Y o l u
S
ö r Kanişsaç, “Ben başlayacağım,” dedi.“Siz söylerken ben de tekrarlayarak öğreni
rim,” dedi Erica. “Şiir ezberlemekte çok iyiyimdir.”
W iglaf parmaklarını çapraz yaptı. Bu yaşlı şö
valyelerin, şiiri Sör M ort’tan daha iyi biliyor o l
maları için dua ediyordu.
Sör Kanişsaç başladı:
“Hanımefendiler söylerdi şarkıyı Eski günlerde cesurken şövalyeler Ejderhanın birinin sürüyle altını vardı
Grizzlegore idi adı.
Grizzlegore yaşardı bir mağarada Gwail kasabasının dışında
Bilinirdi alevi ve öfkesiyle Yaklaşırdı... ”
Sör Kanişsaç kaşlarını çattı. “Devamı nasıldı?”
“ Yaklaşırdı dikenli kuyruğuyla!" diye haykır
dı Sör Roger, bastonunu sertçe yere vurarak.
“Ben devam edeyim.
Grizzlegore’un sarıydı gözleri Küçük ve soğuktu kalbi Dişleri sanki birer k ılıç Talan ederdi gittiği her yeri T
Sör Lancelot esnedi, yerinden kalktı ve halı tezgâhına doğru yürüdü.
Sör Roger devam etti:
“Bin şövalye hissederdi onun ateşini Daha göremeden kızıl alevini
Bin şövalyenin ayağı yerden kesilir Göremezlerdi bir daha evlerini. ”
Diğer yaşlı şövalyeler, Sör Roger ve Sör Kaniş- saç’ırı etrafını sardılar. Çocukken öğrendikleri mısraları sessizce tekrarlarken, onların da kuru dudakları aynı anda hareket ediyordu.
“Sonra Sör Percy konuştu ve dedi Durdurmalıyız bu ejderhayı!
Merhamet etmeyelim bu yaratığa Kesip kopartalım o dev kafayı!”
W ig la fm midesi bulandı. Bunun kan revan bir şiire dönüşmemesini umuyordu.
Sör Kanişsaç devam etti:
“Sör Drake kaldırdı mızrağını Başlattı Grizzlegore seferini Bulalım gizlendiği mağarayı Göğsüne saplayalım kılıçlarım ızı!
Sör M ikey ve Sör Galahood Sör Tristam ve Sör West
Sör Dinadan, Sör İyi Yürekli Rood Hepsi düştüler ejderhanın peşine!
Sonra Sör Galahood konuştu ve dedi Grizzlegore’u bulacağız bu seferde Onu bulup dize getirm eli
Kalmasın kardeşlerimizin kanı yerde!”
Sör Kaııişsaç durdu ve gülümsedi. “Sevdiniz mi?” diye sordu.
“Harika bir şiir,” dedi Wiglaf, korktuğu gibi kanlı bitmemesine sevinerek.
“ Çok uzun,” dedi Angus, şüpheci bir şekilde.
“Ah, evet.” Bütün yaşlı şövalyeler başlarıyla onayladılar. “Gerçekten de çok uzun.”
“Tekrar başlayın, lütfen,” dedi Erica. “Sizden sonra tekrarlayacağız.”
Sör Roger başladı:
“Hanımefendiler söylerdi şarkıyı Eski günlerde cesurken şövalyeler... ”
İki saat sonra, W ig la f m kafası Grizzlegore Şi~
iri’yle o kadar dolmuştu ki neredeyse düşünemi- yordu. Ama arkadaşlarıyla birlikte sekiz kıtayı da ezberlemişlerdi. Hep birlikte tekrarladılar.
“Başardık!” dedi Erica.
“Ejderha Avcıları Okulu’nu kurtarabiliriz!” di
ye haykırdı Wiglaf.
“Şimdi bize dans hareketlerini öğretin,” dedi Janice, hevesli bir şekilde sakızını çiğnerken.
“Ama önce şiiri öğrenmek istemiştiniz,” dedi Sör Kanişsaç.
“Öğrendik de zaten,” dedi Angus.
“Hayır, hayır, hayır,” dedi Sör Roger, başını iki yana sallayarak. “Bu sadece başlangıç.”
“Ne? Dahası da mı var?” diye sordu Janice.
Neredeyse sakızını yutacaktı.
