• Sonuç bulunamadı

Râzî’nin Müteşâbihi Muhkemle Açıklaması

B. MÜTEŞÂBİHİN TE’VİLİ KONUSUNDA RÂZÎ’NİN TUTUMU

6. Râzî’nin Müteşâbihi Muhkemle Açıklaması

Muhkem ve müteşâbihin tanımı, sayısı, vb. hususlarda her ne kadar kelamî ekoller arasında görüş farklılıkları olsa da müteşâbihin te’vili hususunda hepsinin ittifak ettiği bir husus vardır ki o da müteşâbih ayetlerin Kur’an’daki muhkem ayetler ışığında anlaşılması ve Kur’an’ın beyanına aykırı olmayacak şekilde te’vil edilmesi gerektiğidir. Nitekim Zemahşerî muhkem ayetlerin, müteşâbih ayetlerin anlaşılmasına esas teşkil etmesi sebebiyle “ummü’l-kitâb” olarak isimlendirildiği görüşündedir. 187 Hazîn “Lübabü’t-Te’vil” isimli tefsirinde 188 muhkem ayetlerin “بﺎَﺘﻜْﻟا ﱡمُا” “Kitabın anası” olmasını onların kitabın aslını teşkil etmesi manasında anlamaktadır. Zira hükümlerin bir kısmının muhkem ayetlere ircâ edilerek anlaşılmakta, yine helal ve haram konusunda da muhkem ayetlerle amel edilmektedir. Âlûsî’ye göre de “Gönüllerinde

eğrilik bulunan kimseler, karışıklık çıkarmak arzusu ve (kendilerine göre) yorumunu yapmak amacıyla, ondaki müteşâbih ayetlere uyarlar.” ifadesi müteşâbih ayetlerin

muhkem ayetler ışığında anlaşılması gerekliliğini ortaya koymaktadır. 189

186

Râzî, Esâsu’t- Takdîs, s.228-229.

187

Taberî, Câmiu’l-Beyân, III, 170; Zemahşerî, el-Keşşâf, I, 528.

188

Hâzin, Lübâbu’t-Te’vîl, III, 80, 81.

189

Kâdî Abdülcabbar “O’nun bir dengi/benzeri yoktur.”190 ayetini “De ki: O Allah

birdir!”191 muhkem ayeti ışığında te’vil ederken.192 Müteşâbih ayetleri muhkem ayetler ışığında te’vil eden Mâturidî de Kur’an’daki arş 193 kavramını “Zira yalnız O,

yarattıkları üzerinde otorite sahibidir ve yalnız Odur gerçekten hikmet sahibi, her şeyden haberdar olan.” ayeti ışığında yücelik ve yükseklik olarak te’vil etmiştir.194

Râzî “Biz bir memleketi helak etmek istediğimizde oranın ileri gelen şımarıklarına

emrederiz; orada kötülük yaparlar, böylece o ülkeye söz(ümüz) hak olur biz de orayı darmadağın ederiz.”195 ayetinin muhkeminin “Allah kötülüğü emretmez”196 ayeti olduğunu söyler. Aynı şekilde “Allah’ı unuttular O da onları unuttu” ayetinin muhkeminin de “Rabbin asla unutkan değildir” ve “Rabbin şaşmaz ve unutmaz”197 ayetleri olduğunu ifade eder.

190 Şûra 42/11. 191 İhlâs 112/1. 192

Kâdî Abdulcebbar, Şerhu’l-Usûli’l-Hamse, Mektebetü’l-Vehbe, Kâhire, 1988 s.607.

193

Tâha 20/5;Hâkka 69/17.

194

Mâturidî, Kitâbu’t-Tevhîd, Mektebetü’l-İslâmiyye, İstanbul, 1979, s.67-76.

195 İsrâ 17/16. 196 Â’râf 7/28. 197 Meryem 19/64.

İKİNCİ BÖLÜM

RÂZÎ’NİN MÜTEŞÂBİH SIFATLARI TE’VİLİNE ÖRNEKLER

Zaman ve mekândan münezzeh olan yüce yaratıcıyı zâtı itibari ile tanımak insanın bilgi ve anlayışını aşan bir durumdur; çünkü insanın bilgi vasıtası olan aklı ve duyuları aşkın yaratıcıyı kavramaktan âcizdir. Şu durumda, bütün kemal sıfatlarla muttasıf olup her türlü noksanlıktan münezzeh olan ve hiçbir şeye benzemeyen Allah’ın zâtının, sınırlı insan aklıyla kavranması mümkün değildir. İnsan kendisine haber verilen isim ve sıfatlar vasıtasıyla Allah’ı belli ölçüde tanıyabilir, ancak O’nun zâtı hakkında herhangi bir malumat sahibi olması söz konusu değildir. Nitekim ayet ve hadislerde Allah’ın zâtını tasvir edici nitelikte ifadeler yer almamaktadır. Allah Kur’an’da “Onlar, ayakta

iken otururken, yanları üstünde (yatar)ken Allah'ı anarlar ve gökler ile yerin yaratılışı hakkında inceden inceye düşünürler.”198 buyurarak insanları kendisini zikre ve kâinatın yaratılışını tefekküre teşvik etmektedir ki bu da Allah’ın zâtı hususunda tefekkürde bulunmanın mümkün olamayacağına işaret etmektedir.

