• Sonuç bulunamadı

İnsanın bio-psiko-sosyal bir varlık olduğu kabulüyle genel sağlıkta olduğu gibi ruh sağlığı alanında da hastanın tedavisi bütüncül bir yaklaşımla ele alınmalıdır. Zira Dünya Sağlık Örgütü de sağlığın birbirinden bağımsız olmayan bileşenlerinden birinde yaşanan sorunun diğer bileşenlerde de sorunlara yol açacağını kabul etmektedir. Bu tanımın temel yaklaşımını tıbbın sağlık sorunlarını bütüncül bakış açısıyla ele alma zorunluluğu oluşturmaktadır (Oral ve Tuncay, 2012: 94).

Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) verilerine göre, ruhsal hastalıklar dünyada yeti kaybına yol açan 10 hastalıktan beşini oluşturmaktadır ve şizofreni hastalığı engellilik nedenleri arasında dokuzuncu sırada yer almaktadır (Murray ve Lopez 1996: 21). Ruhsal bozukluklar uygun yöntemlerle ve yeterince tedavi edilemediği zaman engellilik nedeniyle verimlilik kaybı, bakım verenler üzerinde artan yük, erken ölümler gibi pek çok olumsuz sonuçlarla karşılaşmak kaçınılmaz olmaktadır. Bu durumda hastalık bireye ve aileye olan yükleri yanında toplumsal maliyetleri de beraberinde getirmektedir.

Türkiye Ruh Sağlığı Profili çalışmasına göre, Türkiye’de ruh sağlığı verileri incelendiğinde; ulusal hastalık yükü değerlendirmesinde psikiyatrik hastalıklar kalp sağlığı hastalıklarından sonra %19 ile ikinci sırada yer aldığı, nüfusun %18’inin yaşamı boyunca mutlaka ruhsal bir hastalıkla karşılaştığı, çocuk ve ergenlerde patolojik olarak değerlendirilen davranış oranının ise %11 olduğu tespit edilmiştir. Yine engellilikle kaybedilen yaşam yıllarında psikiyatrik hastalıkların ilk sıralarda olduğu görülmektedir. Ruhsal hastalıklar gerek sosyal, gerek ekonomik, gerek hukuki ve gerekse de tıbbi boyutlarda yaşanan sorunlarla hastaları onların ailelerini ve toplumu çok çeşitli alanlarda etkilemektedir. Ruhsal bozuklukların gün geçtikçe artar hale gelmesi ve yaygınlığının yüksekliği dolayısıyla toplumların hastalık yükü de artmaktadır. Bu durum da dünyada olduğu gibi Türkiye’de de psikiyatrik hizmetlerde ciddi dönüşümlerin yaşamasına neden olmuştur (Sağlık Bakanlığı, 2011: 5). Esasen bu dönüşümlerin hastalığın bireysel ve toplumsal maliyetlerinin düşürülmesinde çok yönlü yaklaşımın gerekliliğinin kabulüyle ortaya çıktığını söyleyebiliriz. Bu bağlamda sosyal hizmet uzmanlarının bir ruh sağlığı profesyoneli olarak üstlendiği görev ve rolleri önemli toplumsal kazançları beraberinde getirmektedir diyebiliriz.

Özellikle ağır psikiyatrik bozukluğu olan hastaların pek çok işlevsellik alanlarında yaşadıkları yeti kayıpları, damgalama ve dışlama gibi toplumsal sorunlarla birlikte düşünüldüğünde hasta birey ve ailesinin yaşadığı sorunların da çok yönlü boyutlarının olduğu ve bu nedenle de sosyal hizmet müdahalelerine mutlaka gereksinim duyulacağı aşikârdır.

Psikiyatrik sosyal hizmetin temel amaçlarından biri bireyin tedaviyi uyumunu sağlayarak, bakımını kolaylaştırmak, ailenin yaşadığı stresi azaltmak ve hastalığın getirdiği sorunların çözümünde gerekli müdahale planlarının geliştirip uygulanmasını sağlamaktır (Bulut, 1998, s: 1329- 1332).