“Ah, elbette,” dedi Sör Kanişsaç.
“Hem de çok!” diye bağırdı yaşlı şövalyeler.
“Destansı bir savaş oluyor,” diye ekledi Sör Roger, bastonunu neşeyle yere vurarak. “Şöval
yeler akla gelebilecek her şekilde ölüyor.”
W ig la f m yine midesi bulandı. “ Kaç kıta?” di
ye sordu.
“Altı yüz yirmi iki,” dedi Sör Kanişsaç. “Yok
sa yirmi üç müydü?”
“Bu kadar uzun bir şiiri 1 Nisan’a kadar ezberleyem eyiz k i!” dedi Erica. “Ben bile özberleyemem!”
“Bütün şiiri ezberlemek yıllar sürer,” dedi Sör Roger.
“Yıllar ve yıllar!” diye onayladı diğer şövalyeler.
“O halde Ejderha Avcıları Okulu’nu kurtara
nlayız,” dedi Erica, üzgün bir şekilde.
“Ama yaşlı şövalyeler kurtarabilir,” dedi W ig- laf. Onlara döndü. “Nazik efendilerimiz, 1 Ni- san’da Ejderha Avcıları Okulu’na gelip Grizzle- gore Şiiri’ni okur musunuz?”
Sör Roger başını iki yana salladı. “Keşke yapa- bilseydik,” dedi. “Ama bu işe yaramaz. Şiiri oku
yanlar okulun öğrencileri olmalı.”
“ Grizzlegore bu konuda çok kararlıdır,” dedi Sör Kanişsaç. “Böylece efsanesinin sürmesini sağlıyor.”
“Ah, durum umutsuz...” dedi Erica.
“Öyle görünüyor, değil mi?” diye seslendi Sör Lancelot, halı tezgâhından. W iglaf döndü ve Sör Lancelot’un hah dokuduğunu gördü.
“Durun,” dedi Wiglaf. “ Grizzlegore’un gizli zayıf noktasını bulduk. Bütün şiiri bilen yaşlı şö
valyeleri de bulduk. Buraya kadar gelmişken vazgeçemeyiz.”
Ufak tefek, kel kafalı Sör Roger’a baktı. Sonra beyaz saçlı, cılız Sör Kanişsaç’a döndü. Sonra di
ğer yaşlı şövalyelere baktı. Çocukken nasıl gö
ründüklerini hayal etmek zor değildi. W ig la f m akima başka bir fikir geldi. “Grizzlegore’un göz
lerinin ne kadar iyi gördüğünü merak ediyo
rum,” dedi, kendi kendine.
“Elli yıl önce bile yarasa kadar kördü,” diye cevap verdi Sör Roger.
“ O halde, ihtiyacımız olan tek şey okul for
maları,” dedi W iglaf, heyecanlanarak. “Ejderha Avcıları Okulu formaları.”
“Sen neden söz ediyorsun, W iggie?” diye sor
du Erica.
“Anladım !” diye bağırdı Janice. “Şövalyeler okul formaları giyip, kendilerini Ejderha Avcıları Okulu öğrencisi gibi gösterebilirler!
Hey, size muhteşem şeyler olacağını söylemiş
tim, değil mi?”
“O halde şövalyeler Ejderha Avcıları Oku- lu’na gelip Grizzlegore Şiiri’ni okuyabilirler,”
dedi Angus.
“Bu harika bir fikir, W ig g ie!” dedi Erica. Şö
valyelere döndü. “ Gelir misiniz, iyi yürekli şö
valyeler? Okulumuzu kurtarır mısınız?”
“Biz yaşlı şövalyelerin size yardım etmekten daha iyi bir seçeneğimiz yok,” dedi Sör Kaniş- saç. “Ama ne yazık ki yolculuk yapamayacak ka
dar yaşlıyız.”
“Nefes nefese kalmadan on adım bile yürüye- miyoruz,” dedi Sör Roger. “Asla başaramayız.”
“Ayrıca, Grizzlegore Dansı yapmak daha ço
cukken bile bütün gücümüzü tüketiyordu,” dedi Sör Kanişsaç. “Şimdi denersek, hepimiz biteriz.”
Tam o sırada akşam yemeği zili çaldı.