Allah bütün kemal sıfatlarına sahiptir ve (ٌءْﻲَﺷ ِﮫِﻠْﺜِﻤَﻛ َﺲْﯿَﻟ) “O’nun benzeri hiçbir şey

yoktur.”199 ayetinde de belirtildiği üzere bu sıfatlarında O’na benzeyen hiçbir şey yoktur. Allah’ın kendisini vasfettiği işitmek, görmek, irade, vb. bazı sıfatlar mahlûkat için de geçerli olsalar da yaratıcının sahip olduğu sıfatlar hakikat ve mahiyet bakımından benzersizdir.

Sıfatların kimisi, hem Allah hem de kul için, hakiki manada kullanılırken kimisi, Allah için hakiki, kul için mecazi manada kullanılır; kimisi de Allah için hakiki manada

198

Âli İmrân 3/191-192.

199

kullanılır, fakat kul için, ne hakiki ne de mecazi manada kullanılmazlar. Birincisinin misali, ilim vasfıdır; Allah, kendisinin bir olduğunu bilir, kul da O'nun bir olduğunu hakiki manada bilir. Ateşin yakıcı olduğunu bilme de böyledir, ancak, O'nun ilmi kadîm, bizim ilmimiz ise hâdistir. İkincisinin misali, Rezzâk ve Hâlık vasıflarıdır. Kul, başkasına bir şey verdiğinde, gerçekte vermiş olan Allah'tır, ancak ne var ki; burada veren şeklen kul olduğu için, o, veren adını almıştır ki bu tıpkı, duvara çizilmiş resimlere, meselâ at, insan denilmesi gibidir. Üçüncüsünün misali, "İstiva, inme, beraber olma/ maiyyet, Allah'ın eli, Allah'ın tarafı/ cenbullah gibi ifadelerdir ki bunlar, kul için hakiki, Allah için mecazî manada kullanılırlar.200

Sıfatların taksimi konusunda İslam âlimleri tarafından farklı görüşler ortaya konmuştur Cüveynî (478/1085) Allah’ın sıfatlarını, nefsî (zâti) ve manevî olmak üzere iki kısımda değerlendirirken; Kâdî Abdülcebbâr, üç kısımda ele almıştır. Bunlardan birincisi, her an var olan, zâtına ait ve ayrılmaz sıfatları (zâtî sıfatları) ki bunlar dörttür; kadîr, alîm, hayy, vücud sıfatları. İkincisi, her durumda kendisi hakkında imkânsız olanlar, aciz, cahil ve mâdum olma gibi. Üçüncüsü, muhsin, hâlık, râzık, gibi ezelde kendisi için imkânsız olup da sonradan var olan fiili sıfatlar.201 Râzî ise, Allah’ın sıfatlarını, hakikî, izafî ve selbî olmak üzere üç202, el-Muhassal adlı eserinde ise, selbî (Allah’ın münezzeh olduğu noksanlık ifade eden sıfatlar) ve sübûtî (zâtının gereği olarak Allah’ın muttasıf olduğu sıfatlar) olmak üzere iki kısımda ele almıştır203 ki bu ikisini zâtî sıfatlar başlığı altında toplamak mümkündür. Her ne kadar kendisi zâti sıfatlar ifadesini kullanmasa da Kelamcıların zâti, manevî ve fiili sıfatlar taksimindeki zâtî sıfatların hakîki, izâfi ya da selbî sıfatlardan biri ile açıklanması gerektiğini ifade eder.204

200

Râzî, et-Tefsîru’l-Kebîr, XXV, 264.

201

Kâdî Abdülcebbâr, Şerhu’l-Usûli’l-Hamse, Mektebetü’l-Vehbe, 1988, s.128-130. 202

Hakiki sıfatlar bağlamında vücûd, kıdem, beka, gibi sıfatlara yer veren Râzî, izâfî sıfatlarla ilgili ise şöyle bir açıklama yapmaktadır: “Cenâb-ı Hakk’ın yaratıcı, rızık verici, öldürücü, diriltici, zarar verici ve fayda sağlayıcı olmasının manası hususi bir nispetten ve izafilikten ibarettir ki bu da Allah’ın kudretinin bu şeylerin meydana gelmiş olmasındaki tesiridir.” Kudret ve ilim gibi sıfatların kendisinde izâfiliğin meydana gelmesi gerekli olan sıfatlardan olduğunu söyleyen Râzî’ye göre izafilikten ârî olan tek sıfat hayat sıfatıdır. (Râzî, et-Tefsîru’l-Kebîr, I, 116-143.)

203

Kitâbu’l-Muhassal ve hüve Muhassalu Efkâri’l-Mütekaddimîn mine’l-Hukemâi ve’l-Mütekellimîn, Menşûrâtu’ş-Şerîf er-Radi,y.y., 1999, s.357.

204

A. ZÂTÎ SIFATLARI TEVİLİNE ÖRNEKLER