Attepe’nin (2015) Tilbury’den (2002) aktararak ifade ettiği gibi; psikiyatrik sosyal hizmet, ruh sağlığı bozukluğu olan bireyler ve ailelerine, politika ve hizmet geliştirilmesi, stigma ile mücadele gibi topluma yönelik çalışmaları içeren sosyal hizmetin mesleğinin önemli bir alanıdır. Koçak ve Taylan (2018)’ nın İstanbul’ da bir TRSM’ de gerçekleştirdikleri çalışmalarında, “şizofreni hastalarında içselleştirilmiş damgalanma düzeyi arttıkça yaşam kalitesinin, genel sağlık, fiziksel sağlık, psikolojik sağlık, sosyal ilişkiler ve çevre durumunun azaldığı” nı saptamışlardır. Bu araştırma sonucu da sosyal

hizmet uzmanlarının damgalamaya yönelik çalışmalarının hasta ve tedavisi için önemini ve ciddiyetini göstermektedir (Koçak ve Taylan, 2018: 622). Sosyal hizmet uygulamalarının asli amacı, hastaya en uygun hizmetin sunulmasını sağlamak, kaynak bulmak, sosyal işlevselliğini sağlamak, gelişim ve değişimine katkıda bulunmak, haklarını talep etmede yetersizlik yaşayan bireyler için savunuculuk yapmak, bireylerin haklarını korumak ve kendileriyle ilgili konularda kendi kararlarını alabilmelerine öncülük etmektir. Bunun yanında hastaların aleyhine olan toplumsal tutum, şartlar ve politikaları etkilenmesi ve dönüştürülmesi de önemli sorumluluklardandır (akt: Özden, 2015).

Psikiyatrik sosyal hizmet, bireyin bilişsel, emosyonel ve davranışsal, sosyal işlevsellik alanlardaki bozukluklarıyla ilgilenen, psikiyatri, klinik çalışma ve teori bilgisini içeren, ruhsal bozukluğu olan hastaların tedavi sürecindeki sağaltımı ve bakım sorunlarıyla ilgilenen, en önemlisi de çevresi içinde birey anlayışıyla hareket ederek, hastaların toplumsal hayatın bir öznesi olabilmesini hedefleyen sosyal hizmet alanıdır (Abay ve Çölgeçen, 2018: 2158).

Uluslararası Sosyal Çalışmacılar Birliği’nin (NASW) 2005 yılında yayınladığı Sosyal Hizmet Uygulamasında Klinik Sosyal Hizmet için NASW Standartları’nda psikiyatrik sosyal hizmetin bireylerin, çiftlerin, ailelerin ve grupların ruhsal, zihinsel, davranışsal ve duygusal sorunlarıyla ilgili çalışmalar yaparak, onların sosyal refahına odaklandığını belirtilmiştir. Psikiyatrik sosyal hizmet uzmanını ise, çocuk refahı, yaşlı refahı, eğitim sosyal hizmeti, sağlık alanlarında teşhis konulmuş zihinsel, duygusal ve davranışsal rahatsızlıkları olan kişilerin tedavisinde bütüncül bakış açısına sahip bireyi çevresi içinde ele alan önemli sağlık uygulayıcıları olarak tanımlamıştır. Psikiyatrik sosyal hizmet uzmanının lisans eğitimi sonrası psikiyatri alanında yapılacak yüksek lisans eğitimini ve diğer süpervizyon ve eğitimlerini almış olması gerektiği ifade edilmiştir (NASW, 2005: 7).

Çalık ve Ceyhan’ın (2016) Golightley’ den (2008) aktardıkları psikiyatrik sosyal hizmet uzmanlarının ruhsal rahatsızlığı olan bireylere uyguladıkları müdahaleleri şu sıralanmıştır.

 Hastanın yaşadığı ortamdaki stres yaratan etkenlerin azaltılmasına ya da ortadan kaldırılmasına yardımcı olmak,

 Toplum kaynaklarıyla hastaların buluşmasını sağlamak,

 Davranışları değişikliği oluşturmada uygun teknikleri kullanmak,  Hastanın ilaç uyumunu sağlamaya yönelik süreci yönetmek,  Gerekli hallerde hasta bireyin savunuculuğunu üstlenmek,  Diğer kurumlar ve profesyonellerle irtibat kurmak.