“Akşam yemeği mi?” dedi Sör Lancelot. Ye
rinden kalktı. “Beni bağışlayın, çocuklar, ama kuyrukta en ön sırada olmak istiyorum. Her şey
de ilk olmayı severim.” Aceleyle uzaklaştı.
Yaşlı şövalyeler onun peşinden giderken, W ig la f tuhaf bir ses duydu. Döndüğünde, Donn’un onlara doğru geldiğini gördü.
“ Perdon/” dedi Donn, eğilerek. “Affedersiniz.
Yakınlardaydım ve konuştuklarınıza kulak m i
safiri oldum. Bütün dünyada bu zayıf, zavallı,
kambur şövalyeleri size yardım etmek üzere za
manında forma sokabilecek solamente uno (sa
dece bir) kişi var.”
“Kim ?” diye sordu Erica. “Söylesenize!”
“H ey,” dedi Donn, sinsice gülümseyerek.
“Kim olacak? Ben! Si! Yapabilirim!”
<J)on <j)oHn’un
^Hikâyesi
onn, “İspanya’dayken,” diye anlattı,
“ünlü bir özel antrenördüm. Don Donn adıyla bilinirdim.”
W iglaf, Don Donn’un tuniğinin altında kıpır
danan kasları gördü.
“ U n o! Dos! Tres! adında ünlü bir spor salonu zincirinin sahibiydim,” dedi Don Donn.
“Bir! İki! Üç! Değil mi?” dedi Angus.
“Si,” dedi Don Donn. “Forma girmeyi Uno!
Dos! Tres! kadar kolaylaştırdım. Peso içinde yü
züyordum.”
“Peki sizi buraya, Yaşlı Şövalyeler Huzure- vi’ne getiren nedir?” diye sordu Wiglaf.
“Ah, bu tuhaf bir hikâye,” dedi Don Donn.
“Anlatsanıza Don Donn,” dedi Wiglaf.
“Hikâyeleri severiz,” dedi Janice, sakızını şa
pırdatarak çiğnerken. “ Özellikle de tuhaf olan
ları.”
“ Bueno,” dedi Don Donn. “Üç yıl önce, Ispan
ya’da bir gemiye bindim. Daha fazla spor salonu açmak için İngiltere’ye gittim. Aniden, korkunç bir fırtına patladı. Yağmur! Şimşek! Gökgürül- tüsü! Şato büyüklüğünde dalgalar!”
“N e korkunç!” dedi Erica.
“Daha da kötüleşti,” dedi Don Donn. “Dev bir dalga gemiyi yakaladı ve paramparça etti. Geri kalan tek şey, geminin ana direğiydi.”
“ Gerçekten korkunç!” dedi Janice.
“Daha da kötüleşti,” dedi Don Donn. “Bütün yolcular ve mürettebat denize döküldü. Vücu
dumdaki bütün kemikler kırıldı. Ama geminin direğini tuttum ve bırakmadım. Benimle birlikte iki kişi daha vardı. Günler boyunca etrafımız kötü deniz canavarlarıyla sarılmış bir halde ok
yanusta sürüklendik.”
“ Ne korkunç!” dedi Angus.
“Daha da kötüleşti,” dedi Don Donn. “Büyük bir deniz canavarı sol bacağımı kopardı.”
W ig la fm midesi bulandı. “Daha da kötüleşti mi?” diye sordu. Çünkü öyleyse, gerisini duy
mak istemiyordu.
“Sadece biraz,” dedi Don Donn. “Neyse ki su çok soğuktu ve fazla kan kaybetmedim. Sonun
da bir adada karaya çıktık. Yol arkadaşlarım gömleklerinden arta kalanları bandaj yapıp, ba
cağımdan arta kalanları sardılar. Hayatta kal
dım. Kırık kemiklerim iyileştiğinde, kendime geminin direğinden takma bacak yaptım.”
W ig la fm ağzı açık kaldı. Don Donn gerçek
ten sert ve dayanıklıydı!
J anice öyle ilgiyle dinliyordu ki sakızını çiğ
nemeyi unutmuştu.
“Bu doğru mu?” diye sordu.
“ Si/” dedi Don Donn. Sol çizmesini aşağı doğru indirdi. Altında sağlam bir tahta bacak görünüyordu. “ En iyi meşeden.” Eliyle tahtaya vurdu.
“Ama buraya nasıl geldiğinizi hâlâ anlama
dım,” dedi Angus.
