 41).

Tasavvuf düşüncesinde rüya hem hakikate ve Allah’a ulaşma yolculuğunda aracı hem de şeyh ile mürşit arasındaki iletişimi sağlayan kanal görevini

görmektedir: “Mürşit ile mürit arasındaki rabıta rüyalar yoluyla muhafaza edilir ve kimi müritler şeyhlerini rüya yoluyla bulur!” (Schimmel, 2005: 28). Şeyh aynı zamanda mürşitin rüyalarını doğru yorumlayarak onun tarikat içinde üst noktalara çıkabilmesini sağlamalıdır. Tasavvufi yolculukta mürşitin ilerlemesini sağlayan rüyalar aynı zamanda onları gören mürşitin deneyimleri ve düşüncelerini de ele verdiği için biyografik açıdan da önemlidir. İslam kültüründe rüyaların

gerçekleşmesi kişinin isteklerinin Allah tarafından gerçekleştirildiğine

yorulmaktadır, bu nedenle “her sınıftan insan rüyalarını kaydetmiştir” (Schimmel, 2005: 29).

Benzer Belgeler