“Oradan geçen bir gemi bizi kurtardı,” dedi Don Donn. “Ve buraya getirdi. Denizlerde do
laşmak yetmişti. Burada kalmaya karar verdim.
Servetimin bana gönderilmesini sağladım. Bü
tün yaşadıklarımdan sonra, eğitim becerilerimi en çok ihtiyacı olanlara yardım etmek için kul
lanmak istiyordum; yaşlı, savaş geçirmiş şöval
yeler için. Bu yüzden, bu şatoyu satın aldım. Sa
nat şaheseri denebilecek bir Uno! Dos! Tres!
spor salonu kurdum ve Yaşlı Şövalyeler Huzure- vi’ni açtım.”
“Burası çok güzel bir yer, efendim,” dedi W ig laf.
“ 5i,” dedi Don Donn. “Ama uno problem o, tek bir sorun var. Yaşlı şövalyeler eski zafer gün
lerinden konuşmayı seviyorlar. Ama o günlerin geride kaldığını düşünüyorlar. Bu yüzden, for
ma girmek için bir nedenleri olmadı. N e kadar uğraşsam da, onları spor salonuna sokamadım.
Şimdiye kadar.”
“Şimdi değişen ne?” diye sordu Janice.
“Şövalyeler size yardım etmeyi çok istiyorlar,”
dedi Don Donn. “ Okulunuza gelip şiiri okumak
istiyorlar. Okulunuzu Grizzlegore’dan kurtar
mak istiyorlar. Bu, yaşlı şövalyeleri bir kez daha kahraman yapabilir.”
“Bu yaşlı şövalyelere gerçekten Grizzlegore Dansı yaptırabilir misiniz?” diye sordu Angus.
“Si,” dedi Don Donn. “Batmış bir geminin ana direğinden kendine tahta bir bacak yapabildiy- sen, her şeyi yapabilirsin.”
“Affedersiniz, Don Donn,” dedi Angus. “Artık okula dönmemiz gerek, yoksa Ejderha Avcıları Okulu’ndaki akşam yemeğini kaçıracağız.”
“Yarın yine geleceksiniz, değil mi?” diye sor
du Don Donn.
“ Si,” dedi Janice. “Size yardım edeceğiz. Bu çok eğlenceli olacak.”
“Bueno/” dedi Don Donn. “ 1 Nisan’a...” Par
maklarıyla hesapladı. “ On dört gün var. Müdü
rünüzden iki hafta burada kalmak için izin iste
yin. Yaşlı şövalyelerin hiçbiri merdiven tırmana
mıyor, dolayısıyla şatonun ikinci katında bir sü
rü boş oda var.”
Dört arkadaş Don Donn’a veda edip Ejderha Avcıları Okulu’nun yolunu tuttular.
Yarımay bulutların arkasına saklanmıştı. A v
cılar Yolu karanlıktı. Yollarına devam ederken, W igla f ayak sesleri duydu.
“Biri bize doğru geliyor,” diye fısıldadı.
Erica, Sör Lancelot alet kemerinden mini me
şalesini çıkarıp yaktı.
W iglaf, uzakta iki siluet gördü.
“Kim var orada?” diye seslendi Erica.
“Asıl orada kim var?” diye seslendi siluetler.
Karanlığın içinde, W igla f kendilerine doğru gelen iki kız gördü.
“Erica!” dedi kızlardan biri. “Sen misin?”
Erica gözlerini kısarak karanlığa baktı. “Rosa
mond?”
“Ay, inanmıyoruuum!” diye bir çığlık attı Ro
samond. Kollarını Erica’nm boynuna doladı.
“Seni gördüğüme çok sevindim,” dedi Erica, geri çekilerek. “Rosamond, Batı Koltukaltis- tan’m prensesidir,” dedi arkadaşlarına. “Eski dostuz.”
“Bu Val,” dedi Rosamond, diğer kızı tanıta
rak. “Doğu Koltukaltistan Prensesi. Ejderha A v
cıları Okulu’ndan geliyoruz.”
“Müdiremiz bizi Mordred’den borç almaya gön
derdi,” dedi Val. “ Çünkü şu ejderha Grizzlegore gelip Prenses Koleji’ndeki bütün altınları aldı.”
“Vay canına!” dedi Janice. “Ejderha nasıldı?”
“Dev ve sivri pençeleri vardı,” dedi Rosa- mond. “Dikenli bir kuyruğu da.”
“Dişlerinin arasından alevli salyalar akıyor
du,” dedi Val. “İğrençti!”
W iglaf ürperdi. Grizzlegore gerçekten kor
kunç görünüyordu!
“Bahse girerim Mordred size hiç altın verme
miştir, değil mi?” diye sordu Angus.
“Tek bir tane bile,” dedi Rosamond. “N e cim ri!”
“Şimdi bir de Ejderha Vuranlar İlkokulu’nu deneyeceğiz,” dedi Val. “Artık yola koyulsak iyi olur.”
“Hoşça kainin!” dedi Rosamond.
Kızlar Avcılar Yolu’ndan kuzeye doğru devam ederken, W ig la f ve arkadaşları da güneye, Ejderha Avcıları Okulu’na yöneldiler.
Kesin olan bir şey var, diye düşündü Wiglaf.
Dünyanın en yaşlı ejderhası artık emekli değil.
^Inof <Dosf 0Vesf
ngus, “Lobelia Teyze!” dedi, arkadaşlarıy-la birlikte Leydi Lobelia’yı Ejderha Avcıarkadaşlarıy-la- Avcıla-n Okulu yemek saloAvcıla-nuAvcıla-nda bulduklarıAvcıla-nda. “Mor- dred Dayı nerede? Onunla konuşmamız gerek.”
“Mordie kendini ofisine kilitledi,” dedi Leydi Lobelia. “Dosyalarını ve altınlarını toplamakla meşgul. Bu yüzden, şu anda yönetici benim.” Ja- nice’e baktı. “Sakız mı çiğniyorsun sen?” diye sordu.
Janice derin bir nefes aldı ve sakızını yuttu.
“Artık hayır,” dedi.
“Seninle konuşmamız gerek, Lobelia Teyze,”
dedi Angus. “ Çok önemli.”
“Oturma odama gidelim,” dedi Leydi Lobelia.
Hikâyeyi dinledikten sonra, Leydi Lobelia mavi kadife koltuğuna çöktü. “A ziz George’un miğferi adına!” diye haykırdı. “Yani Ejderha A v cıları Okunu’nu Grizzlegore’dan sadece yaşlı şö
valyelerin kurtarabileceğini mi söylüyorsunuz?”
“Evet, Lobelia Teyze,” dedi Angus. “Ve Ejder
ha Avcıları Okulu öğrencileri oldukları konu
sunda ejderhayı kandırabilmeleri için, Ejderha Avcıları Okulu forması giymeleri gerekiyor.”
“Her beden için fazladan formalarımız var,”
dedi Leydi Lobelia. “Ama formadan fazlasına ih
tiyaçları olacak.” Gözleri parladı. “ Öncelikle makyaj. Sonra peruk. 1 Nisan’a kadar hepsini hazırlarım.”
W iglaf ve arkadaşları yatakhaneye koşup eş
yalarını topladılar.
Dört arkadaş, sabah ilk iş olarak yola koyul
dular. Sabahın ilerleyen saatlerinde huzurevine ulaştılar.
“Bueno/” dedi Don Donn. Yeni eğitim asis
tanlarına şatonun ikinci katındaki odalarını gös
terdi. Janice ve Erica, Uzak Dur Dağı’nı gören
bir odayı paylaştılar. W iglaf ve Angus, Ayaktır- nağı manzaralı bir odaya yerleştiler.
Sonra, Don Donn onları spor salonuna götür
dü. Kapının üzerinde bir yazı vardı: U N O ! DOS!
TRES!
İçeri girerlerken Janice ıslık çaldı. “ İşte spor salonu diye buna derim,” dedi. “Eski okulumda- kinden bile daha iyi.”
W ig la f daha önce hiç spor salonu görmemiş
ti. Ejderha Avcıları Okulu’nda yoktu, çünkü M ordred okulu temizlerken öğrencilerin zaten yeterince egzersiz yaptığına inanıyordu. W ig laf, tuhaf görünüşlü makinelere şaşkın şaşkın bakıyordu. Tavandan ipler sarkıyordu. Bir ka
pıya demir bir barfiks barı yerleştirilmişti. Çok çeşitli boylarda toplar ve ağırlıklar vardı. Yere m inderler serilmişti. Bir köşede, kürekli parlak bir kayık duruyordu.
Don Donn tüm sabah boyunca dört arkadaşa Uno! Dos! Tres! hareketlerini gösterdi. “Bu Uno! Dos! Tres! kurdelelerini takın,” dedi. “Bu kurdeleler, sizin resmi eğitim asistanlarım oldu
ğunuzu gösterecek.”
W iglaf kurdeleyi tuniğine iliştirirken çok gu
rurluydu.
“Yaşlı şövalyeler şu anda öğle yemeklerini yi
yorlar,” dedi Don Donn. “ Onlara katılalım mı?”
Koridordan geçip yemek salonuna girdiler.
“Reçelli çöreğimi kim yedi?” diye bağırdı şö
valyelerden biri.
“Etli böreğimde neden hiç et yok?” diye ba
ğırdı bir diğeri.
Bütün bu şikâyetler, W ig la f a Ejderha Avcıları Okulu’ndaki öğle saatlerini hatırlattı.
“Ah, öğrenciler,” dedi Sör Kanişsaç, onları masasına çağırarak.
Dördü birlikte oturdular.
“Şiirin geri kalanını dinlemek için geldiler, Roger,” dedi Sör Kanişsaç. “Nerede kalmıştık?”
“Ben biliyorum,” dedi Sör Roger ve okumaya başladı.
“Ejderha mağarasında kalktı Dev kafasını aşağı eğdi Şövalyeler cesur ve hızlıydı Ama hepsi mağaradan kaçtı.
Sör Percy dedi ki bir plan gerek Sör İyi Yürekli Rood ‘d oğru’ dedi O gece plan yaptı bütün şövalyeler Sabaha kadar düşünerek. ”
“ Perdon!” dedi Don Donn. “Araya girdiğim için bağışlayın, Sör Roger. Ama siz şövalyeler Ej
derha Avcıları Okulu’nu Grizzlegore’dan kurta
ran kahramanlar olmak istiyorsunuz, değil mi?”
“Keşke yapabilsek!” dedi bütün şövalyeler; Sör Lancelot dışında. O hâlâ reçelli çöreğini yiyordu.
“Bueno!’’ dedi Don Donn. “O halde size bir haberim var. Ejderha Avcıları Okulu’na gidebilir ve yine kahraman olabilirsiniz.”
Erica ayağa kalktı. “İyi yürekli şövalyeler, Don Donn ve yeni asistanları (yani biz!) sizi tekrar for
ma sokacağız,” dedi. “İki hafta boyunca onun ün
lü Uno! Dos! Tres! yöntemiyle sizi çalıştıracağız.”
Angus ayağa kalktı. “İki haftanın sonunda, Ejderha Avcıları Okulu’na gidecek kadar güçle
neceksiniz.”
Janice sırayı aldı. “Grizzlegore Şiiri’ni de oku
yabileceksiniz.”
En son W iglaf ayağa kalktı. “Grizzlegore Dan- sı’m yapacak kadar güçleneceksiniz ve okulu
muzu ejderhadan kurtarabileceksiniz.”
“Yaşasın!” diye bağırdı Sör Kanişsaç.
Bütün yaşlı şövalyeler alkışlamaya ve ayakla
rını yere vurmaya başladılar.
“H ah!” dedi Sör Lancelot, tezahürat yatışır
ken. “Hem de çifte hah!”
Salon sessizleşti.
“Ah, haydi,” dedi Sör Lancelot, yaşlı şövalye
lere. “Spor salonunda geçireceğiniz birkaç gü
nün fark yaratacağına gerçekten inanmıyorsu
nuz, değil mi? Sadece sizi yoracak. Her tarafınız ağrıyacak. Yerinizden bile kalkamayacaksınız.
Ama tekrar kahraman mı olacaksınız? Haydi oradan!”
“Bahse girer misin, Lance?” diye sordu Sör Roger.
“İzle ve g ö r!” dedi Sör Kanişsaç.
Don Donn ayağa kalktı. “Beni dinleyin, bay
lar,” dedi. “ U n o! Dos! Tres! sistemi işe yarıyor.
Bunun için tahta bacağım üzerine bahse girerim.
Antrenman yapmak isteyen şövalyeler lütfen
ayağa kalksın... Ayakta durmakta zorlanıyorsa
nız, sadece sağ elinizi kaldırın.”
Yemek salonunda bir sürü sağ el havaya kalktı.
“Bueno, baylar,” dedi Don Donn. “ O halde başlayalım.” Sör Lancelot’a döndü.
“Bana bakmayın,” dedi Sör Lancelot. “Ben ha
limden memnunum. Hiçbir şey yapmak istemi
yorum.”
( Ş ö v a l e
( E ğ i t i m Q f Q w n p i
on Donn, “Şövalye Eğitim Kampı’nm birinci gününe hoş geldiniz,” dedi on altı şövalye spor salonuna girerken.
“Vay canına!” diye bağırdı Sör Kanişsaç, etra
fına bakınarak. “Bütün bu aletler ne için?”
“Becerikli eğitim asistanlarım, size hepsini na
sıl kullanacağınızı gösterecek,” dedi Don Donn.
Şövalyeler dört kişilik gruplara ayrıldılar. Sör Kanişsaç, Sör Dişbudak ve diğer ikisi W ig la f m yanma geldiler.
W iglaf şövalyelere nasıl barfiks çekeceklerini gösterirken, Sör Lancelofun spor salonunun ka
pısından içeri baktığını gördü.
“Barı tutup çenemi nasıl yukarı çektiğime ba
kın,” dedi Wiglaf. Çok güçlü değildi. Ama yaşlı şövalyeler onu izlerken, üç tekrar yapmayı ba
şardı ve yere indi. “Sıra sizde Sör Kanişsaç.”
Don Donn oraya geldi. W iglaf ile birlikte Sör Ka- nişsaç’ı cesaretlendirdiler. Yaşlı şövalye barı tuttu.
“Yapabilirsiniz!” dedi Wiglaf.
“Hiç sanmıyorum!” diye seslendi Sör Lancelot.
“Kendinizi yukarı çekin!” dedi Don Donn.
“ Çekiyorum!” diye bağırdı Sör Kanişsaç. Son
ra barı bıraktı.
“Gördünüz mü?” dedi Sör Lancelot. “Size ne demiştim?”
Sör Dişbudak ve diğer yaşlı şövalyeler sırayla denediler. Hiçbiri barfiks çekmeyi başaramadı.
Kürek makinesi de sonuç vermedi. Beygir hare
ketleri söz konusu bile değildi.
Akşam yemeği zili çaldığında, Ejderha Avcıla
rı Okulu öğrencileri Don Donn ile birlikte bir masada oturdu. Sör Lancelot gittikten sonra, ye
mek salonunda sadece onlar kalmıştı. Yaşlı şö
valyelerin hepsi o kadar yorgundu ki doğruca yataklarına gitmişlerdi.
“Umutsuz,” dedi Janice. “Benim grubum ne
fes bile alamıyor.”
“Sör Roger hiçbir şey yapamıyor,” dedi An- gus. “Yardım etmeye kalkışırsam, beni basto
nuyla kovalıyor.”
“Sör Sızmtıçene eğilip dizlerine dokunabili
yor,” dedi Erica. “Ama grubumun geri kalanı onu bile yapamıyor!”
“Sör Dişbudak sadece aletlere baktı ve uyuya- kaldı,” dedi Wiglaf.
“Bueno/” dedi Don Donn. “Bu iy i!”
“Pek de bueno sayılmaz, efendim,” dedi Eri
ca. “Hepsi acınacak derecede başarısız.”
“Kimse başlangıçta yenilgiyi tatmadan başarı
ya ulaşamaz,” dedi Don Donn. “Yarın bir fark göreceksiniz.”
Ertesi gün, W iglaf yaşlı şövalyelerin çok az daha iyi olduklarını gördü. Sör Kanişsaç barı iki eliyle birden tutmayı başardı ve büyük bir ça
bayla dirseklerini bükebildi.
“Harika!” diye haykırdı Wiglaf. “İlerleme var.”
Sör Dişbudak kürek makinesine oturmayı ve uykuya dalmadan kürekleri eline almayı başardı.
Bir saatlik egzersizden sonra, Don Donn haykırdı: “Şövalyeler, lütfen birer minder alıp yerleşin.”
Şövalyelerin yaşlı vücutlarını oturma pozisyo
Şövalyelerin yaşlı vücutlarını oturma pozisyo